X

Öz sevgi nedir: İlişkilerde kendi değerinizi unutmayın

Masumlar Apartmanı, pandemi döneminde hayatımıza giren, bambaşka hayatları hayretle izlerken derinlerde kişisel iç sorguların da kapılarını aralayan, gerçek yaşamlardan ilhamla ekranlarımıza gelen psikolojik dizilerden bir tanesi. Sondan bir önceki bölümden izleyicilerin anımsayacağı bir diyalog. Yaşamak zorunda kaldıkları ağır travmaların sonuçlarını yüreklerinde taşımakta haklı olarak zorlanan bu yolda biri asosyal ve aşırı titiz olan, diğeri ruh ve sinir hastalıkları hastanesinde tedavi altına alınmış iki masum yüreğin ilham veren diyalogu.

Gülben: Beni niye beğendin?
Anıl: Beğenmedim, mantı mısın sen? Mantı olsan beğenirim. Gülben’sin sen, beğenmedim seni. Sevdim seni ben, Gülben. Sarmısaklı değilsin, Gülben’sin sen.

Yaşamlarımız, ilişkilerimiz ve ilişkide olduklarımızla ilgili hissettiklerimiz üzerine kurulu. Her an, her saniye evimizde tek başımıza otururken ve kabaca hiçbir şey yapmadığımızı düşündüğümüz anlar dahil olmak üzere sürekli bir şeylerle ilişki içindeyiz. Telefonumuz, koltuğumuz, çiçeklerimiz, hava koşulları, dışarıdan gelen sesler, içeriden, zihnimizden, kalbimizden, bedenimizden gelen sesler. Canlı, cansız, elle tutulup gözle görülen, elle tutulmayan gözle göremediğimiz her şey ve herkes bu iletişim haline dahil.

İnsanlık olarak sosyal varlıklarız. Öğrenmek, gelişmek ve devam edebilmek için birbirimize ihtiyacımız var. Her gün bu niyetle güne uyanmasak da birilerine öğretiyor, birilerinden öğreniyoruz. İnşa ettiğimiz sosyal çevre içerisinde değer görmek ve sevilmek en büyük yaşam motivasyonlarımızdan.

İşte şimdi cevabı çok önemli birkaç soru.

Gerçekten seviliyor, gerçekten değerli bulunuyor muyuz?

Biri veya birilerinin bize ihtiyaç duyması, zorlandıkları anlarda tavsiye ve desteğimizle ayağa kalkıyor olmaları ve buna dair müteşekkir olduklarını ifade etmiş olmaları o kimselerin gözünde bizim değerli ve sevilen olduğumuzu kanıtlamaya yeterli mi?

Biri veya birilerinin göz, gönül, zihin zevkine hitap etmek, o kişinin bizimle birlikte olmaktan keyif alması, bundan hoşlanması ve hatta belki de bu anlarla ilgili hoşnutluğunu ifade etmiş olması o kimselerin gözünde bizim değerli ve sevilen olduğumuzu kanıtlamaya yeterli mi?

Bir an için sahip olmasanız bile bir arabanız olduğunu düşünün. Bir yerden bir yere gitmenin kolaylıklar ve konfor yaratan yoludur araba. Dünyamız bu kadar kalabalıklaşmadan ve trafik bir çileye dönüşmeden önce bu sebeple icat edilip geliştirilmişti en azından. Arabanız daha hızlı, daha konforlu, daha hijyenik ve kişisel alana sahip koşulları sağlayan bir destekçi görevi görendir. Arabamızdan ve bize sağladıklarından hoşlanırız. Günlük konuşma dilinde bu hoşlanma halini sevmek diye de ifade ettiğimiz olur. Ancak destek koşullarını daha iyi sunabilecek daha iyi bir araba alma şansımız olduğunda mevcut olandan vazgeçer, yenisine evet deriz.

Sahi değer vermek ve hoşlanmak aynı mıdır?

Özel hayat veya iş hayatı ayırt etmeksizin hoşlanılıyor olmaktan daha iyi bir şey varsa eğer, bu değer veriliyor olmaktır.

Birileri bize birkaç güzel söz söyledi, hoşumuza gidebilecek vaatlerde bulundu diye o ilişkiyi sürdürmek, eğer bu vaatler yerine getirilmiyorsa (özel hayat veya iş hayatı fark etmeksizin) orta ve uzun vadede yıkıcı sonuçlar doğuracaktır. Ölümlü yaşamlarımızda kıymetli vaktimizi bizleri ihtiyaç halinde kırılacak acil durum kiti gibi kenarda bekletmeyi seçen kişilerin dikkatini çekmek için harcamaya ihtiyacımız yok. Bize ve ilişkimize yatırım yapmayan her ne varsa buna razı olmak, sırf sonlanmasından korktuğumuz için değişebileceğine dair umut beslemeye devam etmek değerlerimizden ödün vermek demektir ve bu zaman içerisinde içsel olarak öz değerimizi de azaltacaktır.

İş hayatında önemli olmak yeterli olabilir belki, peki ya özel hayatta en önemli olmayı ister miydiniz?

Önemliye giden yol değerlerle tanımlanmıştır. Onun hayatındaki rolünüz için takdir edilmeniz değer görüyor olduğunuzun ifadelerinden biridir. Bu, size ve nasıl hissettiğinize saygı duyulduğu anlamına gelir. Bu, sizin küçümsenmediğiniz, başarılarınızın küçük görülmediği ve daha iyi bir opsiyon önlerine geldiğinde sizin bir kenara atılmadığınız, atılmayacağınız anlamına gelir.

Değerleriniz ve inançlarınız önemseniyorsa, gerçekten önemseniyorsunuzdur.

Hepimiz kişisel değerlerimiz ve inançlarımıza dair pek çok şey söyleyebiliriz. Çok yüksek değerlerle kendimizi ifade edebiliriz. Ancak günün sonunda önemli olan ilişki içinde olduğumuz alanlarda değerlerimizi ve kendi değerimizi nasıl tanımladığımızdır.

Yeterince değer görmediğimiz ilişkileri devam ettirmek aslında kendimize yeterince değer vermediğimizin gösterir.

Bu çeşit ilişkileri sürdürmekte ısrarcı olmak zaman içerisinde karşı tarafın değil bizim değerlerimizi değiştirecektir.

Güven, saygı, sadakat ve sevgi gibi değerler bizler için önemliyse bunların azını sunan ilişkilere razı olmamalıyız. Sürekli olarak kendimizden veya karşımızdakinden veya patronlarımızdan şüphe edemeyiz. Ne zaman bir yalan yakalayacağımızı, ne zaman işten çıkarılacağımızı sürekli düşünerek ne özel hayatımızdaki birlikteliğe ne de iş yaşantımıza devam edemeyiz. Özellikle partner ilişkilerinde ilişkiyi kaybetme korkusu, karşıdaki kişinin zamanla değişebileceğine, ortak değerlere ve inançlara sahip olunabileceğine dair bir yanılgı yaratır. İlişkinin her anında değişim için bir umut, bir beklenti hemen oradadır. Evet, her birimiz başkalarının hayatında bir fark yaratabiliriz. Ama aşk, bir insanı olmasını istediğimiz kişiye dönüştürmek demek değildir.

Aşk, partnerlerimizi değiştiremez ve onları olmadıkları biri haline getiremez.

Partner ilişkisinde o kişinin en önemlisi, diğer yarısı, daha iyi bir yarısı, kendisinin daha iyi halini ortaya çıkarmasına sebep olan yarısı olmak kıymetlidir. Birisi için o kişi olmaktır esas olan. Çünkü hepimizin değerleri hayatlarımızdaki en önemli şeylerin başında gelir.

Değerli ve sevilen hissettiğimiz, hoşumuza giden, doğru bulduğumuz muameleyi görmek için kendi değerimizi bilmemiz gerekiyor. Bir kadın/erkek, bir işveren vb. bizden hoşlanabilir ama bu bize ihtiyacımız olan ve hak ettiğimiz saygıyı gösterecekleri anlamına gelmez.

Bazen biraz öz sevgi ve özenle ve hatta bir tutam da cesaretle şu an olduğumuz yerden yeniden başlamamız gerekir. Kendimize karşı dürüst ve samimi bir yaklaşımla yine kendimize yatırım yapmamız gerekir. İşte ancak o zaman değerimizin zamanla ve tekrar arttığını görmek mümkün olabilir. O zaman ne kadar önemli olduğunu görebiliriz.

Hepimiz değerimizi bilelim ve başkaları gelip bizleri onlardan ödün vermek zorunda bırakmadan önce onları biz uygulayalım.

Sonuçta biz sarımsaklı mantı değiliz.

Sevgiyle…

İlginizi çekebilir: Ne yaparsak kendimize yapıyoruz: Yılgınlıktan uzak seçimler yapmak mümkün

Birce Sinem Tezer: Merhaba, ben Birce. Yoga ile lise yıllarımda tanıştım. 200 saatlik temel eğitimimi 2014 yılında aldım. İçlerinde Godfrey Devereux gibi pek çok kıymetli eğitmenlerin olduğu farklı yoga stillerine ve meditasyon pratiğine dair 500 saate ulaşan derinleşme yolculuğum halen devam ediyor. Yoga & meditasyon derslerim ve bireysel pratiklerimde yoga pozlarında verilen tepkilerin günlük yaşamdakinin aynısı olduğu, aynı yollar his ve düşüncelerden geçildiği felsefesini benimsiyorum. Mat pratiğinin günlük yaşama yansımalarını araştırmak öncelikli davetim. bircesin@gmail.com mail adresi ve @birceileyoga instagram hesabı ile sorunuz veya paylaşımınız varsa bana ulaşabilirsiniz..

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale