X

Özdeğerimizi nasıl belirleriz, iş yaşantımız özdeğerimizi etkiler mi?

Birçok insan kendi değerini belirleyebilmek için hayatının sadece belli bir yönüne odaklanma eğiliminde olabiliyor; dış görünüş, ilişkiler, hobiler, sahip olunan eşyalar, mezun olunan okullar ve benzeri değişkenlerle kendilerine değer biçebiliyorlar. Bu düşünce yapısına sahip insanlar giydikleri kıyafetlerin, sahip oldukları arabaların ya da fiziksel özelliklerinin yüksek standartlarla olmasıyla öz değerlerinin artacağına inanabiliyorlar. Öte yandan, birtakım insanlar da kendi değerlerini belirlemek için hayatlarının yalnızca profesyonel alanına yöneliyorlar ve işlerinin, kariyerlerinin özdeğerlerini belirlediğini düşünüyorlar. İş yerinde ne kadar başarılı olurlarsa o kadar değerli bir insan oldukları inancıyla yaşıyorlar.

Gerçekten, iş yerinde başarısız geçen bir günün sonunda eve döndüğümüzde artık daha değersiz bir insan mı oluyoruz? O gün yöneticimiz yaptığımız işi beğenmediyse, iş arkadaşlarımızdan eleştiriler işittiysek, uğraştığımız bir projenin iptal edildiğine dair mail aldıysak, artık daha mı değersiziz? Öyle olabilir mi sizce, işimiz özdeğerimize karar verebilir mi? Ya da işimiz, özdeğerimize karar vermiyorsa hayattaki özdeğerimizi belirleyen şey ne olabilir, hiç düşündünüz mü?

Hayatta özdeğerimizi ne belirler?

Evet, başarılarımız, ulaştığımız hedefler, topladığımız tebrikler, duyduğumuz sevgi sözcükleri, güzel gözlerimiz, pürüzsüz cildimiz, severek kullandığımız aksesuarlar, pahalı ve şık kıyafetler veya para biriktirip aldığımız araba kendimizi daha iyi hissetmek, “Çok mutluyum!” diye haykırmak için güzel ve geçerli sebepler olabilir ama hiçbiri tek başına özdeğerimize karar veremez.

Sadece güzelliğimiz bizi değerli yapıyorsa bir sivilce özdeğerimizi yitirmemize neden olur mu? Ya da sadece kendimizden daha önemli, daha “değerli” gördüğümüz, popüler biriyle arkadaşız diye mi değerli oluruz? Arkadaşlığımız bir şekilde biterse artık yaşamımıza değersiz biri olarak mı devam etmek zorunda kalırız? Yöneticimiz, o gün yaptığımız işi eleştirse, artık özdeğerimiz tükenmiş mi demektir? Elbette ki hayır.

Özdeğerimizi, yalnızca kendimiz belirleyebiliriz. Zamandan, mekandan, sahip olduklarımızdan, başardıklarımızdan ya da etrafımızdaki insanlardan bağımsız bir şekilde, kim olduğumuzu bilerek, özümüze sahip çıkarak, bizi biz yapan her şeyi olduğu gibi kabul ederek, kendimizi değerli görebiliriz. Sadece kendimiz olduğumuz için, özgün birer varlık olarak bu dünyada diğer herkes, her şey kadar yer kapladığımız için çok ama çok değerliyiz. Materyalistik her şeyden kendimizi soyutladığımızda, farklı değişkenlere göre sarsılmayan, azalmayan, kıymetini yitirmeyen benliğimizi özdeğerimizle eşleştirebildiğimizde tamız, tamamız. Ancak “Ben, ben olduğum için değerliyim.” diyebildiğimizde hayatımızdaki tüm taşları yerine oturtabilir, özdeğerimize sahip çıkabiliriz.

Belki tüm bunları biliyoruz, hepsinin farkındayız ama yine de özellikle günümüzün, belki de tüm hayatımızın büyük çoğunluğunu geçirdiğimiz, işimizden, ailemizden zaman zaman daha çok ilgilendiğimizin işimizin, özdeğerimizi etkilemesine izin veriyoruz. İş yerindeki başarılarımızla, profesyonel hedeflerimizle, gelişen kariyerimizle özdeğerimizin ne olduğuna karar verme eğiliminde oluyoruz. Çalışmalarımız iyiyse, iş yerinde her şey yolundaysa, “Süperim, harikayım, ben çok değerliyim…” diye düşünürken; işte bir şeyler ters gittiğinde hemen kendi değerimizi sorgulamaya başlıyoruz. O zaman özdeğerimizin zamandan, mekandan, işlerden, insanlardan bağımsız olduğunu unutuveriyoruz. Peki ama neden?

İş yaşantımız özdeğerimizi nasıl etkiler?

Keşke hayat mükemmel olsa, her işimiz her zaman yolunda gitse, her şey planlandığı gibi ilerlese, iş yerindeki tüm hedeflere ulaşılsa…ama böyle bir dünya tabii ki mümkün değil. İşler aksayabilir, sunumlar toplantıya yetişmeyebilir, kendinizden büyük, başarılı bir performans beklediğiniz o gün hastalık kapınızı çalabilir, iş arkadaşlarınızla ya da yöneticilerinizle anlaşmazlıklar yaşayabilirsiniz, bunların hepsi iş yaşantısının olağan bileşenleridir.

İş yerinde yaşanan olumsuz durumlar, elimizde olmadan içimizde kendi değerimizi sık sık sorgulama ihtiyacı doğurabilir. Eleştiriler, karşılaştırma, psikolojik durumumuz, rol kaybı ve benzeri değişkenler iş yaşantısında özdeğerimizin etkilenmesine sebep olabilir. İş arkadaşlarınızın veya  yöneticinizin bir çalışmanızı beğenmeyerek eleştiri yağmuruna tutması ya da yan masanızda çalışan arkadaşınızdan övgü dolu sözlerle bahsedilmesi sizde “Ben neyi yanlış yaptım, benim işlerim neden beğenilmiyor, benim ondan ne eksiğim var…” gibi düşünceler yaratabilir. O gün işe giderken canınızın sıkkın olması, tabiri caizse ‘tersinizden kalkmanız’, normalde üzerinize alınmayacağınız şeyleri kendinize yormanıza neden olabilir. Oysa ki yöneticiniz telaşla bir toplantıya yetişmeye çalıştığı için sizi fark etmemiştir ama siz o gün belki de her şeyi tersinden anlamaya meyilli olduğunuz için  “Kesin bana sinir oluyor…” diye düşünmeye başlamışsınızdır… 

Uzun zamandır terfi almayı beklediğimiz bir pozisyona başka biri geçtiğinde “Ben yeterince iyi değilim, öyle olsa beni seçerlerdi, zaten ben kimim ki, kimse farkıma varmıyor…” gibi uzayıp giden kara kara düşüncelerle sarıyoruz kendimizi ve değersiz olduğumuz inancına kapılıp gidiyoruz.

Kendimizi olduğumuz gibi kabul etmek, mükemmelliklerimiz kadar kusurlarımıza da değer vermek demektir. – Sandra Bierig

İş yerinde olumsuz bir şeyler duyduğumuzda, hata yaptığımızda, çalışmalarımız beğenilmediğinde, eleştirilere maruz kaldığımızda kendimizi daha değersizmiş gibi hissediyoruz. Öte yandan, terfi aldığımızda, övgü dolu bir mail okuduğumuzda, projemiz çok başarılı sonuçlar verdiğinde de çok daha değerli biri olduğumuzu düşünüyoruz. Tüm yaptıklarımızı toplumsal yargılara göre değerlendirerek, iyi-kötü, güzel-çirkin, başarılı-başarısız gibi kalıplara sıkıştırarak kendimize değer biçiyoruz. “İş yerinde başarılıysam özdeğerim tepelerde, başarısızsam değersizim.” yanılgısına kapılıyoruz. Oysa ki, ne duyduğumuz sözler, ne işlerimizin başarısı, ne şirkete kazandırdığımız karlar ne de iş arkadaşlarımızın tutumları bizim değerimizi belirlemez. Çevresel hiçbir değişken bizim değerimizi değiştirmez, kendimize biçtiğimiz değere ancak ve ancak biz karar verebiliriz. İşinizde çok çalıştığınızı, elinizden gelenin her şeyi yaptığınızı düşünüyorsanız, zaten değerli bir çalışan olarak iş yaşantınızda kendi değerinizi kendiniz belirlemiş olursunuz. Siz işinizi iyi yaptığınıza inanıyorsanız, iyisinizdir. Başkalarının ne dediği bunu değiştirme gücüne sahip değildir. Kendimizi algılayış biçimimizi, kendimize verdiğimiz değeri artırmak istiyorsak sadece kendimizle ilgili bir şeyler yapabiliriz; başkalarının düşünceleriyle, değer yargılarıyla değişikliğe giderek veya onlara göre yaşamımızı şekillendirerek değil.

Siz kendinizi nasıl görüyorsanız, nasıl değerlendiriyorsanız, özdeğeriniz de odur. Yaşanan olumsuzluklar, iş arkadaşlarımızın, yöneticilerimizin tutumları, işlerin istediğimiz gibi gitmemesi veya eleştirilerle baş edemememiz bizi değerimizin azaldığı düşüncesiyle baş başa bırakmak için zorlasa da değerimiz bunlara göre artıp azalmaz. Yeteneklerimize güvendikten, hata yapabileceğimizi kabul ettikten ve elimizden gelenin en iyisi yaptıktan sonra zaten bizim kendimize verdiğimiz değeri hiçbir şey sarsamaz.

İş yaşantınızın özdeğerinizi etkilememesi için öneriler

İş yerinde kötü bir gün geçirirken, olumsuz geri dönütler karşısında moral bozmamak için direnirken, uzun süredir üzerinde çalıştığınız bir proje iptal edilmişken veya yöneticinizden o gün beklediğiniz övgü dolu sözleri işitememişken tüm bunların özdeğerinizi etkilemesine izin vermemek için iş yaşantınıza katacağınız birkaç değişiklik özdeğeriniz ile ilgili olumsuz düşüncelere kapılmaktan sizi çekip alabilir. Öncelikle kendinize verdiğiniz değeri kendinize yatırım yaparak yükseltebileceğinizi hatırlayın. Fiziksel ve zihinsel sağlığınıza özen gösterin. Bedeninize, ruhunuza iyi bakın. Sağlıklı beslenerek, düzenli spor yaparak kendinizi önemsediğinizi gösterin. Kendinizi geliştirmekten hiçbir zaman vazgeçmeyin ve hiçbir çevresel etmenin özdeğerinizi etkilemesine izin vermeyin. İşte işinize yarayabilecek öneriler:

  • Kendinize sık sık sözlü hatırlatmalarda bulunun: “Evet, yapmam gereken işler var ama ben sadece bu işlerden ibaret değilim.” ya da “Bu çalışma beklediğim gibi geçmemiş olabilir ama ne ilkti ne de son olacak, gelecek çalışmalarıma odaklanabilirim.” gibi olumsuz durumun girdabına kapılmadan kendinizi oradan çıkaracak cümleler kurun.
  • Yaptığınız işlerin kaydını tutun. Her gün tamamladığınız, başardığınız, iyi iş çıkardığınızı düşündüğünüz çalışmalarınızdan en az üç tanesini bir kenara not edin. Böylece, geriye dönüp baktığınızda yaptığınız güzel işleri bir arada görmek, neler başardığınızı anımsamak size kendinizi çok daha iyi hissettirebilir. Eğer, yaptığınız başarılı işleri fark edemeyecek kadar gri gözlüklerle baktığınızı düşünüyorsanız çalışmalarınızı bilen ve güvendiğiniz bir iş arkadaşınızdan sizin yerinize yazmasını isteyebilirsiniz.
  • Evden çalışıyorsanız çalışma odanıza, ofisteyseniz çalışma masanızın üzerine veya hemen masanızın yanındaki duvara baktığınızda kolayca görebileceğiniz bir “özdeğer tablosu” hazırlayın. Mümkün olduğu kadar çeşitli görseller kullanarak başarılarınızı taçlandırın. Yöneticinizin attığı övgü dolu bir mailin çıktısı, şirkete büyük bir iş bağladığınız günün tarihi, şirket içi bir eğitimi başarıyla tamamladığınız gün çekilmiş bir fotoğrafınızı… Aklınıza ne geliyorsa, panoya yerleştirin.
  • Değerinizi belirlemeyen şeylerin listesini yapın ve sık sık bakın. (Dış görünüşünüz, bankadaki paranız, üzerinizdeki elbise, kullandığınız araba, başka insanların fikirleri vb. materyalist ve çevresel tüm etmenler ile listeyi uzatabilirsiniz.)
  • Olumsuz düşünceler yuvarlandıkça büyüyen çalılar gibi üzerine odaklandıkça daha da karmaşık bir hal alabilir. Kendinizle ilgili negatif tutumlarda bulunmaya başladığınızı hissettiğinizde bunun önüne geçmek ve odağınızı hemen değiştirebilmek için bir hatırlatıcı tasarlayın. Küçük kırmızı bir daire size olumsuz düşüncelere “Dur!” demenizi hatırlatabilir. Bilgisayarınızın bir kenarına, telefonunuzun arkasına veya masanızın köşesine yapıştıracağınız küçük bir hatırlatıcı, karamsar düşüncelerde sürüklenmekten sizi çekip alabilir.
  • Değişikliklere ve yeniliklere açık olun. İşinizde daha iyi olmak için bir şeyler yapmak, yeni projeler üretmek, çalışmalarınıza farklı bakış açıları ekleyecek eğitimlere katılmak, şevkinizi artıracağı için kendinizden daha emin, özgüveniniz daha yüksek bir şekilde çalışmanıza yardımcı olur. İşlerinizi ileriye taşımak için farklı girişimlerde bulunmanız, işinizin iyi olması için çalışmalar yapmanız, işinize emek harcadığınızı ve elinizden gelenin en iyisini yaptığınızı görmenizi sağlar. Kişisel gelişiminize katkı sağlayacak eğitimlere katılın, ilham veren çalışmalara konuk olun.
  • Kişisel algılama alışkanlığınız varsa kendinize bu kötülüğü yapmayın. Yöneticilerinizin ya da iş arkadaşlarınızın hayatlarında neler olup bittiğini, o gün neler hissettiklerini, zor bir dönemden geçip geçemediklerini bilemezsiniz. Konuşulan her cümleyi, ortaya atılan her eleştiriyi üstünüze almayın. Bir sözün veya davranışın sebebi ya da ulaşmak istediği öznesi belki de siz değilsinizdir. Size günaydın demeyen iş arkadaşınızın aklında belki de bambaşka bir şeyler vardır ve gözü hiçbir şey görmüyordur. Kişisel algılayarak modunuzu boş yere düşürmeyin.
  • Başkalarını memnun etmek için değil, kendinizi memnun etmek için uğraşın. Onay, alkış, takdir beklemeyin; yaptığınız iş sizin içinize siniyorsa siz beğeniyorsanız, zaten kıymetlidir. Siz emek harcadığınız için değerlidir; başkalarının sözleri, yaptığınız işin değerini düşüremeyeceği gibi sizin de özdeğerinizi aşağıya çekemez.

Sizin değerinizi belirleyecek şey sadece bir söz, bir bakış, bir takdir olamaz. Siz hepsinden çok daha fazlasısınız, önce buna inanın. İşiniz hayatınızın büyük bir kısmını kaplıyor olabilir ama siz sadece işinizden ibaret değilsiniz. Sadece kendiniz olduğunuz için çok değerlisiniz. Sizi siz yapan her şeyle gurur duyun, kendinizi olduğunuz gibi kabul edin ve çok sevin. Eğer her şeyin içinden çıkılmaz bir hal aldığını düşünmeye başladıysanız sadece şuna odaklanın: “Ben benzersizim.”, bu size özdeğerinizi hatırlamanızda yardımcı olabilir.

Kaynak: indeed, mindshift

İlginizi çekebilir: Kendini takdir et: Muhtemelen farkında olmadığınız muhteşem özellikleriniz

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.

Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.



21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.

Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?



İlgili Makale