X

Ormanda çevre dostu bir festival: MDA Festivali ve düşündürdükleri

Bir orman düşünün… Instagram fenomenlerinin kışın paylaştığı videolar gibi adeta… Ya da Netflix’in çok izlenen dizilerinden birinin orman sahnesinin bir simülasyonu. Pencereden bakınca birbiri ardına sıralanmış ağaçları izliyor, yattığınız yerden baykuşların serenadını dinliyor, kozalakları takip ederek yürüyorsunuz. Üstelik şehrin içinden upuzun ve gizli yolları takip ederek çıktığınız bir tepede yapıyorsunuz tüm bunları. Bursa’dan Keles Köyü’ne gidip, oradan Kocayayla’ya ulaşabiliyorsunuz. Ormana adım attığınız anda da dış dünyayla tüm ilişkiniz kesiliyor. Aynı hızla kendinizi kediler, köpekler, kozalaklar, yapraklar ve yaprakların sesi, sonra bir de rüzgarın sesi içinde buluyorsunuz. Tek ses bunlar değil tabii… Daha iyi dinlerseniz belki karıncaların, toprağın, kuşların da sesini duyabilirsiniz. Hatta geçen yıl yangında yanan ağaçların çığlıkları bile yükseliyordur belki buradaki ağaçların gövdesinden. Çünkü ağaçların dost, evet, onların arkadaş olduğunu düşünmek çok güzel!

Onur Kahvecioğlu, her şeyin müzikle doğrudan ilişkili olduğunu düşünerek Müzikİst ismini verdiği girişimi çatısı altında insanları buluşturabilmek ve tüm bu seslerin yanı sıra ormandaki diğer sesleri de duyabilelim diye bu enfes ormanı keşfediyor ve şehri kirletmeden, doğanın içinde, tam da oraya uyumlanarak nasıl bir festival yapılır derdine düşüyor. Ablası Sevinç Kahvecioğlu da bu derdinde ona eşlik ederek, çeşitli çözümler yaratıyor. Neticede yıllardır bu festivali gerçekleştirebiliyorlar. Bu yıl ben de davetliydim ve türleri arasında bir ilkle karşılaşmış oldum. Çünkü sahne organik, ses akustik, hatta Akustik Adam da konuklar arasında. Okurken bile şaka gibi duyuluyor, farkındayım ama şaka yapmıyorum. Çünkü bence hepsinin bir araya gelmesi kesinlikle bir tesadüf değil ve bu gibi bazı vurgular elbette olacak. Çünkü burada bir “Ormanın Gücü Adına” durumu var. O gücün karşısında da insan bir kez daha “Ormana zarar vermeden, burası ile uyumlu nasıl bir şey yapabilirim?” diye düşünüyor. Bunu düşünebilmek için meselenin mekanındayız zaten.

Festival gözlemlerime gelince, festivalin ilk iki günü oksijen çarpmasından mıdır bilmiyorum, bir yavaşlık vardı. Herkes kendi sessiz, mülayim köşesinden yavaş yavaş çıktı ve hünerini göstermeye başladı. Ben bu gizemli dönüşümü ötme sırasını bekleyen kuşlara benzettim mesela. Hepsinin sesi ayrı bir güzellikteydi ve sırası gelince ötüyorlardı resmen. Gerektiğinde, içlerindeki ötme yetisini harekete geçirerek ve billur gibi bir sesle… Üstelik herkesin repertuvarı da bambaşkaydı. Müzisyenlerin yanı sıra, seramik sanatçıları, tasarımcılar ve de doğal kozmetik marka sahipleri de katılımcılar arasındaydı.

Festivalin ilk gecesi bir tanışma toplantısı yapıldı ve üç günün sonunda da moderatörü olduğum son söyleşide, izleyicilerden biri yanıma gelerek, bu toplantıda sorulan ilk soruyu bana sordu: “Bu kalabalıkta kimler var şimdi?”

Ben ilk gece festivale gelenlerle tanışırken her birinin kendi biricik hünerinin böyle bir bir sergileneceğini düşünmemişim tabii. O yüzden ayrıca etkilenmiş, hatta biraz da büyülenmiş halde “Bu grupta” dedim ve devam ettim, “öncelikle yeşile, doğaya, sürdürülebilir olana gönül vermiş insanlar var. Onların toplanıp, ‘İz Bırakmayan Festival’ mottosu altında nasıl farklı ve zararsız bir iz bırakabiliriz derdini görebilirsiniz daha çok. Yapılan sanat da bu hedefin bir yan ürünü aslında.”

İşte yan ürün olarak ifade ettiğim bu festivale katkı olarak da ukuleleden tutun, yogaya, sufi yürüyüşünden tutun, polifonik koro çalışmasına birçok atölye mevcuttu. Çevreciler, sanatlarıyla hem öğretip hem de öncü olarak büyük katkıda bulundular. İsteyen trekking’e katıldı, isteyen yüz maskesi ya da rengarenk mandalalar yapmayı öğrendi. Bunları doğaya bırakmayı düşleyen sanatçılar eşliğinde, ipler ağaçlar arasına gerildi, masklar zarar vermeyecek şekilde ağaçlara asıldı.

Festivalde herkesin en sevdiği bölüm ise, yine gözlemlediğim kadarıyla akşam konserleri oldu. Ben bu kısmı biraz gereksiz buldum aslında. Sanırım çevreci bir festival olarak oldukça özgün ve kıymetli bulduğum MDA Festivali’ne dair tek eleştirim de bu oldu. Çünkü doğada erken yatmak ve gece sessizliği bana daha özel geliyor ve de ertesi sabah da dinç uyanabilmek için buna gerek olduğunu düşünenlerdenim. Ama çoğunluğun buna ihtiyacı olsa gerek, en çok katılım ve ilgi festivalin bu kısmına oldu. Bu sebeple de programın vazgeçilmezi olmasına anlayışla yaklaşabildim. Naçizane tek tavsiyem, festival gün süresinin uzaması olabilir, böylece yorucu gecelerin ardından dinlenme zamanı da kalır. Bunun için de belediyelerin desteğine ihtiyaç artacaktır. O halde yazıyı MDA Festivali daha çok desteklensin ve ilgi görmesi için reklamları artsın dileğiyle sonlandırıyor, tüm sosyal medya hesaplarından da muhakkak takibe almanızı tavsiye ediyorum. Müzikle kalın…

İlginizi çekebilir: Dış Hatlar’ın yönetmeni Erinç Durlanık ile sinema ve müzik üzerine keyifli bir söyleşi

Günsu Özkarar: 1987 Ankara doğumluyum. 2008 yılında Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi Viyola Ana Sanat Dalı’ndan mezun oldum. Ardından İsviçre’de Hocshule der Künste Bern’de yüksek lisansımı tamamladım. Yüksek lisansım sırasında Orchester der HKB, Schweizer Jugend Sinfonie Orchestra, The Women Orchestra of Switzerland’da çalarak, Christopher Warren­Green, Bruno Weil, Daniel Klajner, Jos van Immerseel, Kai Baumann gibi orkestra şefleriyle Avrupa’nın farklı şehirlerinde konserler verme deneyimi edindim. Tatjana Masurenko, Michael Kugel, Ruşen Güneş, Çetin Aydar, Danel Quartet, Marco Misciagna, Michel Michalakakos, Apple Hill Quartet, Siegfried Führlinger gibi hocaların ustalık sınıflarına katıldım. The World Youth Orchestra, The World Orchestra, Greek Turkish Youth Orchestra, Bilkent Youth Symphony Orchestra, Bilkent Youth Virtuosos, Jungenc Philharmonic Orchestra, AIMA Festival Orkestrası gibi ensemble/ orkestralarda ve Young Euro Classic, Schloss/Beuggen International Music Fest, Schlern International Music Fest, Bayreuth Youth Talented Artists ́s Music Fest, The Turco-British Association Bach Günleri, Datça Uluslararası Müzik Akademisi, T.R.N.C. Malta Dostluk Günleri, Klasik Keyifler Oda Müziği Festivali, Uluslararası Istanbul Müzik Festivali, Uluslararası D - Marin Klasik Müzik Festivali, AIMA Ayvalık Müzik Festivali ve Cervo International Music Fest gibi etkinlik ve festival konserlerinde yer aldım. İstanbul’a taşındıktan sonra CRR, AIMA Orkestrası, Orkestra Sion’da çalıştım. Ayrıca İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı’nda Doçent Beste Tıknaz Modiri ile Sanatta Yeterlilik çalışmalarımı tamamlayarak, Okan Üniversitesi’nde öğretim görevliliğine başladım. Bitirme tezim “Tarihsel Süreçte Gelişen Viyola Ekolleri” kitap olarak yayınlandı. Trio Pax, Trio Tını gruplarının yanı sıra Okan Üniversitesi Orkestrası’nda üç yıl öğretim görevlisi olarak çalıştım. Psikoloji ve edebiyat her zaman ilgi alanım oldu. Çeşitli yaratıcı yazarlık kursları ile birlikte psikanaliz de gördüm ve bu sürecin ardından farklı dergilerde yazılarım yayınladı. Şimdi Milliyet Sanat, SanatAtak dergilerinde düzenli yazmaktayım ve Mayıs'ta İkinci Adam Yayınları’ndan çıkacak Küflü Virgül isimli ilk öykü kitabımı beklemekteyim.

Geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenmek isteyenlere: Fine Life Fermente Kajulu İçecek

Son yıllarda sağlıklı beslenme ve bilinçli tüketim alışkanlıklarının, daha önce hiç olmadığı kadar ilgi gördüğü kesin. Veganlık, vejetaryenlik, fleksitaryen gibi bitki bazlı beslenme türleri, sadece etik ve çevresel nedenlerle değil, aynı zamanda bütüncül sağlık açısından sunduğu çeşitli faydalar nedeniyle de dünya genelinde hızla yayılmaya devam ediyor. Bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına yönelik talepler hızla artarken çok sayıda bitki bazlı ürün de raflardaki yerini alıyor. Özellikle süt ürünlerine alternatif arayanlar için çok sayıda ürün piyasaya sürülüyor. Bu konuda öncü isimlerden biri olan Metro Türkiye de “Sofrada herkese yer var!” mottosuyla tüketicilerin ihtiyaçlarına, yenilikçi ürünlerle cevap veriyor.



Raflarında 400’den fazla bitki bazlı ürün sunan Metro Türkiye, geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına sahip olmanın en leziz yollarını sunuyor. Ve güzel haber; Türk mutfağının favori içeceklerinden ayrana bitki bazlı alternatif sağlıyor: Fine Life Fermente Kajulu İçecek.

Lezzetli, vegan, fermente: Ayrana bitki bazlı alternatif

Herkes için sağlıklı beslenme ve sürdürülebilirlik anlayışıyla hareket eden Metro Türkiye, beslenme trendlerine ve değişen tüketici taleplerine verdiği önemle Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i raflara getiriyor. Geleneksel lezzetimiz ayrana bitki bazlı bir alternatif olarak öne çıkan Fine Life Fermente Kajulu İçecek, bitki bazlı beslenme alışkanlıklarını benimseyen ya da benimsemek isteyen herkesin beğenisine sunuluyor.

Metro Türkiye raflarında yerini almaya başlayan bu yenilikçi ürün, %27 oranında kaju fıstığı, tuz ve çeşitli probiyotikler içeriyor. Bunun yanı sıra katkı maddesi, koruyucu ve gluten içermemesiyle de dikkat çeken Fine Life Fermente Kajulu İçecek, hem bitki bazlı ürünleri tercih edenlerin hem de laktoz tüketmemeye önem verenlerin favorisi olmaya aday. Ayran alternatifi olarak soğuk tüketilebilen bu ürün, 250 ml’lik cam ambalajlarda satışa sunuluyor. Vlabel etiketiyle otel ve restoran gibi yeme içme işletmelerinde rahatça kullanılabilecek Fine Life Fermente Kajulu İçecek, menülere yeni vegan bir alternatif getirirken, müşteri memnuniyetini de artırma potansiyeli taşıyor.

Geçtiğimiz yıllarda süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler sunmuş olan Metro Türkiye, Metro Chef Veggie Bademli ve Fındıklı içecekler ile yoğurda alternatif Metro Chef Veggie Fermente Süzme Kaju’yu ve Metro Chef Veggie Meze Serisi’ni tüketicilerle buluşturmuştu. Bu yıl ise Türk mutfağının vazgeçilmezlerinden ayrana bitki bazlı bir alternatif getirerek hem sağlıklı hem de yenilikçi bir seçeneği yani Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i tüketicilerle buluşturuyor.

Elbette Metro Türkiye’nin raflara taşıdığı yenilikçi ürünler sadece süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler ile sınırlı değil. Çok daha fazlası, raflarda çoktan yerini aldı.

Bitki bazlı geniş ürün yelpazesi: 400’den fazla çeşit



Metro Türkiye’nin raflarındaki vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; falafel çeşitlerinden pizzaya, ranch sostan çamaşır yumuşatıcısına kadar 50’ye yakın çeşitte gıda ve gıda dışı bitki bazlı ürün sunuyor. Eğer tüm bu ürünleri ve çok daha fazlasını incelemek isterseniz hemen tıklayıpvegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine;vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; Metro Türkiye’nin Bitki Bazlı & Vegan Katalogu’nu keşfedebilirsiniz.

Temel gıdadan temizlik ürünlerine, kişisel bakımdan atıştırmalıklara aradığınız her şeyi bulabileceğiniz Metro Türkiye ile sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam tarzına ulaşmak artık çok daha kolay.

*Bu yazı Metro Türkiye katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlginizi çekebilir: Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’nin zengin vegan ürün yelpazesini keşfedinVegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’

 

İlgili Makale