Bazen bir şarkıda, bazen yanan bir mumun kokusunda, bazen de yüreğimizde hissettiğimiz o muhteşem enerjinin ışığı fısıldar bize bazı şeyleri. Sanki birdenbire her şey daha iyiye gidecekmiş gibi bir umut dolar içinize. Her şey daha iyiye gider mi bilmiyorum ama bunu hissettiğimiz tam o anın, aslında yaşadığımızı hissettiğimiz o anlar olduğunu biliyorum. Önemli olan da bu değil midir zaten?
Her şeyi akışa bıraktığınızdaki o muhteşem özgürlük hissinin verdiği rahatlıkla, her şeyin daha iyiye doğru gideceğini hissettiğiniz o kaygısızlık duygusu… Sanki bir şeylerin kontrolünüzde olduğunu bilip, ama olmayan etkenlerin de olabileceğini kabul ettiğiniz o muhteşem denge duygusu… Kaygıdan uzak, akıl sağlığınızı koruyabildiğinizi hissettiğiniz ve aslında sadece o zaman bir şeyleri kontrolünüz altında tutabildiğinizi hissettiğiniz o muhteşem, kendinize güven veren duygu… İçinizde hissettiğimiz bu güven duygusuyla her şeyin altından kalkabileceğinizi söyleyen o harika güç duygusu… İşte bunu kendimize hissettirebilecek olan sadece biziz. Hayatımızın kontrolü sadece kendimize fısıldadığımız sihirli kelimelerle mümkün.
Biz ne isek oyuz! Ama ne olacağımıza karar veren de sadece biziz!
Belki de çoğu kişi bu satırları okuduğunda “Neyin kafasını yaşıyor bu Gamze acaba?” diyor olabilir. Açlık var, ekonomi berbat, pandemi var, insanlar ölüyor, sosyal yaşam sıfır, bir sürü sorun var. Var! Var! Var!
Elbette 24 saat boyunca 32 diş gösterip oturalım gibi bir derdim yok. Veya elbette sorunlarımız var. Bir sabah modumuz yerinde uyanırken, güne enerjik, mutlu başlarken ve her şeyin çok daha basit geldiği bir gün geçirirken, başka bir gün gri, berbat bir mod ile güne başlayabiliyoruz. İyi, kötü, güzel, çirkin, siyah, beyaz, savaş, barış gibi zıt kavramlar yüzyıllardan beri var olmadı mı zaten? Ama benim anlatmak istediğim kavram, hangisini daha çok fark ettiğinizle ve kendi özelinizde dengeyi sağlayabilmek için bu kavramlarla beraber yola nasıl çıkacağınızı seçtiğinizle alakalı bir durum.
Güzelin yanında çirkinin de, savaşın diğer yüzünde barışın da olduğunu bildiğimiz hayatta umut dolu duyguları hissetmek, var olan sorunları görmezden geldiğimiz ya da umursamadığımız anlamına mı gelir? Benim cevabım hayır! Yaşamın başlangıcından itibaren tüm saydığımız ve sayamadığımız zıt kavramlar zaten hep iç içe olmadı mı? Zaten önemli olanın bütün zıt duyguların, olayların ve olguların bir arada, dengede olduğu gerçeği değil midir?
O halde neden düşüncelerimizi her şeyin daha iyi olacağı yönünde yönlendirmeyelim ki? Her şey ama her şey bir frekanstan ibaret. Yalnız burada çok önemli bir unsur var: Ne düşünürsen onu kendine doğru çekersin değil, “Ne olursan onu kendine doğru çekersin” daha doğru bir ifade olur diye düşünüyorum.
Pozitif düşündüğümüz takdirde pozitif olma yolunda ilerleriz. Pozitif düşünmeyi ve çözüm odaklı olmayı seçtiğimiz takdirde yolun başında atacağımız minik adımlar, dev adımlara dönüşecektir diye düşünüyorum.
Sen ne isen osun!
Güzel düşün, güzel ol!
Güzel ol ki dünyan güzelleşsin!
Sevgilerimle…
İlginizi çekebilir: Her şeyi olduğu gibi, olduğu şekliyle kabul etmek: Akışa engel olmayın