Özgürlük ve anlamın peşinde: Varoluşçu bilinçle nasıl daha iyi yaşarız?
“Sorumluluk, yaratmak anlamına gelir. Sorumluluğun farkında olmak, kişinin kendi özünü, kaderini, hayat durumunu, duygularını ve hatta acı çekişini yarattığının farkında olmasıdır.” Irvin D. Yalom
Varoluşçu psikoterapinin en önemli temsilcilerinden biri olan Irvin D. Yalom “Varoluşçu Psikoterapi” adlı kitabında, ölüm, özgürlük, yalıtım ve anlam olarak sınıflandırdığı dört temel nihai kaygıyla uğraştığını ifade ediyor ve bu kaygıların benliğimizin temelini oluşturduğunu söylüyor. Aynı kitabında Yalom, ölüm ile yaşamı anlamlandırma kaygılarının ortaya çıkardığı patolojileri, bu patolojilerin dışavurum şekillerini, psikoterapiye yansımalarını sarsıcı bir şekilde ele alıyor. Yalom, ölümün ilk anksiyete kaynağı olduğunu ve bu özelliğiyle ilk psikopatoloji kaynağı olduğunu savunuyor. Kendi ölüm anksiyetesi deneyimini de cesurca okurla paylaşan Yalom, bu deneyimin üstesinden gelmenin ön koşulunun ölümle yüzleşmek olduğunu belirtiyor. Ölümle yüzleşmenin nasıl esaslı bir kişilik değişimini başlattığını şöyle ifade ediyor (Pulat & Sarıkaya, 2019):
“Ölümün kabul edilmesi hayata bir kesinlik hissi vermekte, hayat görüşünde kökten değişiklikler yapmaktadır ve insanı oyalanmalar, sakinleştiriciler ve önemsiz kaygılarla belirlenen bir yaşam tarzından daha otantik bir tarza taşıyabilir.”
Varoluşçu bakış açısına göre insan varlığının temel bir özelliği onun özgür olmasıdır. Özgürlük, gerek eylemlerimiz gerek hatalarımız bakımından kendimizle ilgili sorumluluk almak demek. Yalom bu eksende, bireyin kendi hayatını kurtarma özgürlüğünü ve arzu etme, seçme, hareket etme ve değişme özgürlüğünü inceliyor. Bu bağlamda sorumluluk ve isteme temalarına yer veriyor:
“Sorumluluk, yaratmak anlamına gelir. Sorumluluğun farkında olmak, kişinin kendi özünü, kaderini, hayat durumunu, duygularını ve hatta acı çekişini yarattığının farkında olmasıdır.”
Kitabın üçüncü kısmında yalıtımdan bahseden Yalom yalıtımı, kişilerarası, kişinin kendi içinde ve varoluşsal olmak üzere üçe ayırıyor. Kişilerarası yalıtım genellikle yalnızlık ve kişilerden uzak olma şeklinde deneyimlenirken, insanın bazı parçalarını birbirinden ayırdığı yalıtım ise kişinin kendi içinde yalıtımını ifade ediyor. Varoluşsal yalıtım ise insanın kendisi ve başka biri arasındaki kapatılamayan uçuruma gönderme yapıyor. Varoluşçu yalıtım, kurduğumuz ilişkilerin doyuruculuğu, kalitesi ne kadar iyi olursa olsun, yaşadığımız çevre ne kadar evimizdeymişiz gibi bir his uyandırırsa uyandırsın, en derinde tüm dünya ile aramızda aşılmaz bir mesafe olduğunu bilmemiz şeklinde deneyimleniyor (Pulat & Sarıkaya, 2019).
Yalom, danışanlarına varoluşçu yalıtım hissedilebilmelerini sağlayan “kimlikten sıyrılma testi” isminde bir test uyguluyor. Danışanlarına, üzerinde “Ben kimim?” yazan bir karta cevaplarını yazmalarını ve “kadın, erkek, anne, baba, dişçi, kitapsever, eş, dindar, seküler vb.” cevaplar yazan bir danışanının, bu kimliklerden birer birer sıyrıldığını düşünmesini istiyor. Sonunda danışan bütün kimliklerden sıyırılmasına rağmen hala varolmaya devam ettiğini fark ediyor.
“Hiçbir ilişki yalıtımı yok edemez. Her birimiz varoluşta yalnızız. Fakat yalnızlık o şekilde paylaşılabilir ki, sevgi yalıtım acısını telafi eder.”
Yalom “Varoluşçu Psikoterapi” kitabının son bölümünde, “Hayatın anlamı nedir? Benim hayatımın anlamı nedir? Neden yaşıyoruz? Neden buraya konduk? Ne için yaşıyoruz? Eğer ölmeliysek, eğer hiçbir şey kalıcı değilse o halde her şeyin ne anlamı var?” sorularına cevap arıyor. Yalom’a göre eğer önceden insana verilmiş kozmik bir anlam bulunmuyorsa anlam arayışı arzusu ile doğuştan kodlanmış görünen insan, bu anlamı kendisi yaratma yoluna gidiyor (Pulat & Sarıkaya, 2019).
Anlamlı bir hayat için Yeni Bir Bilinç Atölyesi
Bu gönderiyi Instagram’da gör
Şimdi size güzel bir haberim var. Sürekli anlam üretme uğraşında olan zihninizi yakından tanımanızı ve dolayısıyla daha iyi bir hayat yaşamanızı kolaylaştıracak bir çalışma hazırladım. “Yeni Bir Bilinç Atölyesi” olarak isimlendirdiğim, birebir ve online gerçekleştirilecek bu atölyede şu sorulara yanıt bulacaksınız:
- Hayatın getirdiği kayıplar, hayal kırıklıkları, stres ve krizlerden kaynaklı iniş çıkışlar ile nasıl baş edebilirim?
- Olumsuz duyguların ilişkilerim, iş yaşantım ve iyi oluşum üzerine olan etkilerinden nasıl kurtulabilirim?
- Mevcut bakış açımın işe yaramadığının farkındayım. Yepyeni bir bakış açısı ile hayatta isteklerimi nasıl gerçekleştirebilirim?
Bu çalışmada neler yapacağız?
- Sizi bugüne kadar sınırlandırmış inanışları/kavramsallaştırmaları fark edecek,
- Algı ile olgu arasındaki farkı anlayacak,
- Ego ile Self arasındaki farkı ve “Benlik” konusunu kavrayacak,
- Olaylara ve kendinize “gözlemciden” bakmaya başlayacak,
- Ve yeni bir bilince alan açacaksınız.
- Böylelikle hayatınızda sürdürmek istemediğiniz şeyleri bırakmayı öğrenecek veya olmasını istediğiniz değişime izin vereceksiniz.
Yeni Bir Bilinç Çalışmasının dayandığı bilimsel temeller ve felsefe ise şöyle:
Yeni Bir Bilinç Çalışması hayatınızdaki sorunların kaynağının zihninizdeki bazı kavramsallaştırmalar ve algı biçimi olduğu üzerine temellenmiştir. Bu çalışma bilimdeki yeni paradigmaya uygun şekilde psiko-fizik, bağlantısal bütünsellik, holistik (bütünsel) yaklaşım temelli ve Rasyonel Duygucu Bilişsel Davranışçı Terapi, sinirbilim, Carl Gustav Jung’un Analitik Psikolojisi, Alan (Field) Teorisi ve “Öznelerarasılık” gibi bilimsel yaklaşımlara dayanan bir çalışmadır. Bu çalışma hayatınızı istediğiniz doğrultuda yönlendirmenizi sağlar ve bugüne kadar kendiniz zannettiğiniz kimliğinize gözlemci konumundan bakarak bambaşka düşünmenize yardımcı olur. Bunun kaçınılmaz sonucu olarak hayatınızın değiştiğine şahit olursunuz.
Yeni Bir Bilinç Atölyesi veya online psikolojik danışmanlık hakkında detaylı bilgi almak için bana [email protected] eposta adresi üzerinden ulaşabilirsiniz. Sevgiyle kalın.
Kaynakça:
Pulat, F. & Sarıkaya, M. (2019). İnsanı Anlamanın Tarihi: Klasik Eserlerin İzinde Psikoterapi Pratiği. Kanon Kitap.
Yalom, D. I. (2001). Varoluşçu Psikoterapi. İstanbul: Kabalcı Yayınevi.
İlginizi çekebilir: Gerçek nedir: Zihin, bilinç ve algı ekseninde nasıl daha iyi yaşarız?