En kötü kabuslarımızda yer alan vahşi canavarları tanımlamak için en çok kullanılan psikolojik terim ya psikopat ya da sosyopattır. 1991 yapımı Kuzuların Sessizliği‘ndeki Hannibal Lechter’ı veya 1960 yapımı Sapık filmindeki Norman Bates veya 1990 yapımı Ölüm Kitabı filmindeki Annie Wilkes karakterini düşünün. Bu karakterleri meşhur yaparken, popüler kültür onları kolektif bilincimize işlemek için bu kelimeleri kullandı.
Oysa birçoğumuz hayatında Hannibal Lechter gibi bir karakterle karşılaşmayacak belki ama psikopatlar ve sosyopatlar hayatın içindeler ve bizimle birlikte yaşıyorlar. Hatta başkalarının hisleri veya ihtiyaçları için hiçbir kaygı duymayarak acımasız ve fazlasıyla çekici olup toplumdaki en başarılı insanlara bile dönüşebiliyorlar. Bu tür kişiler, her zaman önceden planlanmış bir şekilde suç işleyebilecek eğilime sahip oldukları halde, “başarılı” psikopatlar olarak biliniyorlar. Onların bir diğer özelliği de kendilerini uzakta tutarak başkalarını yasaları ihlal etmeye yönlendirmeleri. Onlar, başkalarının duygularını yönlendirme ustası olmalarına rağmen, kendi duygularını tecrübe edemeyen kişiler.
Bunlar size tanıdığınız birilerini mi hatırlattı? Yaygın kanı, toplumların yüzde 0,2 ile yüzde 3,3’ünde psikopati vakalarının görüldüğü şeklinde.
Eğer kendinizden şüphe ediyorsanız, bu konuda çözebileceğiniz bazı testler mevcut. Eğer bu tür testleri çözmek istiyorsanız, içiniz rahat olsun çünkü psikopat olsaydınız bu tür kişilik testleri ilginizi çekmezdi. Kendinizin farkında olmaz ve karakterinizdeki bozukluklardan endişe duymazdınız. Zaten psikopati ve sosyopatinin “anti-sosyal kişilik bozukluğu” olarak tanımlanmasının sebebi de bu.
Psikopatla sosyopat arasındaki fark
Psikopatlar ve sosyopatlar birçok ortak özellik taşır. Pişmanlık veya empati hissi duymama, suçluluk hissetmeme veya davranışlarının sorumluluğunu üstlenmeme, yasalar veya toplumsal kurallara karşı itaatsizlik, şiddet eğilimi bu özelliklerden birkaçı. Her ikisinin de temelinde hilebazlık ve manipülatif olma yatar. Peki psikopatlarla sosyopatlar birbirlerinden nasıl ayrılır?
Sosyopatlar normalde duygusal açıdan daha az stabil ve yüksek oranda dürtüleriyle hareket ederler. Davranışları, psikopatlara göre daha dengesiz ve kararsızdır. Sosyopatlar, suç işleme konusunda daha çok dürtülerine göre hareket ederler. Sabırsız oldukları için dürtülerine hemen teslim olup detaylı plan yapmazlar.
Psikopatlar ise işleyecekleri suçları en ufak ayrıntısına kadar planlar, yakalanmamak için olası tüm riskleri hesaplamaya çalışırlar. Akıllı olanları ise bıraktıkları ufak ipuçları nedeniyle yakalanırlar. Psikopatlar, içinde bulundukları ana kendilerini çok fazla kaptırmadıkları için hata yapma oranları daha düşüktür.
Biri doğuştan, diğeri sonradan ediniliyor
Öte yandan psikopati ile sosyopati arasında bir ayrım yapılıp yapılmaması gerektiği de psikologlar arasında hala tartışmalı bir konu. Her iki görüşü de savunanların ortak noktası ise psikopatinin kalıtımsal bir anti-sosyal kişilik bozukluğu olması, sosyopatinin ise daha çok bir beyin hasarı veya çocuklukta geçirilen istismar vakaları sonucu ortaya çıkması. Bu da şu anlama geliyor; psikopati doğuştan, sosyopati sonradan gelir.
Bunların yanı sıra seri katiller ve psikopatlar veya sosyopatlar arasında da ilginç bir bağlantı vardır. Buna göre her psikopat veya sosyopat seri katil olmadığı gibi, tüm seri katiller de psikopat veya sosyopat olmaz. Ancak FBI, seri katillerle anti-sosyal kişilik bozukluğu olanlar arasında bazı ortak davranışlar bulunduğunu saptadı. Bunlardan biri yağmacı davranış sergilemeleri. Örneğin Ivan Milat isimli seri katil, yedi kurbanını önce avlamış sonra öldürmüştü. Bir diğer ortak özellik ise duygu arayışı. 2014’te iki kişiyi öldüren 21 yaşındaki Thomas Hemming, sadece birini öldürmenin nasıl bir his olduğunu öğrenmek için bu cinayetleri işlediğini söylemişti. Merhametsizlik, dürtülerle hareket etme ve başkalarını kontrol etme ve başkaları üzerinde güç sahibi olma da diğer ortak özellikler.
Vaka incelemesi
22 yaşındaki Jack Kelsall isimli katilin Sydney’de Morgan Huxley‘i öldürmesi, psikopatinin tüm belirgin özelliklerini sergilediği gibi psikopatlarla sosyopatlar arasındaki farkı da gösteriyor.
2013 yılında Kelsall Huxley’i evine kadar takip etmiş ve daha sonra saldırarak 28 defa bıçaklayarak öldürmüştü. Kelsall, fazlasıyla vahşi olan bu cinayet için hiçbir pişmanlık duymadığını söylemişti.
Kelsall’ın sosyopat değil psikopat olduğu apaçık ortada. Cinayet bir cinnet anına denk geldiyse de aslında Kelsall sabır göstermiş ve bu cinayet için plan yapmıştı. Huxley’i öldürmeden bir yıl önce psikiyatristine bıçakla birini öldürmek hakkındaki fantazilerini anlatmıştı. Kelsall muhtemelen Huxley’den önce başkalarını da takip etmişti. Duruşmalar süresince de hiçbir pişmanlık, suçluluk göstermemiş, özür dilememişti. Tutuklanmasaydı, büyük ihtimalle yeniden aynı suçu işleyecekti. Kelsall aslında teoride bir seri katildi.
Kaynak:
IFLScience