X

Özgürlüğe adım atın: Sizi tutsak eden bağımlılıkların farkında mısınız?

Bağımlılık tutsak ediyor hepimizi. İşin komik tarafı birçoğumuz bilmiyoruz neye bağımlı olduğumuzu hatta, bağımlı olduğumuzu!
Bir alkoliğin, bir uyuşturucu müptelasının bağımlılığını kabul etmediği, fark edemediği gibi.
Oysa ki, bağımlılıktan kurtulmanın ilk basamağı bağımlı olduğunu kabul etmektir.
Bağımlılık dediğimde herkesin kendi hakkında, oldukça masum görünen bağımlılık hikayeleri var. O kapıdan içeri girip ne kadar tutkun olduğunu görmek ise mesai ve irade istiyor. Gerçekten “bağımlı” olduğunu tüm hücrelerinde bilip bundan kurtulmak için “ne olursa olsun” noktasına gelmek gerekiyor.

Alkole, uyuşturucuya, sigaraya, Instagram’a, TV’ye, dizilere, mahalle arkadaşlarımıza, iş arkadaşlarımıza, sabah kahvesine, dedikoduya, kendimize acımaya, öfkeye, kimliklerimize, spora, sekse, onaylanmaya, dışarıdan gelen sevgiye, ilgiye, kafamızdaki özgürlük “kalıpları”na, inançlarımıza, cumartesilerin eğlencesine, pazartesilerin sendromlarına…
Daha yazarım, siz de eklersiniz!
Ve hiçbir farkı yoktur, sokakta baliye bağımlı berduş kişi ile, elinde kadehi rakı sofrasında kendini ifade etmeye çalışanın!
Hiçbir farkı yoktur, kendini öldürünceye kadar koşan ile, kafasını kaldıramayacak kadar uyuşturanın!
Hiçbir farkı yoktur, sürekli yapılmış haksızlıklardan bahsedip kendini çukurunda besleyenle, bir şişenin dibini görünce karakteri değişenin…
Sadece biri mimlenmiştir.
Kimse bir uyuşturucu bağımlısını dışladığı gibi dışlamaz, acıya bağımlı olanı.
Oysa ikisi de aynı derecede bağımlı, ikisi de aurasında delikler açan, ikisi de kendinden kaçmak için başka bir halin gölgesine sığınandır.

Bazı hallerimizin, ki bunlar atılmış temellerimizin beton harcıdır, ne derece bizi tutsak ettiğini fark etmeli ve aynen bir “bağımlı” gibi kendimizi rehabilitasyona sokmalıyız. Alışkanlıkları değiştirmeli, davranışları değiştirmeli eğer yerinde ise, nöronları esnetmeliyiz.
Bulunduğumuz yer, bağımlılık bataklığı…
Birinin gelip hayatımızı dolduracağı, anlamlandıracağı, tamamlayacağı, yani bizi kurtaracağı fikrine bağımlıyız!
Kimler “evet” der?
Yaşadığımız her ilişkinin sonunda bizi üzeceği, özgürlüğümüzü kısıtlayacağı, bizi yok edeceği fikrine bağımlıyız!
Kimler “evet” der?
Acı olmadan, gözyaşı, sürtüşme olmadan büyüyüp gelişemeyeceğimiz fikrine bağımlıyız!
Dünyanın “mücadele” gerektiren bir yer olduğu fikrine bağımlıyız.
Öyle mi?

Acıya, suçluluğa, cezalandırmaya, değersizliğe bağımlıyız.
O kadar müptezeliz ki, bunu yaratmak için, o duygudan bir doz alabilmek için hayatımızı, biz olandan bir parçayı kolaylıkla feda ediyoruz.

Azıcık düşünün, “Nasıl yine aynı noktaya geldim?” dediğiniz anları.
Ağzınızda yine o bildiğiniz tadın oluştuğu nihai durumları… Hani hiç öyle görünmezken, bir anda yine aynı sonuca düştüğünüz o milyondur tekrarlanan anı…
Bildiğinizi biliyorum.

Uyuşturucu bağımlılarını dışarı koymayın, aynı rehabilitasyona hepimizin ihtiyacı var. Bizimki gölgelerde yaşayan bir müptezellik!

Her uyuşturucu bağımlısının ayıldıktan sonra verdiği sözler gibi, aklımız yerine geldiğinde yani “ana döndüğümüzde”, “bir daha asla” diyoruz.
Ne var ki, kendimizden bile gizlediğimiz yöntemlerimiz, bizi yine aynı noktaya getiriyor çaktırmadan.

Dün bu yazıyı yazmaya başladığımda güzeller güzeli yol arkadaşım Ezgi, arayıp bundan bahsetti. Tam da üzerine, ben daha yazımı tamamlayamamışken. Onun eşsiz bakışı lazımmış demek.
Dedi ki, bir bağımlılık kitabı düştü önüme, bağımlılıktan kurtulmanın 12 adımı.

O maddelerde yazanlar, aslında her birimizin kendimizi affetmek, suçluluktan, suçlanmaktan kurtulmak için yapmamız gerekenler.
Burada gerçekten dikkat çekmek istediğim bir nokta var, kendimizi affetmek noktası.
Öyle ki, bu bağımlılık konusu aklıma düştüğünden beri, gözümün önünde bir tek vizyon dönüyor.

“Yaşadığı mutluluktan, başarıdan vs. utanç duyarak kendini gönül rızasıyla ayaklar altında dolaşarak, kamburuna tekme atılması için yalvaran bir goblin.”

Hak etmiyorum.
Hak etmiyorum.
Ve her tekmeden sonra rahatlayan.
Hak etmediğine duyduğu sarsılmaz inanç!

Bu kendini sabote etmek gibi görünse de değil. Bu halihazırda, kendini yok saymak.
Sabote edeceğin şeyin varlığını kabul edersin çünkü…

Bu genel, insanlığın bir hastalığı arkadaşlar. Biraz eksik biraz fazla her birimiz mazoşist inancımızı, ne pahasına olursa olsun koruyoruz.
Ezoterizm yolu ile bakarsak, her çocuğun günahkar doğması ve cennetten kovulmuşluk aslında hep buna işaret eder.
Doğuştan kabul ettiğimiz “suçluluğumuza”!
Ve İsa tekrar doğduğunda hepimizin kurtulacağından…
Bu da, kurtarıcıyı “dışarıdan bekleyen” halimizi açıklar.
Oysa İsa’nın doğumu ile anlatılan, kişinin içeriden kendisine doğmasıdır. İsa öldükten üç gün sonra dirilmiştir ve bedeni bulunamamıştır. Çünkü dirilen bir madde değildir.
İsa, hepimizin içinde, her doğan çocukla dünyaya gelendir.
O, varlığın tecellisidir.

Bağımlılıklardan kurtulmak için önce neye bağımlı olduğumuzu bilmeliyiz. Gözlemcilerimizi çalıştıralım.
Acı çekmeyi hak ettiğimiz kör inanca gidelim.
Bunu ne zaman kabul ettik?
Bunu ne zaman içimize “eşsiz bir tohum” olarak aldık?
Ne zaman “suçluluğumuzu doğurmaya” gönüllü olduk?
Hizmet ettiğimiz şey nedir?

Belki biraz daha derinlemesine düşünmeliyiz. Daha sistematik…

Yeni alışkanlıklar, bizi olduğumuz bataklığın dışında başka topraklara götürür. Kendi bataklığımızın dışında olmak, çıktığımız yerin algılanmasını kolaylaştırır.
Yaptığınız her eylem için sorun kendinize, burada oturarak, bu insanlarla konuşarak neyi amaçlıyorum?
Almak istediğim şey nedir?
Kaçmak istediğim durum nedir?
Her gün alışkanlıklarınızı değiştirin.
Başka yerlerde yemek yiyin, başka insanlarla görüşün, başka yollardan evinize gidin, başka tür şeyler izleyin, hiç okumadığınızı okuyun, olmaz dedikleriniz yapın…
Ve bunları yaparken aslında daha önce süreklilik kazananların sizi ne şekilde nereye bağladığını görünür kılın.

Ezgi’nin bahsettiği 12 maddeyi buradan okuyabilirsiniz.
Birkaç kez okuyun, ilk başta çok basit ve inanç temalı gelse de, alt metinlerde bizi götürdüğü nokta yüzleşmelerimiz ve kendimizi affetmeye başlamamız için dikensiz bir yol sunuyor.

Ve Einstein’in dediği gibi, aynı şeyleri yaparak başka sonuçlar bekleyemezsiniz!
Bu yüzden değiştirin, en basit şeylerden başlayarak, yavaş yavaş…
Bağımsızlığa giden yolda, içimizdeki İsa’yı onurlandırıyoruz.
Doğurduğumuz şey o olsun!

Sevgiyle…

İlginizi çekebilir: Özgürlüğün bir bedeli var: Kabuklarımızı kırarak büyüyebiliriz ancak

Esra Uyman: Lise yıllarında başlayan kişisel gelişim, ruhsal gelişim ve metafizik konularına duyduğu yoğun merak onu yurt içi ve yurt dışında birçok özel eğitim çalışmalarına katılmaya yönlendirdi. İlk eğitmenlik diplomasını ‘World Initiatives School of Esoteric Studies’den alan Uyman’ın katıldığı çalışmaların bazıları; Organizasyon Konstelasyonu, Aile Sergileri, Vernon Frost eğitimleri, Louis Franco’dan aldığı çeşitli eğitimler, Anthony Robbins Unleash the Power Within San Jose semineri, Charlie Morlay Lucid Dreaming eğitimi, Tayland da Tantrik Yoga (RYT-200) eğitmenliği eğitimi, Peru, Amerika, Şili, G.Afrika ve Türkiye’de katıldığı Şamanik çalışmalar ve seremonilerdir. Bunların yanı sıra TGA İleri Seviye Metafizik Semineri, Ziya Azazi’nin Dervish in Progress Çalışması gibi pek çok özel çalışmaya katıldı ve eğitmenlik eğitimini aldı. Masssuma Altın Enerji I-II enerji uyumlamasını alan Esra Uyman, Avi Gören-Bar Jungian Coaching School (ICF) (ACSTH) dan koçluk sertifikasını aldı. Tüm bu çalışmalar ve eğitimlerle kendi uyanış deneyimini birleştiren Esra Uyman, farklı başlıklar altında bireylere ve kurumlara yönelik, birbirinden güçlü çalışmalar tasarlayıp sunuyor. Kişilerin iç dünyalarına yönelik farkındalıklarını artıran, çarpıcı bir vizyon ve perspektif değişimi sunan, yaşamda üstlendikleri sorumluluklarda anlam bulmalarını sağlayan, merak, heyecan ve umut duygularını yükselten, tüm insanlık deneyiminin derinliğini kavramaya yardım eden ve çarpıcı yüzleşmeleri şefkatle yaşamalarını sağlayan eğitimler gerçekleştiriyor. Yaşamın Sorumluluğunu Almak, Kendimiz Olmak, Bizi Engelleyen İnançlar, Metafizik ile Özgürleşme Yolculuğu, Seçimlerimiz ve Biz, Gözlemci Bilinci, Nefes ve Meditasyon Teknikleri başlıkları altında kurumlara webinar ve uygulamalı eğitimler veriyor.

Geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenmek isteyenlere: Fine Life Fermente Kajulu İçecek

Son yıllarda sağlıklı beslenme ve bilinçli tüketim alışkanlıklarının, daha önce hiç olmadığı kadar ilgi gördüğü kesin. Veganlık, vejetaryenlik, fleksitaryen gibi bitki bazlı beslenme türleri, sadece etik ve çevresel nedenlerle değil, aynı zamanda bütüncül sağlık açısından sunduğu çeşitli faydalar nedeniyle de dünya genelinde hızla yayılmaya devam ediyor. Bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına yönelik talepler hızla artarken çok sayıda bitki bazlı ürün de raflardaki yerini alıyor. Özellikle süt ürünlerine alternatif arayanlar için çok sayıda ürün piyasaya sürülüyor. Bu konuda öncü isimlerden biri olan Metro Türkiye de “Sofrada herkese yer var!” mottosuyla tüketicilerin ihtiyaçlarına, yenilikçi ürünlerle cevap veriyor.



Raflarında 400’den fazla bitki bazlı ürün sunan Metro Türkiye, geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına sahip olmanın en leziz yollarını sunuyor. Ve güzel haber; Türk mutfağının favori içeceklerinden ayrana bitki bazlı alternatif sağlıyor: Fine Life Fermente Kajulu İçecek.

Lezzetli, vegan, fermente: Ayrana bitki bazlı alternatif

Herkes için sağlıklı beslenme ve sürdürülebilirlik anlayışıyla hareket eden Metro Türkiye, beslenme trendlerine ve değişen tüketici taleplerine verdiği önemle Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i raflara getiriyor. Geleneksel lezzetimiz ayrana bitki bazlı bir alternatif olarak öne çıkan Fine Life Fermente Kajulu İçecek, bitki bazlı beslenme alışkanlıklarını benimseyen ya da benimsemek isteyen herkesin beğenisine sunuluyor.

Metro Türkiye raflarında yerini almaya başlayan bu yenilikçi ürün, %27 oranında kaju fıstığı, tuz ve çeşitli probiyotikler içeriyor. Bunun yanı sıra katkı maddesi, koruyucu ve gluten içermemesiyle de dikkat çeken Fine Life Fermente Kajulu İçecek, hem bitki bazlı ürünleri tercih edenlerin hem de laktoz tüketmemeye önem verenlerin favorisi olmaya aday. Ayran alternatifi olarak soğuk tüketilebilen bu ürün, 250 ml’lik cam ambalajlarda satışa sunuluyor. Vlabel etiketiyle otel ve restoran gibi yeme içme işletmelerinde rahatça kullanılabilecek Fine Life Fermente Kajulu İçecek, menülere yeni vegan bir alternatif getirirken, müşteri memnuniyetini de artırma potansiyeli taşıyor.

Geçtiğimiz yıllarda süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler sunmuş olan Metro Türkiye, Metro Chef Veggie Bademli ve Fındıklı içecekler ile yoğurda alternatif Metro Chef Veggie Fermente Süzme Kaju’yu ve Metro Chef Veggie Meze Serisi’ni tüketicilerle buluşturmuştu. Bu yıl ise Türk mutfağının vazgeçilmezlerinden ayrana bitki bazlı bir alternatif getirerek hem sağlıklı hem de yenilikçi bir seçeneği yani Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i tüketicilerle buluşturuyor.

Elbette Metro Türkiye’nin raflara taşıdığı yenilikçi ürünler sadece süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler ile sınırlı değil. Çok daha fazlası, raflarda çoktan yerini aldı.

Bitki bazlı geniş ürün yelpazesi: 400’den fazla çeşit



Metro Türkiye’nin raflarındaki vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; falafel çeşitlerinden pizzaya, ranch sostan çamaşır yumuşatıcısına kadar 50’ye yakın çeşitte gıda ve gıda dışı bitki bazlı ürün sunuyor. Eğer tüm bu ürünleri ve çok daha fazlasını incelemek isterseniz hemen tıklayıpvegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine;vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; Metro Türkiye’nin Bitki Bazlı & Vegan Katalogu’nu keşfedebilirsiniz.

Temel gıdadan temizlik ürünlerine, kişisel bakımdan atıştırmalıklara aradığınız her şeyi bulabileceğiniz Metro Türkiye ile sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam tarzına ulaşmak artık çok daha kolay.

*Bu yazı Metro Türkiye katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlginizi çekebilir: Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’nin zengin vegan ürün yelpazesini keşfedinVegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’

 

İlgili Makale