X

Prokrastineyşın nedir: Erteleme alışkanlığını nasıl yenebilirsiniz?

“Procrastination” (procrastinus) kelimesinin kökeni Latinceden geliyor. “Pro” ileri, “crastinus” ise “yarına ait olan” demek. İngilizceden Türkçeye direkt okunduğu gibi geçen “prokrastineyşın” kavramının anlamı ise, başlanıp bitirilmesi gereken işleri inatla erteleme ve savsaklama alışkanlığıdır. Hepimiz hayatımız boyunca çeşitli nedenlerden ötürü bir şeyleri ertelemek zorunda kalırız. Aslında erteleme, önceliklerimizi belirlemenin bir parçasıdır. Bazı ertelemeler gerekli olmanın ötesinde akıllıcadır ki agresif ve aceleci davranıp hata yapmaktan veya işleri batırmaktan çok daha iyidir.

Savsaklama davranışı ise, ertelemeden biraz daha farklı olarak, belirli bir sebep olmaksızın bir işi isteyerek geri bırakma, geciktirme, umursamama, yapacakmış gibi görünüp oyalama, baştan savma, erteleme, ihmal etme demektir. Daha sonra sıkıntı yaşayacağımızı bile bile savsaklamak çok ironiktir. Kendi isteksizliğimiz dışında bizi vaktinde harekete geçmekten alıkoyacak hiçbir şey yoktur ortada. Bu erteleme kişinin iş verimliliğini ve hatta söz konusu faaliyete veya bizzat kendisine dair hissiyatını olumsuz yönde etkileyeceğini bile bile yapılır. Ve bu durum günümüzde pek çoğumuzun sorunudur.

Prokrastineyşın’ın sonuçları nelerdir?

Chicago DePaul Üniversitesi tarafın farklı kültürler üzerinde gerçekleştirilen bir araştırmaya göre toplumun %20’si kronik olarak savsaklama alışkanlığı sergiliyor. Anket çalışmalarında erteleme oranları yüksek olan katılımcıların genel başarı düzeyleri de düşük çıkıyor. Aynı kişilerin daha fazla olumsuz duyguyla yüklü ve stresli oldukları ve hatta belirgin bir biçimde daha fazla sağlık sorunundan şikayet ettikleri de bulgular arasında.

Prokrastineyşın davranışı iki tür soruna neden olur. İlki, kişinin kendini kınaması, çaresizlikten doğan rahatsızlık hisleri, pişmanlık duyması gibi yaşanan içsel sıkıntılardır. Bu tip kişiler dışarıdan bakıldığında oldukça başarılı olsa da veya hayatında her şey yolunda gibi görünse de içlerinde berbat durumdadırlar ve kendilerine kızdıkları, acımasız davrandıkları için içsel acı çekerler. İkincisi ise, iş için aileyi ve sevdiklerimizi ertelemekten kaynaklanan ilişki problemleri, aile ve çocuklar için yapılan ertelemelerin iş problemlerine sebep olması, bir ödemenin ertelenmesinde doğan gecikme bedelleri ve yasal sorunlar gibi dışsal sıkıntılardır.

Neden savsaklayarak kendimizi sabote ederiz?

Varoluşsal bir rahatsızlığın semptomlarından biri olarak ele alabileceğimiz savsaklama davranışı hayatın gerçeklerinden kaçmakla ilgili bir sorundur. Erteleme, erteleyicilerin kullandığı bir kalkandır. Hedeflerimizi savsaklarken aslında kendimizin en azılı düşmanı haline geliriz. Erteleme alışkanlığının ilk nerede başladığına bakmak iyi olabilir. Erteleyicilerin kişilik profilleri, yapacakları işe olan ilgileri, öz yeterlilik hisleri, onaylanma ve kabul görme ihtiyacı seviyeleri savsaklamayı artıran nedenler arasındadır. Eyleme geçtiklerinde problem yaşamaktan ve kendilerine endişe veren sorunlarla yüzleşmekten korkarlar ve bu korkuları tüm dünyadan, hatta kendilerinden bile gizlerler.

Prokrastineyşın’ın roller coaster’a benzeyen bir döngüsü vardır. Mod bir yükselir, bir düşer. Erteleyiciler ertelemenin daha iyi olduğuna kendilerini ikna etmek için aşağıdaki kodları kullanırlar:

  • Mükemmel olmalı!
  • Yaptığım her şey kolaylıkla ve çok çaba harcamadan olmalı!
  • Hiçbir şey yapmamak risk alıp başarısız olmaktan daha iyi.
  • Hiçbir sınırlamam olmamalı!
  • Rekabetten kaçınmam gerek.
  • Başarılı olursam birileri incinecek.
  • Doğru yapılmayacaksa yapmamın hiçbir anlamı yok.
  • Şimdi bunu iyi yaparsam, daima iyi yapmam gerek.
  • Başkalarının kurallarını takip edemem, kontrol altında olamam.
  • Hiçbir şey veya hiç kimse için çaba içine giremem.
  • Gerçekte kim olduğumu gösterirsem insanlar benden hoşlanmaz.
  • Aslında o kadar da önemli bir iş değil bu.
  • Teslim tarihine daha çok var, sonra yaparım bunu.
  • Ben zaman baskısı altındayken daha iyi çalışıyorum.
  • Doğru olan karşıma çıkana veya onu bulana kadar bekleyeceğim.

Böyle anlarda ne yapabiliriz?

Öncelikle, bir işe başlarken erteleme eğilimi gösterdiğinizde kullandığınız bahaneleri not edin. Prokrastineyşın alışkanlığını dönüştürmek için bunları birer işaret veya uyaran olarak kodlayın.

Bizi yolumuzdan alıkoyan lüzumsuz ertelemeleri bırakmaya bir kere başladığımızda, savsaklamak için gösterdiğimiz bütün çabalar birdenbire son bulur ve elimizdeki işin aslında zannettiğimiz kadar zor olmadığını hemen fark ederiz. Dikkatimizin dağıldığı anlarda ilk adım, yerinizden kıpırdamadan öylece durmaktır. Eğer size kendinizi iyi hissettirecek bir şeyler yapmak üzere dikkatinizin yönünü değiştirirseniz, geçmiş olsun, kaybettiniz. Tabii ki yerimizden kıpırdamadan, öylece durup olumsuz duygularla başa çıkmakla meseleyi tümden çözmüş olmuyoruz, fakat dikkatimizin dağılmaması için hazırlıklı olmak oldukça önemli. Lao Tzu’nun da bilgece ifade ettiği gibi, “Binlerce kilometrelik bir yolculuk bile tek bir adımla başlar.”

Bir sonraki adım ise, kendinize bir yol haritası, zaman takvimi, yapılacaklar listesi hazırlamak, önünüzde duran işi basitleştirebildiğiniz kadar basitleştirmek ve mümkün olduğunca somutlaştırmaktır.

Diğer adım ise vazgeçmemek. Değişime giden yol dikensiz gül bahçelerinden geçmiyor. İrade, kısıtlı bir kaynak ve iradeye dayalı eylemleri tutarlılıkla sürdürmek söz konusu olduğunda, ne denli sağlam olursa olsun, sadece hedefe bağlılık, basitleştirme ve somut hale getirme çok işe yaramıyor. Aksilikler ve hayal kırıklıkları sonucu ruh halimizde ortaya çıkması muhtemel değişimlerle, dikkatimizi dağıtacak şeylerle, önümüze çıkacak engellerle baş edebilmek için hazırlıklı olmamız gerekiyor. Hedefimize giden yolda karşılaşabileceğimiz tüm zorlukları göz önüne alarak, önümüzdeki muhtemel engellere ve dikkat dağıtıcılara karşı verilen ön kararların ve uygulama hedeflerinin faydası olacaktır. Önümüzde uzanan bu dikenli yolda genellikle iki adım ileri, bir adım geri ilerleriz. Önemli olan elimizden gelenin en iyisini yapmak, bıkmadan usanmadan yeniden başlamaktır.

Ertelemeyi bıraktığımızda ne olur?

Missouri Üniversitesi’nden Ken Sheldon’ın yaptığı araştırma, koyduğumuz hedeflerle ilgili savsaklama alışkanlığını bıraktığımızda, ilerleme kaydetmemizin hayatımızda önemli değişikliklere yol açtığını ortaya koyuyor. Hedeflerimiz doğrultusunda ilerlemek, bizi daha mutlu kılarak hayattan daha fazla keyif almamızı sağlıyor. Yapmadığımız şeyler için bahaneler üretip duran pasif bir katılımcı olmak yerine kendi gemimizin kaptanı olmamızı gerektiriyor. Hayatımızdaki en kısıtlı şey, en bitimli kaynak zamandır. Kime sorduğumuza bağlı olarak, zaman iştir, zaman nakittir, zaman aşktır, zaman üretkenliktir, zaman eğlencedir, zaman çocuk yetiştirmektir ve zaman çok daha fazlasıdır… Zaman, ona verdiğimiz, yani hayata verdiğimiz anlamdır. Şimdi hayatımızın zamanından en iyi şekilde faydalanma zamanı. Dün çok erkendi, yarın çok geç.

Altın kural: “Zamanı, başkalarının kendi zamanlarını kullanmasını istediğiniz gibi kullanın.”

Halihazırda geçici olduğunu fark etmişken zamanı kucaklayın ve zamandan hakkıyla faydalanın.

İlginizi çekebilir: Tarihe yön veren kadın Hypatia’nın cesaret dolu hikayesi

Pınar Ezici: Çukurova Üniversitesinde sosyal bilimler davranış alanında yönetim üzerine doktora yapmakta olan, Pınar Ezici, almış olduğu profesyonel koçluk eğitimi ile, koç ve mentor olarak bireylere, yöneticilere ve firmalara koçluk hizmeti veriyor. Bununla birlikte, eğitmen koç olarak, kişilerin iç dünyalarına yönelik farkındalıklarını artıran, yeni bakış açıları kazandıran bir vizyon ve perspektif gelişimi, değerlerine uygun yaşam kurmalarını ve yaşam amaçlarını bulmalarını sağlayan koçluk eğitimleri veriyor, Points of You yetkinliğinde koçluk ve kişisel gelişim atölyeleri düzenliyor ve gönüllü sosyal yardım projelerinde yer alıyor. Yönetim alanındaki eğitimi, uzmanlığı ve deneyimini birleştiren Pınar Ezici, farklı başlıklar altında bireylere ve kurumlara yönelik, birbirinden güçlü çalışmalar tasarlayıp sunuyor ve kurum içi koçluk uygulamalarında görev alıyor.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale