X

PUMA Mobium: Doğadaki hızdan ilham alan tasarımın rahatlıkla buluşması

Hareketli bir yaşamı tercih edip de kedigillere hayran olmayan var mıdır, merak ediyorum. Şahsen ben hastasıyım çitanın, pumanın, panterin. O nasıl bir hareket kabiliyeti, o nasıl bir estetik, o ne bitmek, tükenmek bilmez bir enerji öyle… Çitanın enerjisi kısıtlı mesela ama o da durup, bekliyor kenarda avı gelene kadar. Hiç yormuyor kendini. Buyurun size stratejinin önemine dikkat çeken bir doğa harikası.

Akıllılar, ataklar, cesurlar ve bir de tüm bunları strateji ile birleştiriyorlar. Bir sporcuda olması gereken özellikleri mi saydım, ne?

‘Nereden çıktı kediler?’ diye düşünmeye başladıysanız, hemen sadede geleyim. Yeni bir koşu ayakkabısı almanın eşiğindeyken kedi patisinden esinlenilerek tasarlanmış bir ayakkabı olduğunu duydum ve hemen yakinen ilgilendim kendisiyle ☺ PUMA Mobium’dan bahsediyorum.

Ayakkabıyı ilk olarak Adım Adım’ın her ayın ilk Cumartesi günü Belgrad Ormanı’nda düzenlediği koşuda kullandım ve çok memnun kaldım. Bilenler bilir; oradaki zemin hafif taşlı olmasına rağmen Mobium beni hiç rahatsız etmedi. Zira ayakkabının tabanı ince ve esnek bir yapıya sahip. ‘Taşları hisseder miyim, rahatsızlık duyar mıyım?’ kaygısıyla başlamıştım koşmaya ama bir de baktım ki sanki ayağım çıplakmış gibi koşuyor ve herhangi bir sıkıntı hissetmiyorum.

Bugüne kadar hep ayağım giydiğim ayakkabılara uyum sağlamaya çalışırken bu sefer tam tersi oldu. Ayakkabı sanki kedi pençesi gibi açılıp, kapanıyor, öne, arkaya esniyor ve ayağım biçim değiştirdiğinde, onunla aynı şekle giriyordu.

Sonradan öğrendim ki hareket sırasında ayaklar 3 yönde (uzunlamasına, yana ve düşey), %6.3 oranında biçim değiştiriyor ama ayakkabılar sadece 2 boyutlu esneme sağlıyormuş. Yani Mobium diğer boyutu da sunarak iyice rahat ettiriyor ayaklarımızı.

Belgrad Ormanı’ndan sonra, asfaltta, Aydos Ormanı’nda ve son olarak da tartan pistte Puma gibi ☺ koşmaya çalıştım, kedi gibi esneyip TRX ipleriyle boğuştum ve hepsinde de son derece rahat ettim.

Rahatlığını sevdim ama açıkçası beni ilk cezbeden ayakkabının rengi ve kutusu oldu. Daha doğrusu çantası. Sonradan da kullanılabilecek olan bu çantanın yapımı sırasında, bildiğimiz karton kutulara göre %65 daha az kağıt kullanılmış. Çantayla ve Clever Little Bag felsefesiyle ilgili detaylı bilgi için tıklayınız.

Doğadan esinlenen bir markanın, doğaya karşı görevini yerine getirmesi de kaçınılmaz elbet. Teşekkürler, akıl edene ve uygulayana.

Son söz: İstanbul Maratonu’na az kaldı. 10 – 15 – 42 km koşmaya, yürümeye kararlıysanız kayıt olmak için hala ne bekliyorsunuz?

Her türlü sorunuz için: kivergu@gmail.com

Yazarın diğer yazıları için tıklayınız. 

Kıvanç Ergun: Kıvanç Ergun bugün bisikletin tepesinde, yarın ormanda çamurun içinde… Harekete, iyilik peşinde koşmaya doyamıyor, başkalarına çılgınca gelen şeyleri yapmaktan inanılmaz keyif alıyor. İflah olmaz bir spor tutkunu olan Kıvanç, ‘yükseklerde’ yaşamanın, hayattan keyif almanın yolunu sporda bulmuş ve her gün yeni alanlara kayıp, kendini bilinmezlerde kaybetmekten hiç ama hiç çekinmiyor. Yaşını başını almış ama adrenalin söz konusu olunca kendini alamıyor, aktiviteye dalıyor. 2013 İstanbul Maratonu’nda ilk maratonunu (42 km), 2014'te Frig Vadileri'nde ilk Ultra Maraton’unu (60 km) koştu. Ulaşım aracı olarak bisikleti kullanıyor ve bisiklet kullananların sayısını kültürel gelişmeyle eşdeğer tutuyor. Yazdığı yazılarda sınırları nasıl zorladığından, deneyimlerinden bahsederken, bir yandan da hareket etmemek için yaratılan bahaneleri çürütmekten büyük keyif alıyor. Yardımseverlik koşusunun Türkiye'de tanınmasını sağlayan Adım Adım Yardımseverlik Platformu'nda Marka ve İletişim Koçluğu görevini yürütürken, aynı zamanda TOG'un AA içindeki STK Sorumlusu ve gönüllü koşucusu olarak da devam ediyor yaşamına... Fotoğraf konusunda fena değildir, takip etmek isterseniz: instagram/kiverg
İlgili Makale