X

Psikolojinin rock starı Freud açıklıyor: Hiç de mantıklı değiliz

Sigmund Freud adını duymayanımız yoktur. Psikoloji tarihinde başka birçok önemli kişi olmasına rağmen isimleri çoğu kişi tarafından bilinmez ama Freud hemen herkes tarafından bilinir. Freud’un düşünceleri öylesine etkili olmuş ki, ölümünden 40 yıl sonra Newsweek dergisi “20. yüzyıl düşüncesini onsuz hayal etmek çok zor olacaktır” şeklinde bir yorum yapmış. Freud o kadar popüler ki, sonuncusu ölümünden 60 yıl sonra olmak üzere, tam üç defa Time dergisine kapak olmuş. Freud kendimizle ilgili düşünme şeklimizi temelden değiştiren sayılı kişilerden.

Freud bütün tarih içerisinde insan egosuna yönelik üç büyük şok olduğunu söylüyor. Bunlardan ilki dünyanın evrenin merkezinde olmadığının, güneşin etrafında dönen alelade pek çok gezegenden biri olduğunun keşfi. İkincisi ise Darwin’in, insanın yaratılış itibariyle ayrıcalıklarla donatılmış, kendine özgü ayrı bir tür olmadığını, sadece gelişmekte olan daha yüksek düzeyli bir hayvan formu olduğunu göstermesi. İnsanlık için üçüncü şok da bizzat Freud’un şu sözleriyle geliyor: “Sanıldığı gibi hayatımızın rasyonel idarecileri değiliz. Aksine farkında olmadığımız bilinçaltı güçler tarafından kontrol ediliyoruz.

Ben küçükken televizyonda sürekli yayınlanan Dr. Jekyll ve Mr. Hyde diye bir çizgi film vardı. 1889’da yayınlanan bu roman, o dönem Avrupası’nın ruhunu çok iyi yansıtıyor. Freud’un gençlik günlerini yaşadığı o yıllarda bilinçaltı fikri Avrupa’da çok popülerdi. O kadar popülerdi ki halkın da çok ilgisini çekiyordu ve bu dönemde bilinçaltı ile ilgili pek çok kitap basılmıştı. Bilinçdışı güçlerin kişinin rasyonel varlığını bastırabileceği ve üstün geleceği düşüncesi en sonunda popüler yazında yer aldı. Günümüzde oldukça iyi bilinen Dr. Jekyll ve Mr. Hyde adlı roman da tam olarak bilinçdışı güçlerin etkisine giren bir doktorun öyküsünü anlatıyor. Günlük yaşamında oldukça iyi bir doktor olan Dr. Jekyll, bir gün gizemli bir iksir içer. İçtiği bu iksir onun her türlü kötülüğü taşıyan farklı bir yanını, Mr. Hyde’ı ortaya çıkarır. Bu alt-benlik, Mr. Hyde, ahlak dışı olmayı o kadar arzular ki zamanla ahlaklı, dürüst ve rasyonel benliği, Dr. Jekyll’ı tüketir.

Aslında insan doğasına yakından baktığımızda Mr. Hyde’ın da Dr. Jekyll’ın da tamamen hayal ürünü olmadığını görüyoruz. Freud bu düşünceyle zihni iki bölüme ayırıyor: Bilinç ve bilinçaltı. Freud’un buzdağına benzettiği bu bütünde bilinç, buzdağının suyun üstünde kalan ve tüm kişiliğimizin görünen ama önemsiz kısmını oluşturuyor. Suyun altındaki büyük kısım olan bilinçaltı ise tüm insan davranışlarının arkasındaki dürtüsel güçleri kapsıyor. Bu dürtüler tamamen yaşamaya yani hayatta kalmaya yönelik. Açlık, susuzluk, cinsellik gibi dürtüler yaşamsal dürtüler iken, bunun tam tersi yıkıcı dürtüler de var. Bu yıkıcı dürtüler ise saldırganlık, düşmanlık ve nefret. Saldırganlık ve düşmanlık da insan doğasında cinsellik kadar önemli bir güç.

Buraya kadar anlattıklarımın insan doğasına ilişkin hiç de iç açmadığını biliyorum. Freud’un insan doğasına ilişkin, bilinçaltı güçler tarafından yönetildiğimiz savı, hayatımızla ilgili kararları kendi irademizle ve mantıklı bir şekilde verdiğimiz düşüncesine inanmamızı zorlaştırıyor. Bu noktada akla şu sorular geliyor: Bizler gerçekten de cinsellik ve saldırganlık gibi hayatta kalmaya yönelik bilinçaltı güçler tarafından yönetilen varlıklar mıyız? Madem bilinçaltı bir yerde hayatta kalmamızı sağlıyor, öyleyse bilinçaltı tamamen kötü bir şey mi? Bilinçaltının tam olarak ne olduğunu bilmiyoruz ama belli ki hayatta kalmamız noktasında işe yarıyor. Ve yakın zamanda yapılan nörobilim çalışmaları gösteriyor ki bilinçaltı kararlarımız, mantıklı olduğunu düşündüğümüz bilinçli kararlardan (tabi varsa) daha hayat kurtarıcı olabiliyor.

Büyük bir fabrika yangınında onlarca itfaiye eri yangına müdahale ediyordu. Ancak itfaiye şefi, yanan fabrikaya giren itfaiye erlerinin hemen dışarı çıkmasını emretti. Erlerin alelacele dışarı çıkarılmasından saniyeler sonra yanan fabrikada büyük bir patlama oldu. Kimse itfaiye şefinin nasıl olup da patlama olacağını fark ettiğini ve erlerin hayatını nasıl kurtardığını anlamadı. Bu soru kendisine sorulduğunda nedenini o da bilmiyordu. Uzmanlar bilinç düzeyinde herhangi bir sonuca ulaşamayınca durumu açıklamak için hipnoz yoluyla itfaiye şefinin bilinçaltına ulaştı. Bu araştırmaların sonucunda, itfaiye şefinin 20 sene önce benzer bir yangına müdahale ederken belli belirsiz bir koku duyduğu ve hemen sonrasında büyük bir patlamanın meydana geldiği anlaşıldı. İşte aynı kokuyu bu fabrika yangınında da duymuş ve tüm itfaiye erlerini patlamadan hemen önce dışarı çıkararak hayatlarını kurtarmıştı. Bilinç sayesinde ortaya çıkmayan, itfaiye şefinin hatırlamadığı, ancak sezgisel olarak ulaştığı bu bilgi hayat kurtarmıştı.” (Blink, s.9).

Hayatımız boyunca bize bilinçli ve mantıklı olmamız yönünde telkinde bulunuluyor. Duygularla hareket etmenin zayıflık olduğu, mantıklı ve stratejik olmamız gerektiği söyleniyor. Ancak yakın zamanda yapılan nörobilim araştırmaları, hayatın doğrusal (neden-sonuç ilişkisi içinde) değil, döngüsel olduğunu ve davranışlarımızın çok önemli bir kısmının bilinçaltından yönetildiğini ortaya koydu. Davranışlarımızın ve kararlarımızın bilinçaltında şekillendiği gerçeği bazı varsayımların geçerliliğini de sorgulattı. Örneğin ekonomi bilimi, insanların mantıklı olduğu ve bir ürünün fiyatının düşünce satışının artacağı varsayımına dayanırken, durumun aslında hiç de öyle olmadığı görüldü. Gerçek şu ki bir ürünün fiyatının düşmesi o üründe bir sorun olduğu algısı yaratıyor ve insanlar tarafından tercih edilmiyor. Psikoloji açısından baktığımızda, insanlar sorunlarının farkında olsalar bile bazen onları çözmek istemiyorlar. Örneğin sigaranın sağlığa zararlı olduğunu biliyor, ancak bırakamıyorlar. Çünkü bilinç düzeyinde bir şeyin zararlı olduğunu bilmek, bilinçaltında o sorunun neye karşılık geldiğini çözmüyor. Yani bir şeyin doğrusunu ve mantıklı açıklamasını bilmek, değişimi sağlamıyor. İhtiyacımız olmayan bir sürü şeyi aldıktan sonra, “ama indirimdeydi” gibi açıklamalarla davranışımızı mantığa büründürmemiz, bunun aslında bilinçaltındaki bir ihtiyacı doyurmak için -başka bir deyişle kaygımızı dindirmek için- verdiğimiz duygusal bir karar olduğu gerçeğini değiştirmiyor.

Tamamen bilinçaltı güçler tarafından yönlendirilen hiç de mantıklı olmayan varlıklar mıyız henüz kesin bir şey diyemeyiz. Ancak bilinçaltının günlük kararlarımız üzerindeki etkisini de göz ardı edemeyiz. Satın alma davranışından, eğitim, iş ve eş seçimine kadar bir çok konuda bilinçaltımız işbaşında görünüyor. Yaşamsal dürtüler kadar, yıkıcı görünen ama yine hayatta kalmaya yönelik olan saldırganlık dürtüsünün davranışlarımıza önemli derecede yön verdiğini, bütün bunların yanında, bilinçaltından gelen kararlarımızın nasıl hayati olabildiğini de görüyoruz. Ve tüm bunlar aklıma tek bir şeyi getiriyor: “Yine haklı çıktın Freud.

Yazımı Aerosmith’in şu şarkısıyla bitireyim…

Bir psikolojik danışmandan profesyonel destek almak isterseniz ayselkeskin2004@yahoo.com vasıtasıyla bana ulaşabilirsiniz. Sevgiyle kalın…

Kaynaklar:

Blink. Düşünmeden düşünebilmenin gücü. Malcolm Gladwell. MediaCat.
Modern Psikoloji Tarihi. Duane P. Schultz & Sydney Ellen Schultz. Kaknüs Yayınları.

İlginizi çekebilir: İnsanlar neden bu kadar tuhaf: Karen Horney’e göre nevrotik eğilimler

Aysel Keskin: Merhaba ben Aysel Keskin. Psikolojik Danışman ve Psikoterapistim. 2006 yılında Marmara Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık bölümünden mezun olduktan sonra, Türk Deniz Kuvvetlerinde yedi senelik bir kurumsal hayat deneyimim oldu. Kurumsal hayat deneyimimin ardından, çocukluk tutkum olan psikolojiye bir de seyahat tutkum eklendiği için okyanus ötesine giderek bir süre Amerika’nın Kalifornia ve Oregon eyaletlerinde yaşadım. Tüm psikoterapi yaklaşımlarını bilmekle beraber uzmanlaşmanın gerekliliğine inanarak, kanıta dayalı terapi yaklaşımlarından Süre Sınırlı Psikanalitik Psikoterapi (SSPP), Jungian Psikoterapi ve Rasyonel Psikoloji Enstitüsü Preferred Partner of The Albert Ellis Institute onaylı, APA (American Psychological Association) Kredili Rasyonel Duygucu & Bilişsel Davranışçı Terapi Eğitimlerini (süpervizyonlar dahil) tamamladım. Sorunların bütüncül ele alınması gerektiğine, beden ve zihnin dengesini kurduğumuzda hayatımızda olumlu değişimler olacağına inanıyorum. Beden ve zihin sağlığınız her şeyden önemli. Bana ayselkeskin2004@yahoo.com eposta adresinden ulaşabilirsiniz. Sağlık ve sevgi ile kalın. Instagram: ayselkeskin.psk.dan

Aldığımız iki nefesten biri denizden: #MaviNefesProjesi

Denizler, gezegenimizin kalbinde atan en önemli yaşam kaynakları. Sadece tatil rotalarını ya da en şahane manzaraları süslemekle kalmayan bu su ve hayat kaynaklarımız, gezegenimizin dengesi ve canlı yaşamlarının devamı için de kritik bir rol sahibi. Çünkü, ihtiyaç duyduğumuz oksijenin yarısından fazlası denizlerden geliyor. Ancak, denizlerimizin karşı karşıya olduğu tehditler, ekosistemin geleceğini tehlikeye atıyor.



İklim değişikliği, çevre kirliliği, insan müdahaleleri, plastik atıklar, petrol sızıntıları veya müsilaj gibi pek çok faktör, denizleri kirletmekle kalmıyor geleceğimizi de adım adım yok etmeye başlıyor. Çünkü denizlerdeki kirlilik, hem denizdeki hem de karadaki canlı yaşamını tehdit ediyor ve ekosistemin dengesini bozarak gezegenimizin geleceğinden çalıyor.

Denizlerimizin ve gezegenimizin karşı karşıya olduğu tehditler karşısında sessiz kalmayan Garanti BBVA, DenizTemiz Derneği/TURMEPA iş birliğiyle sürdürdüğü Mavi Nefes Projesi ile bu yıl da denizlerimize, yani yaşam kaynağımıza, sahip çıkıyor. Mavi Nefes Projesi, başta plastikler olmak üzere deniz çöplerinin toplanmasına ve deniz ekosisteminin korunmasına katkı sağlıyor ve denizlerimizdeki oksijen kaynakları olan deniz çayırlarını ve mercanları çoğaltıyor.

“Dünyaya iyi bakıyoruz, geleceğe iyi bakıyoruz.”

“Dünyaya iyi bakıyoruz, geleceğe iyi bakıyoruz.” misyonuyla yola çıkan Garanti BBVA, DenizTemiz Derneği/ TURMEPA ile birlikte hem deniz kirliliğini azaltmak hem de denizlerdeki biyoçeşitliliği korumak ve deniz ekosistemini rehabilite etmek için uzun soluklu bilimsel koruma ve izleme çalışmaları yürütüyor.

Mavi Nefes Projesi kapsamında Eylül 2021-Haziran 2024 döneminde Marmara Denizi, Adrasan ve Van Gölü’nde yaklaşık 200 bin kişinin günlük üretimine eşit 230 ton katı ve sıvı atık toplandı, uygun olan atıkların geri dönüşüme kazandırılması içinse çalışmalar sürüyor.



Projenin eğitim ayağında ise deniz temizliği konusundaki farkındalığı artırmak amacıyla ortaokul öğrencilerine ve öğretmenlerine denizlerin önemi, deniz ekosisteminin korunması ve sürdürülebilir su kaynakları için bireysel sorumluluklar konularında eğitimler veriliyor. Mavi Nefes Eğitim Otobüsü ve çevrim içi eğitimlerle 3 yıl boyunca 8 ilde yaklaşık 80 bin öğrenciye ulaşıldığı biliniyor.

Bu başarılı iş birliği, hem denizlerimize hem de gezegenimize hayat verirken; temiz denizlerin, sağlıklı ve uzun ömürlü bir yaşamın temelini olduğunu da bir kez daha bizlere hatırlatıyor. Denizlerdeki deniz çayırlarını ve mercanları koruyup çoğaltmak için çalışmaların sürdürüldüğü Mavi Nefes Projesi sayesinde “aldığımız iki nefesten biri denizden” diyen Garanti BBVA, DenizTemiz Derneği/ TURMEPA ile tertemiz ve sağlıklı yarınların kapısını aralıyor. Bu başarılı iş birliğinden ilham alarak geleceğimizden çalmak yerine geleceğimizi korumak için çalışmak ve denizlerin yaşam kaynağımız olduğunu her an hatırlamak ve hatırlatmak, hepimizin yarınlarımıza yapacağımız en büyük yatırım.

*Bu yazı Garanti BBVA katkılarıyla hazırlanmıştır.



Orkid, “Sporla Güçlen” projesine verdiği destekle kız çocuklarının geleceğine ışık tutuyor

Bir kız çocuğu düşünün: Günün ilk ışıklarıyla birlikte koşuya çıkan, her sabah elinde topuyla antrenman yapan, büyük bir hevesle hem bedenini hem de zihnini beslemek için yıllarca gönül verdiği spor dalı uğruna çalışmaya devam eden ve uzun yıllar sonra gözlerinden ışıklar saçarak ilk kupasını milyonların önünde havaya kaldıran… Ne harika bir tablo, öyle değil mi?



Toplumun her köşesinde, binlerce kız çocuğu bu anı yaşamayı hak ediyor. Ancak, ne yazık ki birçoğu için spor; erişilmesi çok güç bir lüks, uzak bir hayal gibi kalıyor hayatları boyunca. Oysa spor, sağlığın, özgüvenin, azmin, başarının, kararlılığın, istikrarın temellerini atan, kız çocuklarının güçlü bireyler olarak yetişmesine katkı sağlayan en önemli araçlardan biri. Bu önemin farkında olan ve kız çocuklarını spor yoluyla güçlendirmek isteyen Orkid, Watsons iş birliği ile Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi’nin (TMOK) Diyarbakır, Gaziantep ve Şanlıurfa’da yürüttüğü “Sporla Güçlen” projesine destek veriyor.

Geleceğe atılan adımlar: Kız çocukları, ‘sporla güçleniyor’

Türkiye’de kadınları ilk kez hijyenik pedle buluşturan P&G’nin kadın bakım markası Orkid, 45 yılı aşkın süredir dünyadaki tüm kadınların hayatını kolaylaştırmak, onları her alanda desteklemek için imza attığı çalışmalarına bir yenisini daha ekleyerek “Sporla Güçlen” projesiyle kız çocuklarının yanında oluyor.

Kız çocuklarına sporla yeni yollar açmayı ve kız çocuklarının geleceğini aydınlatmayı hedefleyen Orkid, yürüttüğü bu iş birliğiyle kız çocuklarının eğitim ve spor yaşamlarını desteklemeyi, onların fiziksel, zihinsel ve sosyal gelişimlerine katkı sağlamayı amaçlıyor. Kız çocuklarının hayatta karşılaşacakları tüm zorluklar karşısında çok daha güçlü durmalarını sağlayan, onların bütüncül gelişimini desteklerken duygusal dayanıklılık kazanmalarına da zemin hazırlayan sporun gücü, yadsınamayacak kadar fazla. Öyle ki; Orkid’in, İpsos ile Türkiye genelinde gerçekleştirdiği araştırmaya göre; ergenlik döneminde spor yapan kadınların %77’si, sporun bugün oldukları kişi olmalarına yardımcı olduğunu belirtiyor. Dahası, yapılan bu araştırmaya göre; ergenlik döneminde spor yapan kızlar, istedikleri kişi olmalarına yardımcı olabilecek özgüven ve becerileri sporla kazanıyor.

Buna rağmen genç kızların neredeyse yarısının düzenli spor yapmadığı sonucuna ulaşan Orkid, TMOK ve Watsons iş birliği ile kız çocuklarının sporla güçlenmesi için onların yanında yer alıyor. Kız çocuklarının hem eğitimlerine hem de spora devam etmelerine yönelik gerekli spor malzemelerinin temin edilmesini destekleyen Sporla Güçlen projesi ile Diyarbakır, Gaziantep ve Şanlıurfa’da bulunan okullardaki kız öğrenciler dönem boyunca badminton, basketbol ve voleybol dallarında eğitim alıyor.



Kadınların daha özgüvenli olmasını destekleyen ve spor ile olan bağlarını güçlendirmeye odaklanan bir marka olarak Orkid, hiçbir kız çocuğunun bu haklarından mahrum kalmaması için çalışıyor. Bu sayede geleceğin sağlıklı, özgüvenli, başarılı ve belki de milli sporcuları bugünden yetişmeye başlıyor. Gelecek nesillerin hayallerine ulaşmalarına yardımcı olmak için onların yanında olmaya ve onları cesaretlendirmeye devam eden Orkid, kız çocuklarına yeterli imkan sağlandıkça daha eşit ve aydınlık yarınların mümkün olduğuna inanıyor.

Kız çocuklarını genç yaşta sporla tanıştırarak onların kendi potansiyellerini keşfetmelerine olanak tanıyan bu projenin ve başta Orkid ile Watsons olmak üzere projenin tüm destekçilerinin ülkemize ve dünyaya ilham olması, kız çocuklarının ışıl ışıl bir geleceğe doğru çok daha emin adımlarla yürümesi hepimizin en büyük temennisi.

Güçlü kadınlar, güçlü yarınlar için, #SporlaGüçlen projesine destek veren Orkid ürünlerini Watsons’ta keşfetmek için tıklayın.

*Bu yazı Orkid katkılarıyla hazırlanmıştır.



Sofralarda sürdürülebilir şıklığın yeni adı: Porland Re-Gen

Doğaya olan etkimiz, her gün attığımız adımlarla yeniden şekilleniyor. Günlük yaşamımızda aldığımız kararlar, tüketim alışkanlıklarımız ve yaşam tarzımız, doğa üzerinde hiç silinmeyecek izler bırakıyor, üstelik bu izler günden güne daha da derinleşiyor. Ulaşım tercihlerimizden yeme-içme alışkanlıklarımıza, satın aldığımız ürünlerden şehir hatta ülke dışından verdiğimiz siparişlere kadar hayatımızın her alanında karşımıza çıkan bu etki, yani karbon ayak izimiz, aynı zamanda günlük yaşamda kullandığımız eşyalarla da yakından ilişkili. Ne yediğimiz, ne içtiğimiz kadar yediklerimizi-içtiklerimizi nasıl tükettiğimiz de karbon ayak izimiz üzerinde etki sahibi.



Bu durumun farkında olan ve çevre bilinciyle hareket eden Porland, kırık porselenleri yeniden hayata döndüren Re-Gen Koleksiyonu ile sürdürülebilirlik anlayışını bir adım daha ileriye taşıyor ve dünyada bir ilke imza atıyor. Dünyaya karşı sorumluluk ilkesini odağına alarak üretim süreçlerini yürüten Porland, bu yenilikçi adımıyla bize de gezegenimize olan sorumluluklarımızı bir kez daha hatırlatıyor. İklim krizine karşı geliştirdiği iş modeli sayesinde çevre dostu üretim ve sıfır atık felsefesini benimseyen vizyoner marka, Re-Gen Koleksiyonu ile hem sofraları iyi tasarımla buluşturuyor hem de daha sürdürülebilir bir dünya için yeni şanslar yaratıyor.

Kırık porselenlerden geleceğe: Daha sürdürülebilir bir dünya

Re-Gen ile artık kırık porselenler, sıradan bir atık olmaktan çıkıyor ve yeniden işlenerek hem doğaya hem insana hem de gezegenimize dost bir anlayışı temsil ediyor. Doğayla her şekilde uyumlu, sosyal açıdan faydalı, toplumsal olarak kapsayıcı ve kültürel bağlamda sürdürülebilir bir yaklaşımın öncüsü olan Re-Gen Koleksiyonu, ayrıca tamamen doğal bileşenlerle üretildiği için bakteri ve mikrop barındırmıyor. Dayanıklı ve uzun ömürlü olmasının yanı sıra sağlıklı bir kullanım deneyimi de sunuyor.

Böylece, koleksiyonda yer alan her bir parça sadece bir tabak ya da kupa olmaktan öte, doğaya saygılı ve sürdürülebilir bir yaşam döngüsünün parçası haline geliyor ve gezegenimize olan borcumuzu ödeme yolunda atılmış küçük ama etkili bir adımı simgeliyor.

Doğanın estetik yansıması, sofralara taşınıyor

Porselenin yeniden hayat bulduğu bu koleksiyon, Salda, Ontario, Birdsong ve One and Only isimli dört farklı tasarımdan oluşuyor ve ömürlük desen garantisiyle de zarafetini uzun yıllar koruyor. Re-Gen, sadece estetik açıdan harikalar sunmakla kalmıyor, aynı zamanda çevresel sorumluluğun mükemmel bir örneği olma misyonunu da üstlenerek döngüsel ekonomiye katkı sağlıyor.



Koleksiyonda yer alan her bir parça, doğanın izlerini üzerinde taşıyor. Doğanın sakinliğini, huzurunu, zarafetini yansıtan bu parçalar, sağlıklı, şık ve sürdürülebilir sofralar sunarken sadece bugünü değil, yarını da düşünerek hareket etmemiz gerektiğini hatırlatıyor. Ve günlük hayatın içerisinde çoğu zaman fark etmediğimiz küçük tercihlerin bile ne kadar büyük öneme sahip olduğunu gösteriyor.

İlhamını doğadan alan Re-Gen Koleksiyonu’nun bir parçası olan Salda, Türkiye’nin güneydoğusunda bir volkanik krater gölü olan Salda’nın eşsiz kumsalını yansıtırken; Kanada’nın en güzel eyaletlerinden Ontario’nun masmavi göllerinden esinlenilerek yaratılan Ontario ise mavinin her tonunda derinleştirici bir etki sunuyor. Öte yandan, kuş seslerinin doğadaki varlığını temsil eden yaprak, çiçek ve kuş motifleriyle bezeli Birdsong ise huzur ve mutluluk duygularını sofralarda ön plana çıkarıyor. Gökyüzünün en ihtişamlı halini yansıtan One and Only tasarımları ise göz alıcı renkleriyle doğanın büyülü dokunuşlarını sofralara taşıyor. Karbon emilimini azaltma amacıyla tasarlanan ve güncel teknolojiler kullanılarak üretilen bu koleksiyon, porselen atıklarını sanatla buluştururken geleceğe de şekil veriyor.

Geçen bir yıldaki sürdürülebilirlik çalışmalarıyla 61 ton plastik, 169 ton kağıt, 80 ton ahşap, 80.800 ton su, 301 ton porseleni geri kazandıran Porland, bu sayede 735 ton CO2 emisyonunun engellenmesine öncülük etti. Sürdürülebilirliğe sağladığı katkılarla sektörün öncüsü olan ve ilklere imza atan Porland’ın ilham verici Re-Gen Koleksiyonu’nu daha yakından keşfetmek için hemen tıklayın.

*Bu yazı Porland katkılarıyla hazırlanmıştır.



“Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışması” için başvurular başladı

İnsanlığın varoluşundan bu yana kadınlar, toplumda pek çok ilham veren, güçlü roller üstlendi. Her ne kadar toplumsal cinsiyet eşitsizliği kadınların mücadelesini her dönemde zorlaştırmış olsa da; günümüzde kadınlar iş hayatından siyasete, eğitimden medyaya toplumun pek çok alanında yer almaya, seslerini duyurmaya ve görünürlüklerini güçlendirmeye devam ediyorlar. Artık başarılı kadın hikayelerinin pek çok örneği var; özellikle de girişimcilik sektöründe.



Kadınlar girişimcilik dünyasına isimlerini altın harflerle yazdırmaya ve pek çok farklı sektörde muhteşem izlere imza atmaya devam ettikçe, kadın girişimcilerin hikayelerini paylaşmalarına aracı olacak pek çok etkinlik ve yarışma düzenleniyor. Böylelikle hem kadınların girişimcilik konusunda daha aktif olmalarına hem de ilham verici hikayelerini diğer kadınlarla paylaşmalarına olanak sağlanıyor. Bu yarışmaların ilki ve en köklülerinden biri de Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışması.

 “Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışması, kadın girişimcilerin çevrelerinde yarattığı farka ve faydaya da odaklanırken, girişimcilikteki başarısını Türkiye’ye duyuran kadınların başka kadınlara katkı sağlama konusundaki motivasyonlarını da artıyor. Kadın girişimcileri ve kooperatifleri, büyük bir heyecanla gerçekleşen jüri değerlendirmesi sonucu belirlediğimiz birincilerden biri olması için Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışması’na başvurmaya davet ediyoruz.” – Garanti BBVA Genel Müdür Yardımcısı Sibel Kaya

Garanti BBVA, Ekonomist Dergisi ve KAGİDER iş birliğiyle: Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışması

Türkiye’de, kadın girişimcilere yönelik çeşitli çalışmalar yürüten ilk özel banka olan Garanti BBVA, girişimcilik konusuna büyük önem veren, konuyu sayfalarına taşıyan Ekonomist Dergisi ve Türkiye’de kadın girişimciliği ve liderliğini geliştirmeyi hedefleyen sivil toplum örgütü KAGİDER’in iş birliğiyle 2006 yılından bu yana kesintisiz olarak gerçekleşen Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışması” bu yıl 18. kez düzenleniyor.

Yarışmada başvurular, Türkiye’nin Kadın Girişimcisi, Türkiye’nin Teknolojide Gelecek Vadeden Kadın Girişimcisi, Türkiye’nin Yöresinde Sürdürülebilir Fark Yaratan Kadın Girişimcisi, Türkiye’nin Kadın Sosyal Etki Girişimcisi ve Türkiye’nin Kadın Kooperatifi olmak üzere 5 kategoride değerlendiriliyor.



Yarışmanın kazananları ise Şubat ayında yapılacak olan ödül töreni ile açıklanacak. “Türkiye’nin Kadın Girişimcisi” ödülünü alacak girişimci 250.000 TL, “Türkiye’nin Yöresinde Sürdürülebilir Fark Yaratan Kadın Girişimcisi”, “Türkiye’nin Teknolojide Gelecek Vadeden Kadın Girişimcisi”, “Türkiye’nin Kadın Sosyal Etki Girişimcisi” ve “Türkiye’nin Kadın Kooperatifi” kategorilerinin birincileri ise 200 biner TL’lik ödülün sahibi olacak.

“Kadın girişimciliğinin sürdürülebilir kalkınmaya olan etkisini görmek ve bu başarıları ödüllendirmek bizim için büyük bir mutluluk. Kadın girişimcilerin ekonomiye kazandırdığı değer, ülkemizin geleceği için büyük önem taşıyor. Yarışmaya katılacak tüm kadınlara başarılar diliyorum. Hep birlikte, kadınların gücünü daha da ileriye taşıyacağız.” – KAGİDER Yönetim Kurulu Başkanı Esra Bezircioğlu

2025 yılının kadın girişimcisi siz olabilirsiniz

Hikayenizle tüm kadınlara ilham olmak ve başarılarınızı tüm Türkiye’ye duyurmak istiyorsanız; 15 Kadım 2024 tarihine kadar www.garantibbvakadingirisimci.com adresindeki formu doldurarak yarışmaya başvurabilirsiniz.

“Türkiye’de kadının ekosisteme katkısını daha da artırmayı, girişimci kadınları cesaretlendirmeyi amaçladığımız bu yarışma önemli bir aşama kaydetti. 17 yılda 45 bin başvuru olmamız, yıllar içinde kategori sayısının bir iken geçen yıl itibarıyla beşe çıkması çok kıymetli. Ekonomist dergisi, Garanti BBVA ve KAGİDER olarak kadın girişimcilerimizi yarışmamıza davet ediyoruz.” –Ekonomist Dergisi Yayın Yönetmeni Talip Yılmaz



İlgili Makale