X

Psikanalitik terapi: Freud aslında ne demek istedi?

Sınırlı mali kaynaklara sahip, kalabalık bir apartman dairesinde yaşamaya zorunlu bir aileden gelen Freud, ailesinin onda açıkça görülen entelektüel kapasitesini güçlendirmek için her türlü desteği sağlaması sonucu tıp eğitimini tamamlamış ve henüz 26 yaşındayken Viyana Üniversitesi’nde çok saygın bir konum olan okutmanlığa atanmıştı.

Freud hayatının büyük bir bölümünü psikanalizle ilgili kuramını oluşturmaya ve geliştirmeye adamıştır. İlginç bir biçimde, yaşamının en verimli dönemi, kendisine ait ciddi duygusal sorunlar yaşadığı zamanlara rastlar. Daha 40 yaşlarının başındayken birçok psikosomatik hastalık yaşamış, aynı zamanda abartılı ölüm korkusu ve diğer fobilerden yakınmıştır. Bu süre içinde Freud, kendi kendisini analiz etmek gibi çok zor bir işi de gerçekleştirmiştir.

Freud’un görüşleri halen çağdaş uygulamaları etkilemeye devam etmektedir. Birçok temel kavramı hala diğer kuramların oluşturulması ve geliştirilmesinde kullanılmaktadır. Psikanaliz, bir kişilik gelişimi modeli ve bir psikoterapi yöntemidir. Bu yöntem psikoterapiye yeni bir bakış ve yeni ufuklar kazandırmış, davranışı motive eden psikodinamik faktörlere dikkat çekmiş, bilinçaltının rolüne odaklanmış ve kişiliğin temel özelliğine ait yapının anlaşılması ve değiştirilmesi için gerekli ilk terapötik yöntemleri geliştirmiştir. Freud’un psikanalizi bu açıdan bir mihenk taşı olma özelliği taşır.

Freud’un insan doğasına bakışı temelde deterministtir, yani insanın kişiliğinde önceden belirlenmiş unsurların zorunlu etkisini savunur. Buna göre kişilik, yaşamın ilk altı yılında geçirilen önemli aşamalarda mantık dışı güçler, bilinç dışı motivasyonlar, biyolojik ve içgüdüsel dürtüler tarafından belirlenir.

Freud’a göre insanın temel motivasyonu libido denilen yaşam enerjisidir. Libido bireyin yaşamını ve türünü sürdürmesi amacına hizmet eder; büyüme, gelişme ve yaratıcılık doğrultusunda bireyi yönetir. Freud yaşam içgüdüleri ile ilgili bu kavramına tüm zevk veren eylemleri dahil eder ve yaşamın en büyük hedefinin acıları engelleyerek zevk almak olduğunu belirtir. Ayrıca kişiyi saldırganlığa iten ölüm içgüdüsünün var olduğunu, zaman zaman davranışlar yoluyla kişilerin bilinçaltlarındaki ölüm isteğini, kendilerini ve başkalarını incitme arzularını gösterdiklerini söyler. İşte bu saldırgan dürtülerle başa çıkmak insanın başlıca uğraşıdır.

Freud’a göre kişiliğin yapısı

Freud’a göre kişilik üç sistemden oluşur: İd, ego ve süperego. Bu üç yapı birbirinden ayrı düşünülmemelidir çünkü kişilik birbirinden ayrı çalışan üç bölüm değil, bir bütündür. İd kişiliğin biyolojik, ego psikolojik, süperego ise sosyal bileşenidir. Saf Freudyen bakış açısına göre insanlar birer enerji sistemi olarak ele alınır. Kişiliğin dinamikleri, psişik enerjinin İd’e, Ego’ya ve Süperego’ya dağılımıyla oluşur. Enerji miktarı sınırlı olduğundan, bu üç unsurdan biri baskın çıkarak mevcut enerjiyi kontrol altına alır. İşte kontrolü hangi unsurun ele aldığı, davranışları belirler.

İd, kişiliğin özgün sistemidir, yeni doğan bebek id’dir. Psişik enerjinin temel kaynağıdır ve içgüdülerin yerleştiği yerdir. Düzenden uzak, kör, talepkar ve ısrarcıdır. Ciddi bir heyecan dürtüsü vardır ve gerginliği kaldıramaz, gerginliği yok etmek ve dengeyi kurmak için hemen harekete geçer. İd’in amacı gerginliği azaltmak, acıyı engellemek ve zevk almaktır, mantıksızdır, sosyal kurallara aykırı istekleri ve içgüdüsel ihtiyaçları tatmin etmeye çalışır. Düşünmeden ister ve harekete geçer. Farkındalığı yoktur.

Ego ise dış dünya gerçeğiyle ilişkilidir. Gerçeklik prensibiyle çalışır. Kişiliğin yöneticisidir. İçgüdüler ile dış dünyanın beklentileri arasında bir arabulucudur. Ego bilinci kontrol eder ve sansür uygular. Gerçekçidir, mantıklıdır ve planlar yapar. İd yalnızca öznel gerçekliği bilirken, ego hayali durumlar ve dış dünyadaki gerçekler arasındaki ayrımı yapar.

Süperego ise kişiliğin yargılayıcı kısmıdır. Yapılan hareketi iyi ya da kötü, doğru ya da yanlış olarak belirleyerek bireyin ahlak kuralını temsil eder. Gerçeklikten çok ideallerle uğraşır, yaşamdan zevk almak için değil, mükemmellik için çabalar. Ebeveynlerden geçen toplumun geleneklerini temsil eder. Doğru ve yanlış kriterleri ile psikolojik ödüllendirme ve cezalandırmayla ilgilenir. Ödüllendirme kendine saygı göstermek, cezalandırma ise suçluluk ve kendini aşağılama duygusudur.

İd, ego ve süperego arasında mevcut psişik enerjinin kontrolü için gerçekleşen bu çatışmalar kaygıya yol açar. Kaygı psikanalizin en önemli konularından biridir. Kaygı bizi harekete geçirme, bir işi yapma ve etkinlikte bulunma konusunda motive eden bir gerilimdir. Psikanalizin amacı danışanların id, ego ve süperego arasındaki çatışmalarından kaynaklanan bu kaygıyı çözmesine yardımcı olmaktır.

Freud’un psikanalizi kişiliğin oluşumuna, insanın iç çatışmalarına ve bilinçaltı kavramına getirdiği açıklamalar sebebiyle psikolojide çok önemli bir kuramdır. Psikanaliz, yöntemleri ve yaklaşımı ile size kendinizi tanıma yolculuğunda farkındalık kazandırır. Yaşam boyunca deneyimlediğiniz ancak bilinçaltına ittiğiniz şeyleri hatırlamanıza yardımcı olur. Bütünüyle hakim olamadığınız anı, düşünce ve duygularınıza hakim olmanızı, iç dünyanızda olan bitenler arasında bağ kurarak bunların ilişkilerinize, hayatınızda tekrar eden sorunlara ve içinden çıkamadığınız durumlara nasıl sebep olduğunu görmenizi sağlar.

Bunun adı iç görüdür. İç görünüz arttıkça olaylara yaklaşımınız daha farklı olacağından zorluklarla baş etmeniz kolaylaşacaktır. Bu yolculuk kolay bir yolculuk değildir ve nereden başlayacağınızı bilmiyor olabilirsiniz. Bu konuda psikolojik destek almak için bana ayselkeskin2004@yahoo.com vasıtasıyla ulaşabilirsiniz. Sevgiyle ve farkındalıkla kalın.

Kaynak: Corey, G. (2008). Psikolojik Danışma Kuram ve Uygulamaları (T. Ergene, Çeviren). Ankara: Mentis Yayıncılık. (Orijinal eser 2005 yılında basılmıştır.)

İlginizi çekebilir: Gölge yanınla yüzleş: Carl Jung’un analitik psikolojisi

Aysel Keskin: Merhaba ben Aysel Keskin. Psikolojik Danışman ve Psikoterapistim. 2006 yılında Marmara Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık bölümünden mezun olduktan sonra, Türk Deniz Kuvvetlerinde yedi senelik bir kurumsal hayat deneyimim oldu. Kurumsal hayat deneyimimin ardından, çocukluk tutkum olan psikolojiye bir de seyahat tutkum eklendiği için okyanus ötesine giderek bir süre Amerika’nın Kalifornia ve Oregon eyaletlerinde yaşadım. Tüm psikoterapi yaklaşımlarını bilmekle beraber uzmanlaşmanın gerekliliğine inanarak, kanıta dayalı terapi yaklaşımlarından Süre Sınırlı Psikanalitik Psikoterapi (SSPP), Jungian Psikoterapi ve Rasyonel Psikoloji Enstitüsü Preferred Partner of The Albert Ellis Institute onaylı, APA (American Psychological Association) Kredili Rasyonel Duygucu & Bilişsel Davranışçı Terapi Eğitimlerini (süpervizyonlar dahil) tamamladım. Sorunların bütüncül ele alınması gerektiğine, beden ve zihnin dengesini kurduğumuzda hayatımızda olumlu değişimler olacağına inanıyorum. Beden ve zihin sağlığınız her şeyden önemli. Bana ayselkeskin2004@yahoo.com eposta adresinden ulaşabilirsiniz. Sağlık ve sevgi ile kalın. Instagram: ayselkeskin.psk.dan

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale