X

Ömer Madra ile sohbet: Yok Oluşa Çözüm Bitki Temelli Beslenme mi?

Son zamanlarda iklim ve çevre felaketleri ile ilgili raporlar ardı ardına yayımlandı. Bu raporları değerlendirmek üzere, geçen hafta Açık Radyo’da hazırlayıp sunduğum Vegan Sağlık Programı’nda konuğum Ömer Madra’ydı.

K.B: Beslenme ve çevre ilişkisi ile ilgili şimdiye kadar yapılmış en kapsamlı araştırma 1 Haziran’da Science Dergisi’nde yayımlandı. “Vegan bir diyet, su ve toprak kullanımı, sera gazı salımı, küresel felaket gibi gezegen üzerindeki yıkıcı etkileri ortadan kaldırmak için en iyi yol. Bu şekilde sürdürülebilir hayvancılık, elektrikli araba kullanımı, uçak kullanımını bırakmaktan daha etkili bir çözüme varılacaktır. ” Şimdiye kadar bu kadar vurgulu söylenmemişti.

Ö.M: 20 küsür yıldır bu haberleri takip ediyorum. Hem hayvancılık ve tarımı durdurmanın hem de dünyayı beslemenin mümkün olduğunu anlatan ilk önemli kapsamlı araştırma, ben daha kapsamlısını görmedim. Yalnız mümkün olduğunu ifade etmekle kalmıyor, şart olduğunu da söylüyor.

K.B: “Et yiyerek, süt mamülleri tüketerek yalnızca %18 oranında kalori, %37 protein alıyoruz, ancak tarım alanlarının %83’ünü yok ediyoruz. Hayvancılık endüstrisi sera gazı salımlarının da %60’ını oluşturuyor. Bu nedenle tarım ve çftlik alanı kullanımı nedeniyle toprakların %75’i kullanılıyor.” Bir yandan müthiş bir israf diğer yandan açlık… İçinde bulunduğumuz iklim ve çevre felaketinin başlıca nedenleri nedir?

Ö.M: İçinde bulunduğumuz durum beş nedene bağlı: Küresel ısınmanın yanında sera gazları salımı, hava kirliliği, su kirliliği, toprak kirliliği. Çalışma, önemli araştırmacıların yaptığı, 180 ülkenin 119’unda 40 bin hayvan üretim yerindeki bütün gıda ürünlerinin verilerinin derlenmesiyle oluşturuldu.

Oxford Üniversitesi’nden araştırmacıların yaptığı yeni analiz gösteriyor ki et yiyerek, süt mamülleri tüketerek yalnızca %18 oranında kalori, %37 protein alıyoruz, ancak -burası önemli- tarım alanlarının %83’ünü yok ediyoruz. Yeni araştırma açıkça şunu gösteriyor: Et ve süt ürünleri, yumurta tüketiminden vazgeçmek suretiyle dünya üzerindeki tüm çiftlik ve tarım alanları kullanımını %75’in üzerinde bir oranda azaltılabiliyor. Bununla da kalmıyor, küresel ısınma da geliyor, tüm bunlarla beraber hayvancılık endüstrisi sera gazı salımlarının da %60’ını oluşturuyor. Su kirleniyor. Meksika Körfesi’nde hayvancılık endüstrisi kaynaklı Dev Ölü Bölgeler oluşmuş durumda. Bunların hepsi birbiriyle bağlantılı ve küresel bir felaket ile karşı karşıya olduğumuzun göstergesi.

K.B: “Tarım endüstrisi sayısız çevre sorununun hepsinin tam ortasından geçen bir sektör. Yıkımın büyük bir kısmından sorumlu olan hayvan ürünleri. Çevresel yıkımı önlemenin en önemli tek yolu etten ve mandıra ürünlerinden vazgeçmek.” İnsanlık çevreye ve ekosisteme nasıl zararlar veriyor?

Ö.M: Tarım endüstrisi sayısız çevre sorununun hepsinin tam ortasından geçen bir sektör ve Yıkımın büyük bir kısmından sorumlu olan hayvan ürünleri. Bu nedenlerden ötürü gezegen olarak 6. büyük yok oluşun eşiğinde olabiliriz. Daha önce Guardian’da yayımlanmış yakın tarihli bir makalede şu belirtilmişti: Yeryüzündeki hayatın %0.01’ini oluşturuyoruz ama vahşi memelilerin %83’ünü yok ettik, bu ne demek? Muazzam bir toprak, hava, su kirliliği demek. Çevresel yıkımı önlemenin en önemli tek yolu etten ve mandıra ürünlerinden vazgeçmek. (What the Health (Sağlık Komplosu) adlı Netflix belgeselinde hayvancılığın çevreye zararları tümçıplaklığıyla anlatılıyor.)

K.B: “Et ve süt ürünleri, yumurta tüketiminden vazgeçmek suretiyle dünya üzerindeki tüm çiftlik ve tarım alanları kullanımı %75’in üzerinde bir oranda azaltılabiliyor.”

 1 gram hayvansal protein için bir metrekare alan yok oluyor, bir gram bitkisel protein içinse 0.01 metrekare alan harcanıyor ve 100 gram et için ortaya çıkan sera gazı ile 3,5 kg dan daha fazla bitkisel gıda elde edilebiliyor. Son haberlere göre toprağın hoyrat kullanımından dolayı Hindistan’da çiftçiler intihar ediyor.

Ö.M: Büyük tohum şirketleri var, topraktan hasat alacak gibi borçlanıyorlar, sonra tarım ilaçlarının bilinçsiz kullanımı sonucunda toprak hasat vermiyor ve intihar ediyorlar. 300 bin çiftçinin intihar ettiğine dair haberler var.

K.B: Artık toprağı besleyecek doğal gübre de oluşmuyor. Türkiye’de hayvanların kullandığı yemlerin %90’ı endüstiyel yem ve bu yemleri köylerde de kullanıyorlar. Köylerde sanılmasın ki organik hayvan üretiliyor. Peki, yine de sürdürülebilir hayvancılık bizim çözümümüz olabilir mi?

Ö.M: O yetiştirilen “organik” hayvanların da işe yaramadığını bu çalışma ortaya koyuyor. Serbest ya da endüstriyel tarım ve hayvancılık endüstrisinin çevre tahribatını kesmenin hiç de azımsanacak bir neden olmadığı apaçık. Bir diğer yandan raporda da belirtiliyor: Dünyada faaliyet gösteren 500 milyon çiftlik var.

K.B: Hayvansal ürünlerde ve tarımda sübvansiyon oldukça fazla. Belki de bunu bitkisel ürünlere kaydırmak gerek?

Ö.M: Çalışma ekibinin başındaki Profesör Poore, bu endüstrinin devlet desteği gören güçlü bir endüstri olduğunu belirtiyor: her yıl yarım trilyon dolar yani 500 milyar dolar, kendisine göre daha fazla, belki bir trilyon dolar, yani Türkiye’nin gayri safi yurtiçi hasılası kadar neredeyse, subvansiyon yapılıyor.

K.B: Peki ne yapmalı?

Ö.M: Bir kere etiketler üzerine devlet eliyle “Bu aldığınız et, salam, sosis çevresel tahribat yapar.” diye uyarılar konulması lazım. Yıkımın tamamen sonlanması için hayvansal tüketimleri sıfırlamak, raporda da bahsedildiği üzere serbest gezen et ve mandıra ürünleri satın almaya çabalamaktan çok daha büyük faydalar sağlıyor.

K.B: Raporda kanatlı hayvanların %70’inin hayvancılık endüstrisindeki hayvanlar olduğu belirtiliyor. Diğer yandan, bu yıkım engellenmezse belki de gezegenin 6. büyük yok oluşuna zemin hazırlamış olacağız.

Ö.M: Büyük yok oluşu kendi ellerimizle hazırlıyoruz ve raporda binlerce yıl sonra -insan kalırsa tabi- bu zamanları araştırırken her tarafta tavuk kemikleri olacağı söyleniyor. Hayvancılık ve tarım endüstrisinin sürdürülebilir bir yanı yok. Hayvansal için sığır kentler oluşturuluyor. Hem 7,5 milyarı et ve süt ürünleri ile besleyeceğiz, hem de canlı sistemlerini ayakta tutacağız (!)

K.B: Antibiyotiklerin yarısı hayvanlar için kullanılıyor. Sığır kentler yüksek miktarda antibiyotiğin kullanılması da demek bir yandan.  

Ö.M: Antibiyotik direncinden bahsediliyor. Artık ameliyatlar dahi yapılamayacak. Tüm kanıtlar bizi hayvandan bitki temelli beslenmeye geçişe götürüyor. Bir de toprağın kirlenmesiyle karbondioksit ve azot döngüsü zarar görüyor. Bu da önemli bir kısım.

K.B: Önlenebilir yıkım diyoruz ya önlenebilir hastalıkların da çözümü yine bitki temelli beslenme. Bahsettiğimiz makalede yine şöyle bir şey geçiyor: 100 gram et için ortaya çıkan sera gazı ile 3,5 kg dan daha fazla bitkisel gıda elde edilebiliyor. Bütün bunlardan dolayı ben etten vazgeçemem ki, az et yiyorum, peynirden vazgeçemem denilebiliyor. Peki, az yemek çare mi?

Ö.M: Yazının sonunda araştırmacıya soruyorlar: Siz yiyor musunuz diye? Bu çalışmaya başladığımdan beri, 4 yıldır ne et yiyorum ne de süt ve süt ürünleri diyor. Aksi takdirde etik bir problem olurdu. Bu çapta bir araştırmayı yapıp bu tüketimlere devam etmek sıkıntılı olurdu. Az yemek çare değil, tamamen bırakmak gerekiyor.

Son olarak dünya çapında tanınan literatür tarayıcısı Dr. Michael Greger’in “How not to die” kitabı Türkçe’ye “Ölmek ya da ölmemek”adıyla çevrildi. Okumanızı tavsiye ederiz.

Kevser Başkara: 10 yıla yakındır %100 vegan yaşayan Kevser Başkara, Ankara Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Lisans Programını, Cornell University Plant Based Nutrition, American College of Lifestyle Medicine programlarından mezun olmuştur. Türkiye’de bireysel vegan beslenme ve yaşam danışmanlığı, kurumsal beslenme danışmanlığı hizmetlerinin yanısıra vegan marka danışmanlıkları vermektedir. Bitki Temelli Beslenme’yi Beslenmenin Geleceği adlı ders ile ilk kez devlet üniversitesi müfredatına eklemiştir. Bitki Temelli Beslenme, Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinin 17’de 12’sine çözüm üretmektedir. Bütünsel sağlığın önemine tüm eğitimlerinde ve hizmetlerinde vurgu yapan Başkara, International Vegan Society (England) Plant Based Health Professionals (England) üyesidir.

LEGO’dan hem çocukları hem yetişkinleri mutlu edecek en mükemmel yılbaşı hediyeleri

Yeni yıl, soğuk günleri sıcacık bir sevgiyle sarmalayan, neşe ve heyecan dolu büyülü bir dönem. Öyle ki yalnızca taptaze başlangıçların değil; sevdiklerimizi mutlu edecek fırsatların da habercisi. Bu özel dönemi daha da unutulmaz kılmanın ve yılbaşı coşkusunu sevdiklerimizle paylaşmanın en keyifli yollarından biri ise hiç şüphesiz gözlerden kalpler çıkaracak mükemmel yeni yıl hediyeleri. Peki ama gerçek anlamda mükemmel bir hediye bulmak mümkün mü?



Çocukken çok kolay olan hediye seçimi konusu, ne yazık ki yetişkinlikte zor bir hal alabiliyor. O zamanlar en sevdiğimiz karakterin yeni çıkan bir kitabı ya da havalı yeni bir oyuncak, bizi mutlu etmeye yeterdi. Ama büyüdükçe işler biraz karıştı… İhtiyaçlar, istekler, beklentiler, arzular, hepsi değişti, karmaşıklaştı. Haliyle, bir yetişkini ‘gerçekten’ mutlu edebilecek o ‘mükemmel’ hediyeyi bulmak da zorlu bir sanata dönüştü. Ama çözüm, sandığımızdan çok daha yakında olabilir. Belki de oyuna ve yaratıcılığa yeniden kucak açmak, tüm bu karmaşıklığı alıp götürmeye yetebilir. Siz de bu yıl sevdiklerinizi gerçekten heyecanlandıracak bir hediyenin peşine düştüyseniz aradıklarınızı LEGO’da bulabilirsiniz. Çocuklar için olduğu kadar yetişkinler için de oyunun, yaratıcılığın ve rahatlamanın kapılarını aralayan LEGO’da herkese uygun yüzlerce çeşit var:

Estetik ve dekoratif dokunuşları sevenlere özel

Çevrenizde gördüğü her boş duvarı doldurmak için hemen zihninde tasarım yapmaya başlayan ya da boş rafları estetik detaylarla dekore etmeye bayılan sevdikleriniz varsa, onlar için en iyi yılbaşı hediyesi bir LEGO’dan bir sanat eseri, doğadan bir parça veya mimari bir detay olabilir:

  • LEGO® Art Mona Lisa: Dekorasyonun yanı sıra sanat ve tarih meraklısı sevdikleriniz için Mona Lisa’nın 3D versiyonu şahane bir yeni yıl armağanı olabilir. Sevdiklerinizin duvarlarını süsleyerek yaşam alanlarına enerji katacak bu özel hediye, onların yaratıcı duygularını da harekete geçirebilir.
  • LEGO® Icons Yalıçapkını Kuşu: Doğanın dokunuşlarını yaşam alanlarına taşıyacak LEGO® Icons Yalıçapkını Kuşu, canlı renkleriyle sevdiklerinize yılbaşı coşkusunu yansıtırken mutluluktan gözlerinden kalpler çıkartabilir.

Enerjisini doğadan alanlara özel

Doğaya, yeşile, bitkilere düşkün, enerjisini, ilhamını büyüleyici çiçeklerden ve renklerden alan sevdikleriniz için de en mükemmel hediyeler, yine LEGO’da:

  • LEGO® Icons Orkide: Orkidelerin bitkiler aleminde çok özel bir yeri olduğu tartışılmaz. Siz de sevdiklerinize onların sizin için ne kadar özel olduğunu hissettirmek istiyorsanız bu seti kaçırmayın. 5 taban yaprağı ve 2 hava kökü ile gerçekçi bir görünüme sahip bu ikonik orkide setini görenler canlısından ayırmakta zorlanabilirler 🙂
  • LEGO® Icons Erik Çiçeği: Bu set, sevdiklerinize güzel bir kırmızı çiçeği tomurcuktan açmaya ve tam çiçeklenmeye kadar inşa etme fırsatı sunuyor. Üstelik sevdikleriniz bu seti sergilemekten de büyük haz duyacak. Hem şık bir dekor hem de yaratıcı bir yapım süreci, ikisi de bu mükemmel hediyede.

Hız, heyecan ve adrenalin tutkunlarına özel

Hız, şüphesiz ki büyük bir tutku. Özgürlüğüne düşkün, heyecanı seven, teknolojiye ve otomobil dünyasına meraklı herkes için LEGO’da şahane hediyeler bulabilirsiniz:

  • LEGO® Technic Mercedes-Benz G 500 Professional Line: Mercedes-Benz tutkusu olan herkesi heyecanlandıracak, otantik özelliklerle dolu ikonik G Serisi’nden bir model, mükemmel bir yılbaşı hediyesinden çok daha fazlası olabilir. Baştan sona adeta bir mühendislik deneyimi sunan bu modelin sevdiklerinizi çok mutlu edeceği kesin.
  • LEGO® Technic Emirates Team New Zealand AC75 Yat: Maceranın sudaki halini seven ve yelken sporuna da merak duyan sevdiklerinizi mutlu etmek için fazla düşünmenize gerek yok. Aradığınız hediye LEGO Technic Emirates Team New Zealand AC75 Yat. Biraz çılgın, biraz heyecanlı, en çok da kusursuz… Emin olun sevdikleriniz bu seti hem yaparken hem de sergilerken çok keyif alacak.

Sinemaseverlere özel

Beyaz perdenin büyüsüne kapılan sevdiklerinize, onların bu tutkusunu daha da derinleştirecek hediyelerle unutulmaz deneyimler sunabilirsiniz:

  • LEGO® Star Wars™ Millennium Falcon™: Çoğu sinemaseverin gönlünde taht kurmuş en özel serilerden biri hiç şüphesiz ki Star Wars. Star Wars™ Millennium Falcon’un kokpiti, uydu çanağı, topları ve diğer ikonik detaylarıyla sevdikleriniz inşa sürecini tamamlarken kendilerini galaksinin derinliklerinde bir macerada da hissedebilirler.
  • LEGO® Disney™ Genç Aslan Kral Simba: Sevdiklerinizin sinema tutkusunu nostaljik rüzgarlarla buluşturmak isterseniz, aradığınız mükemmel hediye yine LEGO’da. Onları LEGO® Disney™ Genç Aslan Kral Simba ile çocukluk anılarına doğru bir yolculuğa çıkarabilirsiniz.

Oyunculara ve uzay meraklılarına özel

Uzayın sınırsız gizemini merak eden ya da en zorlu oyunları bile tek hamlede geçmeyi başarabilen sevdikleriniz varsa, onlar için de en mükemmel yeni yıl hediyeleri LEGO’da:

  • LEGO® Super Mario™ Super Mario World™: Mario ve Yoshi: Mario, şüphesiz ki hem çocukların hem yetişkinlerin gönlünde büyük yer tutan en ikonik oyunlardan biri. Eğlenceli bir nostaljik tur, keyifli bir oyun deneyimi ya da rahatlatıcı bir aktiviteden çok daha fazlasını sunacak bu set, sevdiklerinize yepyeni bir dünya yaratmak için ilham verebilir.
  • LEGO® Technic NASA Apollo Ay Taşıtı – LRV: Kozmik maceracılar için en şahane hediye: NASA Apollo Ay Taşıtı (LRV) modeli. Sevdiklerinizi yıldızlara götürüp geri getirecek bu özel hediye, bambaşka dünyaların kapısını onlar için aralarken yaratıcı duygularını da harekete geçirebilir.

Bonus: Mırmır Pati ile eğlenceyi geri getirin

LEGO’nun sonsuz olasılıklarla dolu dünyasında en mükemmel hediyeler de eğlence de oyun da bitmez… Mırmır Pati, oyunu her yaştan insan için geri getiriyor ve herkesi yılın bu büyülü zamanını çok daha keyifli geçirmeye davet ediyor.

Mutlu bir yer inşa etmek isteyen herkes için mükemmel hediyeler ve çok daha fazlası LEGO’da. Hemen tıklayın ve sevdiklerinizi mutlu etmeye erkenden başlayın.

*Bu yazı LEGO katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale