X

Özünüzdeki potansiyelin farkında mısınız: İdeal benlik, gerçek benlik ve kendini gerçekleştirme

Hiç tanımadığınız bir insana karşı ne hissedebilirsiniz? Sevgi, saygı, hoşgörü yada şefkat… Tüm bu duyguları birini tanımadan ya da o kişi hakkında fikir sahibi olmadan oluşturabilmek oldukça zor. Tıpkı başkalarına karşı tanımadan bir tutum geliştiremeyeceğimiz gibi, kendimizi ve benliğimizi tanımdan da kendimizi sevebilmemiz, değer verebilmemiz, güvenebilmemiz ve saygı duyabilmemiz pek mümkün değil. Bu nedenle özgüven, öz şefkat, öz saygı, öz değer gibi kişilik gelişimimiz için son derece önemli olan ve potansiyelimizi gerçekleştirmek için gerekli olan becerileri geliştirebilmek, ancak kendimizi, benliğimizi ve özümüzü çok iyi tanımamızla mümkün. Başkalarıyla olan ilişkimiz kadar kendimizle olan ilişkimiz ve kendimize olan yaklaşımımız benlik gelişimimizin en önemli belirleyicilerinden.

Hümanistik psikolojinin kurucusu Carl Rogers, kendini tanımanın ve benliğinin farkında olmanın bireylerin hedeflerine, isteklerine, amaçlarına ve tutkularına ulaşmasının, yani kendisini gerçekleştirmesinin anahtarı olduğunu söylüyor.

İnsanın kendini gerçekleştirmesi ne demek?

İnsan, doğası gereği kendini gerçekleştirme, yani potansiyelini kullanabildiği maksimum düzeyde kullanabilme ve insan olmanın en üst seviyesine erişebilme motivasyonuyla yaşamda ilerleyen bir canlı. Tıpkı uygun koşullar sağlandığında potansiyel olarak ne kadar güzel olabilirse o kadar güzel açabilen bir çiçek gibi, insan da özünde, çevresel koşullar yeterince uygun olduğunda olabileceğinin en iyisi olma potansiyeline sahip.

Ancak insanı çiçeklerden ya da bitkilerden ayıran yegane özelliği, her bir bireyin ayrı ayrı potansiyelinin kendine özgü ve biricik olması. Bu nedenle de herkesin potansiyeli ve gerçekleştirebilecekleri, yani özü birbirinden oldukça farklı. Bazı bilim insanları tarafından kişilik, benlik ya da öz olarak tanımlanan bu eşsiz potansiyel, insanın yine özünde barındırdığı yaratıcılığın ve özgür iradenin bir sonucu.

İnsanı iyi ya da kötü yapan şey, benliğinin farkında olmaması, kendini yeterince iyi tanımaması ya da çevresel koşulların potansiyelini gerçekleştirmesi için uygun olamamasından kaynaklanıyor. Bu nedenle de kişinin kendini gerçekleştirebilmesi ancak özünün farkında olması ve benliğini çevresel koşullara uyumlu olacak şekilde düzenleyebilmesiyle mümkün. Bu da ideal benliğin (olmak istediğimiz) gerçek benlikle (şu an olduğumuz) tutarlı olması anlamına geliyor.

Carl Rogers şimdiki anda olabilen, öznel deneyimlerinin, duygularının ve davranışlarının farkında olabilen, sürekli olarak değişim ve dönüşüm içinde olan bireylerin kendilerini gerçekleştirme potansiyellerini en iyi kullanabilen kişiler olduğunu söylüyor.

Kendini gerçekleştirmiş insanın 5 özelliği

1. Duygusal deneyimlere açıktır: Hem olumlu hem de olumsuz duyguları kabul eder ve kucaklar. Olumsuz duygularından kaçmak ya da savunma mekanizmalarını çalıştırmak yerine bu duygular üstünde çalışmaya gayret eder.

2. Özünün farkındadır: Hayatta yaşayabileceği her şeyin, tüm durumların olası olduğunu, var olmanın gerekliliği olduğunu düşünür. Bu nedenle insanlara, olaylara ya da durumlara yaklaşımı önyargıdan uzaktır. Şimdiki ana kolaylıkla odaklanabildiği için zihni geçmişe ya da geleceğe takılı kalmaz.

3. Hislerine güvenir: İçgüdülerine ve hislerine odaklanır ve güvenir. Kendi verdiği kararların doğru olduğuna, çevredeki hiç kimsenin kendi hayatıyla ilgili karar verme konusunda kendisi kadar başarılı olmayacağına inanır.

4. Yaratıcıdır: Yaratıcı düşünebilir, yeni fikirler ve çözümler üretebilir ve bu nedenle de risk almaya açıktır. Garantici değildir ve kendini güvence altına alma davranışları sergilemez. Bu nedenle yeni deneyimleri, değişimi ve dönüşümü büyük bir merak ve istekle kucaklar.

5. Tatminkardır: Yaşamın ona sunduğu güzellikleri görme ve sahip oldukları için şükretme eğilimindedir. Yaşamında çözmesi gereken bir problem olduğunu düşünmediği için yeni engellere ve deneyimlere son derece açıktır.

Benlik nasıl oluşur?

Kısaca tanımlamak gerekirse benlik, kişinin kendisiyle ilgili sınırları belli ve tutarlı bir dizi algı ve inancından oluşur. Benlik, kişilik ya da öz olarak değişimli kullanılabilen bu terim, en derinimizi, bizi diğer her şeyden farklı kılan şifremizi, ruhumuzu ya da psikemizi ifade eder. Benlik her ne kadar çevresel koşullardan fazlasıyla etkileniyor olsa da, her bireyin olayları algılama ve yorumlama şekli farklı olduğu için aynı durumun ya da olayın farklı benlikler üzerindeki etkisi birbirinden çok farklı olabilir. Benlik gelişimini etkileyen en önemli iki çevresel faktör çocukluk deneyimlerimiz ve çevremizdekilerin bizimle ilgili değerlendirmeleridir.

İnsan olarak bizler, benlik algımızla ve ideal benliğimizle tutarlı duygular, davranışlar ve deneyimler oluşturmaya çalışıyoruz. Bu nedenle gerçek benliğimiz ve ideal benliğimiz birbirine ne kadar yakınsa, öz değerimiz, öz saygımız, öz sevgimiz ve öz güvenimiz de bir o kadar yüksek oluyor. Bunun aksine, deneyimlerimizin bir kısmı bizim için kabul edilemezse ya da gerçek benliğimizi reddediyorsak, ideal benliğimizin ve gerçek benliğimizin tutarsızlığa girmesi kaçınılmazdır.

İnsanın özü, benliği oluşturan üç ana kategori altında incelenebilir:

Öz değer ve özgüven

Öz değer ve özgüven, bireyin kendisi hakkında ne düşündüğünü temsil eder. Özgüvenimiz ve öz değerimiz çok erken yaşlarımızda, ebeveyn figürlerimizle kurduğumuz iletişimle şekillenir ve sonrasında da sosyal ağımıza eklenen diğer insanların hakkımızdaki değerlendirmeleriyle değişmeye ve dönüşmeye devam eder.

Öz imaj

Kendimizi nasıl gördüğümüzü temsil eder. Beden imajımızı da kapsayan bu öz değerlendirme, hem kişiliğimize hem de fiziksel özelliklerimize nasıl bir pencereden baktığımızı belirler. Basitçe, kendimizle ilgili ‘iyi, kötü, güzel, çirkin’ gibi tanımlamalarımız öz imajımızı oluşturur.

İdeal benlik

İdeal benliğimiz, olmak istediğimiz kişidir. Yaşamdaki hedeflerimizi ve tutkularımızı temsil eder. Bu nedenle de dinamik bir yapıdadır ve biz değiştikçe (yani tüm ömrümüz boyunca), ideal benliğimiz de değişir.

Benliğin en temel iki ihtiyacı: Pozitif tutum ve öz değer

Benliğimiz tüm yaşamımız boyunca başkalarının bizimle ilgili olumlu tutumlarına ve kendimize değer vermemize ihtiyaç duyar. Kendimiz hakkında nasıl düşündüğümüz, öz-değerimizle ilgili duygularımız hem psikolojik sağlığımız hem de yaşamdaki hedeflerimize ve tutkularımıza ulaşmamız, dolayısıyla kendimizi gerçekleştirebilmemiz için oldukça önemlidir. Kendimize değer verdiğimizde, yaşamda karşımıza çıkan zorluklara bağlı olmaksızın özgüvenimiz ve kendimizle ilgili olumlu duygularımız her zaman varlığını korur. Zor insanlardan, zor durumlardan, zor duygulardan kaçmadan, cesurca yüzleşebiliriz.

Öz değeri düşük bir insan olduğumuzdaysa aksine sürekli olarak yaşamın zorluklarından kaçma eğilimi gösterir, yaşamda üzgün olabileceğimiz ya da her şeyin yolunda gitmediği zamanlar olabileceği gerçeğini reddeder, diğer insanlara karşı sürekli benliğimizi savunma durumunda oluruz.

Benliğin bir diğer temel ihtiyacı olan pozitif tutum, sosyal ilişkilerimizde başkaları tarafından değer görmeyi, saygı duyulmayı, ilgi ve sevgiyle yaklaşılmayı içerir. Ancak bu pozitif yaklaşımın koşullu ya da koşulsuz olması, benliğin gelişimini farklı etkileyebilir.

Koşulsuz pozitif tutum, ebeveynlerimizin ya da hayatımızda bizim için değerli olan insanların bizi sadece biz olduğumuz için sevmeleri ve kabul etmeleridir. Bizi koşulsuzca seven ve kabul eden insanlar hatalarımıza, eksikliklerimize ya da kusurlarımıza bağlı olmaksızın, yaşamımız boyunca bizi sevmeye devam eder. Bu nedenle böyle insanlarla çevrelendiğimizde hata yapma ve yeni şeyler deneme özgürlüğümüz, kusurlu olma alanımız kendiliğinden yaratılmış olur. Tam tersine, başkalarından gördüğümüz sevgi ya da kabul koşullu olduğundaysa davranışlarımız, duygularımız ya da tutumlarımız başkalarından gördüğümüz sevgiyi ve kabulü belirler. Yetişkinliğinde sürekli olarak çevresindeki insanların onayına ihtiyaç duyan insanlar, çocukluklarında da bazı koşullara bağlı olarak sevilmiş ve kabul görmüş olabilir.

İdeal benliğin ve gerçek benliğin tutarlı olması neden önemli?

Kişinin ideal benliği, yaşamında ve deneyimlerinde gerçekte olanlarla tutarlı olmayabilir. Dolayısıyla, bir kişinin ideal benliği ile gerçek benliği arasındaki fark, kişinin yaşamda ilerleyişinde de tutarsızlık ve uyumsuzluk yaratır. Tüm insanların, ideal benlikleri ve gerçek benlikleri arasında küçük bir fark mutlaka bulunur ancak bu fark büyüdükçe kişinin benlik gelişimiyle ilgili problemler yaşaması olasıdır.

İnsan olarak hepimiz özümüzde kendi imajımızla tutarlı ve nasıl olmak istediğimizi, ideal benliğimizi yansıtan şekillerde hissetmek, deneyimlemek ve davranmak istiyoruz. Öz imajımız ve ideal benliğimiz birbirine ne kadar yakınsa, kendimize verdiğimiz değer ve sevgi de o kadar fazla oluyor. Davranış, duygu ve düşüncelerimizi zihnimizdeki benlik imajıyla tutarlı şekilde görmeyi tercih ettiğimiz için, istenmeyen duygular ve yaşantılar deneyimlediğimizde daha az tehdit altında hissetmek için inkar veya baskı gibi savunma mekanizmaları kullanabiliyoruz. Benlik kavramımız, gerçek duygularımız ve deneyimlerimizle tutarlı olmadığında hayal kırıklığı, öfke, suçluluk gibi duygular deneyimleyebiliyoruz. Bu nedenle öz saygı, öz şefkat, öz değer, özgüven gibi özümüzü oluşturan kavramlar üstüne çalışmadan önce şu an olduğumuz kişiyi ve olmak istediğimiz kişiyi çok iyi tanıyıp anlamamız gerekiyor.

Kendinizi daha iyi tanımak ve anlamak için aşağıdaki yazılarımızdan faydalanabilirsiniz :

Kaynak: Simple Psychology

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale