Özgürlük burada: Hepinizi delirmeye davet ediyorum
Özgür olası var hepimizin. Bu kadar soyut bir kavramı tanımlamakta zorlansak da; özgürce çalışmak, dilediğimiz gibi yaşamak, özgür bir ilişkide olmak gibi ortak hayalleri paylaşıyoruz. Özgürlüğümüzün başkaları tarafından kısıtlanabileceğine inanıyor, kurban rolüne yatarak çevremizdekileri suçluyoruz. Oysa ki özgürlük, kendini tanımakla geliyor. Kendi sorumluluğunu alan, kendini bilen özgür oluyor.
Modern bir insan olmak ve toplumda kabul görmek için; koltuk altında diploman, cebinde paran olmalı. Güzel olmalı, mutlu görünmelisin. Nasıl davranman, oturman, sevmen, konuşman gerektiği kodlarında mevcut. Bu standartlar içinde olduğun sürece başarılı ve normalsin. Toplum normlarının dışına çıktın mı da “deli”. Üstelik kapitalizm dediğin şey delirmene de, özgünleşmene de kolay kolay izin vermiyor. Delilik Rönesans’tan önce bilgelik sayılırken, modern dönemde hastalık olarak görülüyor. Biz bunları konuşaduralım, “davranış bozuklukları” listesi gittikçe uzuyor. Özgürlük tanımınızı değiştirmeye ve hepinizi delirmeye davet ediyorum!
Bizler, içimizden gelen gerçek isteklerimizi ve arzularımızı terk etmeye zorlanıp, toplumda kabul gören düşünce ve duygulara uygun davranış kalıplarına sokulduk. Aslında özümüzde hepimiz şahsına münhasır varlıklarız. Kendimizi gerçekleştirebilmek için önce; “ayıp olur”, “üzülür”, “komşu ne der?”, “artık çok geç” ve türevleri gibi bahaneler üreten düşünceyi şifalandırmalıyız. Şu an yaşadığın hayattan, daha özünde ve özgür bir hayat yaşamaktan, yalnızca bir adım uzaktasın. Tercihen atmıyorsun o adımı. Korkuların sağ olsun.
O, tüm hayatını değiştirecek adımı atma cesaretin henüz olmayabilir. Daha kontrollü bir adım atmakla ilgilenirsen, bugüne kadar bastırdığın bir karanlık yanının üzerine gidebilirsin. Mesela benim kıskanan bir insan olduğumu kabul etmem 29 senemi aldı. Kıskanmak “cool” olmadığı için yıllarca saklamaya çalıştım. Kabul ettikten sonra, dillendirmeye ve hatta kendimle dalga geçmeye başladım.
Bu artık kıskanmadığım anlamına gelmiyor. Bu hissin nereden geldiğini, neye dayandığını ve nasıl yönetmem gerektiğini öğreniyorum. Yönetemediğim zamanlarda da olmamış gibi davranmak yerine, hissin içinde kalarak sabırla dinmesini bekliyorum. Kendimde bu şekilde kucakladığım karanlık yanlarım, yavaş yavaş aydınlığa çıkmaya başlıyor. Ve kendimi tanıyıp, olduğum kadarıyla kabul ettikçe özgürleşiyorum.
Diyeceğim o ki özgürlüğe giden yol, içsel bağımsızlığa ulaşmaktan geçiyor. Özgürlük, farkında olmakla geliyor. Acının, yaranın nerede olduğunu bilerek, onu yaşamaya izin verirken ızdıraba dönüştürmeme farkındalığında kalarak pekişiyor. Topluma, ailene, sevgiliye, çocuklarına, çalıştığın insanlara karşı sorumluluğun olduğunu biliyorum. Sana ait olmayan düşüncelerden arınarak toplum normlarının dışına çıktıkça, beklentisiz sevgi verenlerin yanında olmaya devam edecek. Senden beklentileri olup da, değişimini yargılayanları Allah kurtarsın. Tam da bu noktada “delidir ne yapsa yeridir” sözünü al arkana, esmeye devam et. Dilerim hepimizin etrafında bizi, olduğumuz gibi kabul eden insanlar birikir. Amin.
İlginizi çekebilir: Dünyadan beklediğimiz değişimin kendisi olmak: İlk adım kendimizi sevmek