Rahat deyince ne anlıyorsunuz: Kendi şemalarınızın farkında mısınız?
TDK, rahatı “İnsanda üzüntü, sıkıntı, tedirginlik olmama durumu, huzur” olarak tanımlıyor. Rahatın bir diğer tanımı ise, “aldırmaz, gamsız.”
Hani zaman zaman insanlardan duyduğumuz bir söz vardır, “Rahat ol biraz” derler. Burada bize verilen öğüt gamsız olmamız yönündedir. Ancak bu söylem bana pek de “rahat” gelmez. Çünkü ben bu öğüdün “huzurlu ol” şeklinde verilmesini tercih edenlerdenim. Ve kişinin huzurlu olma hali çok kişisel bir haldir. Herkes kendi huzur bulduğu halden pay biçerek diğerine “Sen de gelsene buraya der” istemsizce. Hani “Su sıcak gelsene” demek gibidir yani, hâlbuki o suyun sıcaklığı herkese göre değişmektedir.
Son zamanlarda huzuru esasen içimizde aramamız gerektiğiyle ilgili farkındalığımız artarken bir yandan da ne olursa olsun rahat olmakla ilgili söylemler bizlere gamsızlık beklentisi yükleyebiliyor. Gamsız olmadığımız durumlarda da, kendimizi “Yahu bunu niye kafama takıyorum şimdi?” diye suçlar halde bulabiliyoruz. Ve bu beklentinin bizi “rahat” olmaktan çok uzağa taşıdığını görüyoruz.
Mesele ne olursa olsun rahat olma meselesi değil aslında. Rahat olmak demek, zihnen huzurlu olmak, içinde bulunduğumuz kaptan memnun olmak, bulunduğumuz ortamda kendimizi tedirginlikten uzak, iyi hissetmek demek aslında. Ve bu rahatlığı korumanın yolu, bize iyi gelen bu birliği bozan her ne olursa olsun onu yok saymak değil, her ne ise onu keşfetmek. Rahatımızı kaçıran şeyin adını koymaya, bunun neden bizi etkilendiğini anlamaya ve bu farkındalıkla o durumla nasıl baş edeceğimizi çözmeye ihtiyacımız var. Ancak içinde olduğumuz durumu ve bizi rahatsız eden şeyin gerçekten ne olduğunu anladıktan sonra tepkimizi yine yok saymak olarak seçebiliriz pek tabii, ama bu diğer seçenekler arasında bilinçli olarak yaptığımız bir tercih olacağından, sözde bir rahatlığı değil, gerçek bir rahatlığı da yakalayabiliriz. Tepkimiz bambaşka da olabilir, içinde bulunduğumuz şartları değiştirmek yönünde harekete geçebilir, hatta başkalarını da harekete geçirebiliriz belki.
Bir de herkesin içinde çok huzurlu olduğu, sınırlarını bildiği, onlara iyi gelen alanları vardır, konfor alanı dediğimiz. İşte bu alanların içindeyken kendimizi pek rahat hissederiz. Bu alanlara sahip olmak güzeldir, bizlere iyi gelir. Tanıdık, bildik şeyler hayatın koşturmacasında bize durak olur adeta. Ancak bu alanlarda fazla kalmak da uzun vadede bizleri bazı şeylerden uzaklaştırabilir. Yeni şeyler deneme fırsatını kaçırabilir ya da büyümemizin önünde kendimize engeller yaratabiliriz. Konu rahat olmak olunca, bu alanları da şöyle bir incelemek hiç fena olmaz. Mesela bu alanlarda esneme payımız ne, bu esnekliği kendimize tanıyor muyuz, yoksa kendimize çok mu kural koyuyoruz ya da belli kurallar fark ediyorsak bunlar kime ait, bu alanların bize sağladığı şeyler neler ya da bu alanlar sebebiyle kaçırdıklarımız var mı? Bu soruları da sorarak, rahat olma hallerimizi daha iyi anlayabiliriz.
Bu farkındalık başkalarını da daha iyi anlayabilmemiz yönünde bize yardımcı olacaktır. Kimi zaman “Rahat ol” diyerek bir başkasını aslında kendi konfor alanımıza çekmeye çalıştığımızı fark edebilir, ondan bu esnekliği beklerken bizim payımıza düşen şeyi de yapmaya çalışabiliriz. Matematik derslerinden hatırlarsınız, Venn şemalarımız var aslında hepimizin. Bu daireler kimi yerlerde kesişiyor, kimi yerlerde ise ayrılıyor. Kendi dairemizde neler var bilirsek, kesişim alanlarını keşfetmemiz de kolaylaşıyor. Ve aslında kesişmeyen yerler olması da en büyük zenginliğimiz. Kendi şemamızı anlamak, bilmek, onunla ne yapacağımızı çözmek bizleri daha rahat kılacaktır şüphesiz.
İlginizi çekebilir: Hafifleme zamanı: Kendinize yarattığınız yüklerin farkında mısınız?