Psikopatiye yeniden bakış: Etrafınızdaki doktorlar, avukatlar, siyasetçiler psikopat olabilir mi?
Her gün ismini duyduğunuz CEO’ların, avukatların, siyasetçilerin veya bilim insanlarının bazıları psikopat olabilir mi? Eğer “psikopat” tanımını yaparken genellikle zeki ve karizmatik olan ancak eylemleriyle ilgili suçluluk, endişe veya anksiyete duymayan kişileri kastediyorsanız, bu sorunun yanıtı “evet” olabilir. Bu tanıma bir de başkalarını kontrol etmek ve kendi bencil ihtiyaçlarını tatmin etmek için şiddete başvurma ve yıldırma politikası uygulamayı da eklemek gerekiyor.
Tipik olarak “psikopat” terimi şiddet ve kan döken eylemlerle birlikte anılır. Ancak Wisconsin-Madison Üniversitesi’nden bir uzmanın 25 yıl boyunca yaptığı bir araştırma, psikopat kavramının çok daha derin anlamları olduğunu gösteriyor.
İlgili yazı: İş yerinizde bir psikopatla birlikte çalışıyor olabilirsiniz
İnsanlar korkunç ve akla hayale sığmaz suçlar işliyor. Ancak bu onların otomatik olarak psikopat oldukları anlamına mı geliyor? Dahası, “psikopati” neyi ifade ediyor? İşte Wisconsin-Madison Üniversitesi’nden Joseph Newman, kariyerini bu sorulara yanıt vermeye adamış bir isim. Newman’ın çalışması sayesinde, önceden bilinmeyen bazı davranışların da psikopatik özellikler sergilediği ortaya çıktı. Newman, çalışmaları için şöyle diyor:
“Benim en temel endişem, psikopat teşhisinin, kilit unsurları anlaşılmadan ve yeterli çalışma yapılmadan, cömertçe konulması. Bunun sonucu olarak da psikopati kavramı, sık sık sıradan suçlular veya seks suçluları için kullanılır oldu. Oysa bu kişilerin davranışları temelde sosyal faktörlere veya bazı duygusal problemlere bağlı olarak gelişmiş olabilir ve psikopatiye göre daha kolay tedavi edilebilir.”
Ancak bu kalıplaşmış algıyı değiştirmek pek de kolay değil. Newman da suçlular üzerine yaptığı çalışmalarda bu algıyı değiştirmeye yönelik sonuçlara vardığında, birçok bilim çevresi tarafından eleştirilmişti. Yıllar geçtikçe ise çalışmalarının gerçek değeri anlaşıldı. British Columbia Üniversitesi’nden önde gelen psikopati uzmanlarından Robert Hare, Newman için “Şimdi geriye dönüp baktığımızda, Newman’in bu alanda öncü bir bilim insanı olduğunu görüyorum. Yaptığı çalışma zekice, dikkatli, metodolojik açıdan nitelikli ve teoriye dayanıyordu. Onun gerçek anlamda bu alanın en iyisi olduğunu düşünüyorum” diyor.
İlgili yazı: Psikopatlarla sosyopatlar arasındaki benzerlikler ve farklılıklar
Peki psikopat kime denir? Genel bir tanım yapmak gerekirse psikopatlar; başkalarını kontrol etmek ve kendi bencil isteklerini tatmin etmek için manipülasyon, yıldırma ve şiddete başvuran kişilerdir. Zeki ve fazlasıyla karizmatik olabilirler ancak kronik olarak eylemlerinden ötürü suçluluk duyma, pişman olma veya endişe hissetme yeteneğine sahip olmazlar.
Bilim insanları, ABD hapishanelerindeki mahkumlardan erkeklerin yüzde 15-25’inin, kadınlardan ise yüzde 7-15’inin psikopatik davranışlar sergilediklerini düşünüyor. Newman ise toplumun yüzde 1’inin psikopat olarak tanımlanabileceğini düşünüyor. Üstelik, şaşırtıcı bir şekilde bu yüzde 1’lik kesimde daha çok doktor, bilim insanı, CEO, avukat gibi toplumun saygı duyduğu kişiler yer alıyor.
İlgili yazı: Psikopatların sizi çıldırtmak için söylediği 5 şey
Yaygın olan görüş, psikopatik bireylerin, başkalarının duygularını anlamalarını sağlaycak korku, suçluluk veya benzeri duyguları hissetmedikleri yönünde. Newman ise bu konuda yeni bir bakış açısı ortaya koyuyor ve psikopatinin bir çeşit öğrenme engeli olduğunu söylüyor. Yani Newman’e göre psikopatik kişiler, anında geri dönüş alacakları görevlere odaklandıklarında kendi eylemlerinin etkilerinden bihaber oluyor. Newman, kısa vadeli hedeflere odaklanmanın, psikopatik kişileri başkalarının korkuları veya rahatsızlıkları gibi etraftaki işaretleri algılamaktan yoksun bıraktığını söylüyor ve şöyle devam ediyor:
“İnsanlar, psikopatların sadece hissizleşmiş ve korkusuz kişiler olduklarını düşünüyor. Ancak bundan çok daha fazlası söz konusu. Duygular onların ilk hedefi olduğunda, psikopatik kişiler normal duygusal yanıtlar veriyor. Ancak başka bir şeye odaklandıklarında, duygulara karşı hissizleşiyorlar.”
Kaynak:
PsychCentral