X

Panik atak ile başa çıkmak: Paniği değil sakinliği besle

On sekiz yaşındaydım. Çok stresli günler geçirdiğim bir dönemdi. En yakın kız arkadaşımla her zaman gittiğimiz kafede otururken içimde birden daha önce hiç hissetmediğim bir duygu belirdi. Bulunduğumuz ortamdan bir an önce çıkmak, koşmak istiyordum. Arkadaşıma seslenerek kendimi iyi hissetmediğimi ve hemen kalkmamız gerektiğini söyledim. Arkadaşımın koluna sıkı sıkı sarılmış bir şekilde yürürken içimdeki garip duygu giderek büyüyordu. Doğup büyüdüğüm Nişantaşı sokakları gözüme bir tuhaf gözükmeye başlamıştı. Kalbim hızlı hızlı atarken, ellerim de terlemişti. Çok korkuyor ve bana ne olduğunu bilmiyordum.

Evet, panik atak geçiren okuyucularım neden bahsettiğimi hemen anlamışlardır. O gün başıma gelen bir panik atak nöbetiydi.

Halk arasında panik atak olarak bilinen panik bozukluk, (yazımızda da panik atak olarak geçiyor) sebepsiz ve birden ortaya çıkan şiddetli iç sıkıntısı ile buna eşlik eden fiziksel ve bilişsel belirtilerden oluşan, panik ataklarla kendini gösteren bir anksiyete bozukluğudur. Bozukluk genellikle ergenlik ile 30 yaş arasında başlamaktadır. Ortalama başlangıç yaşı 25’tir ve tedavi için başvuranların çoğu 25-45 yaşlarındadır. Yaşlandıkça panik bozukluğu sıklığı azalmakta ve 65 yaş üzerinde ise nadiren görülmektedir. Başlangıç yaşının, özellikle kadınlarda, erken başlangıçlı (15-34 yaş) ve geç başlangıçlı (45-54 yaş) olarak bimodal yaş dağılımı gösterdiği saptanmıştır (Tükel 2000).

Panik bozukluğu geliştiren kişilerde stres veren yaşam olaylarının daha sık olduğu gözlenmiştir. Ayrıca, semptom şiddeti; interpersonel çatışmalar, sağlıkla ilişkili problemler ya da işyerinde sorunlar gibi negatif yaşam olayları ile koreledir. (Ergil, G. 2006) Kronik stresörlerin varlığı da panik bozukluğu kötüleştirir, yakın zamanda gerçekleşen bir kayıp ya da ayrılık da panik bozuklukta depresyon komorbiditesi oluşması riskini artırır (Simon ve Fischmann 2005).

DSM-IV panik atağı için tanı ölçütleri

Aşağıdaki semptomlardan dördünün ya da daha fazlasının birden başladığı ve 10 dakika içinde en yüksek düzeyine ulaştığı, ayrı bir yoğun korku ya da rahatsızlık duyma döneminin olması:

  • Çarpıntı kalp atımlarını duyumsama ya da kalp hızında artma olması
  • Terleme
  • Titreme ya da sarsılma
  • Nefes darlığı ya da boğuluyor gibi olma duyumları
  • Soluğun kesilmesi
  • Göğüs ağrısı ya da göğüste sıkıntı hissi
  • Bulantı ya da karın ağrısı
  • Baş dönmesi, sersemlik hissi, düşecekmiş ya da bayılacakmış gibi olma
  • Derealizasyon (gerçekdışılık duyguları) ya da depersonalizasyon( benliğinden ayrılmış olma )
  • Kontrolünü kaybedeceği ya da çıldıracağı korkusu
  • Ölüm korkusu
  • Paresteziler ( uyuşma ya da karıncalanma duyumları )
  • Üşüme, ürperme ya da ateş basmaları

Bütün diğer tanı ölçütlerini karşılayan ancak somatik ya da kognitif dört semptomdan daha azı bulunan ataklar semptomları sınırlı olan ataklar olarak adlandırılır (Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı, Dördüncü Baskı).

Peki panik bozuklukla başa çıkmak için neler yapabilirsiniz?

Yardım isteyin: Panik bozukluğu olduğunu düşünen kişinin öncelikle bir doktor tarafından muayene edilerek rahatsızlığının panik bozukluk olup olmadığının belirlenmesi gerekmektedir. Panik bozukluğu, tedavisi mümkün olan bir rahatsızlıktır. Panik bozukluğun tedavisinde etkili bulunan ilaçlar vardır. Bu tedaviler için bir psikiyatristten destek alabilirsiniz. Araştırmalar ilaç tedavisi dışında en etkili yöntemin kognitif-davranışçı terapi olduğuna dikkat çekiyor. Bu terapide, panik atak belirtilerine ilişkin yanlış inançların düzeltilmesi ön planda. Kognitif terapide, panik bozukluğun tedavisi için çok etkili yöntemler kullanılır, fakat unutmamak gerekir ki burada önemli olan kognitif terapi yöntemlerini bilen bir terapiste gitmektir. Terapistinizle birlikte panik atak nöbetleriniz ardında yatan gerçek nedenleri bulabilirsiniz. 

Kendinizi etiketlemeyin: Kendinizi fotoğraflarda etiketlemenizden bahsetmiyorum tabii ki. Kendinizi etiketlediğiniz, sevmediğiniz bir huyunuzu sahiplendiğiniz zaman o huyunuzun daha da belirginleştiğini fark ettiniz mi? Örneğin kendinizden söz ederken “ben sinirli biriyim” dediğinizde kendinizi sinirli biri olma rolüne hapsediyorsunuz demektir. Ya da “benim panik atağım” var deyip panik atağı sahiplendiğinizde, beyninizi bu atağa şartlandırıyorsunuz demektir. Evet zaman zaman sinirlenebilirsiniz ya da panik atak geçirebilirsiniz ama siz bunlardan daha fazlasısınız. İçinizde her duygunun karşıtı mevcut. Sinirliyseniz aynı zamanda sakinsiniz,  öfkeliyseniz aynı zamanda dinginsiniz.  Neden kendinizi belli kalıpların içine hapsedesiniz ki? Eğer bu durumdan herhangi bir çıkarınız yoksa kendiniz hakkında “bende panik atak var, ben panik atak hastasıyım” şeklinde cümleler kurmaktan vazgeçin. Panik hissine değil sakinliğe odaklanın.

Stresi iyi yönetin: Panik bozukluk araştırmaların da bize gösterdiği gibi aşırı derecede yüksek seviyelere ulaşan stres, ve kaygı nedeniyle meydana geliyor. O halde kaygı ve stres seviyenizin yükselmemesi için kendinize iyi bakmanız gerekiyor. Kendinize gün içinde nefes alma alanları yaratın. Benim kendime ayıracak on dakikam yok demeyin. Sosyal medyaya ayıracak zamanınız varsa, kendinize ayıracak zamanınız da vardır. Her gün disiplinli bir şekilde en az on dakikanızı sizi sakinleştirecek aktivitelere ayırın. YouTube’da kendi başınıza yapabileceğiniz meditasyon ve yoga videoları bulabilirsiniz. O videolar eşliğinde meditasyon ya da evde yapılacak kolaylıkta yoga hareketleri yapabilirsiniz. Stresi iyi yönetmekle ilgili yazdığım iki yazıyı da okuyabilirsiniz.

Yaşam tarzınızı gözden geçirin: Size stres verecek aktivitelerden uzak durun. Örneğin durmadan şiddet içerikli filmler, diziler seyrederek stres seviyenizi yok yere yukarı çıkarmayın. Elbette ki burada kendinizi cam bir fanusun içine almanızdan bahsetmiyorum ama panik bozukluk sürecinden geçerken kendinize iyi bakmaya gayret edin. Çok sevdiğim doktorlardan Dr. Andrew Weil’in önerisine kulak verip zaman zaman haber detoksu yapın ve haberleri izlemeyin. Bu arada eğer çok çay ve kahve tüketen bir insansanız bu alışkanlığınızı da gözden geçirmenizde fayda var. Yapılan araştırmalar aşırı kafein tüketiminin panik atağı tetikleyebileceğini gösteriyor. En iyisi kahve, çay ve kola tüketiminizi azaltmak. Ya da yapabiliyorsanız hiç içmemek.

Beyninizi sakinliğe alıştırın: Bilişsel kurama göre panik bozukluğu fiziksel ya da mental kökenli içsel duyumların yanlış olarak, katastrofik biçimde yorumlanmasına bağlıdır. Katastrofik yanlış yorumlama, bedensel duyumların gerçekte olduğundan daha tehlikeli olarak algılanması şeklinde ifade edilmektedir (Ergil, G. 2006).

Bir panik atağı yaşayan kişi atak sırasında oluşan belirtileri bedensel ya da ruhsal açıdan tehlikeli, zararlı ve hatta ölümcül olabileceği inancına kapılır. Hastalar anksiyete belirtilerinden korkmaya başlarlar. Bir anlamda panik hastaları “korkudan korkmakta” ve dikkatlerini bu belirtilere yoğunlaştırmaktadır. Sürekli olarak bedenlerinde olası bir panik atağını düşündürecek belirtiler ararlar. Bu katastrofik inançlar yeniden anksiyeteye ve dolayısıyla daha fazla bedensel belirti ve duyuma neden olurlar. Bu durum bir kısır döngüye dönüşür. Sonuçta, koşullanmış uyaranlara (örn. palpitasyon), koşullanmış yanıtlar (panik atağı) ortaya çıkar (Tükel 2000).

Panik nöbetleri genellikle on-on beş dakika içinde yatışmakla birlikte, birkaç saate kadar da uzayabilmektedir. Panik nöbetinin yatışmasının ardından, sıklıkla yeni bir nöbet geçirme korkusu (beklenti anksiyetesi) gelişmektedir (Tükel 1997). Yani panik bozukluk geçiren kişi korkunun kendisinden korkmaya başlar. İçinde hep “ya yine panik nöbeti geçirirsem” endişesi taşır. Eskiden panik atak geçirmiş bir psikolog olarak size rahatlıkla şunu söyleyebilirim, panik atak sırasında yapabileceğiniz en iyi şey sakinleşmeye çalışmanızdır. Biliyorum bunu yapmak size çok zor geliyor ama yapabilirsiniz. Bir kere panik atak nöbetinin size bir zarar veremeyeceğine iyice bir inanın. Ve bir daha panik atak geçirirseniz sakinleşmeye çalışıp, düşünebileceğiniz en mutluluk verici şeyi düşünün. Bu bir deniz kenarı olabilir, bir arkadaşınız olabilir. Korkmayın, siz ne ölüyorsunuz, ne de aklınızı yitiriyorsunuz. Bu sadece çok yoğun kaygı yaşadığınız için ortaya çıkan bir olay. Size hiçbir şey yapamaz. Daha önce panik atak geçirdiniz. Başınıza korktuğunuz şeyler geldi mi? Gelmedi. Unutmayın aynı anda hem sakin hem de panik içinde olamazsınız. Beyninize gün içinde yapacağınız meditasyon, yoga gibi aktivitelerle sakinliği öğretin ve bu sakinlik halini hayatınızın her alanına yaymaya çalışın.

Aslında panik atak ruhunuzun ve bedeninizin size “bizi çok zorluyorsun” demesidir. Panik bozukluk kendinize iyi baktığınız, ruhunuzu ve bedeninizi zorlamadığınız ve gereken psikolojik yardımları aldığınız takdirde tedavisi olan bir rahatsızlık. Bana ne olduğunu soracak olursanız yazının başında bahsettiğim gün ve psikoloji eğitimime başladığım gün arasında geçen on senelik zaman diliminde iki, üç kere daha panik atak geçirdim. Psikoloji eğitimime başlayıp, stres yönetimi konusunda uzmanlaştıktan sonra da hiç geçirmedim. Size de stresi iyi yönetmeyi öğrenip, paniği değil sakinliği besleyeceğiniz günler diliyorum.

Sorularınız için bana rsolaker@gmail.com adresinden ulaşabilirsiniz. Stres yönetimiyle ilgili psikoloji egzersizlerini ise Instagram hesabımdan paylaşıyorum. 

Bu yazının tüm hakları Rana Kutvan’a ve Uplifers’a aittir. İzinsiz ve uygun şekilde referans verilmeksizin kopyalanması, çoğaltılması ve başka mecralarda paylaşılması kesinlikle yasaktır.

İlginizi çekebilir: Panik atak geçiren birine nasıl yardım edilir?

Kaynaklar:

  • Ergil, G. (2006) Panik Bozukluğu Hastaları ve Birinci Derecede Akrabalarında Afektif Mizacın Araştırılması. Uzmanlık Tezi.
  • Simon N.M, Fischmann D (2005). The Implications of Medical and Psychiatric Comorbidity with Panic Disorder, J Clin Psychiatry; 66 (Suppl 4)
  • Tükel R (1997). Panik Bozukluğu ; Psikiyatri Dünyası ; 1: 12-17
  • Tükel R (2000). Anksiyete Bozuklukları, Çizgi Tıp Yayınevi, Ankara
Psikolog Rana Kutvan: İstanbul doğumlu olan Rana Kutvan lise öğrenimini Nişantaşı Kız Lisesi’nde tamamladı. Önce LCC’de bir sene akabinde de İstasyon Sanat Merkezi’nde iki sene süren bir moda eğitimi aldıktan sonra çeşitli firmalarda stilist olarak görev aldı. 1997-2008 tarihleri arasında New York’ta ikamet etti. Türkiye’de almış olduğu moda eğitimini Parsons School of Design’dan almış olduğu derslerle pekiştirdi. Kutvan moda eğitiminin yanı sıra City University of New York’a bağlı Hunter College’da Psikoloji ve Sanat Tarihi üzerine çift anadal lisans eğitimi görerek cum laude (yüksek onur) derecesiyle mezun oldu. Hunter College’a devam ettiği süre zarfında dünyanın önde gelen psikologlarından Albert Ellis’in Enstitüsünde staj yaptı. Bu staj süresince Ellis’in bulmuş ve de geliştirmiş olduğu Rational Emotive Behavior Therapy (REBT)’i yakından inceleme fırsatı buldu. Kutvan, Albert Ellis Enstitüsündeki stajının yanı sıra New York’un önemli psikoloji enstitülerinin düzenlediği workshoplara katıldı. Kutvan 2008 Mayıs ayında Türkiye’nin ilk Kişisel Gelişim ve Stil Danışmanlığı merkezi Karakter A’yı kurdu. Kurumsal ve bireysel hizmetler veren Rana Kutvan’ın referansları arasında Braun, CNN TÜRK, Aras Kargo, TURKCELL, Kuveyt Türk, Doğan Holding gibi şirketler vardır. Kutvan bireylere ve kurumlara Stres Yönetimi, Kadın Liderliği, İş Özel Yaşam Dengesi, Zaman Yönetimi, Kadın Ruhu isimli workshop çalışmaları düzenlemektedir. Kutvan Karakter A’nın yanı sıra 2008-2012 tarihleri arasında Profesör Dr. Kerem Doksat’dan süpervizyon aldı. Kutvan psikoloji ve kişisel gelişim çalışmalarında holistik bir yaklaşım uygulamaktadır. Rana Kutvan anadili olan Türkçe’nin yanı sıra anadili düzeyinde İngilizce, iyi derecede Fransızca, İtalyanca konuşmaktadır.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale