Bebeğimizin haberini almamız ile pandeminin başlaması arasında sadece 1,5 aylık bir süre vardı. Mart ortasına kadar her şeyden habersiz sevdiklerimizle görüşmeye devam ettik, doğum günü gibi özel zamanlarda bir aradaydık. Yeni yılı birlikte kutladık ve özgürce bir aradayken bugünün dünyasında “Ne de ulaşılması güç olacakmış” diye şaşırdığım şeyler diledik. 2020 acısıyla tatlısıyla geldi geçti, 2021’in ilk çeyreğini de tamamladık. Bu dönemi anne adayı ve bebeğine kavuşmuş bir anne olarak nasıl geçirdiğimi düşündüğümde bir kez daha insanın nasıl her şeye adapte olabileceğini hissettim.
Öncelikle hamilelik dönemini uzaktan çalışma ile geçirmenin fiziksel olarak faydaları oldu; fakat sosyalleşme ve yüz yüze iletişim olmadan geçirilen böyle bir dönemin bıraktığı duygusal yaralar da olmadı değil. Üstelik öyle bir belirsizlik dönemiydi ki kontrol için hastaneye gitmek her seferinde ayrı bir tedirginlik, dışarı çıkamamak ve sevdiklerini görememek ayrı bir kaygı ve sonunu bilemediğin bir dönemin içinde olmak ayrı bir korkuyu beraberinde getirdi.
Pek çok anne adayı özellikle bu dönemde bebeğinin karnındaki büyüme sürecini farklı insanlarla paylaşmak, onların tavsiyelerini ve güzel dileklerini almaktan büyük bir mutluluk duyuyordur. Bu duyguları yüz yüze yaşayamamak da insanın belki de hayatta bir kez başına gelen böyle bir dönemi biraz eksik kıldı. Tam da bu duyguları düşünürken Victor E. Frankl’ın “İnsanın Anlam Arayışı” kitabındaki bir bölüm aklıma geliyor. İnsanın, umudunu ve cesaretini kaybettiği zaman nasıl dibe çekilebileceğini anlatan bu bölüm aslında zor zamanlarla nasıl baş edebileceğimize dair de umudumuzu tekrar yeşertiyor. Adaptasyon gücü ve mevcut anın tadını çıkarmaya kendini zorlayan bakış açısı, zorlukları kolaylaştıran en önemli unsurlar belki de.
Her şeyden önce bebeğimize kavuştuğumuz an, yeni umutları beraberinde getirdi, her şeye katlanma cesaretini ve minnet duygusunu belki de hiç yaşamadığım kadar yaşattı bana. İnsanın sağlığından daha önemlisinin bebeğinin sağlığı ve mutluluğu olduğu duygusunu sanıyorum iliklerime kadar hissettim. Bir ömür bir başka canın sorumluluğuyla yaşama duygusu beraberinde her şeyi daha fazla olumlama ve pek çok şeye katlanma fikrini getirmekle kalmadı, bundan sonrası için atacağım her adımı daha cesaretle atacağıma beni fazlasıyla inandırdı.
Bu duygularla geçen 7. ayda bu yazıyı yazarken çok isteyen fakat çocuk sahibi olamayan, çocuğunu kaybetmiş anne-babaların ne kadar duygu yükü taşıdıklarını da en derinden hissettiğimi belirtmem gerek. Elimde bir değnek olsa sanıyorum isteyen herkesin böyle bir güzelliği tatması için değneğimi kullanırdım. Hepsine yürekten minnet duymak ve niyetlerinin gerçekleşmesini dilemek dışında bir faydam olabilse keşke. Bu anneler günü hem bir sevinç hem bir hüzün barındırıyor. Aynı zamanda bu zor dönemde karşımda keşfetmekle meşgul bir miniğin parlayan gözlerine bakarken “Her şey geçecek” ve “Hayatta her şey mümkün” sözleri de geçiyor zihnimden. Annelerin, anne adaylarının, kalbinde herhangi bir çocuğa karşı şefkat duygusu taşıyan her kadının günü bu gün. Şimdiden kutlu olsun!
İlginizi çekebilir: Pandemi dönemini keyifle atlatmak için birkaç öneri