Her şeyi biliyorlardı ve gün içinde sık sık biz de öğrenelim diye tekrar ediyorlardı. Hiç farkında olmadan kadim bir bilgeliğin tortularını aktarıyorlardı. Ama heyhat! Farkında değildik. Eğer farkında olsaydık hayat çok daha farklı gelişirdi ve biz şimdi olmaya çalıştığımız şeyi çoktan olurduk.
Pekâlâ, bilmece gibi konuşmayı bırakıp baklayı çıkarıyorum ağzımdan: Neredeyse hepimizin hayatındaki ilk kişisel gelişim uzmanlarının anneanne, babaanne, dede dediğimiz insanlar olduğunu düşündünüz mü hiç? Genelde atalarımızdan alıp bize aktardıkları bu kadim öğretilere burun kıvırıp göz ardı etmişizdir. Bunun en önemli nedeni de; ninelerin ve dedelerin söylediklerinin, sadece sonuca işaret eden ama şüpheci zihnimizi ikna edecek bir teknik öğretmeyen buyurgan söylemler olmasından kaynaklanıyor. Mesela olumlamanın büyükanne karşılığı şudur: “Bir şeyi 40 defa söylersen olur”.
Küçük bir çocuğun bu önermeye verebileceği başlıca iki karşılık var. İlki reaktif: “Olur mu be öyle şey?!” deyip kesin bir reddediş, ikincisiyse “Bisiklet istiyorum” , “Bisiklet istiyorum” , “Bisiklet istiyorum” , “Bisiklet istiyorum” , “Bisiklet istiyorum” , “Bisiklet istiyorum” , “Bisiklet istiyorum” , “Bisiklet istiyorum” … “Anneanneeee Olmuyoo!”.
Olmaz tabi, çünkü tekniği bilmiyorduk.
Nedir olumlama?
Kısaca tanımlamak gerekirse olumlama; özel olarak yapılandırılmış cümlelerle bilinçaltını programlamak diye tanımlanabilir. Bu özel cümleleri nasıl yapılandırmamız gerektiğini daha sonra konuşacağız. Ben öncelikle, şüpheci zihinleri rahatlatmak için hadisenin asıl gücünü nereden aldığını aktarmak isterim.
Sık sık altını çizdiğim bir konu var: Einstein’ın insanlığa hediye ettiği ve 20. yüzyılın belki de en meşhur formülünde de (E=mc2) gördüğümüz gibi madde dâhil evrendeki her şey enerji. Enerjinin madde mi, ışık mı, ısı mı yoksa ses mi olacağı ise titreşimine bağlı olarak değişiyor. Evrendeki her şey atomlardan oluşuyor, biz de öyle. Ve algıladığımız her şey ve onları algılama biçimimiz bu atomların titreşimlerine göre değişiyor. Çok fazla bilimsel ve teknik veriye girmeden açıklayacağım, lütfen sabırla okuyun çünkü sonunda olumlama dediğimiz şeyin nasıl çalıştığını anlayacaksınız. Kolay olması açısından temel fizikten başlayalım:
Madde, ses, ışık, ısı hepsinin ortak noktası frekanslar
Yani titreşim sıklığı! Şimdi, maddenin hallerini hepimiz biliyoruz. Temelde maddenin 4 hali bulunur: Katı, sıvı, gaz ve plazma. Bu tamamen atomların yapısı, hareketi ve titreşim sıklıklarının değişmesinden kaynaklanır.
Ses enerjisinde de değişik frekanslar (titreşim sıklığı) bulunur. İnsanlar frekansı çok düşük sesleri duymadığı gibi frekansı çok yüksek sesleri de duymazlar. Mesela; dünya lavların üzerinde ilerlerken ve kendi ekseni üzerinde dönerken çok büyük bir gürültü çıkartır; ancak insanlar bu sesi duymaz.
Işıkta da durum benzer. Örneğin; mikrodalga fırınlarda pişirme işlemi için kullanılan ışınları göremeyiz. Aynı şekilde uzaktan kumandalarda kullanılan kızılötesi ışınlar, morötesi ışınlar, X ışınları ve Gama ışınları da gözle görülmez.
Bunların hepsi titreşim sıklığıyla ilgilidir. Ve bir kısmını algılarken bir kısmını da algılamayız. Ama bu frekansları duyularımızla algılayamamamız, onların var olmadığı anlamına gelmez. Her şey gibi düşüncelerimiz de kendi içlerinde titreşim sıklığı (frekansları) olan enerji dalgalarıdır. Sadece düşüncelerinizi kullanarak karşınızdaki insanın enerjisini çoğaltabilir ve azaltabilirsiniz. Dolayısıyla ninelerimizin ve dedelerimizin “Nazar” dediği şey sadece bir batıl inanç değildir.
Kelimeler büyüdür!
Düşüncelerimizi oluşturan şeyler kelimelerdir. Ve nasıl ki karşımızdakinin enerjisini düşüncelerimizle etkileyebiliyorsak, kendi enerjimizi de aynı şekilde etkileyebiliriz. Yüksek sesle söylediğimiz kelimeler de düşüncenin bir formudur ve hepsi enerji yüklüdür. Bu enerji öylesine güçlüdür ki çok inandığınız ve güvendiğiniz biri size iyi hissettiğiniz bir anda “Neyin var solgun görünüyorsun” dediğinde anında kendinizi kötü hissedebilirsiniz. Ya da tam tersi, keyifsiz olduğunuz bir anda bir arkadaşınızın gelip “Saçların harika görünüyor” gibi basit bir şey söylemesi bile enerjinizi bir anda yükseltebilir.
Bunun sebebi frekanslardır, yani enerjinin titreşim sıklığı. Olumlu kelimelerin titreşim sıklığı (frekansı) yüksektir ve bu direkt olarak atomlarınızın da frekansını etkiler. Her sabah kendinize söyleyeceğiniz yüksek frekanslı kelimeler atomlarınızın frekansını düzenler ve güne zımba gibi başlamanızı sağlar.
İlgili yazı: Bolluk ve bereketi hayatınızın parçası yapmanız için 5 ipucu
Çevrenizle ilişkilerde de bu gücü kullanın
Herhangi bir toplantı öncesinde veya sırasında karşınızdaki kişiyle konuşurken hem kendiniz, hem o kişi hem de konuşulan konuyla ilgili olumlu kelimeler kullanmanız o toplantının gidişatını doğrudan etkileyecektir. Süreç yerine sonuç odaklı olmak, sorun yerine çözüme yönelik düşünmek, “ama”lardan “yapamam”lardan uzak durmak harika sonuçlar almanın son derece basit ve bir o kadar da etkili yollarından biridir.
Aynı şeyi sevgiliniz, nişanlınız ya da eşinizle yapmayı alışkanlık haline getirdiğinizde çok daha az tartıştığınızı ve birbirinizi çok daha iyi anladığınızı göreceksiniz. Başta kendimizle kurduğumuz ilişki olmak üzere tüm ilişkilerimizde olumlu kelimeler kullanmayı özellikle seçmek, hayatımızın kalitesini arttırır.
Bu konuda dikkat etmemiz gereken şey paternlerimiz, yani alışageldiğimiz dil kalıplarımızdır. Seçtiğiniz kelimelere dikkat ederek konuşmaya başladığınızda hayretle farkına varacağınız şey, ne kadar çok negatif tanım ve kelime kullandığınız olacaktır. Elbette bunu bir koçla çalışırken çok daha çabuk fark edip çok daha hızlı değiştirebilirsiniz.
İşin enerji boyutunda nasıl çalıştığını basitçe açıkladım ve hayatımızdan bazı örneklerle olumlu sözcüklerin nasıl faydalı olacağını anlattım. Şimdi olumlama dediğimiz olgunun asıl önemli kısma geliyoruz: Türkçe’ye “olumlama” olarak çevrilen “affirmation” kelimesinin sözlük anlamında alternatif olarak “doğrulama, onay, evetleme” açıklamaları da yazıyor. Sadece onaylamadan daha fazlasını yapmaya ne dersiniz?
Olumlama mı “Büyülü Söz” mü?
Aldığım koçluk eğitimiyle edindiğim becerileri çok daha güçlendirmemi sağlayan Tony Robbins, eğitimlerinden birinde şöyle demişti: “Olumlamalar (Affirmations) iyidir ama sıklıkla çalışmayabilirler. Çünkü eğer inanmadan ve hissetmeden söylüyorsanız kelimelerin enerjisi sizin atomlarınızın enerjisini sizi harekete geçirecek kadar etkilemeyebilirler. Olumlama yerine “Büyülü Sözler” (Incantations) yaratıp kullanmanızı öneriyorum. Bunu yapmanın en iyi yolu da tüm benliğinizle hissedeceğiniz kelimeler yaratıp, tekrar etmektir”.
Bunu nasıl yapabileceğinizi gelecek haftaki yazımda anlatacağım. Bu arada; bana konuyla ilgili sormak istediğiniz bir şey varsa veya Tony’nin Mart ayında Florida’da yapacağı “Unleash the Power Within” (İçindeki Gücü Uyandır) eğitimine, konaklamanın da dâhil olduğu çok uygun koşullarla katılmak istiyorsanız şimdi bana yazın: tolga@powercoaching.us
Haftaya kendi Büyülü Sözlerinizi yazmayı öğreneceğiniz yeni yazıda buluşmak üzere!