X

Özel oyun zamanı: Çocuğunuzla kaliteli zaman geçireceğiniz 40 dakika

Yıllar geçtikçe ebeveynlerin çocuklarında geliştirmeyi seçtikleri alanlar da değişiyor. Günümüzde ebeveynler çocuklarının zekalarının ve bilgilerinin geliştirilmesine yatırım yapıyorlar. Çocuklar daha okul yaşına gelmeden okuma yazmayı öğretiyorlar ya da çocuklarının motor becerilerini geliştirecek aktivitelere yönlendiriyorlar. Dans, yüzme gibi..

Buna karşılık çocuğun duygusal ve sosyal dünyasında gerileme yaşanıyor. Geçmişte mahalledeki diğer çocuklarla bahçede oynayıp duygusal ve sosyal yönlerini doğal biçimde geliştirirken bilgisayar, tablet, televizyon, telefon çağında çocuklar sadece ekranların karşısında oturuyor, sosyal becerileri öğrenemiyorlar. Ebeveynlerin eğitime yaptığı yatırım kadar çocuklarının duygusal ve sosyal gelişimlerine de yardımcı olmaları gerekiyor.

Özel oyun zamanı ile ilgili sayısız araştırma gerçekleştirildi. Araştırmalar bu yöntemin hem çocuk hem de ebeveynler üzerinde uzun vadeli olumlu etkileri olduğunu gösterdi. Çocuklar duygularını daha uygun biçimde ifade etmeyi öğrendikçe, sorunlu davranışları da azaldı. Ebeveynler dinleme becerilerini geliştirdiler, iletişim daha açık ve akıcı hale geldi ve kendi ebeveynlik yeteneklerine daha çok güven duyarak çocuklarından daha fazla zevk aldılar.

Özel oyun zamanı buluşmaları sayesinde ebeveynlerle çocuk arasındaki ilişkiler değişmekle kalmaz, aynı zamanda çocuk ebeveynin günlük ricalarını gerçekleştirmeye daha meyilli olur ve anne babanın kendi ebeveynlik becerilerine ve çocuklarına karşı hisleri de değişir.

Ebeveyn, çocuğun ruhsal dünyasını daha derinden anlarken çocuk da çevresine sevgi ve neşe gibi olumlu duygularını ifade etmeye daha açık olur. Ebeveynle çocuk arasındaki ilişki yeniden keyifli ve zevkli bir hale gelir. Birçok ebeveyn birkaç buluşmadan sonra bu teknik ve becerilerin günlük yaşama da yansıdığını belirtiyor.

İnsanlar anne baba olunca garip bir şey gerçekleşir. “Eğitici figür” olma gereksinimi ve beraberinde getirdiği sorumluluklar, talepleri ve beklentileri olan yeni bir kişiliğe bürünmelerine yol açar ve çocuk olmanın ne demek olduğunu unuturlar. Birdenbire çocuklara yönelttikleri tüm söylemler belirli görevlerin yerine getirilmesiyle ilgili hale gelir; çocuğun ne yapabileceğini ve çoğunlukla da ne yapamayacağını öğretirler. Günler, mantıklı açıklamalar, nutuklar, tartışmalar ile doludur.

Anne babaların çoğu çocuklarıyla arada sırada oyun oynar. Bazıları masa oyunu oynar, yapboz yapar, bazıları top oynar, resim yapar. Ailelerin birlikte oynadıkları normal oyunlar eğlenceli ve tatmin edici olabilir. Ailede oyun oynamanın amacı genellikle birlikte iyi vakit geçirmek, aile bireylerini birbirlerine yakınlaştırmak veya oyunları kullanarak çocuğun hatırasını ya da ince motor becerilerini ve bunun gibi diğer yetilerini geliştirmektir.

Özel oyun zamanı; böyle bir oyun çeşidi değildir. Özel oyun çocuğun daha farklı, daha derin bir ihtiyacını karşılar. Amacı çocuğun ruhsal ve sosyal gelişimine yardımcı olmak, kendi iç gücüne bağlanmasını sağlayıp karşılaştığı zorluklarla baş etmesini kolaylaştırmaktır. Bunun için de normal oyundan çok daha farklı bir oyun çeşidi ve şekli gereklidir.

Spontane oyun çocuğun; kendini en etkili ve en yararlı biçimde ifade etme aracıdır. Çocuklar yaşadıklarını oyun yoluyla dile getirirler. ”Çocuk oyunları sadece oyun değildir, bunları en ciddi etkinlikler olarak görmek gerekir” der Montaigne.

Özel oyun zamanı; kırk dakikalık önceden belirli bir zaman dilimidir, yapısı bellidir ve her seferinde aynıdır. Bu nedenle de tutarlıdır ve güven verir. Bu süre boyunca ebeveyn eğitici ve kılavuz rolünü bir kenara bırakıp oyunu çocuğun yönlendirmesine izin verir ve ebeveynlik yeteneğini ispatlamak zorunda kalmaz. Bu, çocuğun harici hiçbir etken tarafından rahatsız edilmeden ebeveynin tüm dikkatine sahip olduğu bir süredir. Ebeveyn telefonlara kesinlikle cevap vermez. Oyunu ”bir dakika hemen dönüyorum” şeklinde yarıda kesmez.

Çocuk bu süre boyunca anne veya babasının odağıdır. Birdenbire ebeveynin çalan bir telefona yanıt vermeyip kendisiyle vaktinden bir saniye bile kaybetmeye hazır olmadığını fark eder. Çocuk kendisini ebeveynine ispat etmek zorunda olmadığını, bildiklerinin ve yapabildiklerinin sınanmadığını veya eleştirilmediğini ve kendini istediği gibi ifade edebildiğini keşfeder. Beraber vakitlerini istediği gibi yönlendirebilir, ebeveynini tatmin etmek veya ebeveynin doğru olarak gördüğü şekilde hareket etmek zorunda hissetmez.

Ebeveyn de çocuğuyla ”şimdi ve burada” tamamen serbest olma, evinde büyüyen çocuğu keşfetme ve ondan zevk alma fırsatı elde eder. Çocuğun bu oyun sırasında erişmeye çalıştığı bir hedef olmadığı için ebeveyn rahatlayabilir ve kontrolü elden bırakabilir, çocuk olmanın nasıl bir his olduğunu da hatırlayabilir.

Ön hazırlıklar 

Özel oyun zamanı tek kerelik, yapılacak daha iyi bir şey olmadığında yapılan, spontane bir şey değildir. Bu programdan en iyi sonucu elde edebilmek için bu etkinliğin önemli olduğuna karar verip ailenin tercihleri arasında önemli bir yere getirmek ve her hafta belirli bir zamana oturtmak gerekir. Bir ders için belirli bir gün, saat ve sabit bir yere karar verildiği gibi Özel Oyun Zamanı için de bunlar belirlenmelidir.

Özel oyun zamanında şartları planlamaya başlarken iki etkene özen gösterilmektedir. Haftada en uygun zaman nedir, özel oyun zamanında en uygun yer neresidir?

Uygun zaman: Özel oyun zamanı hem çocuğun hem de ebeveynin gereksinimlerine yanıt verebilme amacıyla karşılıklı saygıya dayanır. Bu nedenle haftalık buluşma için en uygun süreye karar verilirken değişik ayrıntılar göz önünde tutulur. Özel oyun zamanını çocuğun en sevdiği televizyon programıyla çakışacak şekilde belirlemenin anlamı yoktur. Çocuğun özel oyun zamanını bir ceza olarak görmesini istemeyiz. Tabii ebeveyn de bu buluşmalar sırasında fiziki ve manevi açıdan serbest olduğu bir zaman diliminde olmalıdır.

Uygun yer: Oynayacak yer de çok önemlidir ve dikkatle seçilmesi gerekir. Özel ve samimi hissini vermelidir, bu nedenle kırk dakika boyunca kapalı tutulacak bir kapısı olması önemlidir. Bu mekanda televizyon, telefon veya bilgisayar olmaması gerekir.

Çocuğun “Özel Oyun Zamanına” hazırlanması 

  • Uygun yer ve zaman da belirlendikten sonra özel oyun zamanını tanıtmak önemlidir. ”Ali Emre, son zamanlarda beraber, yapılacak başka bir iş olmadan veya ara vermek zorunda kalmadan fazla vakit geçiremediğimizi fark ettim. Beraber oynama fırsatımız olduğunda hep telefonlar veya dikkatimi vermem gereken başka şeyler oluyor. Baş başa olacağımız, sadece bize özel, telefonlarla veya başka şeylerle bölünmeyen bir zamanımız olsun istiyorum. Her hafta belirlediğimiz bir gün kırk dakika boyunca özel oyun zamanımız olacak. Bu süre boyunca oyuncaklarla istediğin gibi oynayabiliriz.
  • Özel oyun zamanında önerilere, yönlendirmeye, yardıma veya bir etkinliği çocuğun yerine yapmaya yer yoktur. Çünkü bu etkinlikler de çocuğun doğal pusulasını şaşırtabilir. Ebeveynler çoğu zaman çocuklarının hayal kırıklığı, acı veya zorluk çekmesini engellemek isterler. Bazı durumlardan onları kurtarırlar. Niyetleri iyi olmasına rağmen çocuklarının iyiliğini istemelerine rağmen uzun vadede çocukları zayıflaştırırlar. Günümüzün anında tatmin kültüründe, çocukların sorunlarla baş etme sürecini geçirmeleri, bu süreç dahilinde içlerindeki gücü keşfetmeleri yerine hemen problemi çözmeye çalışıyoruz. Özel oyun zamanında; biraz durup geri çekiliyoruz, çocuk yardım istediğinde veya herhangi bir konuda, örneğin kağıt kesmede, bebek giydirmede, kule inşa etmede zorluk çektiğini gördüğümüzde hemen yardıma koşmuyoruz.
  • Özel oyun zamanında neden sınırlar bulunmalıdır? Sınırlar hangi durumlarda uygulanmalıdır? Çocuk; kendine, eşyalara ya da ebeveyne zarar verdiği durumlarda sınırlar uygulanmalıdır.

Ebeveynin “Özel Oyun Zamanı” sırasındaki yaklaşımı

Özel oyun zamanında ebeveyn yeniden çocuğu bebekken kullandığı yaklaşıma döner. Sınırlar koymasına rağmen çocuğun yaptığı seçimlerdeki kontrolünü tamamen akışa bırakır. Kırk dakika boyunca kendini çocuğun gereksinimlerine ve temposuna uydurup tüm varlığıyla çocukla birlikte bulunur.

”Burdayım, Dinliyorum, Anlıyorum, Umrumdasın”: Bu bildirimdeki amaç çocuğa ebeveynin yaptığı her şeyi kabul ettiği, çocuğa kendini iyi hissettirme zorunluluğu hissettiği veya çocuğun tüm sorunlarını çözme yükümlülüğü olduğu mesajını vermek değildir.

  • “Buradayım” sözünün amacı çocuğa ebeveynin tamamen, fiziksel, manevi ve duygusal açıdan yanında bulunduğunu belirtmektir. Ebeveynin dikkatini başka hiçbir şey çekmeyecektir. Çocuğun dünyasına girmeye ve hissettiklerini hissetmeye açık ve ilgilidir.
  • “Dinliyorum” sözüyle ebeveyn tüm duyuları, hem kulakları hem de gözleriyle dinlemeye hazır olduğunu belirtir. Çocuğun söylemek, yapmak ve ifade etmek istediği her şeyle ilgilenmektedir, bu öfke veya diğer negatif duygular olsa bile. Hatta ebeveyn çocuğun ifade etmediklerini bile dinlemektedir.
  • “Anlıyorum” sözüyle ebeveyn çocuğunu olabildiğince anlayabilmek için onu kendi seçtiği yolla ve kendi temposunda özel dünyasına götürmesine izin vereceğini belirtir. Çocuğun sadece söylediği ve ifade ettiği şeyleri değil, aynı zamanda oyununun ve davranışının gerisindeki duyguları ve deneyimleri de anlamaya hazırdır. Bu üç bileşen gerçekleştiğinde çocuk ebeveynin mesajındaki dördüncü bileşeni de tecrübe eder.
  • “Umurumdasın.” Ebeveynlerin çoğu çocuklarının kendilerinin onları ne kadar önemsediğini ve umurlarında olduklarının farkında olduklarından emindirler. Bunu her gün çocuğa sevdiği yemeği hazırlayarak, istediği oyunu alarak ve hatta onu koruyarak gösterdiklerini düşünürler. Özel oyun zamanında ”Umurumdasın” mesajı çocuğa daha güçlü ve derin bir biçimde verilir.

Çocuk, kendisine hem konuşması hem de davranışıyla “Buradayım, dinliyorum, anlıyorum, umurumdasın” mesajını veren ebeveynle temas haline geldiğinde önemli olduğunu ve sayıldığını hisseder. Ebeveynin onunla vakit geçirmeye kararlı olduğunu, onunla kati bir biçimde, dışarıdan herhangi bir gürültü olmadan ilgilendiğini, karar veren, öğreten, maksatlı rolünün tersine, yol gösterilmeye hazır olduğunu görür.

Çocuk yönetmen ve senarist, ebeveyn oyuncu 

Ebeveyn çocuğa bu prensiplere göre davrandığında çocuğun sürekli değişen senaryosunda oyuncu haline gelir. Önerilerde bulunacağına veya sorular soracağına kendini çocuğun yönlendirmesine bırakır. Kırk dakikalık oyun süresince ilgi, hassaslık ve empati gösterir. Bu nedenle oyun zamanı başladığında ebeveyn çocukla ortak oyun alanına gittiğinde çocuğun odaya önce girip kendisine önderlik etmesine olanak sağlamalıdır. Çocuk tek başına oynayıp ebeveynini kenarda mı seyredeceğine, yoksa ebeveyni oyununa davet mi edeceğine karar vermekte özgürdür. Oyun oynamayı istemediğine, kendini tamamen koyverip bebek gibi davranıp davranmayacağına karar verebilir. Kırık dakika boyunca konuşacağına veya bu süre boyunca sessiz kalacağına karar verebilir. Çocuk karar verir, ebeveyn de kendini bu isteğe uydurur. Ebeveynin bu durumların her birindeki yaklaşımı kabul etmektir. Ebeveyn öneride bulunmaktan veya çocuğa ortak zamanlarını nasıl kullanabilecekleri hakkında fikir vermekten çekinir. Çocuğu, “vakit harcamak yazık olur'”düşüncesiyle acele edip oynamaya zorlamaz.

Çocuk ebeveyni kendi uydurduğu hayali oyuna davet ettiğinde ebeveyn oyuna kendi fikirleriyle hakim olmaya çalışmaz , çocuğa hikayesini istediği yöne, istediği tempoda çekmesine ve ifade etmesine izin verir. Çocuk yönetmen ve senaristtir, ebeveyn ise oyuncu.

Ebeveyn bu zamanı çocuğa yeni beceriler kullanmayı öğretmek için kullanma dürtüsüne kapılmaz. Çocuğun ilk seferde başarılı olmadığı bir şeyi tekrarlamasını teşvik etmez. Önceden belirtildiği gibi bu zamanın amacı eğitmek ve öğretmek değildir. Bu, dinlenme zamanıdır. Özel, saygılı, kabul edici dinleme.

Ebeveyn tamamen sessiz olmamalıdır. Ebeveyn çocuğun sözlerini, yaptıklarını sözleriyle yansıtırsa ve tekrarlarsa çocuk ebeveynin tamamen orada olduğunu bilir, olanları dikkatle izlediğini ve kabul ettiğini anlar. Ebeveyn bu şekilde çocuğa sürekli onunla ilgilendiğini, anladığını ve umursadığını gösterir.

Yansıtmadan kastım, çocuğun oynama şeklini betimleme (“şimdi askerleri alıp sıraya diziyorsun”) veya çocuğun söylediklerini tekrar etmek veya özetlemektir, bunlar basit şeyler olsa bile. Ebeveyn çocuğun söylediklerini tekrarlar ama papağan gibi değil, başka kelimeler kullanarak. Ebeveyn çocuğun söylediklerini tekrarlayıp özetlemeden önce kendi kendisine sormalıdır: “Ne demeye çalışıyor?” “Söylediklerinden ne anlıyorum?” Çocuk ilk defa oyun alanına koşarak girer ve “Vay ne kadar çok oyuncak var burada. Nereden getirdin hepsini?” diye sorarsa ebeveyn soruya yanıt vermek yerine sorunun gerisindeki hissi yansıtabilir: “Bu kadar çok oyuncağımız olması seni heyecanlandırıyor galiba.” Böylece ebeveyn çocuğa her an eşlik ederek anlayışını ve empatisini gösterir. Çocuk ebeveynin duygularını önemsediğini ve empati duyduğunu hisseder.

Ebeveyn bilmeyen konumda 

Günlük hayatta ebeveyn genellikle uzman, çocuktan daha fazla bilen kişi rolünü üstlenir. Çocuk çoğunlukla ebeveynden ne yapmasını veya neyi seçmesini söylemesini bekler. Belki izin ister veya öneri bekler.

Özel oyun zamanında ebeveyn hiçbir şey bilmiyormuş gibi davranır. Önceden belirtildiği gibi eğitmen veya öğretmen görevi yoktur. Özel oyun zamanında ebeveyn çocukla kendi seviyesinde buluşur ve kırk dakika boyunca onu olduğu gibi kabul eder. Çocuğa her zaman hatalarını ve düzeltmesi gerekenleri gösterdiğimizde onun kapanmasına ve kendini keşfetme macerasında yola çıkamamasına neden oluyoruz.

Yardımcı olmak

Ebeveyn çocuğu zorluklardan, hayal kırıklıklarından ve çatışmalardan kurtardığında çocuğun dahili gücünü, yaratıcılığını ve içinde bulunduğunu bilmediği becerilerini keşfetme şansını elinden alır. Burada bahsettiğimiz çocuğun güvenliğini tehlikeye atacak durumlar değildir. Söz konusu durumlar, ebeveynin beklemeye sabrı olmadığı, bir zorlukla başa çıkmaya çalışır veya savaşırken çocuğunun hayal kırıklığını görmeye dayanamayıp müdahale ettiği veya karar verebildiği durumlarda onun yerine karar verdiği durumlardır. Çocuklar yeteneklerini geliştirme veya içgüdülerini bulma fırsatını elde etmezlerse yeteneklerini geliştiremezler ve iç güçlerini bulamazlar. Fırsatlar, çocuğun zorlandığı bir durumla karşı karşıya kaldığı veya çözüm bulmak için çaba sarf ettiği zaman karşısına çıkar. Bu durumlarda çocuk, her zaman tamamen olmasa da becerebildiğini ve başarılı olduğunu keşfeder.

Bu nedenle, çocuk ebeveynin yardımını gerektirecek bir soru sorduğunda ebeveyn sorumluluğu çocuğa geri verecek bir yanıt vermelidir. Örneğin çocuk ebeveyne dönüp “Neyle oynamaya başlasak?” diye sorduğunda ebeveyn “Burada neyle oynamaya başlayacağını sen seçebilirsin” diyebilir.

“Özel Oyun Zamanında” sınırlar

Günlük yaşamda anne babalar tehditlerde bulunurlar, ancak tehdit ve uyarıları yerine getirmek gerektiğinde çocuklarına acıdıklarından gerçekleştiremezler. Çocuklar bunu bildiklerinden ebeveynlerini değişik şekillerde manipüle ederler. “Tamam, tamam bir daha yapmayacağım,” gibi sözlerle. Hem istediklerini yapmaya, hem de bunun bedelini ödememeye çalışırlar; birçok ebeveyn de onların bunu yapmasına izin verir. Bu da çocukların davranışlarının sorumluluğunu üstlenmemesine neden olur.

Özel oyun zamanında da sınırlar gereklidir. Özel oyun zamanında çocuğu ikaz ettiyse ve çocuk buna rağmen uygun olmayan davranışına devam ettiyse, o zaman ebeveynin çocuğa bu defa ciddi olduğunu göstermesi gerekecektir.

Ali Emre oyun zamanımızı bitirmemiz gerekeceğini bile bile vurmayı seçtiğini görüyorum. Bunu seçtiğin için bugünkü oyun zamanımızı hemen, şimdi bitirmemiz gerekiyor.” Bu sözlerden sonra ebeveyn kapıya gidip kapıyı açar.

Bu durumda çocuk yalvarmaya, ricalara ve bunu tekrar yapmayacağına dair söz vermeye başlayabilir. Ebeveyn kuvvetli olmalı ve çocuğun masum gösterisine kanmamalıdır. Bu duruma yeni bir cümleyle tepki vermelidir. Örneğin “Oyun zamanımızı bitirme kararına üzüldüğünü anlıyorum, ancak oyun zamanımız bugünlük sona erdi. Bir dahaki sefere belki farklı bir seçim yapabilirsin.” Bol kelime kullanılmamalı, net olunmalıdır!

İlginizi çekebilir: Çocuğunuzun düşünme tarzını nasıl etkiliyorsunuz: Sabit zihniyet ve gelişen zihniyet arasındaki fark

Gülnaz Küsin: Adana’da dünyaya gelen Gülnaz Küsin 2009-2011 yılları arasında Viyana Üniversitesi Siyaset Biliminde eğitim gördükten sonra Mersin Toros Üniversitesi Psikoloji Bölümünden 2017 yılında mezun olmuştur. Lisans eğitimi sırasında Adana Dr.Ekrem Tok Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinde,Özel Adana Medline Hastanesinde ve Adana Sevgi Evleri Çocuk Yetiştirme Yurdunda stajyer psikolog olarak görev yapmıştır.2017 yazında Kanada Saskatoon 'da İngilizce eğitimi almıştır. İleri derece İngilizce düzeyine sahiptir. Şu anda Yakın Doğu Üniversitesi Klinik Psikoloji alanında yüksek lisansına devam etmektedir. Halen Dr Alper Yılmaz ile birlikte çalışmaktadır. Aldığı eğitimler: • Bilişsel Davranışçı Terapi Eğitimi (Prof Dr Şükrü Uğuz) • Oyun Terapisi Eğitimi • Denver 2 Gelişimsel Tarama Testi • Moxo D-cpt Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Ölçme Testi

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale