Olacağın olmasına izin verebilir misin?
Kaç kere yaşamışımdır; sonuçlanmasını beklediğim bir konu olduğunda ben ne kadar cevap bulmaya, hızlandırmaya, tamamlamaya çalışıp üzerinde düşünürsem ve sürecin ilerlemesini zorlarsam o kadar gecikir. Ve ne zaman “Ne olacaksa olsun” deyip iteklemeyi bıraksam cevaplar ortaya çıkar, hızlanır ve tamamlanır.
Sana da tanıdık geldi mi bu durum?
Kaç kere cevaplar bulmaya çalışırken düşüncelerinin arasında boğuldun?
Kaç kere hızlansın diye kendini zorladın ve yorgun düştün?
Kaç kere tamamlanmasını istedikçe daha da yarım kaldığını gördün?
Biz zorladıkça, yıprandıkça olmuyor çünkü bilmediğimiz ve görmediğimiz çok değişken var. Karşımızdaki kişiden duymadığımız sürece ne düşündüğünü bilmiyoruz, olmasını istediğimiz sonucun aslında bizi kötü etkileyeceğini ve onun yerine daha iyi bir seçeneğin karşımıza çıkmak üzere olduğunu bilmiyoruz, en iyi sandığımız yolda ilerlemek için kendimizi zorlarken daha kestirme bir yolun az sonra belireceğini bilmiyoruz.
Hayatı her yönüyle kontrol edebileceğimizi, başkalarını değiştirebileceğimizi, seçeneklerin hepsini bildiğimizi, kendimiz için en iyi olanı her zaman bildiğimizi sanıyoruz ama bilmiyoruz.
İçinde yaşadığımız bu evreni okyanusa benzetirsek, okyanusun bir parçasıyız ve okyanusu biz yaratıyoruz. Ama okyanusu yaratan ve okyanusun geri kalan kısmında henüz görmediğimiz ve tanışmadığımız balıklar, deniz yıldızları, yosunlar ve o kadar fazla başka varlıklar var ki her birini bulmamız, tanımamız, ne yapacaklarını hesaplamamız mümkün değil.
İyi ki de değil! Öyle olsa okyanus, güzelliğiyle büyüleyen bir okyanus olamazdı. Sadece bizim kontrolümüzde, düşüncelerimizle sınırlı olsaydı o zaman mucizelere, tesadüflere yer kalmazdı ve çok sınırlı yaşardık. Bizim kontrolümüzde olmayan birçok şeyin bulunması; evrenin mükemmel işleyişini, okyanusumuzun mucizelerle dolu olmasını ve dengenin ancak böyle sağlanabildiğini açıklıyor. Her şeyi insanların kontrol edebildiğini düşünsene; o zaman tekdüze, dengenin kısa sürede bozulacağı bir yaşam olurdu…
Bakış açının sınırlı olduğunu bilsen, henüz senin bilincinde olmayan bir sürü yan karakterin (okyanustaki balıklar, deniz yıldızları, yosunlar gibi) olduğunu ve bu yan karakterler sayesinde hiç beklemediğin güzel sonuçlara ulaştığını, tesadüfi insanlarla tanıştığını, tam ihtiyacın olan anda yardımın kapını çaldığını bilsen yine her şeyi kontrol etmek ister miydin?
Benim cevabım HAYIR! Maalesef ki düşüncelere daldığımda, çaresiz hissettiğimde, ne yaparsam yapayım istediğim sonuca ulaşamadığımda karamsarlığa düştüğüm oluyor. Aynı senin gibi. Ama, o uçağı türbülansa sokan kara bulut kümesi gibi zihnimdeki düşünce bulutlarının içinden bir seviye yukarı çıktığımda, türbülans geçiyor, yukarıdaki masmavi ve sakin gökyüzünden aşağıda pamuk tarlası gibi görünen bulutları seyre dalıyorum. Ve ancak o seviyedeyken beni bekleyen gökkuşağını görebiliyorum!
Olacağın olmasına izin verebilmek, işte kendine bu gökkuşağını görmek için alan açman demek. O zorlama halinden, akışta kalma haline geçebilmek demek.
O anda elinden geleni her zaman yap, ama seçeneklerini denediğinde, elinden geleni yaptıktan sonra istediğin sonuç gelmiyorsa sürekli üzerine düşünüp endişelenerek kendini yıpratma. Endişelenmek sadece türbülansta kalma süreni artıracak ve sen mavi gökyüzüne çıkmayı erteledikçe belki de gökkuşağı daha fazla beklemeyip kaybolacak…
Olacağın olmasına izin ver ki her şey kendi mükemmel zamanında olsun ve o gökkuşağını yakalayabil. Yan karakterler sen fark etmesen de senin için bilmediğin bir yerlerde, bilmediğin bir şekilde çabalıyor. Her şeyin kontrolünde olmamasına üzülme; tam tersi her şeyin kontrolünde olmamasını kutla!
Daha fazla iyi yaşam önerisi için takip et:
@sibelsibel
@momentbysibel
İlginizi çekebilir: Sana yaşam enerjisi veren fikirlerini hayata geçirerek onurlandır