X

Hem annenin hem de bebeğinin sağlığını etkileyen bir rahatsızlık: Postpartum Depresyon

Gebelik dönemi kadın yaşamında fizyolojik, ruhsal ve sosyal değişimlerin yaşandığı ve bu değişimlere uyumu gerektiren önemli bir süreçtir. Bu sebeple, bu dönemde yeterli psikososyal desteğin varlığı ve ruh sağlığının iyi olması bebeğin sağlığı için de çok önemlidir.

Doğum sonrasında görülen depresyon genellikle doğum sürecinden sonra dört hafta içerisinde başlamaktadır.

Anne olmak kadınlar için doğal bir döngü olmasına rağmen doğumdan sonraki yeni yaşama uyum sağlamak her kadın için aynı olmayabilir. Bu durumda anne çevresindeki destek mekanizmalarına (eş, aile ve arkadaş) yönelmektedir. Alınan desteğin yetersiz kaldığı durumda yaşanacak duygusal gerilimin (özellikle depresyon ve kaygının) gebelik ve doğum komplikasyonlarını artırdığı, yeni doğanın sağlığını olumsuz etkilediği, erken doğuma, düşük doğum ağırlığına ve rahim içi gelişim geriliğine neden olduğu bildirilmiştir.

Kadınlar, doğum sonrasındaki ilk yıl içinde psikiyatrik hastalıklar açısından anlamlı bir risk altındadır. Ancak depresyon bu hastalıklar içinde baskın olduğundan doğum sonrası psikiyatrik hastalıklar denildiğinde genellikle doğum sonrası depresyon yani postpartum depresyon anlaşılır. Doğum sonrasında görülen depresyon genellikle doğum sürecinden sonra dört hafta içerisinde başlamaktadır. Kadınlar bu dönemde mutlu olmak zorunda olduklarını düşündükleri için depresif duygular barındırmalarından dolayı suçluluk duyabilirler ve belirtileri saklamaya çalışırlar.

Postpartum depresyonun belirtileri nelerdir ve bebekleri nasıl etkiler?
Bu süreçte, tam da duygusal bağın öneminin en çok hissedildiği dönemde bebek için anne maalesef yok gibidir.

Postpartum depresyonu gösteren belirtiler şu şekildedir; çökkün ve mutsuz duygu durumu, yetersizlik hissi, benlik saygısında azalma, uyku ve iştah bozukluğu, aktivitelere duyulan ilginin azalması, çocuğun bakımında yaşanan güçlükler, konsantrasyon güçlüğü, libido ve enerjide azalmadır. Depresyonu olan annelerin, kendilerini daha mutsuz, daha gergin ve daha sinirli tarif ettikleri, iştahsızlık ve yorgunluktan daha fazla şikayet ettikleri, iş, ekonomik ve sosyal alanda daha fazla zorluk yaşadıkları belirlenmiştir.

Depresyonu olan anneler bebeklerinin daha fazla ağladığını belirtmiştir. Ayrıca bebeklerinde uyku ve yeme sorunu daha yüksek oranda saptanmıştır. Postpartum depresyonu olan annelerin, depresyonu olmayan annelere göre bebekleriyle daha az konuştukları, daha az göz teması kurdukları, karşılıklı iletişimlerinin ve gülümsemelerinin daha az olduğu saptanmıştır. Fark edilmeyen ve çoğu zaman yardım alınmadan atlatılmaya çalışan bu süreç giderek içinden çıkmaz bir hal almakta ve annenin zaman içerisinde çevresindekilere öfkeli bir tutum sergilemesine, kendisini çaresiz belki de değersiz hissetmesiyle birlikte ilişkilerinde çatışmalara veya tamamen kendi içine dönmesine sebep olmaktadır. Böyle bir duygu durum içinde olan anneyi ve bebeğiyle olan iletişimini gelin siz bir düşünün… Tam da duygusal bağın öneminin en çok hissedildiği dönemde bebek için anne maalesef yok gibidir. Çünkü anne içinden çıkamadığı durum sebebiyle bebeğinin her ihtiyaç noktasında ona sarılmak yerine onu itecektir.

Bu süreçte anneye nasıl destek olmalı?
Annenin bu zorlu döneminde desteğin hissettirilmesi çok önemlidir.

Annenin farkındalık getiremediği bu durumda görev en çok kadının eşine ve çevresine düşmektedir. Anlayışlı olmak, annenin yanında olduğunu hissettirmek ve çözüm için gereğinin yapılması üzerine teröpatik destek almak postpartum depresyonun aşılabilir olduğunu göstermektedir. Gönül ister ki gebelikle başlayan ve kadında ruhsal, fizyolojik birçok değişikliğe sebep olan bu süreç, destek mekanizmalarıyla yaşanabilir ve doyum alınan bir sürece dönüşsün. Ve en nihayetinde de “anne iyi, çocuk iyi” bağlamı oluşsun…

Görsel kaynakları:
What to Expect 

İlginizi çekebilir: Tatlı bir rica: “Dikkatimi dağıtıyorsun anne, biraz sessiz olur musun?”

İdil Arasan Doğan: İstanbul doğumlu olan Öğr. Gör. İdil Arasan Doğan, Üsküdar Üniversitesi Psikoloji Yüksek Lisans programı ile başladığı akademik yaşamını Psikoloji Doktora Programı ile sürdürmektedir. Yüksek Lisans Bitirme Tezini, Prof. Dr. A. Oğuz Tanrıdağ danışmanlığında "Alzheimer Hastaları Bakım Veren İyi Oluş Psikoeğitim Programının Bakım Verenlerin Tükenmişlik Sendromu Üzerine Etkisi" konusunda vermiştir. Üsküdar Üniversitesi Anne & Bebek Ruh Sağlığı Merkezi ve Türkiye Alzheimer Derneği’nde yönetim kurulu üyeliği bulunmaktadır. Akademik çalışmalarına; geriatri, anne & bebek ruh sağlığı, kişilerarası ilişkiler, pozitif psikoloji bağlamında devam etmekle birlikte özellikle yaşlanma, demans; Alzheimer, kişilerarası ilişkiler alanlarında yoğunlaşmıştır. Yapılandırmış olduğu "Hasta Yakınları İyi Oluş Programı"nı Kadıköy Alzheimer Merkezi’nde 3 yıl boyunca uygulamıştır ve halen aynı merkezde ayda 1 kez olmak üzere "Hasta Yakını Destek Programı"nı yürütmektedir.

Geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenmek isteyenlere: Fine Life Fermente Kajulu İçecek

Son yıllarda sağlıklı beslenme ve bilinçli tüketim alışkanlıklarının, daha önce hiç olmadığı kadar ilgi gördüğü kesin. Veganlık, vejetaryenlik, fleksitaryen gibi bitki bazlı beslenme türleri, sadece etik ve çevresel nedenlerle değil, aynı zamanda bütüncül sağlık açısından sunduğu çeşitli faydalar nedeniyle de dünya genelinde hızla yayılmaya devam ediyor. Bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına yönelik talepler hızla artarken çok sayıda bitki bazlı ürün de raflardaki yerini alıyor. Özellikle süt ürünlerine alternatif arayanlar için çok sayıda ürün piyasaya sürülüyor. Bu konuda öncü isimlerden biri olan Metro Türkiye de “Sofrada herkese yer var!” mottosuyla tüketicilerin ihtiyaçlarına, yenilikçi ürünlerle cevap veriyor.



Raflarında 400’den fazla bitki bazlı ürün sunan Metro Türkiye, geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına sahip olmanın en leziz yollarını sunuyor. Ve güzel haber; Türk mutfağının favori içeceklerinden ayrana bitki bazlı alternatif sağlıyor: Fine Life Fermente Kajulu İçecek.

Lezzetli, vegan, fermente: Ayrana bitki bazlı alternatif

Herkes için sağlıklı beslenme ve sürdürülebilirlik anlayışıyla hareket eden Metro Türkiye, beslenme trendlerine ve değişen tüketici taleplerine verdiği önemle Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i raflara getiriyor. Geleneksel lezzetimiz ayrana bitki bazlı bir alternatif olarak öne çıkan Fine Life Fermente Kajulu İçecek, bitki bazlı beslenme alışkanlıklarını benimseyen ya da benimsemek isteyen herkesin beğenisine sunuluyor.

Metro Türkiye raflarında yerini almaya başlayan bu yenilikçi ürün, %27 oranında kaju fıstığı, tuz ve çeşitli probiyotikler içeriyor. Bunun yanı sıra katkı maddesi, koruyucu ve gluten içermemesiyle de dikkat çeken Fine Life Fermente Kajulu İçecek, hem bitki bazlı ürünleri tercih edenlerin hem de laktoz tüketmemeye önem verenlerin favorisi olmaya aday. Ayran alternatifi olarak soğuk tüketilebilen bu ürün, 250 ml’lik cam ambalajlarda satışa sunuluyor. Vlabel etiketiyle otel ve restoran gibi yeme içme işletmelerinde rahatça kullanılabilecek Fine Life Fermente Kajulu İçecek, menülere yeni vegan bir alternatif getirirken, müşteri memnuniyetini de artırma potansiyeli taşıyor.

Geçtiğimiz yıllarda süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler sunmuş olan Metro Türkiye, Metro Chef Veggie Bademli ve Fındıklı içecekler ile yoğurda alternatif Metro Chef Veggie Fermente Süzme Kaju’yu ve Metro Chef Veggie Meze Serisi’ni tüketicilerle buluşturmuştu. Bu yıl ise Türk mutfağının vazgeçilmezlerinden ayrana bitki bazlı bir alternatif getirerek hem sağlıklı hem de yenilikçi bir seçeneği yani Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i tüketicilerle buluşturuyor.

Elbette Metro Türkiye’nin raflara taşıdığı yenilikçi ürünler sadece süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler ile sınırlı değil. Çok daha fazlası, raflarda çoktan yerini aldı.

Bitki bazlı geniş ürün yelpazesi: 400’den fazla çeşit



Metro Türkiye’nin raflarındaki vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; falafel çeşitlerinden pizzaya, ranch sostan çamaşır yumuşatıcısına kadar 50’ye yakın çeşitte gıda ve gıda dışı bitki bazlı ürün sunuyor. Eğer tüm bu ürünleri ve çok daha fazlasını incelemek isterseniz hemen tıklayıpvegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine;vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; Metro Türkiye’nin Bitki Bazlı & Vegan Katalogu’nu keşfedebilirsiniz.

Temel gıdadan temizlik ürünlerine, kişisel bakımdan atıştırmalıklara aradığınız her şeyi bulabileceğiniz Metro Türkiye ile sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam tarzına ulaşmak artık çok daha kolay.

*Bu yazı Metro Türkiye katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlginizi çekebilir: Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’nin zengin vegan ürün yelpazesini keşfedinVegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’

 

İlgili Makale