On Body and Soul (Ruh ve Beden) filmi üzerine: Mezbahadan ormanın sessizliğine
Macar yönetmen Ildiko Enyedi’nin 2017’de, bir önceki filminden tam 18 yıl sonra ve de 62 yaşındayken çektiği film Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı ve FIBRESCI ödüllerinin sahibi oldu. Bu etkileyici ve düşündürücü film, bir mezbahada çalışan finans müdürü ile yeni atanan kalite müdürü arasındaki tuhaf ilişkiye odaklanıyor.
Ağızda kalan en güzel tat ne?
Filmin bütünü inanılmaz güzel. Hiçbir abartıya, duygusal çözümlemeye, iç döken konuşmaya, patlamalara girmeden, hatta belki de duygusal ve “damar” tek bir kare göstererek, bütünüyle içe dokunan bir film çekmiş ödüllü yönetmen.
Gerçek bir mezbahada yapılan çekimlerin yanı sıra, kendilerini her gece aynı rüyada, karlı bir ormanda iki geyik olarak gördüğünü fark eden bir çiftin hikayesi bu…
Mezbahayı kırmızıya bulayan, kırılan kemik seslerini ve sabitlenen hayvan gözlerini ve o dayanılmaz sükunetlerini her gün görüp geceleri bembeyaz bir ormanda, yemek için yaprak arayan iki geyiğe dönüşen, biri Asperger sendromundan muzdarip, biri kısmi felçli iki tuhaf insanın, bir nevi intihara kalkışıp bir türlü ölememe hikayesi…
Ebelendiğim yer neresi?
Böylesine düz akıyor gibi görünen bir filmde bu kadar içinize dokunan şeyin bir arada oluşu, her mimikte, her söze girişte damıtılan biriciklik hali çok etkileyici. Mezbahaya kök söktüren kalite müdürünün, anlayamadığı iç dünyası için bir yetişkin terapisti yerine ısrarla çocukluk doktorunun pediatri odasında iç döküşü çok etkileyici.
Nasıl bitiyor?
Laura Marling’ten What We Wrote’u defalarca ama defalarca dinleme isteği duymanızla bitiyor. Tek damla göz yaşı, tek yakarış görmediğiniz filmden, bu yumuşacık sesin suladığı koca bir çukuru fark ederek uyanıyor ya da çok güzel bir rüyaya dalıyormuşsunuz gibi bitiyor.
Endre’nin Maria’ya “Seni çok seviyorum” diyebildiği anda yere damlayan yumuşalıklıkta kalıyor bir parçanız. Sonsuzda…
İlginizi çekebilir: Iskalamadan yaşamak için sorulması gereken soru: “Sevgi neydi sahi?”