Sizi bilmem ama 2022, bana 2021’den daha zor geldi. Pandemiydi, kısıtlamalardı derken pek bir şey anlamadığım 2020 ve 2021’den sonra jet hızıyla geçen 2022 yılının da pek onlardan aşağı kalır yanı olduğunu söyleyemem. Hele bir de birkaç ay öncesine kadar uğraştığım tezimi hatırlayacak olursam epey zorlayıcı bir yıldı diyebilirim. O yüzden sık sık kendimi saldığım ve boşluğun kollarında huzur bulmaya çalıştığım anlarla doldu taştı bu yıl… Benim bu boşluğa bırakışlarımınsa meğer bir adı olduğunu yeni öğrendim. Yıl içinde sık sık yaptığım –ve eminim ki birçoğumuzun da zaman zaman rutini hale gelen– bu halin, literatürde kendine haklı bir yer edindiğini dün sosyal medyada karşıma çıkan paylaşımlardan keşfettim: Goblin modu.
Oxford Sözlük’ün yılın kelimesini seçmek için oylamaya sunduğu 3 kelime arasında yer alan Goblin modu, üstün bir farkla birinci seçilmiş. Diğerlerini merak ediyorsanız: Metaverse ve #IStandWith’miş. Katılımcıların %93’ü, Goblin modu için oy vermiş. Ne kadar büyük bir çoğunluk değil mi? Demek ki dünya genelinde hemen hemen herkes yılı bu modda geçirmiş. Peki, nedir bu Goblin modu, neyi anlatır?
Benim anladığım tam olarak bir bıkkınlık, salıvermişlik, boşvermişlik haliyle bütünleşen, Mc Donald’s siparişiyle evrilen ve Netflix’te 3-5 sezon bitirmekle sonlanan bir süreç. Tabii ki bu, ‘bencesi’. Ama hemen literatürdeki tanımını da paylaşayım: “Tembel, özensiz veya hazcı davranışların pişmanlık duymadan kucaklanmasının argo söylemi” veya Vikipedi’deki has haliyle “Toplumsal beklentileri reddetmek ve kendi imajına bakmaksızın dağınık, hazcı bir şekilde yaşamak.” Şimdi söyler misiniz, hangimiz girmedik ki bu moda? Ama tek bir farkla: “Suçluluk, pişmanlık duymadan”… En azından bende bu kısım yoktu. Çünkü ne zaman boşverdim, bıraktım desem, daha büyük vicdan azabıyla döndüm yapılacaklar listemin başına, dinlenmeyi kendime hak görmeyerek…
Oxford Languages başkanı Casper Grathwohl, bu oylamadan sonra insanların içlerindeki ‘Goblin’i kucakladığını söylemiş ve bu denli bir katılım beklemediğini ama ortaya çıkan sonucun hepimizin bu yılı biraz bunalmış geçirdiğimizi anlatmaya yettiğini belirtmiş. Eh biraz görünen köy kılavuz istemez de diyebiliriz, tüm dünyanın durumu malum…
İyi midir, kötü müdür, faydalı mıdır, zararlı mıdır kısımlarına yoğunlaşma niyetinde değilim ama şunu söyleyebilirim ki herkesin zaman zaman bu hali benimsemesinin bir ihtiyaç olduğunu kabul etmek gerekir. Sonuçta birçok şey yaşıyoruz, beklentilere giriyoruz, çalışıyoruz; başarıyoruz ya da başaramıyoruz, gülüyoruz, ağlıyoruz… Ve bazen gerçekten her şeyden sıyrılıp kendimizi olduğumuz gibi kucaklamamız gerekiyor; yanımızda bizi iyi hissettiren yiyecekler, kitaplar, diziler veya başka şeylerle…
Dünyadan kısa süreliğine kopmak, suçluluk duymadan ‘hiçbir şey yapmamanın’ tadını çıkarmak, kendimize bir boşluk yaratarak o içimizdeki ‘cin’le baş başa kalmak, bir öz bakım pratiğine dönüşüyor. Yılın kelimesi seçilmiş olmasına bakılırsa bu konuda yalnız olmadığımızı bilmekse ekstra iyi hissettiriyor. Çünkü üretken olma, sağlıklı yaşama gibi bir zorunlulukmuş gibi sunulan pratiklerin aslında iyi oluşumuzu nasıl zedeleyebileceğini de fark etmemizi sağlıyor. En azından bende böyle işledi.
Kendimizi suçlayarak, zorlayarak, temel ihtiyaçlarımızdan biri olan dinlenmeye ayırdığımız anları ‘zaman kaybı’ olarak görmek yerine bakım pratiği olarak değerlendirebilmek birçok zorlukla aynı anda mücadale etmeye çalıştığımız çağda belki de en başta akıl sağlığımızı korumanın en etkili yolu olabilir…
Umalım ki 2023 Goblin moduna daha az ihtiyaç duyduğumuz bir yıl olsun.
İlginizi çekebilir: Kendimizi önceliklendirmek bencillik değil; temel bir ihtiyaçtırKendimizi önceliklendirmek bencillik değil;