X

PMS nedir: Premenstrual sendrom ve postmenstrual sendrom ile ilgili merak edilenler

Sinirli, öfkeli ya da gergin olduğunuz zamanlarda ‘Özel gününde misin?, Reglin mi yaklaştı?’ gibi sorulara mutlaka maruz kalmış olduğunuzu düşünüyoruz. Kadınların her ay regl döneminden hemen önce bazı psikolojik ve fiziksel semptomlar gösterdiği yaygın olarak bilinen bir durum. Ağrılar, kramplar, öfke patlamaları, inişli çıkışlı duygu durumu, yorgunluk, bitkinlik gibi pek çok fiziksel ve psikolojik semptomla kendini gösteren PMS (premenstrual sendrom, adet öncesi gerginlik sendromu) genel olarak, üreme hormonlarındaki dalgalanmalardan kaynaklanan aşırı duygular nedeniyle ortaya çıkıyor ve kadınların %90 gibi önemli bir çoğunluğu bu semptomları gösteriyor. Ayrıca tıp literatürüne adını henüz yazdıramamış olsa da son yıllarda çokça araştırılan, premenstrual sendrom döneminin adet kanaması sonrasındaki dönemde devam eden semptomlarından adını alan postmenstrual sendrom da az sayıda da olsa kadının yaşam kalitesini olumsuz etkileyebiliyor. Peki, adet kanamasına yakın olan dönemde ve hemen sonrasında vücuttaki hangi değişiklikler bu semptomların ortaya çıkmasına neden oluyor ve bu iki durumdan da korunabilmenin yolları neler? 

PMS (Premenstrual Sendrom): Adet Öncesi Gerginlik Sendromu

Premenstrüel sendrom (PMS), adet döngüsünün belirli günlerinde, genellikle adet görmeden hemen önce ortaya çıkan, genelde ani duygusal dalgalanmalarla kendini gösteren, ruh sağlığını olduğu kadar kişinin fiziksel sağlığını, davranışlarını ve çevresindekilerle kurduğu iletişimi de etkileyen bir durum olarak biliniyor.

PMS belirtileri adet gören tüm kadınların %90’ından fazlasını etkileyen, oldukça yaygın bir durum. Menstrüasyondan (adet kanaması) beş ila 11 gün önce başlayabilen ve genellikle mestrüasyon başladığında kaybolan bu sendromun kesin sebebi bilinmese de, pek çok araştırmacı hem bedensel hem de ruhsal olarak hoşnut olunmayan deneyimleri beraberinde getiren bu sendromun, regl dönemi başlangıcında hem seks hormonlarında hem de bu hormonlarla bağlantılı olarak azalan serotonin seviyesindeki değişimlerle ilgili olduğunu varsayıyor.

İlginizi çekebilir: Premenstrüel sendrom (PMS): Her ay tekrarlanan bu dönemle nasıl başa çıkılır?

PMS semptomları ne zaman ve nasıl ortaya çıkıyor?

Menstrual döngünün tamamlanmasına ve yeni bir döngünün başlamasına yakın olan, luteal fazdan menstrual faza kadar olan yaklaşık 14 günlük süreç içinde östrojen ve progesteron seviyeleri yavaş yavaş yükselmeye başlıyor. Biyolojik pek çok süreci yöneten ve diğer hormonların çalışmasıyla da ilişkili olan bu iki hormonun seviyesindeki artış ani duygu değişimlerine, kaygıya ve sinirli ruh haline neden olabiliyor. Ayrıca, yumurtalık steroidleri olarak bilinen ve kortizon üretimini artıran hormonların da salgısı artarak beyinde premenstrual sendrom semptomlarıyla ilişkili olan bölümlerin uyarılmasına neden oluyor.

Hem yumurtalık steroidlerinin hem de östrojen ve progesteron seviyelerinin artışı, dolaylı olarak ruh halini, duyguları ve düşünceleri yöneten, mutluluk hormonu olarak da bilinen serotonin salınımını yavaşlatıyor.

Özellikle doğum sonrası depresyon veya bipolar bozukluk gibi duygu durum problemleri yaşayanlar, ailesinde premenstrual sendrom öyküsü olanlar, depresif eğilimleri olan kişiler, travmaları ve madde bağımlılıkları olan kişiler adet kanamasından önceki dönemde PMS semptomları geliştirmeye daha yatkın olabiliyor. Gelin bu semptomları yakından inceleyelim:

PMS belirtileri nelerdir?

Ortalama olarak 28 gün süren bir adet döngüsünde, yumurtanın yumurtalıklardan salındığı dönem olarak bilinen yumurtlama, döngünün 14.gününde gerçekleşiyor. Adet kanaması ya da menstrüasyon olarak adlandırılan regl dönemiyse döngünün 28.gününde, yani sonunda meydana geliyor. PMS semptomları da yumurtlamanın başladığı 14.gün civarında başlayabiliyor ve kanamanın başlangıcından 7 gün sonrasına kadar sürebiliyor.

Kadınların büyük çoğunluğunda hafif ya da orta seviyede görülen PMS semptomları, yumurtlama döneminin hangi mevsimde olduğundan kişinin o ayki stres seviyesine çevresel onlarda faktörden etkilenebiliyor. Dolayısıyla bazı kadınların dönemsel olarak PMS semptomları yaşaması oldukça mümkün ve normal. Karın şişliği, ödem, karın ağrısı, acıyan meme uçları, sivilce, tatlı aşermek, kabızlık, ishal, baş ağrısı; ışığa, sese ya da kokuya duyarlılık, tükenmişlik ve yorgunluk hissi, sinirli ruh hali, uyku problemleri, artan endişe, depresyon ve duygusal patlamalar PMS’in en yaygın olarak görülen semptomları arasında.

PMS sebebiyle doktora gidilir mi?

Acılarınız ve ağrılarınız dayanılamayacak boyutlara geldiyse, ruh halinizdeki değişimler günlük yaşamınızı ve ilişkilerinizi olumsuz etkiliyorsa ya da diğer semptomlardan herhangi birinin yaşam kalitenizi olumsuz etkilediğini düşünüyorsanız mutlaka doktorunuzla görüşerek semptomları bu kadar ağır deneyimlemenizin sebebinin daha ciddi bir rahatsızlıktan kaynaklanıp kaynaklanmadığını öğrenmeniz gerekiyor. Kansızlık, endometriosis (çikolata kisti), tiroit bozuklukları, İrritabl Bağırsak Sendromu, kronik yorgunluk, bağ dokusu veya romatolojik hastalıklar PMS belirtilerinin ortaya çıkmasında ya da çok daha şiddetli hale gelmesinde etkili olan, en yaygın durumlar arasında yer alıyor.

İlginizi çekebilir: Menstrual döngü farkındalığı: Adet döngünüzü tanıyor musunuz?

Postmenstrual Sendrom: Adet Sonrası Gerginlik Sendromu

Büyük bir çoğunluğumuz adet öncesi gerginlik sendromuna, yani adetten bir hafta önce ortaya çıkabilecek rahatsız edici semptomlara aşina olsa da, bu belirtilerin adet kanaması olan menstrüasyon sonrasında da görülmesi pek alışık olunan bir durum değil. Ancak adet sonrası sendromunu diye bir kavramı hiç duymamış olsanız da, kadınların bir kısmı zaman zaman PMS semptomlarını kanama sonrası dönemde de deneyimleyebiliyor.

Postmenstrual sendrom (adet sonrası sendromu) nedir?

Postmenstrual sendrom terimi, adet dönemi bittikten (yumurta vücuttan atıldıktan) sonra ortaya çıkan semptomları tanımlamak için kullanılıyor. Tıpkı premenstrual sendromda olduğu gibi baş ağrısı gibi fiziksel semptomlardan anksiyete gibi ruh sağlığı semptomlarına kadar, oldukça çeşitli semptomlarla kendini gösterebiliyor.

‘Peki, semptomları aynı ya da benzerse, postmenstrual sendromun PMS’ten farkı ne?’ dediğinizi duyar gibiyiz. Post-menstrual sendrom, premenstrual sendroma benzer bir dizi semptomla birlikte gelse de, PMS’ten farklı olarak semptomları sadece menstrüasyondan sonra ortaya çıkıyor. Dolayısıyla semptomlar PMS kadar uzun bir zaman dilimine yayılmıyor ve psikolojik semptomları PMS’te olduğundan çok daha ağır seyredebiliyor.

Post-menstrüel sendrom tıp dünyasında henüz yeni yeni araştırılmaya başlandığı için ismini daha önce hiç duymamış olmanız oldukça normal. “Post-menstrual sendrom” adı da insanların adet kanaması sonrasındaki PMS deneyimlerini daha kolay tanımlamalarının bir yolu olarak ortaya çıktı ve büyük ölçüde bilimsel değil, anektodsal kanıtlara dayanıyor.

Postmenstrual sendromun belirtileri nasıl ortaya çıkıyor?

PMS’in ortaya çıkmasına neden olan hormonal dengesizlikler, post-menstrual sendromla birlikte gelen semptomların da sorumlusu olarak öngörülüyor. Östrojen, progesteron ve testosteron gibi hormonlardaki dalgalanmalar PMS’te de görülse de, postmenstrual sendromda progesteron seviyesindeki azalma söz konusu olmadığı için progesterona bağlı olan semptomların nasıl ortaya çıktığı şimdilik gizemini koruyor.

Şimdiye kadar yapılmış olan küçük çaplı çalışmalar polikistik over sendromu (PCOS), kontraseptif implant ve insülin direnci olan kişilerde postmenstrual sendromun daha sık görülebildiğini gösteriyor. Ayrıca yoğunluklu olarak işlenmiş gıdalar ve şeker içeren, kan şekeri seviyesini yükselten bir beslenme stilinin de oksidatif stres oluşturarak adet sonrasında bu semptomların deneyimlenmesine neden olabileceği düşünülüyor.

Postmenstrual sendromun belirtileri nelerdir?

Adet sonrası gerginlik sendromun belirtileri PMS’te olduğu gibi fiziksel ve psikolojik semptomlar olarak ikiye ayrılıyor. PMS’ten farklı olarak, postmenstrual sendromda görülen psikolojik belirtilerin fiziksel belirtilerden daha fazla olduğu düşünülüyor. PMS’te olduğu gibi ani ruh hali değişimleri, kaygı, sinirlilik, öfke, depresyon, uyku problemleri, konsantrasyon güçlüğü gibi psikolojik semptomlar ve karında, eklemlerde, sırtta, boyunda ağrılar; cinsel ilişki sırasında baş ve genel vücut ağrısı; vajinada kuruluk, kaşıntı ve yanma gibi fiziksel semptomlar görülebiliyor. Postmenstrual sendrom ayrıca PMS’ten farklı olarak, kanamanın bitmesinden 2-3 gün sonra ortadan kalkabiliyor.

İlginizi çekebilir: Kadınların regl dönemi öncesinde yaşadığı PMS aslında abartılmış bir mit mi?

PMS ve postmenstrual sendromun belirtileri nasıl hafifletilir?

PMS semptomları, 28 günlük bir döngünün yarısı gibi büyük bir kısmında deneyimlenebileceği için, üzerine bir de adet sonrasına kadar uzadığında yaşam kalitenizi olumsuz etkilememesi ancak bu döneme özel olarak dikkat etmeniz gereken, doğru alışkanlıkları sürdürmenizle mümkün. Premenstrual sendromu ve postmenstrual sendromu döneminin belirtileriyle baş etmek için beslenmeden egzersize günlük yaşamınızda aşağıdaki önerileri uygulamayı deneyebilirsiniz:

  • Şişkinlik ve ödemi azaltmak için bol miktarda su ve sıvı tüketin.
  • Genel sağlığınızı ve enerji seviyenizi korumak için mevsim meyve ve sebzelerini bolca tüketmeye, şeker, tuz, kafein ve alkol alımınıysa azaltmaya çalışın.
  • Krampları ve ruh hali değişimlerini azaltmak için folik asit, B6 vitamini, kalsiyum ve magnezyum takviyeleri kullanın ya da bu besin öğelerince zengin gıdalarla beslenin.
  • Bolca D vitamini alın. Semptomlarınız şiddetliyse D vitamini seviyenizi mutlaka ölçtürün.
  • Yorgunluk ve tükenmişlik hissiyle başa çıkmak için her gece aynı saatte yatmaya ve en az 8 saat boyunca uyumaya özen gösterin.
  • Ödem atmak, serotonin seviyenizi yükseltmek, stresten uzaklaşmak ve krampları hafifletmek için mutlaka düzenli olarak egzersiz yapın.

Daha fazlası için aşağıdaki yazılarımıza da göz atabilirsiniz:

Premenstrüel sendrom (PMS): Her ay tekrarlanan bu dönemle nasıl başa çıkılır?

Menstruasyon (regl) dönemi kabusun olmak zorunda değil: Yoga ila ağrılarını azaltabilirsin

 Premenstrual Sendrom (PMS) kabusunuz mu: PMS’in etkilerini azaltmak sizin elinizde

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.



21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?



İlgili Makale