İlk olarak sosyopat, psikopat gibi terimlerin tam olarak nasıl ortaya çıktığına bir göz atalım. 1800’lü yılların başlarında doktorlar, bazı ruh sağlığı problemleri olan hastalarının dışarıdan tamamen normal olduklarını ancak bu bireylerin etik değerlere sahip olmadıklarını fark ettiler. Yani başka insanların haklarına saygı duymuyorlardı ve herhangi bir ahlak duygusuna sahip değillerdi. Psikopati terimi ise 1900’lü yılların başlarında ortaya çıktı. 1930’larda ise bu terim topluma da etki etmesi nedeniyle sosyopat olarak adlandırıldı.
Fakat araştırmacılar şu anda tekrar psikopat terimine dönmüş durumdalar. Bazıları genetik özelliklerle bağlantılı olan, daha tehlikeli bireyler üreten rahatsızlık için psikopatı kullanırken, çevrelerinin etkisinden dolayı bozulmuş olan ancak daha az tehlikeli olanlar içinse sosyopat terimini kullanmayı tercih ediyorlar. Bazı diğer araştırmacılar ise genetik kaynaklı olanlara primer psikopat, çevresel etkenlerden kaynaklananlara ise sekonder psikopat adını veriyorlar. Adı ne olursa olsun, aşağıdaki özelliklere sahip olan bireylerle muhatap olduğunuzda dikkatli olun:
Değer vermeyen
Psikopatide genellikle empati yoksunluğu veya halk diliyle konuşmak gerekirse soğuk bir kalp vardır. Yani başkalarının duygularına karşı ilgisizlik bulunur. Bazı kanıtlar, psikopatların bu durumunun biyolojik temelleri olduğunu gösteriyorlar. Çünkü değer vermek temel olarak duygulardan kaynaklanan bir eylemdir. Psikopatların ise beyinlerinin duygusal sistemlerinde zayıf bağlantılar olduğu tespit edilmiş. Bu bağlantı sorunu, onların duyguları derince yaşamalarına engel olur.
Ayrıca psikopatlar başkasının yüzündeki korkuyu algılamakta da iyi değillerdir. Tiksinme duygusu etik duygumuz üzerinde de önemli bir rol oynar. Örneğin bazı ahlaki olmayan eylemleri tiksindirici buluruz ve bu da onları gerçekleştirmemize engel olur. Ancak psikopatlarda tiksinme eşiği çok yüksektir ve bu bireylerin tepkileri kötü kokulara maruz bırakılma, kötü resimler gösterme gibi deneyler ile ölçülmüştür. Yeni yapılan çalışmalara göre başkalarının zihinlerini anlamayı sağlayan bir beyin ağı bulunuyor. İlk çalışmalara göre psikopatlarda bu bölümde anormal işlevler görülüyor ve ayrıca beyindeki bu bölgenin hacmi ciddi şekilde azalmış olabiliyor.
Yüzeysel duygular gösteren
Psikopatlar ve bir nebzeye kadar sosyopatlar, duygu eksikliği yaşarlar ve özellikle utanç gibi sosyal duygulardan yoksun olurlar. Bu nedenle yüzeysel duygular yaşayabildikleri ve utanç duygusuna sahip olmadıkları söylenebilir. Ayrıca korkuları da düşük düzeydedir. Kötü bir şey olmasını bekleyen insanlar, örneğin hafif bir elektrik şoku beklentisinde olanlar deneylerde beyin aktivitelerinde artış gösteriyorlar. Normal insanlarda aynı zamanda ter bezleri de bu deneylerde aktif hale geçiyor. Ancak psikopat deneklerde beyin aktivitesi görülmüyor ve ter bezleri gibi tepkiler ortaya çıkmıyorlar.
Sorumsuz davranan
Psikopatlar temel olarak sorumluluk alamıyorlar ve genelde başkalarına suç atmayı seviyorlar. Köşeye sıkıştıklarında suçu üstlenebiliyorlar ancak bu durum herhangi bir utanca sebep olmuyor ve ayrıca gelecekte davranışları da değişmiyor.
Samimi olmayan şekilde konuşan
Samimi olmayan konuşmalar, doğrucu olmamak, patolojik yalan söyleme alışkanlıkları gibi şeyler psikopatlar arasında görülüyorlar ve ayrıca her konuşmayı kendi bencil amaçlarına döndürme eğiliminde olabiliyorlar. Dolayısıyla başkaları için yalnızca tatmin veya kar için birlikte oluyorlar.
Sosyopat genç bir kadının babası ile yapılan görüşmelerde, babanın kızını anlamakta zorlandığı belirtiliyor. Kızın kötücül olmamasına karşın kolayca yalan söyleyebildiği ve bununla kendi zihninde tamamen barışık olduğu belirtiliyor. Psikopatların aynı zamanda metaforları ve soyut kelimeleri algılamakta zorlandıkları da belirtiliyor.
Kendine aşırı güvenen
Sosyopatlarda kendi değerlerine dair aşırı bir duyu vardır. Bu nedenle kendilerine karşı özgüvenleri çok yüksektir ve övünmeyi sevebilirler.
Dikkat sorunları yaşayan
Psikopatideki temel eksiklerden bir tanesi tepki modülasyonudur. Çoğumuz kendimizi bir işe kaptırdığımızda, bu aktiviteyi değiştirebilir veya tepkimizi düzenleyebiliriz ve bu durum iş başladıktan sonra çevreden gelen bilgilere göre düzenlenir. Psikopatlarda bu yetenek yoktur ve bu nedenle dürtüsel hareket ederler. Ayrıca pasif kaçınganlık ve duyguları işlemekte zorlanma gibi özellikler ile birlikte görülür.
Onlarda üstten gelen dikkat istemli olurken, alttan gelen dikkat istemsiz şekilde olur. Ancak alttan gelen dikkat geçici olarak üstten gelene baskın çıkabilir. Örneğin çevremizdeki bir hareket o an dikkatimizi kendine çekebilir. Psikopatlarda ise üstten gelen dikkat çok baskındır. Örneğin koşan bir hayvanı kovalayan bir avcı, bir anda görüşüne giren başka bir kuş nedeniyle dikkatini ona çevirebilir. Psikopatlarda ise bu süreç böyle işlemez ve dikkat o kadar nesneye daralmıştır ki, çevresel uyaranlar etki göstermezler.
Bencil davranan
Psikopatlar patolojik düzeyde ego merkezcildirler ve aynı zamanda parazitik bir yaşam tarzına sahip olabilirler. Başkalarını sevmeye tamamen yeteneksiz olabilirler.
Gelecek planları kurmakta zorlanan
Psikopatlar herhangi bir yaşam planını takip etmekte zorlanabilirler. Gerçekçi uzun vadeli planları yoktur.
Şiddet gösteren
Yanlış giden işlere karşı toleransları çok düşüktür ve ayrıca içlerindeki agresyonu hızlıca dışarı atmak istediklerinden şiddete başvurabilirler. Anti sosyal kişilik bozukluğunda da sinir hali, agresiflik, fiziksel kavgalara eğilim gibi özellikler vardır.
Kaynak: psychologytoday
İlginizi çekebilir: Romantik ilişkilerde hemen fark edilemeyen kırmızı bayraklar