X

Olmak fiilinin en güzel hali: “Kendi gibi olmak”

Oldukça basit görünür uzaktan. Baktığımızda sadece birkaç kelimenin yan yana dizilivermesinden oluşmaktadır; kendi gibi olmak. Kendi gibi olmak nedir, ne anlarız bu 3 kelimelik akıştan, ‘ne anlayacağız Pınar bundan daha kolay ne var’ diye içinizden geçmiş olabilir, ‘işte olduğumuz gibi olmak’ diye de cevaplayıverdiniz belki.

Ben şimdi sizlerle bu cevabınıza bakıp öncelikle kendim üzerinden ve sonra sizin hayatınızda tezahür etmiş durumlar ile hep birlikte anlayalım istiyorum bu “hepimize göre aslında oldukça kolay” yapabildiğimiz “olduğumuz gibi olmak” gerçekliğini…

Peki, gelin şimdi yine birkaç soru soralım, bakalım kendimiz gibi olabilmiş miyiz veya bugün gerçekten kendimiz gibi yaşayabiliyor muyuz hayatımızı? Evet ben öncelikle “kendim gibi olmadığım” konularda bir bir itiraflarımı sıralayacağım. Belki sizinle ortak noktalarımız çıkacak, belki birazdan okuyacağınız satırlara ‘benim böyle bir durumum hiçbir zaman olmaz’ diye inkarda bulunacaksınız. Ama benim için tek bir kez bile sesli olarak kendi kendinize ‘bugün bu kararı verirken veya yaptıklarımda, yaşamımda, aldığım her nefeste sadece kendim gibi olmak” halimi devam ettirebiliyor muyum, bu gerçek mi’ diye sormanız bile yeterli olacak…

Evet, ben kendim gibi olmayan bir karar ile evlendim örneğin. İçimde bir sürü soru vardı, evet çok aşıktım, evet çok sevmiştim ama içimde bir yerden, “bir fotoğrafın parçası olmama” hissimi hep bastırdım. ‘Bu sen gibi bir akış mıydı’ diye ancak yıllar geçtikten sonra sorabildim, cevabım ise kocaman bir hayır. Eğer kendim gibi tercih yapmış olsaydım (sadece kendim gibi olduğumca, kendi önceliklerimle, kendi değerlerimle, kendi bilincim ile karar verebilmiş olsaydım), bu evliliğin “gerçek” üzerine kurulmamış olduğunu ve içimde “aldatılmış” olmak ile dolaşan onlarca sorunun bir evliliğin temelini oluşturamayacağını açıkça ifade eder ve düğünü iptal edebilirdim. Ben bu akışı “kabul etmiyorum” diye cesaretle söyleyebilirdim veya daha erken bir aşamada boşanma kararı alabilirdim.

Eğer hayatta bir insan sizi mutlu etmiyorsa, en azından “mutsuz da” etmemeli, mutsuz olmak halinin “normal” bir hal olduğunu şu anda kabul etmiyorum. Bugün “kendim gibi olmak” fiili ile yola çıkmış olsaydım, bir evliliğin bitişinin dünyanın sonu olmadığını, yaşamın açık bir parçası olduğunu ve aslında hayat hakkında olduğu kadar kendim hakkında da bana birçok ders verdiğini minnetle kabul eder, buna göre hayatımda gerekli değişiklikleri daha hızlı ve cesurca gerçekleştirebilirdim…

Evet, ben kendim gibi ilk kariyer adımımı atamadım. Aldığım doktora teklifini geri çevirdim, sevdiğim adamdan uzak kalmaktan “korktum”. Bugün ben olan Pınar o güne geri dönseydi veya dönebilseydi, tam olarak tersini tercih ederdim, yani “yaşayıp görmeyi” isterdim. Bana evrenden gelen, tekrar tekrar ulaşan binlerce mesaja rağmen hayır demeye devam ettim, gerçekten başka bir ülkede olduğum sürede bir aşkı kaybetmekten korktum, belki de cesaret edemedim ve bunun ardına sığınıverdim işte…

İşte kendimiz gibi vermediğimiz her karar veya davranış, hayatımızda bir süre düz bir akış oluşturuyor olsa da daha sonra öyle bir nokta geliyor ki adeta “patlama” anı yaşıyoruz, isyan ediyoruz. ‘Ben bu noktaya nasıl geldim, ben böyle olsun istememiştim, neden ben bunu yaşıyorum, benim suçum neydi, her şey bana karşı mı, dünya neden benim üzerime geliyor’… Fakat işte dönüp bakmamız gereken temel nokta, hangi orijinal “kendimiz olmayan” davranış, karar veya akışı kabullendik ve bu bizi bugüne nasıl taşıdı…

Bu yüzden dünyada olabileceğimiz en iyi ve en başarılı versiyonumuz sadece ve sadece kendimiz gibi olan versiyonumuzdur. Bu bir oyuncak dükkanı açma hayalimizi gerçekleştirmek de olabilir, ki eğer biz o oyuncak dükkanını yönetirken dünyada gerçekten sadece ve sadece “kendimiz gibi” olduğumuzu hissedebiliyorsak evrenin tüm enerjisi de bizi desteklemek üzere orada olacaktır. Ama ‘başkaları ne der ya da annem çok istiyor, ben oyuncak dükkanı açmak hayalimi bir 15 yıl daha erteleyeceğim, X mesleğine devam edeceğim’ gibi düşüncelerle karar aldığımızda, o 15 yıl hayatımızda aslında “kendimizden verdiğimiz” geri gelmeyecek kadar muhteşem ve tekrar tekrar ‘keşke hayallerimi gerçekleştirseydim’ diye yakınacağımız bir 15 yıl olarak yaşanabilecektir…

Hayatta kendimiz gibi olabildiğimizde, kayıp, yitirmek, aldatılmak, terk edilmek gibi endişeler ve “haksızlığa uğramışlık hissi” de ortadan kalacaktır. Bizler kendimiz gibi olabilmeyi özümsedikçe, hayatta ne isteyip istemediğimizi açıkça ifade edebilir, önceliklerimizi buna göre belirleyebilir ve aslında hayatımızın akışının sorumluluğunu da cesaretle yüklenmiş oluruz.

Bu yüzden, bu yazımı okuyan siz; bugün ve bundan sonraki her gününüzde, her anınızda kendi kendinize sorun, şu anda kendinizin gerçekten kendiniz gibi olan halinizde misiniz? Eğer cevabınız evet ise işte o zaman siz olabileceğiniz en muhteşem halinizdesiniz…

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale