Plastik kirliliğinin başrol oyuncusu: Mikroplastikler

Plastik, alternatiflerine göre hem daha hafif, hem de daha ucuz olmasıyla pek çok alanda kullanılan bir malzeme. Fakat plastik materyallerin, kullanıldıktan sonra uygun şekilde yok edilmesi veya geri dönüştürülmesi gerekiyor; aksi takdirde doğada uzun süre kaybolmadan birikiyor ve zamanla parçalanarak mikroskobik plastik parçalarına, yani mikroplastiklere dönüşüyor.

Mikroplastik, beş milimetreden küçük plastik parçalarına verilen bir isim. Mikroplastikler ya belirli ürünlere eklenmek için özellikle üretilirler ya da daha büyük plastik materyallerin aşınması ile oluşurlar.

Aşındırıcı özelliği sebebiyle, özellikle temizlik ürünlerinde mikroplastik kullanımı oldukça yaygın. Duş jelleri, diş macunları, sıvı ve toz deterjanlar, boyalar ve peeling özellikli cilt bakım ürünleri bu listenin başını çekiyor. Mikroplastiklerin aşındırıcı özelliği, dişlerdeki plakları temizlemek, ölü deriyi uzaklaştırmak, kirleri sökmek için kullanılıyor.

Ancak bu mikroplastikler buhar olup uçmuyor. Temizlik bitip durulamadan sonra gider suyuna karışan mikroplastikler çevreye salınmış oluyor. Evsel atık suları vasıtasıyla karasal ortama geçebiliyorlar. Ardından nehirlere, göllere, denizlere karışıyorlar.

Çevreye karıştığında, balık ve kabuklu canlılar gibi pek çok canlının vücudunda birikerek hem canlı yaşamını tehdit ediyorlar, hem de bu canlılar yoluyla besin zincirine dâhil oluyorlar. Zincirin halkalarından biri de biziz.

Mikroplastiklerin deniz tuzlarında bulundukları biliniyordu. Güncel araştırmalar ise bu bulaşmanın sofra tuzlarına kadar ilerlediğini gösteriyor. Avrupa, Afrika, Kuzey ve Güney Amerika’da bulunan 21 farklı ülkeden 39 tuz markası incelendi ve 36’sında mikroplastik parçaları saptandı.

Türkiye’de de durum çok farklı değil. Çukurova Üniversitesi’nden Doç. Dr. Sedat Gündoğdu ve Prof. Dr. Cem Çevik tarafından Akdeniz’de yürütülen plastik kirliliği araştırmalarında, Akdeniz sahillerindeki mikroplastik kirliliğinin km2 başına 7 milyon taneciğe kadar çıktığı tespit edilmiş. Bu durumun denizden elde edilen gıda ürünlerini de etkileyebileceğini düşünen araştırmacılar, deniz tuzu, kaya tuzu ve göl tuzu imalatı yapan 16 farklı tuz markasını da incelemeye almışlar. Analizler sonucunda;

  • Deniz tuzundan kilogram başına 16-84 plastik,
  • Göl tuzundan kilogram başına 8-102 plastik,
  • Kaya tuzundan kilogram başına 9-16 plastik tespit edilmiş.

En fazla tespit edilen plastik türleri arasında ambalaj yapımında kullanılan polietilen (PE) ve polipropilen (PP) bulunması, tuz paketlerinin kendisinin de tuza mikroplastik bulaştırabileceğini düşündürüyor. Tuzun pek çok yiyecekte kullanıldığını düşünecek olursak, bir kişinin bir yıl içerisinde sadece tuz tüketerek yuttuğu mikroplastik miktarı 302 adede kadar çıkabiliyor.

Mikroplastiklerin çoğu sindirim sisteminden hasar vermeden geçip gidiyor ama hayvanlar üzerinde yapılan çalışmalar, mikroplastiklerin bazı toksik maddeleri tutma ve vücut içerisinde taşıma kapasitesi olduğunu gösteriyor. Bu toksik maddelerin vücutta birikimi bağışıklık sisteminde, büyümede ve üremede ciddi riskler doğurabilir. Ne var ki, araştırmacılar bu riskler konusunda şimdilik kesin konuşamıyorlar çünkü insanlar üzerinde benzer çalışmalar yapmak pek mümkün değil.

Bunun sebebi ise; mikroplastiklere maruz kalan ve kalmayan iki grubu karşılaştırarak sonuçları analiz etme gerekliliği. Fakat hemen hemen her insanın vücudunda mikroplastikler olduğundan, böyle bir karşılaştırma yapmak olanaksız.

Testlere tabi tutulan insanlarda, yaşadıkları ülkeye veya yaşam rutinlerine göre yoğunluğu değişmekle birlikte, her birinde mikroplastik kalıntısı tespit ediliyor. Tespit edilen plastik çeşitleri arasında en sık rastlanan polipropen (PP) ve polietilen tetralat (PET). Boyutları ise 50-500 mikrometre arasında değişiyor.

150 mikrometreden küçük mikroplastiklerin bağırsak boşluğundan geçip dolaşım sistemine girebileceği düşünülüyor. 20 mikrometrenin altındaki parçacıkların organlara girebileceği, hatta daha küçük olanların hücre zarından, kan-beyin bariyerinden ve plasentadan geçebileceği de insanı korkutan riskler arasında. Mikroplastikler vücuda bu denli nüfuz edebilirse, bağışıklık sistemini ve vücudun iç dengesini bozması olası.

Yukarıda sayılan olası risk ve tehlikelerin hepsi hâlihazırda sadece “olasılık”. Pek çok farklı faktöre bağlı olduğundan ve detaylı araştırma gerektiğinden, mikroplastiklerin insan sağlığı üzerindeki etkileri için henüz kesin bir kanıya varmak yanlış olur. Ancak plastik tüketimindeki aşırılığa engel olmazsak, bir şeyleri değiştirmeye bir yerden başlamazsak, yakında etkilerini hep birlikte yaşayacağız. Asıl soru; plastik kirliliğinin sonuçları ile yüzleşmeye hazır mıyız?

Plastiklerin Çevre ve Sağlığa Etkileri

Hepinize plastiksiz günler dilerim…

Kaynaklar:
TÜBİTAK Bilim ve Teknik Aylık Bilim Dergisi, Aralık 2018, Sayı 613.
Sedat Gündoğdu, “Contamination o table salts from Turkey with microplastics”, Food Additives & Contaminants; Cilt 35, Sayı 5.
https://www.dw.com/tr/mikroplastik-deniz-memelilerini-tehdit-ediyor/a-47357803

Denizatı fotoğrafı: The National

İlginizi çekebilir: Sıfır Atık Rehberi 3: Atıksız temizlik malzemeleri için ev yapımı tarifler

Çağla Lotinac Akman
AgeSA'da birikim ve güvence danışmanı ve çevre aktivisti. Hafta içi 9-5 danışanlarına finansal danışmanlık vererek insanları daha varlıklı hale getirmek, hafta sonu da deniz ... Devam