Phubbing: Sosyal medya bağımlılığı ve insan ilişkileri üzerindeki olumsuz etkileri
Bir alışveriş merkezinde kasada bekliyorum. Kasiyer tüm ürünleri geçirdikten sonra, ödemenin ne kadar tuttuğunu önümdeki kadına söylüyor ama uzun kuyrukta bekleyenlerle hayretler içinde bakıyoruz. Kadın telefondan gözünü ayıramıyor, “bir saniye” diyor ve yazışmaya devam ediyor. Hepimiz birbirimize bakıp duruyoruz. Olayı anlamlandıramadığımız için kimse bir şey diyemiyor. Kadın tekrar soruyor; “Ne kadar tuttu?” Kasiyere bile bakmadan, rakamı bile anlamadan kredi kartını uzatıyor. Gözü bir saniye bile telefondan ayrılmıyor. En son kasiyer bakıyor ki olmayacak, ürünleri kendi poşetliyor. Kadın hala telefona bakarak poşetleri alışveriş sepetine koyuyor ve telefonuyla bütünleşmiş şekilde ağır ağır ilerliyor.
Teknolojiyi iyi kullanmak “Y Kuşağı”nın özelliği iken, “X Kuşağı”nın kabusu oluyor. Çevreye şöyle bir bakınca, “yemeğine odaklan bırak şu telefonu” diyen anneler, “kırk yılın başında bir aradayız sen alırsan telefonu eline bende alırım” diyen dostlar, “sana niye telefon aldık ki” diyen babalar, “ah ah eskiden telefon yokken de biz buluşuyorduk, üstelik sohbet ediyorduk, şimdikilere baksana!” diyen yaşlı amcalar, teyzeler görmek mümkün oluyor. Aslında teknoloji çağında bu kadarı normal derken, bir de farkediyoruz ki gerçekten kimse elinden telefonu düşürmüyor ve kimse gözünü telefondan ayıramıyor. Herkes “phubbing”li.
Phubbing kelimesi ‘phone’ ve ‘snubbing’ kelimelerinden türetilmiş bir terim. “Snub” hiçe saymak, küçümsemek anlamına geliyor. Türkçe karşılığı iki kişiden birinin elindeki telefon ve sosyal medya ile ilgilenmesi, karşısındaki ile ilgilenmemesi olarak biliniyor. İşte size tedavisi zor bir hastalık…
Yapılan araştırmalara göre, sabah gözümüzü açtığımız anda ilk aklımıza gelenin telefon olduğu biliniyor. Uzmanlar her şeyin unutulduğunu, ancak “bağımlılık” mantığıyla telefonun asla unutulmadığını ve daha uyanmadan kısa bir sosyal medya sörfü yapıldığını söylüyor. Bütün gün (ki işyeri dahil) telefonlardan kimse gözünü ayıramıyor. Aslında pubbing olarak adlandırılan bu durum saygısızlık olarak da değerlendiriliyor. Karşısındakini hiçe sayıp sosyal medyada gezinme ve yazışma yapılıyor. Sohbet esnasında bile telefonlar masaya konuluyor ve ilk gelen mesajda “seni dinliyorum, devam et” şeklinde karşı taraf geçiştirilerek mutlaka yanıt veriliyor.
Arkadaşla gidilen bir yerde ilk önce Foursquare ile bir check-in yapılıyor. Bir müddet kimlerin beğendiği göz ucuyla kontrol ediliyor. Sürekli yanıp sönen ekranda bir yandan kimin nereye gittiği ve check-inlerine bakılıyor. Birden Whatsapp’dan gelen mesajla konuşma kesilerek yanıt veriliyor ve “aklım sende dinliyorum devam et” deniliyor. Sonra arkadaşım fotoğraf istiyor diyerek fotoğraf çekiliyor. Sonra bu fotoğraf Instagram’da şekillendiriliyor ve ilk önce orada yayınlanıyor. Arkasından Forusquare check-in’e ekleniyor. Sonra Twitter’de keyifli bir cümleyle paylaşılıyor ve olmazsa olmaz Facebook’da yayınlanıyor. Diğer hesapları kullananlar tabi biraz daha oyalanıyor. Sohbet zamanı yarılanmışken, paylaşılan fotoğraflara yorumlar geliyor. Bir sürü bildirim sürekli sohbeti bölüyor… Bir de bakmışsın ki, gözlerin masaya oturduğunda da, kalkarken de hala telefonda… Üstelik karşınızdaki size sıkıntısını anlatırken, gelen beğenilerle istem dışı tebessüm ederek onu dinliyor gibi yapmak ve çevrede olan bitenin farkına bile varamadan zamanı geçirmek de cabası…
Phubbing’in zararlarını fark edenler tarafından başlatılan stopphubbing kampanyasının amacı; cep telefonlarının iletişime zararına dikkat çekmek. Ancak ironiktir ki, birçoğumuz bu kampanyaya bile cep telefonundan bakacak.
Phubbing’e yakalanmamak ya da ondan kurtulmak sizin elinizde. Bulunduğunuz andan uzaklaşmayarak; dünyadan kopup sanal aleme dalmayarak…
Üstelik; Carpediem, yani “anı yaşa” diyen gençliğimiz, neden bulundukları anı yaşayamadıklarının farkında değiller acaba?
Yazarın diğer yazıları için tıklayınız.