Olduramamak, yaşamla akış halidir
Oldurmak bir başarı mıdır? Oldurmak her zaman mutluluk getirir mi? Her istediğini olduran kişi gerçekten güçlü müdür?
Çocukluğumuzdan itibaren öğreniyoruz; yüksek notlar almalıyız, iyi bir okulda okumalı ve itibar sahibi olmalıyız. Aile buluşmalarında konuşulur ya; şu kişinin falanca oğlu müdür olmuş, şu kişinin falanca kızı okulda doktora yapmış ve yurtdışına gidiyormuş. Ama o anda sohbet ortamında ne müdür oğul ne de doktora yapan kız bulunmaz. Onların gıyabında iyi bir halde olduklarına dair varsayımla konuşulur, ailenin diğer küçük bireylerine, müdür olan ve doktora yapan abi ve ablalar rol model olarak gösterilir.
Acaba kameraları o çocuklara çevirsek oldurdukları için mutlu mudurlar?
Ben değildim. İşin garibi şu ki mutlu olduğumu sanıyordum. Yaptığım şey her ne ise keyifli yanını görme yatkınlığım beni bu illüzyona sürüklemiş ve yıllarca bu illüzyonda yaşamıştım. Yaşamıştım diyorum çünkü o anda farkında bile değildim. Aile sohbetlerinde konuşulurken havalı bir statüdeydim, ortalama bir mutluluğu devam da ettirirdim. Ama “oldurmaya çalışma hali” içerisindeydim.
Bir kalıba sığabilmek için kişiye özgü pürüzlerimi törpülüyordum. Farkındalığım, öğrencilikten çalışma hayatına geçtiğim dönemde “ben bir şeyden dolayı tam mutlu hissetmiyorum ama bir sebebi de yok” dememle ve çözüm aramamla başladı. Sonra farklı farklı kapılar açıldı, farklı farklı kapılarsa kapandı. Her kapanan kapı otantik halimin hayat bulması için bir boşluk yarattı. Hala farklı farklı kapılar açılıp kapanıyor ve her geçen gün kendim olma halimi biraz daha fazla deneyimliyorum. Kendim oldukça otantik halimin hayat bulduğu boşluk da genişliyor ve başkalarına da kendileri olmaları için alan yaratıyor. Kendim oldukça oldurmaya çalışmaktan sıyrılıp olduramadığım ve yaşamla akabildiğim için kutlama halindeyim.
Bizi eyleme sürükleyen hayattaki inançlarımızdır. İnandığımız şeyler uğruna elimizden geleni yapar ve oldurmaya çalışırız. Yetiştiğimiz ortam bizim inanç temellerimizi oluşturur. Evden, aileden farklı bir yapı görmeye başladığımızda inanç sistemlerimizi sorgulamak ve yeniden şekillendirmek için bir fırsat doğar. Bu fırsatı değerlendirmek ise kişinin seçimidir.
Görebilir ki “Benim yıllardır inandığım bu sistem bir noktada beni kısıtlıyor ve kendim olmamı engelliyor. Bu inanç yapımı geliştirebilir ya da artık bana iyi gelmeyen kısımlarını dönüştürebilirim.”
Ya da diyebilir ki “Bu ortam ve kişiler benim inandığım sistemle uyuşuyor. Bana zarar verse de, içimdeki yaşam sevincini söndürse de ben bu inanç sistemi dışına çıkamam. Köklerime karşı gelemem.” Ve yaptığı seçimle hayatına devam eder.
Gerçek başarı, inanç sistemine bakış açının ne kadar esnek oluşuyla değerlendirilmelidir. Çünkü o zaman değişen koşulları, duygularını, isteklerini sağlıklı bir şekilde an be an değerlendirebilir ve her an değişen yaşamla sen de esnekliğin sayesinde uyumla akabilirsin. Bir inanç peşinden yıllarca gidip oldurmak tek gayen olmaktan çıkar, yolda deneyimlediklerinle rotanı her an yeniden oluşturabilirsin.
Bazen olduramamanın, oldurmaktan daha iyi geleceğini anlarsın. Yaşam deneyiminle şekillenen olduramama halin, eski inanç sistemine göre hedeflenmiş oldurma haline üstün gelir. Şimdiki versiyonunun olduramama hali, artık yeni oldurma halindir.
Yaşamın senin için aktığına güvenerek ve o akışı an be an hissederek olduramayışına izin verebilir ve olduramayışını kutlayabilir misin?
Özkan Uğur anısına…
İlginizi çekebilir: Stres seviyeni azaltacak en etkili yöntemi keşfet