X

Onaylanmayı beklemiyorum; öyleyse varım!

Ben yapmıyorum diyebilirsiniz, ama itiraf edelim hepimiz yapıyoruz. Belki bu aynı konu için olmuyor. Örneğin bazılarımız yaptığımız yatırım konusunda onay bekliyoruz, arkadaşlarımız “ne karlı işe girdin” desinler diye istiyoruz. Belki içimizden aynı miktar parayı bir yıllık bir dünya seyahatine yatırmak geçiyor ama işte “onay alamamak, onay görememek” veya “onaylanmayı beklemek” diğer bir söylem ile “onaylanmış olmanın” rahatlatıcı kollarına kendimizi bırakıvermek istiyoruz…

Hemen bir diğer örneğimize geçiyoruz. Evet, yaşımız ilerliyor neden evlenmiyoruz değil mi? Onaylanmayı bekliyoruz, bir eş seçiyoruz, yıllarca mutsuz oluyoruz, üzerine çocuklar geliyor, mutsuzluk katlanıyor fakat “onay almış”, çoktan onaylanmış yapıyı bozmaya korkuyoruz. Nasıl bozabiliriz ki? Bu beraberinde birçok farklı onay almama durumunu doğuracaktır çünkü, bir kere ailemiz var, arkadaşlarımız var, iş çevremiz var…

“Sen ne yaptın, yuvanı neden dağıttın, çocuklara ne olacak veya bundan sonra hayatına nasıl devam edebileceksin ki” gibi birçok “onay dışı” soruya cevap vermek durumunda kalacağız. Halbuki sadece “mutsuz fakat evli” iken, tüm “onaylanma” kriterlerini ne hoş sağlıyor oluruz…

Bir diğer örneğimize geçiyoruz, evet meslek tercihlerimiz. İçimizden haykırıyor “o iş yerine gitme, bugün son günün, sen buraya ait değilsin, dünyayı gez, gör ne yapmak istediğini, kendini bul” diye ama tabii ki diğer tarafta hemen sığınıverdiğimiz “yaşam şartları” devreye giriyor.

Bırakmak istemiyoruz, nasıl olsa ay başında aldığımız belirli maaşımız ve tabii ki toplumca “bol bol onay gören” bir konumumuz var değil mi? Ki bu derece fazla “onay almak başarısını” gerçekleştirebilmişken şimdi anne babamızın, belki eşimizin, belki arkadaşlarımızın “neden nasıl” diye başlayacak sorularına cevap vermek oldukça zor geliyor…

O bizim muhteşem “onay görmek” arayışımız bu kadarla da bitmiyor. Yıllarca sadece bu aradığımız onayların gölgesinde yaşıyoruz. Bu onay vermek “konumuna” koyduğumuz kişiler değişebiliyor sadece. Çocukluğumuzda, gençliğimizde bu kişiler belki anne ve babamız oluyor sonrasında eş, kız veya erkek arkadaş, dostlarımız ve iş arkadaşlarımız… Fakat hikaye aynı şekilde gidiyor. Belki hayatımız boyunca binlerce onay topluyoruz; sonrasında ne oluyor, onaylarla dolu fakat “gerçeklikten” tamamıyla uzak bir yaşam kompozisyonu…

Peki bir kez şimdi sizinle “asla” ve hiçbir kimsenin onaylamadığı bir akış hayal edelim istiyorum. Şöyle bir örnek verelim örneğin bir kadın olarak tek başınıza 1 yıllık bir dünya seyahatine çıkmaya karar verdiniz, istifa ettiniz, tüm hazırlıklarınızı tamamladınız. Kendimden bir şeyler de katmam gerekirse “çocuk doğuracak yaşı bile geçmek üzere olan” sevgili siz, arkanıza bile bakmadan kendinizi aramaya bu dünyayı deneyimlemeye kararlısınız. Nasıl tepkiler alırdınız veya alacağınız tepkiler sizin; “ben biraz daha bekleyeyim önce çoluk çocuğa karışayım” ancak sonra “kendimi yaşarım” düşüncelerine kapılmanıza ve hayallerinizi ertelemenize sebep olur muydu?

Gelin biz sizlerle bugün itibarıyla “dışarıdan” beklediğimiz tüm onayları keselim. Hayatımızın sorumluluğunu başkalarının onayına, beğenilerine, diğer insanlarca “bizim için en iyi olanlara” göre yaşamaya en azından birkaç adımda, yavaş yavaş da olsa son verelim. Yıllar geçtiğinde ve biz o can-ım “onay alamayan” hayallerimizi gün ve gün ertelediğimizde geriye baktığımızda kalacak olan “keşkeler” inanın o gün aldığımız “onaylanmalardan” çok daha ağır basıyor olacak…

Sevgili Krishnananda & Amana “İlişki Sanatı” adlı eserlerinde bakın onaylanmak beklentimizi nasıl anlatıyor:

“…Kendimize verdiğimiz değerin bizi yetiştirenlerin sevgi ve onayına artık dayanmaması hayatımızda önemli bir mihenk taşıdır.

…Ve keşfedebiliriz ki kendi değerimizi onlardan bağımsız olarak bulabiliriz. Bu değerli ve derin ruhsal bir geçiştir.

…Bizi yetiştiren insanlara beklentimiz olmadan tam bir insan olarak geldiğimizde kalplerimiz açılabilir. Dilenen yerine veren bir insan olarak geldiğimizde aldığımız şeyler için muazzam bir şükran sahibi bile olabiliriz.”

Bugün bu yazımda bana eşlik eden sizler, biliyorum ki hayat çizgimizde hepimiz dış onaylara yani bir diğer kişinin görüşüne, beğenisine veya fikrine ihtiyaç duyabiliyoruz. Tabii ki hayatlarımızı değiştirecek önemli kararlar verdiğimiz noktalarda görüş almak oldukça önemli bir unsurdur, fakat “başkalarının onayına göre” seçim yapmak ile kalbimizi buram buram alevlendiren tercihlerimiz arasında bıçak sırtı kadar ince bir çizgi bulunur.

Çokça zaman fark etmeden hep o “beğenilen” aksiyonu tercih etme yoluna saparız. Fakat daha sonra öyle bir an gelir ki “benim yolum bu değildi” diye isyan ederiz. İşte bu nokta kimseye bağlı veya bağımlı olmadan “onay beklemek” sürecinden tamamıyla bağımsızlaştığımız noktadır. Biz yaptığımız seçimlerin sorumluluğunu alabildiğimizde bu “onay” beklentisi de yani yapılan tercihin “bir diğer kişiye göre yapılmış olması” gerekliliği de ortadan kalkacaktır…

Yine aynı eserden muhteşem bir bölümü paylaşıyorum;

“Yolun diğer tarafta başlar.
Gökyüzü ol,
Hapishanenin duvarına bir balta vur,
Kaç,
Rengin içine doğan bir kişi olarak dışarı çık,
Bunu şimdi yap…” 

-Mevlana Celaleddin Rumi

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale