X

Öğrenilmiş iyimserlik: Negatife pozitiflik katmak mümkün

İyimserlik, gerçeklikle ve doğrulukla kol koladır. Yaşamın içi büyük/küçük bir sürü aksilik ve zorlukla doludur. Tüm bu zorluklarla karşılaştığımızda, onlara bazı tepkiler veririz. İç sistemimizde yaptığımız bazı açıklamalar vardır. Bunlar hep daha önceki öğrendiklerimizden hareketle kendi yorumlarımızdır ve kesinlikle bu yorumlarda haklıyızdır. Tüm bu açıklamalar, davranışlarımızı ve aldığımız sonuçları belirler.

Bir önceki yazımda demiştim ki, öğrenilmiş çaresizliklerimiz, hayatımızı kısıtlıyor ve belki de gerçek potansiyelimizi hayata yansıtmamızın önüne engel oluşturuyor. Pozitif Psikolojinin de temellerini atan Martin Seligman, öğrenilmiş çaresizlikten, öğrenilmiş iyimserliğe bilişsel becerilerimizi güçlendirerek geçiş yapabileceğimizi, bu yaklaşım tarzının da hayatımızı kolaylaştıracağını ve daha kaliteli mutlu ilişkiler yaratacağımızı söylüyor.

İyimserlik deyince; gerçeklikten uzak, körü körüne her şeyi pozitif düşünmek olarak algılayan bir kesim var. “Aaa ne güzel kaza yaptım”, “Aman da aman hasta olmak ne güzelmiş”, “Ya da iyi ki haksızlığa uğradım” demek ya da böyle düşünmek değil iyimserlik.

İyimserlik, gerçeklikle ve doğrulukla kol koladır. Buradaki yaklaşım, düşüncemizin bizi ne gibi sonuçlara taşıdığının farkında olmak ve genellemelerden, kesin kanılardan biraz daha esnek bir alana geçerek pozitif seçenekleri de görmekle ilgili.
Hani hep derler ya “Bardağın boş tarafını mı görüyorsun, dolu tarafını mı görüyorsun?” İyimserlik, ikisini de görmek ve ulaşmak istediği şeye ulaşmak için enerjisini pozitifte tutmakla ilgilidir. Çünkü kendinize bir sorun, bu bardağın yarısı boş diyerek enerjinizi çoğaltabilir misiniz? Bir süre bu bardağın yarısı boş diye dolaşın, nasıl bir duygu hakim oldu ve enerjiniz ne durumda diye bir bakın. Bu da sizin duygu durumunuzla ve hislerinizle ilgilidir. Düşünceleriniz, duygunuzu; duygunuz, atacağınız ilk adımı değiştirir ve sonuçlar değişir.

Bardağın yarısı dolu ve ben kalan yarısını da nasıl doldurabilirim diye bakabilirim pekala, öyle değil mi? İyimserlik, başına gelen istemediğin bir durumda bile yapabilecek bir şeyin olduğunu bulmakla ilgilidir. Felaket senaryosu yazmamakla ilgilidir.

Martin Seligman diyor ki, hayatın istenmeyen durumlarına verdiğimiz açıklamalar kötümserlik çerçevesinden olduğunda bizi çaresiz hissettiriyor. Oysaki açıklamalarımızı değiştirerek, iyimserlik çerçevesinden bakmayı öğrenebilir ve aldığımız sonuçları daha pozitife taşıyabiliriz. Bu açıklamalar, kendimize yaptığımız açıklamalar. Aslında davranışlarımızın altında yatan düşünceler.
Ve TDSKE modelini sunuyor.

Nedir TDSKE
T – Terslik
D – Düşünce
S – Sonuçlar
K – Karşı Çıkma
E – Enerji

Başımıza gelen tersliklerde nasıl düşünüyor ve nasıl sonuçlar alıyoruz?

3 örnek paylaşacağım.

T- Bir süredir katı bir diyet programı uyguluyordunuz. Ama o akşam inanılmaz bir istek duydunuz ve kızarmış patates, tavuk ve kola ile diyetinizi mahvederek üzerine şöyle düşündünüz.

D- “Sen bu işi beceremiyorsun, mahvettin her şeyi, iraden çok zayıf. Bir boğazını tutmayı bile beceremiyorsun.”
S- Diyeti bırakıyorsunuz ve kendinizi iradesiz, beceriksiz etiketleyerek daha da içinize kapanıyorsunuz ya da etrafa ve kendinize karşı daha da acımasız olmayı tercih ediyorsunuz.

Bir başka örnekte,

T- Şirket içerisinde hedefleri gerçekleştirmede departmanınız geride kalıyor ve yöneticiniz bu durumdan şikayetçi.
D- “Neden ekibim yapması gerekeni yapmıyor? Onlara her şeyi gösterdim. Neden iyi çalışmalarını sağlayamıyorum? Ben kötü bir yöneticiyim, tüm ekibime kızmak ve bağırmak istiyorum, herkes beni sinirlendiriyor” diye düşünüyor kendi iç sisteminize bu veya benzer açıklamalar yapıyorsunuz.
S- Kızgınsınız. Kendinizi iyice kötü hissediyorsunuz, herkese bağırdınız. Ekibinizin motivasyonu iyice düştü. Yöneticinize gözükmek istemiyorsunuz.

Başka bir örnekte,

T- İşten eve erken geldiniz ve oğlunuzu sigara içerken yakaladınız.
D- “Onu boğacağım, ne yaptığını sanıyor bu çocuk. Ona güvenimi çok sarstı. Asla böyle bir şey olmaz diyordu. Sorumsuz ve yalancı. Onu bir daha dinlemeyeceğim, güvenmeyeceğim.” Benzeri şeyleri içinizden geçirdiniz ya da zaten oğlunuza benzer şeyleri sarf ettiniz, kızdınız, bağırdınız.
S- Öyle kızdınız ki, kendinizi kaybettiniz, öfkeden köpürdünüz, oğlunuza ceza verdiniz, ona güvenmeyeceğinizi söylediniz.

Tüm bu terslik durumlarını KALICI mı (kötümser), yoksa geçici mi (İYİMSER) değerlendiriyorsunuz? Genelliyor musunuz (kötümser), o ana ya da o kişiye özgü diye mi düşünüyorsunuz? (İYİMSER)

Aslında iyimserlik kısmına, düşünceye karşı koyarak geçiş yapıyorsunuz. Ve tüm bunları oturup yazmanız sizin için iyi olacaktır. Hangi terslikleri yaşıyorum? Ne düşünüyorum, ne yapıyorum ve sonuçlarım neler diye yazmanız çok önemli. Sonra, bu düşünceme nasıl daha geniş perspektiften bakarım, bu durum geçici mi, genelledim mi, diye düşünüp sağ duyunuzu da çağırarak kendinize yeni gerçekçi ve iyimser seçenekler yaratmanız mümkün.

Karşı çıkma aslında kendinizle tartışmayı öğrenmek demek. Gerçekçi ve iyimser açıklamaların size enerji verdiğini göreceksiniz zaten.

Örneklerimizden devam edelim. Birinci örnekte diyetini bozan kişi, kendini suçlayarak pes etti. Oysaki kendi düşüncesine şöyle karşı çıksa, aslında yeni düşünceye geçse;

K- Sakin ol, akşam yemeği henüz yememiştin ve çok açtın, iki haftadır diyete harika uydun, bunun için seni kutluyorum. Bu kaçamağı telefi edebilirim. Yediklerim kalorilerini hesaplasam iyi olur. Peki yarın bunun için diyetisyenimle konuşabilirim ve hatta fazladan yarım saat daha yürüyüş yapabilirim.
Bakın bu iç konuşma sizde pozitif bir enerji açığa çıkarır ve yarın diyete kaldığınız yerden devam edersiniz. Genellerseniz, hep böyle oluyor derseniz ve kendinize negatif etiketler yapıştırırsanız pes edersiniz.
E- En iyisi kaybımı azaltmaya başlayayım. Son iki haftadır nasıl diyetime devam ettiysem yarından itibaren de yapabilirim.

İkinci örnekte yönetici kendi düşüncesine nasıl karşı çıkabilir?

Şöyle:

K- Ekibimin geri kaldığı doğru. Yeni elemanlar var. İşleri tam öğrenememiş olabilirler mi? Onlarla konuşabilirim. Neye ihtiyaçları var diye sorabilirim. Yöneticim de belki, yukarıdan baskı görüyor. Onun da beni anlamasını sağlayabilirim. Ya da benim görmediğim bir şey görüyor mu diye sorabilirim. Bu arada ekibimi nasıl motive edebilirim, bunu üzerine biraz çalışacağım.
Şimdi düşüncesini bu şekilde değiştiren bir yöneticinin enerjisi nasıl olur?

E- Sakinleşip ekibimle daha pozitif konuşabilirim. Beni anlamalarını sağlayabilirim, onlardan fevri davranıp sadece kızdığım için özür dileyebilirim. Ve daha hızlı ve iyi iş sonucu nasıl çıkarabiliriz diye konuşabilirim. Bu arada yöneticime de iyi giden neler var diye ayrı bir rapor hazırlayabilirim. Evet, bunu yapabilirim.

Üçüncü örnekte ise,

K- Evet oğlum benim güvenimi kırdı ama bu onun tamamen güvensiz bir çocuk olduğunu göstermez. Şimdiye kadar bana hiç yalan söylediğini görmedim.

Geçmişte iletişimimiz çok iyiydi. Şimdi ergenlikle beraber yeni şeyler deneyimlemek istemesi normal. Sakinleşmem ve onunla konuşmam iyi olur.

E- Sakinleşmeyi ve durumu konuşmayı başardım. Onu dinlemeden sadece kızdığım için özür diledim. En azından konuştuk ve onunla konuşmaya ve onunla vakit geçirmeye özen göstereceğim.

Düşüncelerinizin genelliğinden ve sizi nasıl çaresiz hissettirdiğine bir bakın. Düşüncelerini yazın ve onlara karşı çıkın, bu düşüncemin alternatifleri ne diye sorun, düşüncenize DUR deyin, kanıtlar sunun, alternatiflerine bakın ve size yeni pozitif seçenekleri sunan daha iyimser bir bakış açısına geçiş yapın ve size enerji kazandıracak yeni düşünce tarzınızı alkışlayın.

Yaşam, negatif düşünene de pozitif düşünene de aynı zorlukları, üzüntüleri, terslikleri gösterir. Pozitif düşünenler bu durumları daha iyi savuştururlar. Başarısızı olurlar, yenilgiye uğrarlar belki ama daha hızlı toparlanırlar. Bu durumu hayatlarının tamamına genellemezler. İyimser düşünce, gerçeklikle ve hep yeni pozitif seçeneklerle kol koladır. Ve üzerine düşünerek daha iyimser bir bakış açısına geçmeniz mümkündür. Bu da sizi hayattan daha çok doyum almanızı destekler.

Pek iyimserlik her zaman işe yarar mı? Yaramayacağı durumlar olabilir mi? Ve hatta bu düşünce tarzınızın da hiç kullanılmaması gereken durumlar var mıdır? Bir sonraki yazımda paylaşacağım. Takipte kalınız.

Daha fazla bilgi için Martin Seligman’ın Öğrenilmiş İyimserlik kitabını okumanızı tavsiye ederim.

Sevgiler…

İlginizi çekebilir: Çareler çaresiz, imkanlar imkansız mı: Öğrenilmiş çaresizlikleri dönüştürmek mümkün

Fatma Yıldız: Merhaba, yetişkin eğitimi alanında lisans ve yüksek lisans okudum. ICF onaylı dünyanın en büyük koçluk okullarından Erickson International School’dan tüm koçluk eğitimlerimi ve NLP Practitioner ile NLP Master programlarını tamamladım. ICF (Uluslararası Koçluk Federasyonu) PCC seviyesi usta koçlarından biriyim. Şu an ağırlıkta yönetici ve takım koçluğu yapıyorum. Bununla beraber doğa ve yeni yerler görme tutkunu, çiçek, deniz, ağaç sevdalısı, hayvan dostu, kedi annesi ve yaşama coşkuyla bağlı biriyim. 2007-2008 yıllarında ağır bir kolon kanseri tedavisi gördüm. Sonrası hayatımın yeni bir dönemi başladı. Yaşam sanatını hakkıyla icra etmeye çalışıyor, tüm bilgi, beceri ve deneyimlerimi birçok kanalla insanlara ulaştırmaya çalışıyorum. Stres Yönetimi, Resilience, Yaşamı Güzelleştirmek, Potansiyelini Keşfet konularında programlar yaparken, iş dünyasını iyileştirmek ve insan odaklı hale getirmek için çalışmalar yapıyorum. Benimle ilgili detay bilgilere buradan ulaşabilirsiniz. https://www.fatmayildiz.com/hakkimda/

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale