Kozmetiklerdeki koruyucu maddeleri biz hep kötü bildik. Kanser yapar dediler, östrojen hormonunu taklit eder dediler, vücuttan atılmaz dediler… Bu kadar zararlıysa neden hala tercih ediliyor? Koruyucu madde içermeyen ürünleri koruyan ne? Gelin kozmetik ürünlerin korunma hikayelerini yakından inceleyelim.
Bilinçli tüketiciler olarak cilt bakım ürünleri alırken içeriğinde yer alan aktif maddelere çok dikkat ediyoruz. Çünkü biliyoruz ki her içerik tüm cilt tiplerine uygun değildir. Bu içeriklerin kullanım oranları da yaşımıza ve amacına göre son derece farklılık göstermektedir. Ancak tüm bunların yanı sıra bu aktif içeriklerin iyi kalitede olmasına da önem vermek gerekir. Ne yazık ki açıldıktan sonra ısı ve ışık gibi dış etkenlere maruz kalmak ürünün temel yapısının bir süre sonra bozulmasına neden olabilir. Yapısı bozulmuş bir ürün ise çöpten farksızdır.
Özellikle dermokozmetik ürünlerde ağırlıklı kullanılan retinol ve antioksidanlar formül olarak stabil değildir, bu sebeple hava ve ışığa maruz kaldıklarında kolayca işlevlerini yitirebilirler. Ürünlerin formüllerinden yüksek verim elde edebilmek için korunmaları son derece kritiktir. Tam bu noktada günah keçisi ilan edilen koruyucular ve en bilinenleriyle parabenler sahne alıyor.
Paraben nedir?
Parabenler tanım olarak bakteri, mantar ve mayaların üremesine karşı kozmetik ürünleri, ilaçları ve hatta besin maddelerini koruyan maddelerdir. Parabenler birçok meyve ve sebzede doğal olarak oluşan para-hidroksibenzoik asit (PHBA)’ten elde edilir.
Parabenlerin kozmetikte kullanım sınırı %0,4 olarak kabul edilmektedir ve bu sınırın altında kullanımlarına Avrupa Birliği mevzuatına göre izin verilmektedir. Bugünkü veriler doğrultusunda bu sınırlar altında kullanılan parabenlerin, bilimsel olarak risk yaratmadığı ancak yine de kozmetik ürünlerin hekim veya eczacıya danışılarak kullanılması önerilmektedir.
Koruyucu olmayan bir ürünün raf ömrü ne yazık ki çok kısa ve içerisinde çoğalabilecek mikroorganizmalar sağlığımız için kimyasal koruyuculardan çok daha büyük riskler yaratabilir. Paraben, parafin gibi koruyucu maddeleri yavaş yavaş formüllerinden çıkaran üretici firmalar ürünlerinin raf ömrünü nasıl uzatıyor hiç düşündünüz mü? “Parabensiz ürün”lere gözü kapalı güvenmemek gerekir çünkü içerisinde çok daha tehlikeli ancak paraben gibi popüler olmayan zararlı kimyasallar bulunabiliyor. Cilde fayda sağlamakla zarar vermek arasındaki o ince çizgiyi görmek gerekir. Elbette burada güvenilir markaları ve doğru ürünleri tercih etmek çok önemlidir. Bunun dışında dolaylı olarak eklenen kimyasal maddeleri minimuma indirgemek için de son yıllarda üreticiler özel ambalajları tercih etmektedir. Havasız ambalajlar (airless system) ürün formülasyonunun uzun süre bozulmadan kalmasında ve dış kontaminasyonlardan korunmasında son derece önemli bir işlev görmektedir. Özellikle yeni doğan, bebek ve çok küçük çocuklarda bu tip özel ambalaja sahip ürünlerin kullanımına yönelik inisiyatif geliştirmek gerekebilir.
Tamamen kozmetiklerden vazgeçmemiz gerekmiyor. Gereksiz ve güvenmediğimiz ürünler yerine cildimiz ve yaşımız için uygun olan ürünleri kullanmaya özen göstermeliyiz. Kozmetik ürün seçimimizde mutlaka bir sağlık profesyoneline danışmalı ve kişisel bakımımızda mümkünse dermokozmetik ürünlere daha fazla yer vermeliyiz. Aldığımız ürünlerin etiketlerini mutlaka okumalıyız. Satın aldığımız ürünlerin ambalajlarının temiz, yazılarının düzgün ve okunabilir olması gerekir. Ayrıca ambalaj üzerinde yönetmelik kapsamında yer alması gereken üretici adı ve adresi, ürün içerikleri, açıldıktan sonra öngörülen kullanım süresine ilişkin bilginin yazılmış olması çok önemlidir. Ürün ambalajı da içeriği kadar önem taşımaktadır. Kontaminasyon riskini en aza indiren pompalı başlık, tüp form, havasız ambalajlar bu konuda çok başarılıdır. Kozmetik ürünlerin genellikle oda sıcaklığında muhafaza edilmesi gerekir çünkü yüksek oranda su içerdiklerinden mikroorganizma üremesi kolaylaşabilir. Ayrıca bu ürünlerin havadaki oksijenden de korunması gerekir. İçeriğinde yüksek miktarda doğal yağ bulunan formüllere de dikkat edilmelidir. Havadaki oksijen sıcaklığın etkisiyle yağın oksitlenip bozulmasına neden olabilir. Kozmetik ürünlerin doğrudan güneş ışığı ile temas etmesi uygun değildir. Bu nedenle özellikle güneş ışığına hassas ürünlerin saydam olmayan iç ambalajlarda satışa sunulmuş olması gerekmektedir.
Çok ürün kullanımı fayda sağlamaz, az ama öz ürün kullanmaya özen göstermeliyiz. Yediklerimize nasıl dikkat ediyorsak cilt sağlığımıza da bir o kadar dikkat etmeliyiz. Çünkü unutmamalıyız ki cilt bakımı her zaman geleceğe yapılan bir yatırımdır.
Şimdi sakin olup güvenmediğimiz kozmetikleri yavaşça yere bırakalım…