Filmlerle aranız nasıl? Siz de benim gibi filmlerin büyülü dünyasına yolculuk etmekten hoşlanır mısınız? Sinema tarihini iyi bilen ve filmlere çok meraklı bir insan olmama rağmen, Japon anime yönetmeni Satoshi Kon’un filmlerini maalesef çok geç, pandeminin hemen başlarında keşfettim. Kon’un filmleri sevdiğim anime yönetmenlerinden Miyazaki’ye kıyasla daha çok yetişkinlere yönelik. Kon, filmlerinde rüyalara, bilinçaltına, persona başta olmak üzere birçok arketipe, kısacası psikolojiyle ilgili birçok konuya sık sık yer vermiş bir yönetmen.
Geçtiğimiz günlerde bu Japon ustanın “Perfect Blue” (Mükemmel Mavi) isimli filmini seyretmem bu yazıyı yazmama yol açtı. Filmde pop yıldızlığından film oyunculuğuna geçiş yapmaya karar veren Mima isimli genç kızı seyrediyoruz. Mima film boyunca, olduğu insanla olmak istediği insan arasında bocalıyor. Bir türlü olmak istediği insana ulaşamadığı için de kendini mutsuz hissediyor. Aynı temayı Darren Aronofsky imzalı “Black Swan” (Siyah Kuğu) filminde de görüyoruz. Aronofsky, Perfect Blue’yu seyrettikten sonra bu filmden çok etkilenmiş ve filmin Amerika çekim haklarını satın almış. Aronofsky kendi filmiyle “Perfect Blue” arasında bazı benzerlikler olduğunu kabul etmiştir. Her iki filmin kahramanları da kendilerinin ideal benlikleri peşindedirler.
İdeal benlik psikolojide karşımıza çıkan bir kavramdır. Örneğin Carl Rogers’a göre benlik, ideal benlik ve gerçek benlik olmak üzere ikiye ayrılır. Rogers ideal benlik ile gerçek benlik birbiriyle uyumluysa kişinin sağlıklı ve uyumlu olduğunu, ancak aralarında farklılık varsa kişinin anksiyete, depresyon ve özgüven eksikliği yaşayacağını belirtmiştir (Feist ve Feist, 2009, Akt. Gürcan, 2015).
Amerika’dan çıkan ve tüm dünyaya yayılmış olan kişisel gelişim furyası sürekli kendimizin en iyi versiyonu olmaktan bahseder. Ancak bu, biz modern dünya insanlarının üzerinde müthiş bir baskı yaratmaktadır. Bizler de “Perfect Blue”daki Mima ya da “Black Swan”daki Nina gibi hiç durmadan kendimizin daha mükemmel bir versiyonun peşinden koşmuyor muyuz sizce de?
Elbette kendimizi geliştirelim, yerimizde saymayalım… Ama kendimizi sevmeyi, olmak istediğimiz insana benzediğimiz o meçhul zaman dilimine ertelemeyelim. Kendimizi şu an, şu halimizle sevelim. Unutmayalım ki olduğumuz insanla olmak istediğimiz insan arasındaki mesafe kadar mutluyuz. Kendinizi olduğunuz gibi sevmeniz dileklerimle…
2021 yılını “Kendini Sevme ve Hayatı Güzelleştirme Yılı” ilan ettim. Her hafta @ranakutvan kullanıcı isimli Instagram hesabımdan bu konuyla ilgili psikoloji ödevleri paylaşıyorum. Hadi hep beraber kendimizi sevmeye ve dünyayı güzelleştirmeye. Bu arada sizlere bir eğitim haberim var. Zoom üzerinden birebir görüşmeler şeklinde ilerleyen üç haftalık “Öz Sevgi” eğitimimle ilgileniyorsanız bilgi için rsolaker@gmail adresine yazabilirsiniz.
Bu yazının tüm hakları Rana Kutvan’a ve Uplifers’a aittir. İzinsiz ve uygun şekilde referans verilmeksizin kopyalanması, çoğaltılması ve başka mecralarda paylaşılması kesinlikle yasaktır.
Kaynaklar:
Feist, J., ve Feist, G., J. (2009). Theories of Personality (7th ed.). United States of America: McGraw-Hill.
Gürcan, D. (2015). Benlik Farklılıklarına Rogers’ın Danışan Odaklı Terapisi ile Yaklaşım: Vaka Çalışması. Ayna Klinik Psikoloji Dergisi
2015, 2(1), 13-26.
İlginizi çekebilir: Kabul etmek, özgürleşmektir: Hem kendini hem başkalarını kabul et