Özgürlüğün ne olduğunu gerçekten biliyor muyuz ve özgür yaşıyor muyuz?
Yoga inzivasındaydım geçenlerde. Bir derste hocamız Berivan müziği açtı ve gözlerimizi kapatıp bedenlerimizi müziğe bırakmamızı söyledi. O an bedenin içinden nasıl hareket etmek geliyorsa izin verecektik. Evet, ders baştan sona buydu.
Kapattık gözlerimizi. Ben sallanmaya başladım. İlla anlamlı hareketler yapmamız gerekmiyordu; arkadan bize yaptığı hatırlatmaların başında bu geliyordu. Ya da nasıl göründüğümüz önemli değildi. Tek önemli şey o sırada; bedenlerimizi dinlemek, duymak ve zihnimizle değil de kendiliğinden müziğin getirdiği hareketlere kapılmalarını sağlamaktı.
Kolay bir şey değil bu. Bırakmaya alışık değilseniz, dışarıdan nasıl göründüğünüz çok önemliyse, insanların sizin için ne düşüneceğinizi çok umursuyorsanız ya da zihninizle yaşamaya alışkın bir yapınız var ise; bu ders dünyanın en zor dersi olabilir sizin için yoğun yoga pratikleri yapılan derslere nazaran.
Ben hiç gözümü açmadım, özellikle. Kendimi denemek istedim. Ne kadar bırakabiliyordum? Ne kadar güvenebiliyordum hayata ve ne kadar başkalarının bakıyor ve gülüyor olma ihtimaline göz yumabiliyordum? Çok ekstra bir hareket yapmadığımı farkındaydım ama yine de bedenimi duyumsamaya çalıştım elimden geldiğince. Bir noktada hoca dilersek gözlerimizi açıp devam edebileceğimizi söyledi. Ve uyardı: “Gece kulübünde dans etmiyorsunuz, bırakın kendinizi!”
Orada anladım. Dans denen en özgür, en keyifli, en rahat alan bile aslında kalıpların içerisindeydi birçoğumuz için! En azından ben kendi adıma bunu söyleyebilirim. Öyleymiş. Ruhumuzun kendini ifade etmesinin en eğlenceli yoluna bile sınırlar koymuşuz. İçimizden gelenden çok öğrendiğimiz salınma hareketleri içinde yapabildiklerimizi yapıyormuşuz. Bir sağa, bir sola… E ne oldu? Bedeni rahat bırakıp istediğini yapmasına izin mi vermiş olduk böylece yoksa o özgürlüğü bile kendi zihin kalıplarımızla sıkıştırdık mı?
Ne kadar biliyoruz sizce gerçekten özgür olmayı?
Bence özgürlük özgürlük deyip aslında ne demek olduğunu tam da bilmediğimiz, yaşayamadığımız varlıklarız. Hatırlıyorum; dans esnasında o an bulunduğum yerden başka yerlere hareket etmek istemiştim. Birkaç adım atmak, başka yerde dansıma devam etmek. Tamamen içgüdüsel. Ama yapamadım. “Tuhaf” karşılanır diye, belki saçma bulunur ve herkes olduğu yerdeyken benim hareket etmem herkesin dikkatini çeker ve ne yapıyor bu, derler diye. Deliler gibi ilerlemek isterken çok büyük bir kuvvet beni ayak tabanlarımdan yapıştırmıştı sanki bastığım yere. O kuvvetin adını şimdi koyabiliyorum; korku, endişe… Ona kulak verdiğiniz an sizi olduğunuz yere bağlayacak gücü var! Sizi kımıldatamayacak kadar kuvvetli hem de! Biri tutsa o kadar hissetmezdim herhalde bu gücü. Zihin denen şeyin gücüne, yapabileceklerine hem hayret ettim, hem etkilendim. “Beynimizi yönetebildiğimiz anda hayatımızı yönetiriz” diye kimse boşa demiyor; bu minik olay benim için bu duruma örneklerden bir tanesiydi.
Bütün ders bu şekilde geçti; müzik ve dans. Bedenlerimizi duyumsamaya çalıştığımız dans.
O bir buçuk saat büyük bir deneyimdi bence hepimiz için. Benim size demin yukarıda bahsettiğim farkındalıklarım ve ayrıca sorularım belirdi kafamda. Gerçekten özgürlüğün ne olduğunu biliyor muyuz ve özgür yaşıyor muyuz? En büyük soru işaretim bu noktada oluştu sanırım gerçekten…
Hocamız Berivan dersi şu sözlerle bitirdi: “Saçmalamaya tamam mısınız? Önünüze gelen fırsatları / deneyimleri birilerinin bir şey diyecek olmasını umursamadan, nasıl göründüğünüze takılmadan ve sonunda ne olacağını bilmeden yaşamaya tamam mısınız?”
Sonunda ne olacağını bilmeden yaşamaya tamam olmak… Sonu konusunda hiçbir fikre sahip olmadan sadece o an önüne gelen deneyimi tecrübe edebilmek; özgürce, içgüdülerinle, zihni biraz da olsa kapı dışarı ederek… Ya da beraber yumuşacık bir işbirliğine girerek… Hepimizin asıl sorunu bu değil mi? Yoldan çok yolun sonuna odaklanmıyor muyuz? Yolun sonuna bakmaktan ve görmeye çalışmaktan sağımızda solumuzda var olan mucizeleri, güzellikleri kaçırmıyor muyuz?
Sonunda ne olacağını bilmeden yaşamaya tamam olmak… İşte, hayatın gerçek hakkını vererek yaşamak…
İlginizi çekebilir: Hayatını çok doldurursan, hayatın sana dolmasına izin vermezsin