Genellikle olaylara bakış açımız olaylardan elde ettiğimiz deneyimi etkiler. Bir objeye baktığımızda bile genellikle onu çevresindeki diğer her şeyle olan uyumuna göre değerlendirerek iyi-kötü, güzel-çirkin şeklinde çıkarımlarda bulunuruz. Örneğin yan yana kullanılan renklerin uyumu ya da uyumsuzluğu bizim baktığımız şeye dair algımızı etkileyebilir. Bu şekildeki çerçevelendirmeler yaşamın içinde karşılaştığımız durumlar için de geçerlidir.
Bir projenin hayata geçmesine önemli katkılarda bulunduğunuzu varsayalım. Bir müddet sonra projenin sonuna yaklaştınız ve birtakım geri bildirimler aldınız. Tanıdığınız bir kişi size üzerinden geçmeniz gereken bazı noktaları gösterdi diyelim. Bu noktada bu durumu farklı çerçevelerden ele alabilirsiniz.
Şöyle ki…
Utanç çerçevesinden bakarsak yapılan bu geri bildirimi kendimiz için utanç verici olarak algılayabiliriz. “Bu projeyi tamamlayabilecek kadar iyi değilim.” diyebilirsiniz. Kırılmış, motivasyonunuzu yitirmiş, üzgün hissedebilir ya da projeyi daha düzgün hale getirmek için endişe duyabilirsiniz.
Suçlama çerçevesinden bakarsak savunmacı bir hale girebiliriz ve diğer kişileri hatalı olmakla suçlayabiliriz. “Ne hakkında konuştuklarını bile bilmiyorlar.” “Çok huysuzlar…” “Aptallar ordusu.” gibi değerlendirmelerde bulunabiliriz. Çünkü mükemmeliyetçi kişiler hata yaptıklarını, iyileştirilmesi gereken yönler olduğunu asla kabul etmezler. Diğerlerini hatalı atfederek korunmaya çalışırlar.
Oyun çerçevesinden bakarsak, projeyi, ona dair yaptığınız her şeyi bir oyun gibi görebiliriz. Hedefimize keyif alarak ulaşabilmenin farklı yollarını ararız. Bunu yapabilmenin en kritik yollarından biri zorluklarla karşılaştığımızda ezilip büzülmek ve öfkelenmek yerine “Hadi o zaman başlayalım” şeklinde gücümüzü ve kararlılığımızı açığa çıkaran bir yaklaşımla ve belki eğlenceli birkaç hareketle başlamak olabilir. Geri bildirimler, özellikle de olumsuz olanları kullanmayı bilirsek işimizdeki ustalığı açığa çıkarmada yol gösterici olabilirler. Eleştirel geri bildirimlerin kesinlikle bizim öz değerimizle ilgili bir şey söylemediğini akıldan çıkarmamanın faydalı olduğunu da deneyimlerimden biliyorum. Dolayısıyla durumlara, olaylara getirdiğimiz bilinç düzeyi ya da bakış açısı, onu deneyimleme şeklimizi belirler de diyebiliriz.
Bolluk çerçevesinden bakarsak bir deneyimin, bir fırsatın ortaya çıkmasını sağlar ve büyümemize destek olur.
Meydan okuma çerçevesinden bakarsak az çok oyun çerçevesi gibi zorlukları güçlenmek için fırsatlar olarak görmemize yardımcı olur. Buna tıpkı çocukken “Gölgelerin gücü adına” deyip kılıcı yukarı kaldırdığımız gibi “Engellerin gücü adına” diyerek başlayabiliriz.
Şükran çerçevesinden bakarsak karşı karşıya kaldığımız şey ne kadar büyük olursa olsun, bizi minnettar olacak bir şey bulmaya teşvik eden bir hazine avcısına dönüştürebilir. Şükran duygusu hissetmenin beyin kapasitemizi geliştirdiğini pek çok bilimsel çalışma da kanıtlamışken inatçılık etmemek iyi olur sanki…
Öğrenme çerçevesinden bakarsak her deneyimi bir öğrenme fırsatına dönüştürebiliriz.
Yukarıdakiler bu çerçevelere dair sadece birkaç örnekti. Yaşamımızda olaylara uygulayabileceğimiz sayısız çerçeve olabilir. Siz yaşamınızı nasıl çerçevelendiriyorsunuz? Çerçeveleriniz sizi büyütüyor mu?
İlginizi çekebilir: Ritüeller performansımızı ve kaygılarımızı nasıl etkiliyor?