X

Öz şefkat, varlığınızın değerini fark etmenize yardımcı olabilir mi?

Aynaya bakıyorsunuz ve camdan size yansıyan görünüşünüzü sevmiyorsunuz. Bu belki o anlık bir şey ya da her aynaya baktığınızda düşündüğünüz, canınızı sıkan bir durum. Hangisi olursa olsun, hemen hepimiz aynalardan kaçmak istediğimiz anlar yaşamışızdır sanırım. 

Günümüzde gerek güzellik “endüstrisinin” gerekse medyanın baskın olarak verdiği mesaj açık: Bedeniniz olduğu haliyle yeterince iyi değil, onu değiştirmelisiniz. Neyse ki bunu yapmanın “mucizevi” yollarını da sunuyorlar, hem de bedenlerimizin “öncelerini” ve “sonralarını” kanıtlayarak. Günümüzde cinsiyeti fark etmeksizin herkeste kilo verme, kırışıklarını giderme, saçlarını boyama ve daha çekici görünme baskısı yaratılıyor.

Kilo verdireceği vaadiyle “kurgulanan” kısıtlayıcı diyetler bir yandan, kırışıklarımız ya da saçlarımız için üretilen kozmetik ürünleri diğer yandan önümüze itiliyor. Bu baskı sosyal medya içerikleriyle daha da ezici hale gelebiliyor ve kendimizi durmadan bir başkasıyla karşılaştırırken bulabiliyoruz. Kim ne yemiş, ne kadar yemiş ya da yememiş, bu elbise kime daha fazla yakışmış, kimde büyük bir hayal kırıklığı yaratmış? Gün geliyor yediklerimiz ya da yemediklerimiz ölçüsünde “masum” ya da “yaramaz” oluyoruz. Çoğu durumda daha “güzel” bir benlik arayışı çeşitli genetik ve çevresel faktörlerin de etkisiyle yeme bozukluklarına davetiye çıkarıyor. Yeme bozukluklarının ölümcül fiziki ve ruhsal rahatsızlıklar olduğunu daha önce de bu sayfalarda söylemiştik, hatırlarsınız belki…


Resim: Olukus

Siz de kendinize böyle eziyet ediyorsanız, bedeninizi değiştirmeye çalışıyor ve onu aslında asla rahat edemeyeceği, ona ait olmayan bir şekle sokmaya çalışıyorsanız ve kendinizi sürekli suçlayıp “yetersiz” görüyorsanız hiç de nazik, hiç de şefkatli biri değilsiniz. En azından kendinize karşı. Evet, öz şefkatten bahsedeceğiz çünkü özellikle de kendimizle daha bir baş başa kaldığımız, günün çoğu vaktini evlerimizde geçirdiğimiz bu zorlu zamanlarda öz şefkate belki eskisinden daha da fazla ihtiyacımız var. 

Berkeley Üniversitesi’nin bir yayınında okuduğum makalede öz şefkat ile bedenlerimize bakış açımız arasındaki ilişkiyi inceleyen iki çalışmadan bahsediliyor ve bu çalışmalardan edinilen görülere göre öz şefkat bedenlerimize daha nazik yaklaşmamızda bize yardımcı oluyor. 

Bu araştırmalardan ilki yaşları 18 ila 75 arasında değişen kadınların işbirliğiyle yapılmış ve onlardan kendilerine gösterdikleri şefkat ve değer hakkında yorumlar yazmaları, bunları etkileyen faktörleri sıralamaları istenmiş. Ayrıca, gerek medya gerek çevremiz tarafından bedenlerimizi değiştirmemiz gerektiği yönündeki dayatıcı mesajların yeme bozukluklarına neden olabileceğini göz önünde bulunduran araştırmacılar, kadınlara bedensel algıdan sakınma davranışlarında bulunup bulunmadıklarını da sormuşlar. Diğer bir ifadeyle, bedenlerinin görünüşünden duydukları hoşnutsuzluk yüzünden belli kıyafetleri giymekten veya sosyal etkinliklere katılmaktan kaçınıyorlar mı ya da partnerleriyle cinsel yakınlık kurduklarında bedenlerinden utanıyorlar mı, bunları öğrenmek istemişler. 

Sonuçlar pek şaşırtıcı olmamış aslında; değerini görünüşüne (ya da aynada gördüğünü sandığı aksine) bağlayan kadınlar bu tür davranışlara daha sık başvuruyor ve kendilerini şefkatten mahrum bırakıyorlar. Öte yandan, öz şefkati daha fazla içselleştirebilmiş kadınlar kendilerine bedenlerinin görünüşü ya da başarıları ve başarısızlıkları ölçüsünde değer biçmiyor, aksine iyi günlerini de kötü günlerini de yüksek bir benlik farkındalığıyla geçiriyorlar. Öz şefkatini sağlamlaştıramamış kadınlar ise bedenlerini ne yazık ki çarpıtılmış ve gerçekçi olmayan şekillerde algılıyorlar. 

Araştırmanın sorumlusu Peta Stapleton da öz şefkat ve yeme bozuklukları arasındaki ilişkiye dikkat çekmek için bakın ne demiş: “Öz şefkat, yeme bozukluklarından iyileşmek için uygulanan tedavilerde çoğunlukla gözden kaçırılan bir çare. Hâlbuki yeme bozuklukları olan insanları daha hızlı ve daha erken iyi etmenin önemli bir durağı da öz şefkat olabilir.

Okuduğum yazıda bir araştırmadan daha bahsediliyordu. Bu çalışmada öz şefkatin beden algısı üzerinde olan etkisinin erkeklere nasıl yansıdığına dair görüler elde etmek amaçlanmış. 

Araştırmaya katılan ergenlik çağındaki kız ve erkek çocuklarından kendilerine gösterdikleri öz şefkati derecelendirmeleri ve kendilerini zayıf ya da kilolu görüp görmediklerini, görünüşlerinden memnun olup olmadıklarını ve kendilerini ne kadar sıklıkla başkalarıyla karşılaştırdıklarını ifade etmeleri istenmiş. 

Verileri analiz eden araştırmacılar, yüksek öz şefkat seviyelerinin hem erkek hem kız ergenlerde daha olumlu bir beden algısı oluşmasına yardımcı olduğunu ama öz şefkati oluşturan unsurların farklı yollarla şekillendiğini saptamışlar. Bu noktada, öz şefkatin unsurlarından kısaca bahsedelim ki araştırmanın sonuçlarını daha iyi anlayalım. 


Resim: Aurea

Öz şefkat ifadesini literatüre kazandıran kişi Kristen Neff. Diyor ki öz şefkati başlıca üç şey oluşturur. Birincisi, kendinize karşı nazik misiniz? İkincisi, insanlığa ait ortak hissiyatı fark ediyor musunuz? Ve üçüncüsü kendinize farkındalıkla yaklaşıyor musunuz? Öz nezaketten kastımız, kendimize nezaketle yaklaşmak; eleştirel ve yargılayıcı düşünceleri üzerimize boca etmek yerine duygularımızı, acımızı ve tecrübelerimizi anlamaya çalışmak. İnsanlığa ait ortak hissiyat derken acıların ve sevinçlerin, yani tüm tecrübelerin insanlığa ait olduğunu, herkesin benzer şeyler yaşayıp hissettiğini, dolayısıyla sıkıntılarımızda tek başımıza olmadığımızı anlamak. Farkındalık -ki bence en önemlisi bu, çünkü kendimizle yüzleşmeyi gerektiriyor- yaşantılarımızı o anda ve o yerde sahiplenmek, ama onları yadsımamak, acımızı küçümsememek ya da büyütmemek. İşte, Kristen Neff’e göre kendimize de sevdiğimiz bir dosta olacağı gibi anlayış ve öz şefkatle yaklaşmak bu üç yolda yürümeye bağlı. 

Araştırmaya geri dönersek, kızlarda öz şefkat ile beden algısı arasındaki ilişkide öz şefkatin yukarıda bahsettiğimiz üç unsuru da değişen seviyelerde belirleyici rol oynarken erkeklerde yalnızca benlik nezaketinin beden algısını etkilediği gözlenmiş. Yani, farkındalıkla yaklaşmak ve ortak insanlık hissiyatı erkeklerin beden algılarını şekillendiren unsurlar arasında değilmiş gibi duruyor. 

Araştırmanın sorumlusu Rachel Rodgers bu bulguların ne anlama geldiğini daha iyi anlamak için destekleyici çalışmalar yapacaklarını ifade etse de kişisel yorumu şöyle: “Öz nezaket, beden algısı hakkında öz şefkatin en belirleyici unsuru olarak öne çıkıyor ve bunun nedeni de muhtemelen kendimize nazik bir şekilde yaklaştığımızda eleştirel tutumları ve sert yargılamaları bir kenara bırakıyor oluşumuz.

Öz şefkat, esasen kendimizle arkadaş olma becerimiz. 

Bu ne demek? Bir arkadaşınız size geldi, zor günlerden geçtiğini söyledi. Nedenini anlattı. Kendini suçlamaya, kendine yüklenmeye başladı. Değer verdiğiniz ve sevdiğiniz biri bu kişi; dahası yaşadığı olumsuzluğu bu derece üstlenmekle kendisine haksızlık ettiğini, bunun öz şefkat yoksunluğundan kaynaklandığını görebiliyorsunuz. Onun acısını paylaşırken nasıl konuşursunuz? Nasıl yaklaşırsınız ona?

Şimdi o arkadaşınızın yerine kendinizi koyun. Kendinize nasıl davranırsınız? Böyle zor zamanlardan geçerken nasıl davrandınız kendinize? Neler dediniz ya da duyması gereken nelerden mahrum ettiniz kendinizi?

Öz şefkat, kişinin kendine de sevdiği birine davrandığı şekilde davranmasıdır. 

Kendine de ihtiyacı olan desteği, anlayışı ve şefkati göstermesidir. 

Öz şefkati, kişinin başarılarından dolayı kendine duyduğu beğeni ya da saygınlıkla karıştırmamak önemli. Çünkü öz şefkatin verdiği güzel duygular, özel ya da başarılı olmamıza veya hedeflerimize ulaştığımız ölçüde değerli olduğumuzu düşünmeye bağlı değil. Aksine, sırf bu dünya üzerindeki varlığı için kendimize değer veriyor oluşumuzla ilgili; öz şefkatli biri kırılgan ve savunmasız ve kusurlu olduğunu ama tam da bu haliyle muhteşem bir varlık olduğunu bilir.

Öz şefkatiniz varsa o başı sonu olmayan ve insanı yiyip bitiren karşılaştırma oyunlarına girmezsiniz yani kendinizi başkalarında gördüklerinizle kıyaslamaz, aksine onlarla paylaştıklarınızın önemini fark eder, bu paylaşımları varlığınıza katıp kucaklar ve hayatınızı kökleri daha derinlere inen ilişkilerle sürdürürsünüz. Belki en güzeli de öz şefkatin işler yolunda gitmediğinde sizi yalnız başınıza bırakmamasıdır. Böyle durumlarda kendinize olan saygınlığınız ya da güveniniz temellerinden sarsılabilir ama öz şefkatiniz işte tam da o zor zamanlarda -başarısızlıklarda ya da yetersiz olduğunuzu hissettiğinizde- değerinizi size yeniden hatırlatır. 

Kaynaklar:

https://greatergood.berkeley.edu/article/item/can_self_compassion_help_you_love_your_body
https://self-compassion.org/
Zeynep Selvili – Öz şefkat nedir?

İlginizi çekebilir: Öz saygı ile yeme bozuklukları arasında nasıl bir ilişki var?

Burcu Uluçay: Sözcüklerle, cümlelerle dahası dille uğraşmayı hep sevdim. Bunun üniversitede mütercim tercümanlık okumamda önemli bir payı oldu. 2012’de Marmara Üniversitesi’nden mezun olduğumda bir sene kadar çeşitli alanlarda çevirmenlik yaptım. “Şirket-bazlı” çevirmenliğin pek bana göre olmadığını anlayınca daha “naif” bir yönü olan yayıncılık dünyasına yöneldim. Fakat The University of Westminster’da Cultural and Critical Studies (Kültürel Çalışmalar) yüksek lisans programını burslu okuma şansı kapımı çalınca –pırrr– Londra’ya uçtum. 2014’te elimde afili diplomamla yurda döndüm. Ama yalnız değildim: Ben ve anoreksiya nervoza birlikte gelmiştik! Londra’ya gitmeden de ufak ufak “yoldayım” dese de pek aldırış etmediğim bu yeme bozukluğu artık sağlığım başta olmak üzere tüm hayatımı etkiliyordu ve kendisini yenmek için halen mücadele veriyorum. Bir taraftan asıl mesleğimi yani çevirmenlik ve editörlük çalışmalarımı sürdürsem de altı aydan uzun bir zamandır tam zamanlı işim buymuş gibi anoreksiya nervozadan iyileşmeye çalışıyorum. Yeme bozukluklarının nedenlerini, tedavi yollarını, iyileşen hastaların öykülerini ve güncel araştırmaları didik didik edip okumaya başladığımda tüm isteğim kendimi bu azaptan kurtarmaktı. Fakat zamanla yeme bozuklukları hakkında Türkçe yazılmış kaynakların İngilizcedekilere göre yetersiz kaldığını gördüm. Üzücü değil mi sizce de? Hele de yeme bozuklukları dünyanın hemen her yerinde bütün yaş grupları için gittikçe tehlikeli bir hal alırken. Tabii bir de yeme bozukluğu yaşayan kişilerin ailelerini, yakınlarını, arkadaşlarını düşünmek lazım. Sevdiklerine yardımcı olmak için daha güvenilir ve güncel içeriklere ulaşsalar ne güzel olur! Böylece önce kendi ailem ve yakınlarım için okuduklarıma dayanarak çeviriler ve derlemeler yapmaya başladım. TEDTalks’ta yeme bozuklukları, kaygı bozukluğu, yoga ve meditasyon gibi konularda ilham verici konuşmalar olduğunu biliyordum çünkü hemen hepsini izlemiş/dinlemiştim. Aralarında Türkçe altyazı çevirisi olmayanlar vardı. TEDTalks’un gönüllü çevirmenler projesine dâhil olup çeviriler yaptım. Sonra blog açma fikri geldi. Blogumda hem yabancı kaynaklardan edindiğim bilgileri hem de kendi deneyimlerimden yola çıkarak yazdığım içerikleri paylaşmaya başladım. Yazdıkça yazdıkça anladım ki paylaşmak ihtiyacım varmış. İtiraf etmek. Yeme bozukluklarının ciddi bir zihinsel rahatsızlık olduğunu, dahası bunu bizim “seçmediğimizi” bilin demek. Böyle böyle Uplifers’la yollarımız keşişti. Yeme bozuklukları hakkında yerleşmiş yanlış düşünceleri değiştirmek için buradaki birlikteliğimizden aldığımız güç önemli bir adım olsun. Yeme bozukluklarının zihnimize işkence eden kötücül sesine birlikte “dur” diyebileceğimize inanıyorum! Bana buradan ulaşabilirsiniz: burcu.ulucay@yahoo.com Bloguma göz atmak isterseniz: https://sahteseslereelveda.wordpress.com/

Geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenmek isteyenlere: Fine Life Fermente Kajulu İçecek

Son yıllarda sağlıklı beslenme ve bilinçli tüketim alışkanlıklarının, daha önce hiç olmadığı kadar ilgi gördüğü kesin. Veganlık, vejetaryenlik, fleksitaryen gibi bitki bazlı beslenme türleri, sadece etik ve çevresel nedenlerle değil, aynı zamanda bütüncül sağlık açısından sunduğu çeşitli faydalar nedeniyle de dünya genelinde hızla yayılmaya devam ediyor. Bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına yönelik talepler hızla artarken çok sayıda bitki bazlı ürün de raflardaki yerini alıyor. Özellikle süt ürünlerine alternatif arayanlar için çok sayıda ürün piyasaya sürülüyor. Bu konuda öncü isimlerden biri olan Metro Türkiye de “Sofrada herkese yer var!” mottosuyla tüketicilerin ihtiyaçlarına, yenilikçi ürünlerle cevap veriyor.



Raflarında 400’den fazla bitki bazlı ürün sunan Metro Türkiye, geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına sahip olmanın en leziz yollarını sunuyor. Ve güzel haber; Türk mutfağının favori içeceklerinden ayrana bitki bazlı alternatif sağlıyor: Fine Life Fermente Kajulu İçecek.

Lezzetli, vegan, fermente: Ayrana bitki bazlı alternatif

Herkes için sağlıklı beslenme ve sürdürülebilirlik anlayışıyla hareket eden Metro Türkiye, beslenme trendlerine ve değişen tüketici taleplerine verdiği önemle Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i raflara getiriyor. Geleneksel lezzetimiz ayrana bitki bazlı bir alternatif olarak öne çıkan Fine Life Fermente Kajulu İçecek, bitki bazlı beslenme alışkanlıklarını benimseyen ya da benimsemek isteyen herkesin beğenisine sunuluyor.

Metro Türkiye raflarında yerini almaya başlayan bu yenilikçi ürün, %27 oranında kaju fıstığı, tuz ve çeşitli probiyotikler içeriyor. Bunun yanı sıra katkı maddesi, koruyucu ve gluten içermemesiyle de dikkat çeken Fine Life Fermente Kajulu İçecek, hem bitki bazlı ürünleri tercih edenlerin hem de laktoz tüketmemeye önem verenlerin favorisi olmaya aday. Ayran alternatifi olarak soğuk tüketilebilen bu ürün, 250 ml’lik cam ambalajlarda satışa sunuluyor. Vlabel etiketiyle otel ve restoran gibi yeme içme işletmelerinde rahatça kullanılabilecek Fine Life Fermente Kajulu İçecek, menülere yeni vegan bir alternatif getirirken, müşteri memnuniyetini de artırma potansiyeli taşıyor.

Geçtiğimiz yıllarda süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler sunmuş olan Metro Türkiye, Metro Chef Veggie Bademli ve Fındıklı içecekler ile yoğurda alternatif Metro Chef Veggie Fermente Süzme Kaju’yu ve Metro Chef Veggie Meze Serisi’ni tüketicilerle buluşturmuştu. Bu yıl ise Türk mutfağının vazgeçilmezlerinden ayrana bitki bazlı bir alternatif getirerek hem sağlıklı hem de yenilikçi bir seçeneği yani Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i tüketicilerle buluşturuyor.

Elbette Metro Türkiye’nin raflara taşıdığı yenilikçi ürünler sadece süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler ile sınırlı değil. Çok daha fazlası, raflarda çoktan yerini aldı.

Bitki bazlı geniş ürün yelpazesi: 400’den fazla çeşit



Metro Türkiye’nin raflarındaki vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; falafel çeşitlerinden pizzaya, ranch sostan çamaşır yumuşatıcısına kadar 50’ye yakın çeşitte gıda ve gıda dışı bitki bazlı ürün sunuyor. Eğer tüm bu ürünleri ve çok daha fazlasını incelemek isterseniz hemen tıklayıpvegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine;vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; Metro Türkiye’nin Bitki Bazlı & Vegan Katalogu’nu keşfedebilirsiniz.

Temel gıdadan temizlik ürünlerine, kişisel bakımdan atıştırmalıklara aradığınız her şeyi bulabileceğiniz Metro Türkiye ile sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam tarzına ulaşmak artık çok daha kolay.

*Bu yazı Metro Türkiye katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlginizi çekebilir: Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’nin zengin vegan ürün yelpazesini keşfedinVegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’

 

İlgili Makale