Psikoterapide sıklıkla kullanılan bir kavramdır “öz benlik”. Herkes hayatta bi kere “Ben kimim?” sorusunu bir yerlerde, bir şekilde kendine sormuştur ya da sormaya devam ediyordur.
Bir de bu öze, özgünlük eklenince işler biraz daha karışıyor gibi. Herkes kendisini keşfetmenin yanı sıra, bir de özgün ve otantik olmaya ait bir arzu duyuyor.
- Peki kırılganlıklarımız ve kusurlarımız kendimizi bulma ve otantik olma yolculuğumuzun neresinde?
- Kusurlu olma cesaretine sahip olmamız ve kırılganlıklarımızı benimseyebilmemiz bu otantikliğin bir parçası olabilir mi?
Sosyal medyayla da çarpıtılan eksiksiz, tam ve mükemmel olma algısı, bizi sıklıkla kusurlarımızı, kırgınlıklarımızı örtmeye ve saklamaya itiyor.
Şimdi benliğinizi bir örümceğin ağı gibi düşünün. Ve siz bu ağı bebeklikten çocukluğa, çocukluktan ergenliğe, ergenlikten erişkinliğe, kısacası ölene kadar dokuyorsunuz. Ve bu dokudaki hataların ve kusurların bir başkası ile örtüşme ihtimali tahmin ettiğiniz gibi oldukça az. Ağın güzelliği, sağlamlılığı, işe yaraması ne kadar kişisel ise; bu ağdaki kusurlar ve hatalar da bir parmak izi kadar kişisel ve özgün.
Kusurlarımız ve hatalarımızdan korku ve suçluluk duyduğumuzda, hayatla bağlantıda olma ve bağlı hissetme yetimizi kaybediyoruz. Benlik ağımızdaki kusurlardan korku, suçluluk ve utanç duyduğumuz an, anlamı yitiriyoruz. Hal böyle olunca anlamı yitiren bir insan, otantik kendilik arayışından da vazgeçiyor.
“Yeterince iyi değilim.”
“Yeterince başarılı değilim.”
“Yeterince güzel değilim.”
“Herhangi bir kusurum sevilmemem için görünür ve kuvvetli bir neden.”
Bu ve benzerlerini sıklıkla kendi önüne çıkarıyorsan, hayatla ve öz benliğin ile bağlantını gerçekten kaybetmiş olabilir misin?
Kırılganlıklarını kucaklayabilen, kendini olduğu gibi korkmadan karşı tarafa göstermeye cesareti olan, kendini ne olursa olsun sevilmeye ve ait olmaya layık hisseden insanlar hayatla ve insanlarla daha çok bağlantıda ve hayata bağlı hissediyorlar.
Kırılganlıklara ve kusurlara alan açmanın getirdiği güç ve güven, bizi otantik olma yolculuğumuzda yalnız bırakmıyor. Aksine bu kusurlar ve kırılganlıklar, kullandığımız alet çantamızı geliştirerek bize yeni dokular, yeni ağlar oluşturmamız için fırsatlar sunuyor.
- Kırılganlıklarımızı tanımlamak ve onları açık yüreklilikle kabul etmek.
- Kırılganlıklarımızı göstermekten, görünür olmaktan utanmamak ya da korkmamak.
- Sevilmeye layık olduğumuza inanmak ve en önemlisi olduğumuz hali sevmek.
- Herhangi bir şeye tutunmak için göstermiş olduğumuz inancı önce kendimizde bulmak.
İşte bu kucaklama, fırsatları görebilmek ve kullanabilmek için bir anahtar niteliğinde. Ve seçimlerin, hatta bu maddeleri kendilik ağınla harmanlayış şeklin bile ne kadar sana özel ve sana özgü! Gör, ne kadar da otantik!
İlginizi çekebilir: Öz-Disiplin: Hazzı erteleyebilme kapasitesi neden önemlidir?