X

Plastik içerdiğine inanamayacağınız 20 şey

Tamam, inanamayacak bir şey yok, başlık biraz abartılı ama bazıları sizi gerçekten şaşırtabilir. İçeriğe geçmeden önce içerik hakkında bir şeyler söylemek istiyorum. Normalde bu kısmı yazının sonuna eklerdim ama yazıyı okumadan önce şunu aklınıza iyice kazımayı isterim: Okuduklarınız sizi kötü hissettirmek için yazılmadı. Her şeyde plastik var, plastik atıkları sıfırlamam mümkün değil, diye düşünüp depresyona girmeniz ya da umutsuzluğa kapılıp çabalamaktan vazgeçmeniz için de araştırıp yazmadım bunları. Bilinçli tüketiciler olmanın ve atık yönetiminin önemini kavramanın yolu bilgiden geçiyor. Ne kadar çok doğru bilgiler ile donanırsak, çevre dostu adımlar atmakta o kadar iyi ve başarılı oluruz. Bireysel olarak yapabileceklerimizin bir sınırı var. Bu nedenle mükemmel çevreciler olmamız mümkün değil ama gezegenimiz bizden mükemmel olmamızı istemiyor zaten. Farkında olalım ve elimizden geldiğince bilinçli eylemlerde bulunalım, yeter.

1. Kâğıt bardaklar

Karton bardaklar, isminden mütevellit olsa gerek, insanlarda çevreye zarar vermiyormuş gibi bir algı yaratıyor. İsmine aldanmayın. Sıvı ile temas ettiğinde kâğıt suyu emer ve selüloz lifler parçalanarak birbirinden ayrılır. Yani, eğer karton bardağınız plastik içermiyor olsaydı, içine koyduğunuz içeceğiniz elinize sızar ve sonra da bardağınız parçalanarak içindeki ile birlikte dökülürdü. Kâğıt bardakları suyu emmek ve parçalanmaktan koruyan şey, iç yüzeyindeki incecik plastik film kaplamasıdır. Çok ince olduğu için geri dönüşümü de mümkün olmaz.

2. Kurşun kalem

Dışı ahşap içi kurşun olan bir ürün nasıl plastik içeriyor olabilir? Cevap, her zaman olduğu gibi pazarlamada gizli. Kalemleri daha çekici, daha göz alıcı göstermek ve potansiyel müşteriler tarafından tercih edilme olasılığını arttırmak için çoğu kurşun kalemin dış yüzeyi parlak ve renkli plastik filmler ile kaplıdır. Sadece dışı değil, kurşun kısmına da kırılmaya dayanıklı olması için plastik karıştırılır.

3. Poşet çay ve filtre kağıtları

Sallama da dediğimiz poşet çay kağıtları çoğunlukla polyesterden yapılır. Çünkü sıcak suyun etkisiyle parçalanmaması gerekir. Chemex, V60 ya da filtre kahve makinelerinde kullanılan tek kullanımlık kâğıt filtreler de aynı sebepten dolayı plastik içerirler. Su geçirgenliğinin engellenmemesi için karton bardaklara göre çok daha az ve ince plastik filmler kullanılır ancak plastik film inceldikçe geri dönüşüm zorluğu arttığından bu, durumu daha da kötü yapar.

4. Karton ve alüminyum kutular

Karton kutular derken, içecek kutularından söz ediyorum. Süt ve meyve suyu gibi karton kutularda satılan içeceklerin kutularının iç yüzeyleri, tıpkı karton bardaklar gibi, sıvılara karşı dayanıklılık kazandırmak ve hava geçirgenliğini engellemek için plastik film ile kaplanır. Bira ve kola gibi içeceklerin metal kutuları tıpkı süt kartonu gibi plastik kaplıdır. Öyle olmasaydı metal yüzey içecekle temas edip paslanırdı ve içerisine ağır metaller ve pas karışmış olan içeceğiniz, şişelendikten sonraki 3 gün içerisinde tüketilemez hale gelirdi.

5. Simler ve pullar

Simler ve pullar temelde küçük ve parlak plastik parçalarıdır. Aşırı küçük oldukları için geri dönüştürülmeleri de mümkün değildir.

6. Sofra tuzu

Hem uluslararası araştırmalar hem de Türkiye’deki markalar üzerinde yapılmış geçmiş araştırmalar, yemeklerimize döktüğümüz tuzda mikroplastik olduğunu gösteriyor. Plastik kirliliği ekosistemin her yerine yayılmış durumda. Denizler de buna dahil. Bu nedenle deniz ve göllerden elde edilen tuzlarda mikroplastiklere rastlamak mümkün.

İlginizi çekebilir: Plastik kirliliğinin başrol oyuncusu: Mikroplastikler

7. Su

İster pet şişeden, ister cam şişeden, ister arıtmadan/çeşmeden su içiyor olun, isterseniz şelaleden/dereden için. Evinizin arka bahçesine kuyu da kazdırsanız faydası yok; suyumuzda mikroplastik var. Dünya Sağlık Örgütü’nün WHO 2019 “Microplastics in Drinking Water” çalışmasında dünyanın çeşitli yerlerinden su örnekleri alınmış ve örneklerin %86’sında mikroplastik bulunmuş.

8. Sigara

Tütün sarılan sigara kağıtları da plastik içerir. Çok ince bir katman olduğu için geri dönüştürülemez, kompost edilemez, biyobozunur da değildir. Kâğıdı zarar, dumanı zarar, çöpü toksik… İçmeyin kardeşim şu mereti!

9. Islak mendiller

El, makyaj ve bebek poposu silmekte kullandığımız ıslak mendiller pamuk ile karıştırılmış polyesterden üretilirler. Aksi takdirde nemden parçalanırdı. Ancak bu sebepten de geri dönüşümü mümkün olmayan plastik atıklar sınıfına girerler.

10. Fiziksel peeling ürünleri

Cilt bakım ürünlerinin bazılarında bulunan, elinize minik pütürcükler olarak gelen şeyler minik plastik boncuklardır. Ciltte mikro yırtıklar meydana getirerek cilt bariyerinize zarar verirler, plastik atık olarak da gezegene.

11. Diş macunu

Özellikle beyazlatma etkili olan diş macunları, beyazlatma işini enzimler kadar aşındırma yoluyla da yapar. Aşındırma içinse mikroplastik parçacıkları kullanılır.

12. Kozmetik ten ürünleri

Kuru ciltler için üretilen kremlerde nemin hapsedilmesi için sentetik petrol türevi içerikler olabiliyor. Fondöten, makyaj bazı ve ruj gibi makyaj malzemelerinde de pürüzsüz bir bitiş sağlamak için konuyor.

13. Oje

Ojeler plastik içermez, ojenin kendisi bir plastiktir. Biyobozunur değildir, sadece bir keton bileşiği olan asetonda çözünür ki o da toksik bir kimyasaldır.

14. Bebek bezi/Ped/Tampon

Sıvı ile temas eden diğer her şey gibi bez, ped ve tamponlar da yüzde yüz pamuk değildirler, plastik içerirler. Tek kullanımlık bu ürünlerin yerine geçebilecek, yıkanabilir ve yeniden kullanılabilir alternatifler vardır (regl külodu, kumaş pedler ve menstrual kaplar). Bu alternatifler de plastik içerirler ama tek kullanımlık olmadıkları için çevreye verdikleri zarar büyük ölçüde daha azdır.

15. Bal

Plastik kirliliği doğanın dört bir yanını sarmış durumda. Bal üreten arıların gezindiği çiçek bahçeleri de buna dahil. Üstelik, doğada kendi kendine yaşayıp ağaç kovuklarına yuva kuran yaban arılarının balı da arıcılık faaliyetleri ile üretilen bal da aynı riski taşıyor. Tıpkı su gibi, balda da mikroplastiklere rastlamak artık olağan bir durum.

16. Yara bandı

Pek çok tıbbi gereçte olduğu gibi yara bandında da plastik kullanılması (yerine daha çevre dostu bir çözüm bulunana kadar) bir zorunluluk. Bandın yapıştığı yerden kan, ter ve su emmemesi ve bu sebeple yapışma özelliğini kaybedip dışarıya kan sızdırmaması için plastik olması gerekir. Doğada çözünen yara bantları üreten az sayıda firma var ama hem onlara ulaşmak öyle kolay değil, her köşe başında satılmıyorlar, hem de “doğada çözünür” demenin çevre dostu ile her zaman eş anlamlı olmadığını Paketlerdeki 3 Önemli Kavram yazımda anlatmıştım.

17. Para

Kâğıt para diyor olduğumuza aldanmayın. Kâğıt bardakları suya dayanıklı kılmak için plastik ile kaplarken, para gibi önemli bir nesneyi unutacak değillerdi ya! Para yapımında kullanılan kağıtlar ve para üzerine güvenlik amacıyla basılan damgalar çok ince bir plastik film ile kaplıdır. Bu film parayı suya dayanıklı kılar ama aynı zamanda plastik kirliliğine de hizmet eder. Neyse ki para tek kullanımlık bir şey değil ve bozulup yırtıldığında çöpe atılmıyor. Bu sayede plastik kirliliğine olan etkisi göz ardı edilebilecek düzeydedir.

18. Dikiş ipliği

Üzerinde “%100 pamuktan üretilmiştir” ibaresi bulunmayan tüm dikiş iplikleri, sentetik lifler içerir. Dikiş iplikleri genellikle pamuk ve polyester karıştırılarak üretilir. Bu şekilde yıkama ve ıslanma esnasında su çekmesi ve dikişlerin kopması riski en aza indirilmeye çalışılır.

19. Boya

Kalem, pastel, sulu, yağlı, akrilik, badana… Boya dendiğinde aklınıza gelen hemen her şey plastik içerir. İçerisine plastik karıştırılmasının sebebi kozmetik ürünlerle aynıdır (kozmetikler de boya sayılabilir zaten), boyama işleminden sonra yüzeyin pürüzsüzlüğü ve boyanan yüzeyin suya karşı dayanıklılığı.

20. Dövme mürekkebi

Kalem, fondöten, ruj ve boyalardan sonra beni çok da şaşırtmadı ama yine de dövme mürekkebinin içinde plastik olacağı şeytanın aklına gelmez! Canlı ve kalıcı renkler oluşturmak için sentetik pigmentler kullanılır ki bunlar da plastik içerir.

Hepimize atıksız günler dileklerimle…

Kaynaklar
Gittemary Johansen
World Health Organization: Microplastics in Drinking Water – https://www.who.int/water_sanitation_health/publications/information-sheet190822.pdf

İlginizi çekebilir: Çevre dostu malzemeler aslında ne kadar sürdürülebilir?

Çağla Lotinac Akman: AgeSA'da birikim ve güvence danışmanı ve çevre aktivisti. Hafta içi 9-5 danışanlarına finansal danışmanlık vererek insanları daha varlıklı hale getirmek, hafta sonu da deniz kenarında sabah koşusu yapıp koşarken kumlardaki çöpleri toplayıp ayrıştırmak en büyük hobileri arasında. Uplifers'ta 2018'den beri çevre kirliliği, sıfır atık, gezegen dostu yaşam, koşu, kişisel finans ve bütçeleme konularında yazılar hazırlamakta, gezegenimiz için farkındalık yaratmayı ve finansal okur yazarlığı arttırmayı hedeflemektedir. Kendisine ulaşmak ve ücretsiz finansal danışmanlık almak için: (0530)-767-24-64.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.



21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?



İlgili Makale