X

Pakistanlı kadın sanatçı Neha Maqsood ile baskının sanata dönüşmesi üzerine bir röportaj

Geçtiğimiz haftalarda Pakistanlı sanatçı Neha Maqsood, Atelier Muse’un düzenlediği Find Your Calling İstanbul sanatçı rezidans programı kapsamında İstanbul’daydı. Neha, Pakistan’da doğup büyümüş bir genç kadın. Maqsood’un yetiştiği ortamın sınırlandırılmış özgürlük baskısı, çocukluk ve ergenlik dönemlerinde onu epey zorlasa da, ilerleyen dönemlerde o, bu baskıyı sanatsal bir araca dönüştürerek yaşadığı topluma ses veren insanlardan birine dönüşmeyi başarmış. Henüz genç bir sanatçı olan Neha’nın azmi, kalıpları kırma çabası ve cesaretiyle yakın gelecekte önemli başarılara imza atacağına inanıyorum.

Neha, Pakistan’da doğup büyümüş genç bir sanatçı.

Neha, dijital sanatlar üzerine eğitim almış ancak kendi alanı dışında resim çalışmalarına da yönelmiş. Bugün, deneysel resim çalışmalarını onları yapış sürecini içeren videolar ile sunarak klasik resim sergisine farklı bir bakış açısı kazandırıyor. Sonuçtan öte sürece odaklanarak buradaki keşif alanlarını izleyiciyle buluşturuyor. Bunun yanı sıra, “The Series 99” adını verdiği bir projesi ve koleksiyonu da var. Bu seride 99 tane benzer fotoğraf karesini üst üste koyarak tek, tanımsız ancak derin kareler yaratıyor. 

Ben tekniğini, eserlerini ve yaşama karşı duruşunu çok sevdim ve onunla sanat yolculuğu ile yaratım süreci üzerine bir söyleşi yaptım. İstanbul’a özel yaptığı çalışmalar ve söyleşiden önemli birkaç kesiti sizinle de paylaşmak istiyorum. Keyifli okumalar…

Dijital sanatlar üzerine eğitim aldığınızı okudum. Alanınız dışında kalan resim sanatıyla tanışmanız nasıl oldu?

Okuldayken bir gün çocukluk dönemlerimde yazdığım günlüğümü buldum, oldukça üzücü anılar ve hayal kırıklıklarıyla doluydu. Ben duygularımı göstermek konusunda hep çekingen biri olmuşumdur ama o an içimde bir kırılma oldu ve benim için çok özel olan bu anıları dışa vurmak istedim.

Neha, dijital sanatlar üzerine eğitim almış ancak kendi alanı dışında resim çalışmalarına da yönelmiş.

Bir tuval aldım ve üzerine günlüğümden satırlar yazmaya başladım. Ancak, bu yazıları herkesin açıkça okumasından rahatsız olacağım için üzerlerini kapamak istedim. İşte resim yapmaya böyle başladım. Tuvallere günlüğümden yazılar yazıyor ve hemen ardından boya ile üstlerini kapıyordum. Kapıyordum çünkü bunlar herkesin okumasını istemediğim çok özel paylaşımlardı. Sadece ve sadece resmime çok yakından bakan ve benimle ve resmimle bağ kurmak isteyen insanların okuyabileceği kadar boya ile kapadım onları.

Sonra boyaları, renkleri ve farklı ortamları denemekten çok büyük keyif aldığımı keşfettim ve resim çalışmalarımı deneysel olarak sürdürmeye devam ettim. Kısa süre içinde bu benim için bir tutkuya dönüştü. 

Okulum dijital sanatlar üzerine eğitim verdiği için çalışmalarımı yapabileceğim bir ortam bulmakta çok zorlandım. Eğitmenlerim resim yapmamı hiç desteklemiyor ve bunun bambaşka bir uzmanlık olduğunu söyleyerek bununla vakit harcamamam yönünde bana baskı yapıyordu. Resim yapabilmek için her defasında tuvallerimi okulun bahçesine taşıyor ve orada çalışıyordum. Yağmurlu günler ve kötü hava şartlarında epey zorlandım, bu yüzden tuvallerimin kenarları hep aşınmış haldedir.

Resim yapmak konusunda ısrarcı olduğum için bugün çok mutluyum. Geriye dönüp baktığımda farklı mecralar ve araçların beni ne kadar geliştirip özgürleştirdiğini açıkça görebiliyorum.

Serginizde resimlerinizi onların yapılış süreçlerini içeren videolarla sunuyorsunuz. Bu fikir nasıl doğdu?

Ben bir artist olarak eserlerimi izleyen kişilerle bağ kurmayı çok önemsiyorum. Bitmiş bir resmime baktığımda ben orada sadece bir resim değil bütün bir süreci görüyorum. O resimler, acılarımı, anılarımı, o dönem yaşadığım her şeyi en canlı haliyle taşıyorlar. Ancak, onları bir sergide görmeye gelenlere tüm bu yaşadıklarımı tek bir karede anlatabilmem neredeyse imkansız ve izleyicilerin eserin yaratım sürecine tanık olmadan da tam olarak eserle bağ kuramayacaklarına inanıyorum. Ben bir sanatçı olarak bunu dert ediyorum. Bu nedenle resmin sadece bir resim olarak duvara asılı olması beni rahatsız ediyor. Benim işim süreçlerle. Bu yüzden ben bir ressam değil bir süreç sanatçısı olarak tanımlıyorum kendimi ve eserlerimde bu nedenle video ve resmi buluşturuyorum. Bu sayede yaratım sürecimin önemli bir kısmını izleyiciye aktarabildiğime inanıyorum ve bu beni mutlu ediyor.

Bir tuval aldım ve üzerine günlüğümden satırlar yazmaya başladım. Ancak, bu yazıları herkesin açıkça okumasından rahatsız olacağım için üzerlerini kapamak istedim.
99 serisi nedir, nasıl doğdu ve bu teknik sizin keşfiniz mi?

Allah’ın 99 tane ismi vardır ve o yine de tanımlanamaz. Bu nedenle 99 sayısı tanımsız olmayı ifade eder. Bu bilgiden ilham alarak eserlerimde belirlediğim bir temada 99 tane fotoğrafı üst üste koyarak tek bir kare oluşturuyorum. Ortaya çıkan kare binlerce anı ve onlarca fotoğraf barındırmasına rağmen tanımsız bir imaj olarak var oluyor ve tıpkı yaşam gibi ona yeni kareler eklendikçe sürekli yeni bir şeye değişip dönüşebilme potansiyeli taşıyor.

Resme yönelişim gibi bu da tamamen rastlantısal doğdu aslında. Bir gün çektiğim fotoğrafları düzenlerken birden fazla fotoğrafı üst üste koymayı denedim ve ortaya çıkan sonuç hoşuma gidince araştırmaya devam ettim. Sonuçta bu benim tekniğim oldu.

Daha sonraları çalışmalarımı gören biri bana Londra’da yaşayan Idris Khan isimli bir sanatçıdan bahsetti. Araştırdığımda gördüklerime inanamadım, daha önce adını hiç duymadığım hiç tanımadığım ve benden kilometrelerce uzakta yaşayan başka biri benimle aynı şeyi keşfetmiş ve kendini bununla ifade etme yolunu seçmişti. Hem şaşırdım hem de büyülendim. Bir gün onunla tanışmayı çok istiyorum.

İstanbul’a özel bir 99 Serisi hazırladığınızı gördüm. Gerçekten etkileyici olmuş. Bunlar nasıl oluştu ve temaları nasıl seçtiniz?

İlk çalışmada Türk insanını konu aldım. Ancak, sokaktan 99 farklı kişi bulup onları fotoğraflarını çekmeye ikna etmek çok zor oldu. Bu nedenle Pakistan ve Türk insanlardan karma bir eser oluşturdum. Biz birbirimize fiziksel olarak epey benziyoruz. Muhtemelen 99 Türk insanının fotoğrafını çekebilseydim benzer bir kare elde ederdik.

İkinci çalışmada Balat’taki binalardan bir seri oluşturdum. Balat çok enteresan bir bölge. Tarihi evleri ve enerjisiyle beni çok etkiledi.

Diğer üç çalışmamda ise İstanbul’daki farklı semtlerden kafelerin, duvardaki grafitilerin ve denizde uçan kuşların fotoğraflarını çekip bu fotoğraflardan birer seri oluşturdum. Bu benim için İstanbul’daki kültürün bir yansıması oldu.

İstanbul ziyaretinizde en çok neyi ilginç buldunuz?

Vapurun günlük ulaşım için kullanılıyor olması çok ilginç. Bundan çok etkilendim. Bu harika deneyimi her gün yaşayabildiğiniz için çok şanlısınız. Ancak, vapurda insanların bu muhteşem manzara ve deneyimi yaşamak yerine telefonlarına odaklanmış olduklarını görmeyi de aklım almadı açıkçası.

Tekrar gelmeyi düşünüyor musunuz?

Kesinlikle evet. İstanbul’u her şeyiyle çok sevdiğimi söyleyebilirim. Pakistan’daki arkadaşlarım sık sık burayı ziyarete geldiğinde onlara şaşırırdım. Neden farklı yerlere gitmek yerine sıklıkla İstanbul’a gittiklerini anlamadığımı söylerdim ama buraya gelince anladım. Burası gerçekten tümüyle büyülü bir şehir…

 

İlginizi çekebilir: Karmakarışık görünse bile her şeyin birbirine bağlandığı yaşamın çizgileri

Diğdem Girici: İnanıyorum ki doğru bilgiye ulaşabilen ve bu bilgiyi hayatında doğru şekilde kullanmayı öğrenen her insan hayal ettiği yaşamı yaratabilir. İşte bu yüzden yazıyorum, yaşamımı hafifleten bu muhteşem bilgiler daha çok insana ulaşabilsin ve daha çok insan yaşamdan keyif alabilsin diye. Sorularınız veya paylaşımlarınız için bana giricidigdem@gmail.com adresimden veya @digdemgiriciyoga Instagram hesabımdan ulaşabilirsiniz. Sevgiler.

Geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenmek isteyenlere: Fine Life Fermente Kajulu İçecek

Son yıllarda sağlıklı beslenme ve bilinçli tüketim alışkanlıklarının, daha önce hiç olmadığı kadar ilgi gördüğü kesin. Veganlık, vejetaryenlik, fleksitaryen gibi bitki bazlı beslenme türleri, sadece etik ve çevresel nedenlerle değil, aynı zamanda bütüncül sağlık açısından sunduğu çeşitli faydalar nedeniyle de dünya genelinde hızla yayılmaya devam ediyor. Bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına yönelik talepler hızla artarken çok sayıda bitki bazlı ürün de raflardaki yerini alıyor. Özellikle süt ürünlerine alternatif arayanlar için çok sayıda ürün piyasaya sürülüyor. Bu konuda öncü isimlerden biri olan Metro Türkiye de “Sofrada herkese yer var!” mottosuyla tüketicilerin ihtiyaçlarına, yenilikçi ürünlerle cevap veriyor.



Raflarında 400’den fazla bitki bazlı ürün sunan Metro Türkiye, geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına sahip olmanın en leziz yollarını sunuyor. Ve güzel haber; Türk mutfağının favori içeceklerinden ayrana bitki bazlı alternatif sağlıyor: Fine Life Fermente Kajulu İçecek.

Lezzetli, vegan, fermente: Ayrana bitki bazlı alternatif

Herkes için sağlıklı beslenme ve sürdürülebilirlik anlayışıyla hareket eden Metro Türkiye, beslenme trendlerine ve değişen tüketici taleplerine verdiği önemle Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i raflara getiriyor. Geleneksel lezzetimiz ayrana bitki bazlı bir alternatif olarak öne çıkan Fine Life Fermente Kajulu İçecek, bitki bazlı beslenme alışkanlıklarını benimseyen ya da benimsemek isteyen herkesin beğenisine sunuluyor.

Metro Türkiye raflarında yerini almaya başlayan bu yenilikçi ürün, %27 oranında kaju fıstığı, tuz ve çeşitli probiyotikler içeriyor. Bunun yanı sıra katkı maddesi, koruyucu ve gluten içermemesiyle de dikkat çeken Fine Life Fermente Kajulu İçecek, hem bitki bazlı ürünleri tercih edenlerin hem de laktoz tüketmemeye önem verenlerin favorisi olmaya aday. Ayran alternatifi olarak soğuk tüketilebilen bu ürün, 250 ml’lik cam ambalajlarda satışa sunuluyor. Vlabel etiketiyle otel ve restoran gibi yeme içme işletmelerinde rahatça kullanılabilecek Fine Life Fermente Kajulu İçecek, menülere yeni vegan bir alternatif getirirken, müşteri memnuniyetini de artırma potansiyeli taşıyor.

Geçtiğimiz yıllarda süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler sunmuş olan Metro Türkiye, Metro Chef Veggie Bademli ve Fındıklı içecekler ile yoğurda alternatif Metro Chef Veggie Fermente Süzme Kaju’yu ve Metro Chef Veggie Meze Serisi’ni tüketicilerle buluşturmuştu. Bu yıl ise Türk mutfağının vazgeçilmezlerinden ayrana bitki bazlı bir alternatif getirerek hem sağlıklı hem de yenilikçi bir seçeneği yani Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i tüketicilerle buluşturuyor.

Elbette Metro Türkiye’nin raflara taşıdığı yenilikçi ürünler sadece süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler ile sınırlı değil. Çok daha fazlası, raflarda çoktan yerini aldı.

Bitki bazlı geniş ürün yelpazesi: 400’den fazla çeşit



Metro Türkiye’nin raflarındaki vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; falafel çeşitlerinden pizzaya, ranch sostan çamaşır yumuşatıcısına kadar 50’ye yakın çeşitte gıda ve gıda dışı bitki bazlı ürün sunuyor. Eğer tüm bu ürünleri ve çok daha fazlasını incelemek isterseniz hemen tıklayıpvegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine;vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; Metro Türkiye’nin Bitki Bazlı & Vegan Katalogu’nu keşfedebilirsiniz.

Temel gıdadan temizlik ürünlerine, kişisel bakımdan atıştırmalıklara aradığınız her şeyi bulabileceğiniz Metro Türkiye ile sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam tarzına ulaşmak artık çok daha kolay.

*Bu yazı Metro Türkiye katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlginizi çekebilir: Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’nin zengin vegan ürün yelpazesini keşfedinVegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’

 

İlgili Makale