X

Psikolojide yeni dalga: Beyin temelli terapi nöropsikoterapi

Günümüzde bilim ve teknolojideki gelişmeler ile beynin gizemi biraz olsun çözülmeye başladı. Doğal olarak psikoloji ve psikoterapi de bundan etkilenmiş durumda. Ben bu yazımda size benim de bir süredir üzerinde çalıştığım, biyolojik kodlarımıza uygun olan yepyeni bir yaklaşımdan söz etmek istiyorum. Bu yaklaşımın adı nöropsikoterapi. Nöropsikoterapi kısaca sinirbilime, yani beynin çalışma prensiplerine dayanan bütüncül bir psikoterapi yaklaşımıdır. Bu yöntem beynin değişebildiği gerçeğine dayanarak, beyninizde yeni ve sağlıklı yollar açmayı, olumlu duyguları aktive etmeyi ve olumsuz duyguları azaltmayı hedefliyor. Sağ ve sol beyin loblarını bütünleştirerek son raddede işlevselliğinizin artmasına yardımcı oluyor. Sigmund Freud, Donald Hebb ve Eric Kandel çalışmalarıyla nöropsikoterapiye katkıda bulunan kişilerden.

Nöropsikoterapi beyni değiştiren bir yöntem. Birer yetişkin olarak kişiliğinizin artık sabit ve değişmez olduğunu düşünüyor olabilirsiniz, ama durum hiç de öyle değil. Beyin yetişkinlikte de değişmeyi sürdürüyor. Biçim verilebilen ve aldığı bu biçimi koruyabilen şeyler “plastik” olarak niteleniyor. Beyin de bunlardan biri, yetişkinlikte bile değişiyor. Beynin bu özelliğine “nöroplastisite” deniyor. Deneyim beyni değiştiriyor ve bu değişim korunuyor.

Beynin değişmesiyle beraber çok ilginç bir değişim daha oluyor. Anılar da değişiyor. Geçmişte yaşadığınız herhangi bir olayı, yaşamınızın farklı dönemlerinde, farklı biçimlerde hatırlıyorsunuz. Bu bilgi anıların biçim değiştirebileceğini gösteriyor. Yani hafıza yanıltıcıdır. Geçmişiniz aslında gerçeklere sadık bir kayıt değil, bir yeniden yapılandırma ürünü. Sinir bilim, yaşamınıza ait anılara başvurduğunuzda bütün ayrıntıların tam tamına doğru olmayabileceği konusunda temkinli olmanızı söylüyor.

Anıları farklı hatırlamanın sebeplerinin kimi insanların size kendinizle ilgili anlattıklarından kaynaklanırken kimi de boşlukları akla uygun biçimde beyninizin doldurmasından kaynaklanıyor (yeniden kurgulayıcı bellek). Bu nedenle kim olduğunuz sorusuna verdiğiniz yanıt sadece anılarınıza dayalıysa, bu kimliğinizi de süreğen ve değişken bir hikayenin içine hapsediyor.

Kim olduğunuz üzerinde düşünmeye başlayınca, gözardı edilemeyecek bir yönünüzü fark edersiniz: Duyularınızın bilincinde olan bir canlı olduğunuz, varlığınızı deneyimleyebileceğiniz, şimdi burada olduğunuz, dünyaya hangi gözle baktığınız, içinde bulunduğunuz renkli filmi sahnenin ortasından izleyip algıladığınız gerçeğini. Buna bilinç deniyor. Belirlenmiş herhangi bir anda kim olduğunuz, nöronlarınızın ateşlenme düzeni içinde sergiledikleri ayrıntılı ritimlere bağlı. Nöron beyninizi oluşturan hücrelere verilen isim. Ve nöronlar sürekli birbirleriyle iletişim halinde. Buna da nöral ağ deniyor.

Gün içinde bu bütünleşik nöral karmaşıklık içinden bilinçli bir “siz” çıkıyor, nöronlarınız arasındaki etkileşimlerin çok az değiştiği gece ise (uykuda) bu “siz” ortadan kayboluyor. Sabah olup nöronlarınız karmaşık ritimlerine döndüklerinde tekrar bilinçli siz oluyorsunuz. Demek ki kim olduğunuzu belirleyen şey aslında nöronlarınızın her an çevirdiği işlerden ibaret. Bu iş çevirmeyi yani olayları nasıl anlamlandırdığınızı da algınız belirliyor. Anlam problemi henüz çözülmüş değil ancak şu kadarını söyleyebiliriz: Bir şeyin sizin için anlamı bütünüyle, yaşam deneyimlerinizin oluşturduğu hafıza ve bellek ile kurulmuş olan beyinsel ilişkiler ağı ve kişisel beklentileriniz ile ilgili.

İşte nöropsikoterapi yukarıda saydığımız beyin, nöron, nöral ağ, hafıza, nöroplastisite, yeniden kurgulayıcı bellek, bilinç ve algı gibi temel kavramlardan hareketle, nasıl biri olmak istediğiniz doğrultusunda size yardımcı oluyor. Nöropsikoterapinin belli teknikleri içeren olmazsa olmaz dört ana kategorisi var:

1. Beyinle ilişkili teknikler.

Bu kategori güncel sinirbilim çalışmalarına dayanıyor ve nöronlar (beyin hücreleri), nörotransmiterler (nöronlar arasında iletişimi sağlayan kimyasallar), ayna nöronlar (herhangi bir hareketi yaptığımızda ve aynı hareketi yapan birini gözlemlediğimizde her iki durumda da ateşlenen nöronlar için kullanılan terim), hafıza, sağ-sol beyin lobları, nöroplastisite (beynin değişebilme yeteneği), beyin ve zihin kavramlarını içeriyor. İnsan beyninin ve zihninin biyolojik yapılarını ve bilimsel bulgularını anlamamız psikoterapide çok önemli. Terapi sürecinde beyinde yeni ve sağlıklı nöral bağlantılar kurmak, gelişmiş nörotransmiter seviyeleri ve beyin ile zihni bağlantılandırmak ana hedef.

2. Terapötik ilişki ile ilişkili teknikler.

Terapi sürecinde ilişki genellikle varoluşçu-hümanist yaklaşıma dayanıyor.

3. Beynin sağ ve sol loblarının bütünleştirilmesi ile ilişkili teknikler.

Nöropsikoterapinin üçüncü kategorisi, benim de bir psikolojik danışman olarak benimsemiş olduğum, beden, zihin ve beynin bütünsel olarak ele alınmasına yönelik teknikleri içeriyor. Brainspotting (Beyin gözlemi), Coherence Therapy (Tutarlılık Terapisi), EMDR, Duygusal Farkındalık Tekerleği, Somatik Deneyimleme ve Mindfulness gibi teknikler bu kategoriye giriyor.

4. Danışanın duygusal durumu ile ilişkili teknikler.

Dördüncü kategori, duygusal denge, umut ve öz-yeterlik geliştirme etrafında güçlü yönlere dayalı yaklaşımlara dayanıyor. Çözüm Odaklı Kısa Terapi ve temelde Bilişsel Davranışçı bir terapi olan Kabul ve Kararlılık Terapisi gibi teknikler kullanılıyor. Bunlar danışanın dengesini yeniden sağlamasına ve umut duygusunun artmasına yardımcı oluyor. Güçlü yönlere odaklanmak direnci azaltırken, motivasyonu ve değişim arzusunu artırıyor.

Ben bir psikolojik danışman/terapist olarak beden-zihin-beyin bütünlüğüne odaklanan nöropsikoterapi yaklaşımını benimsemiş durumdayım. Nöropsikoterapi üzerinde uzun zamandır çalışıyorum ve yukarıda söylemiş olduğum birbirinden ayrılmaz dört ana kategoride sırasıyla şu teknikleri kullanıyorum: Birinci kategori olan beyinle ilişkili teknikler olarak danışanlarıma temel bir psikoeğitim veriyorum. İkinci kategori olan terapötik ilişki kurmaya ilişkin varoluşçu-hümanist yaklaşımı, üçüncü kategoride beynin sağ ve sol loblarını bütünlemeye yardımcı olmak için Coherence Therapy (Tutarlılık Terapisi), Mindfulness (Bilinçli Farkındalık), duygusal farkındalık ve kendi geliştirdiğim Geri Çağırma Terapisini (Call-Back Therapy), dördüncü ve son kategori olan danışanın duygusal durumu ile ilişkili tekniklerde de Bilişsel Davranışçı yaklaşım, Çözüm Odaklı Kısa Terapi, güçlü yönler ve değerler, yeniden kurgulayıcı bellek ve ruminasyon çalışması ile Carl Jung’un gölge çalışmasını kullanıyorum.

Bir psikolojik danışmandan online destek almak isterseniz ayselkeskin2004@yahoo.com adresine eposta göndererek detaylı bilgi alabilirsiniz. Sağlık ve sevgiyle kalın.

Kaynaklar:
Bolderston, H. (2013). Acceptance and commitment therapy : cognitive fusion and personality functioning.
Dahlitz, M. J. (2015). Neuropsychotherapy: Defining the emerging paradigm of neurobiologically informed psychotherapy. International Journal of Neuropsychotherapy, 3(1), 47–69. doi: 10.12744/ ijnpt.2015.0047-0069
Eagleman, D. (2016). Beyin: Senin Hikayen. İstanbul: Domingo Yayınevi.
Felton, I. “What is neuropsychotherapy?” ianfelton.com
Franklin, C. (2015). An Update on Strengths-Based, Solution-Focused Brief Therapy. Health & Social Work, 40(2), 73-76.
Gurda, K. (2015). Emerging Trauma Therapies: Critical Analysis and Discussion of Three Novel Approaches. Journal Of Aggression, Maltreatment & Trauma, 24(7), 773-793. doi:10.1080/10926771.2015.1062445
Henriksson, J., Wasara, E., & Rönnlund, M. (2016). Effects of Eight-Week-Web-Based Mindfulness Training on Pain Intensity, Pain Acceptance, and Life Satisfaction in Individuals With Chronic Pain. Psychological Reports, 119(3), 586-607. doi:10.1177/0033294116675086
National Institute of Mental Health Abandons the DSM. (2013). Contemporary Sexuality, 47(5), 11.
“Neuroscience, Psychotherapy and Neuropsychotherapy” (2016). Sage Publications inc.
Padesky, C. A., & Mooney, K. A. (2012). Strengths-Based Cognitive-Behavioural Therapy: A Four-Step Model to Build Resilience. Clinical Psychology & Psychotherapy, 19(4), 283-290. doi:10.1002/cpp.1795

İlginizi çekebilir: Kendini tanıyan hayatını kontrol eder: Psikolojik danışma ile öz farkındalığınızı artırın

Aysel Keskin: Merhaba ben Aysel Keskin. Psikolojik Danışman ve Psikoterapistim. 2006 yılında Marmara Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık bölümünden mezun olduktan sonra, Türk Deniz Kuvvetlerinde yedi senelik bir kurumsal hayat deneyimim oldu. Kurumsal hayat deneyimimin ardından, çocukluk tutkum olan psikolojiye bir de seyahat tutkum eklendiği için okyanus ötesine giderek bir süre Amerika’nın Kalifornia ve Oregon eyaletlerinde yaşadım. Tüm psikoterapi yaklaşımlarını bilmekle beraber uzmanlaşmanın gerekliliğine inanarak, kanıta dayalı terapi yaklaşımlarından Süre Sınırlı Psikanalitik Psikoterapi (SSPP), Jungian Psikoterapi ve Rasyonel Psikoloji Enstitüsü Preferred Partner of The Albert Ellis Institute onaylı, APA (American Psychological Association) Kredili Rasyonel Duygucu & Bilişsel Davranışçı Terapi Eğitimlerini (süpervizyonlar dahil) tamamladım. Sorunların bütüncül ele alınması gerektiğine, beden ve zihnin dengesini kurduğumuzda hayatımızda olumlu değişimler olacağına inanıyorum. Beden ve zihin sağlığınız her şeyden önemli. Bana ayselkeskin2004@yahoo.com eposta adresinden ulaşabilirsiniz. Sağlık ve sevgi ile kalın. Instagram: ayselkeskin.psk.dan

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale