Meşhur kahve zincirlerinden birindeyken veya kalabalık bir restoranda masalara şöyle bir göz gezdirirken gözünüze ilk ne çarpar? Hayır, hayır menüdeki fiyatlar değil 🙂 İnsanların ellerine hızlı bir göz atarsanız muhtemelen o ellerden düşmeyen telefonları hemen fark edersiniz. Çoğumuz için şu senaryo çok tanıdık olabilir: Önemli bir konudan bahsederken, karşımızdaki kişinin birden telefonuyla ilgilenmeye başlaması ve sonsuz ekran kaydırmalarının içerisinde kaybolup gitmesi. Size de tanıdık geldi değil mi?
Ne yazık ki hasretle beklenen keyifli sohbetlerin bile en büyük düşmanı olabiliyor cep telefonları. Düşünün ki en yakın arkadaşınızla uzun zamandır paylaşmak istediğiniz bir konu üzerine konuşurken o birden telefonunu çıkarıp ilgisini tamamen sizden alıp telefonuna kanalize ediyor ve siz adeta bir anda ‘hayalet’ moduna geçiyorsunuz. İşte, bu “phubbing”. Aslında pek de yeni bir kavram olmayan ama sosyal medya alışkanlıklarının giderek şekil değiştirmesiyle, sürekli online olma ve bağlantıda kalma arzusuyla, FOMO’nun yaygınlaşmasıyla ve tabii ki ekran bağımlılığıyla, phubbing günümüzde oldukça sık rastlanan bir duruma dönüştü.
İngilizce’de telefon anlamına gelen ‘phone’ ve yok saymak demek olan ‘snub’ kelimelerinin birleşiminden türeyen “phubbing”i Türkçe’ye telefonla yok sayma, telefona dalıp gitme ya da telefonla meşgul olup başkalarını görmezden gelme şeklinde çevirerek açıklayabiliriz. İlk kez 2012’de Avustralya’da bir reklam ajansı tarafından insanların tam önlerinde duran arkadaşlarını ve ailelerini görmezden gelip bunun yerine telefonlarında gezinmelerini tanımlamak için kullanılmış. Ve bugün de modern çağın popüler bir fenomeni demek mümkün kendisine. Gerçek dünyadan insanları koparan ve adeta ekranların dünyasına bağlayan phubbing üzerine yapılan araştırmalar da son yıllarda artış göstermiş. Pek çoğumuzun da tahmin edebileceği üzere araştırmalardan elde edilen sonuçlar hiç iç açıcı değil. Yıkıcı etkileri olan, çok önemli bir alışkanlık değilmiş gibi algılansa da bilimsel çalışmalar ‘phubbing’in hem ilişkilere hem de zihin sağlığına zarar verdiğine dikkat çekiyor.
‘Phubbing’in bilinmeyen yüzü
Yapılan bir ankete göre insanların yaklaşık %32’si günde 2-3 kez ‘phubbing’e maruz kaldıklarını belirtmiş. Ne kadar üzücü öyle değil mi? Hele ki değer verdiğimiz, buluşmayı dört gözle beklediğimiz biri tarafından ‘phubbing’ gördüğümüzde durum daha da üzücü. Araştırmalara göre bir diyalog esnasında, telefonla ilgilenmek o anki buluşma deneyimini daha az tatmin edici hale getiriyor. Üstelik yalnızca phubbinge maruz kalan kişi için değil, ‘phubber’ yani o esnada telefonla ilgilenen kişi için de. Zaten sevdiklerimizle buluştuğumuzda yüz yüze bakmayacak, birbirimize anlattıklarımızı can kulağıyla dinlemeyeceksek gerçekten de bir araya gelmenin ne anlamı kalır ki?
Sadece sosyal ilişkiler açısından değil romantik ilişkiler tarafından değerlendirildiğinde de phubbing eylemi oldukça yıkıcı etkilere sahip. Yürütülen bir başka çalışmaya göre çiftlerin phubbing yapması, evlilik doyumunu da düşürüyor. Dahası, eşlerin daha yüksek oranda depresyon yaşamalarına neden oluyor.
İlişkilerin yanı sıra mental sağlık için de zararlı olan phubbing, kişilerin temel birtakım ihtiyaçları için tehdit oluşturabiliyor. Bir araştırmaya göre phubbinge maruz kalan kişiler, ait olma, öz güven, anlamlı varoluş ve kontrol gibi temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorluk yaşayabiliyor. Dahası, bu kişiler kendilerini dışlanmış, önemsiz, reddedilmiş hissetme eğilimi de gösterebiliyor.
Peki, kendimize yapıldığında yani phubbinge maruz kaldığımızda bunu kolayca fark edebilirken kendimiz bu eylemi gerçekleştirdiğimizde farkına varabiliyor muyuz dersiniz? Mesela siz, bir ‘phubber’ olduğunuzu düşünüyor musunuz?
‘Phubber’ olabilir misiniz?
Aslında bu soruya cevap vermek pek de zor değil. Eğer arkadaşlarınızla, sevdiklerinizle bir aradayken sık sık telefonunuzu kontrol ediyor, masada telefonunuzu elinizden düşürmüyor, herhangi bir çağrıyı, mesajı, bildirimi kaçırmamak için devamlı telefonunuza bakıyorsanız, muhtemelen bir phubber olabilirsiniz. Ama emin olamıyorsanız şu işaretleri değerlendirebilirsiniz:
- Aynı anda hem telefonunuzda hem de yüz yüze iki görüşme gerçekleştiriyorsanız
- Yemek zamanlarında ya da farklı sosyal ortamlarda hemen telefonunuzu çıkartıyorsanız
- Telefonunuzu kontrol etmeden yemek yiyemiyorsanız, tüm bunlar phubber olduğunuzun habercisi olabilir.
Eğer zihin sağlığınızı korumak ve ilişkilerinize önem verdiğinizi göstermek istiyorsanız, bu alışkanlığı kırmanızda ve/veya çevrenizde bu alışkanlığa sahip yakınlarınıza yardımcı olmanızda fayda var.
Ekranlardan özgürleşmenin yolları
İlk adım; ekransız zamanlar yaratmak. Örneğin, yemek masasında veya ofisteki toplantı odasında telefonsuz zaman geçirmek, araba kullanırken, yoga yaparken veya yürüyüşe çıkmışken telefonu sessize alıp tek hamlede ulaşılamayacak bir yere koymak, ekransız zaman dilimleri yaratmaya yardımcı olabilir.
Özellikle sosyal medya kullanım alışkanlıkları, ekran bağımlılığının ve dolayısıyla telefona bağlı yaşamanın en temel nedenlerinden biri olabilir. Dolayısıyla sosyal medyayı daha bilinçli kullanmaya başlamak, phubbing alışkanlığını önleyebilir.
Ve tabii ki dijital detoks. Zaman zaman tüm ekranlardan uzaklaşmak, telefonu, tableti, bilgisayarı bir kenara bırakmak ve sosyalleşmeye, ilişkileri güçlendirmeye odaklanmak hem phubbingi önlemek hem de ilişkileri ve zihin sağlığını korumak için etkili bir yöntem.
Sonuç olarak, karşınızdaki kişiye gerçekten değer veriyorsanız dikkatinizi ona vermeli, telefon veya başka bir dikkat dağıtıcı ile zamanınızı harcamamalısınız. Aynı şekilde, karşınızdaki kişiden de size gerçekten değer veriyorsa telefonunu bir kenara bırakmasını isteyebilir, phubbingin ne olduğunu anlatabilirsiniz. Bu konuda ne kadar çok farkındalık geliştirirseniz üstesinden gelmek de o kadar kolay olacaktır.
İlginizi çekebilir: Sosyal medya platformlarında kendimizi başkalarıyla kıyaslamayı nasıl bırakabiliriz?