X

Öfkeye yenik düşmemek için empatinin gücünü kullanın

Empati, bir başkasının duygularını ve yaşantılarını anlayıp bunları paylaşabilme yetisi olarak tanımlanıyor. Kendinizi o kişinin yerine koyduğunuzu farz edin; o ne hissediyorsa siz de öyle hisseder, o dünyayı nasıl bir gözle görüyorsa siz de o gözle görürsünüz. Harper Lee’nin ünlü romanı Bülbülü Öldürmek’te Atticus Finch ne demişti: “Bir insanı, sorunu onun açısından düşünmeye alışmadıkça anlaman olanaksızdır. … Derisinin içine girip gezineceksin.

Empati kurma becerisi her ne kadar bilinçaltı düzeyde başlasa da başka birinin düşüncelerini, duygularını ve niyetlerini anlayabildiğimiz ölçüde empati yetisini bilinç düzeyine taşıyabiliriz. Diğer bir deyişle, empati kurma becerisi yeterince gelişmemiş kişiler bile beynini bu yönde eğitebilir, bilinçli bir çaba ve pratikle daha kolay empati kurabilirler.

Öncelikle, kişilere ve olaylara ön yargılardan arınmış şekilde, yargılama yapmaksızın yaklaşmamız gerekiyor. Karşımızdakinin acısını anlamak istiyorsak, ona “ulaşmamız” lazım ve bunun için de araya girmeden, herhangi bir müdahalede bulunmadan dinlemeliyiz. Rehabilitasyon uzmanı Rekha Shrivastava, “Onun duygularını duyun, tüm benliğinizle onun yanında ve o anda olun,” diyor.

Karşımızdaki insan ancak onu gerçekten dinlediğimizi hissettiğinde tam anlamıyla açılabilir ve kendisini neyin üzdüğünü dürüstçe anlatabilir. Kuşkusuz, bu türden bir empati iki kişi arasında yadsınamaz bir bağın kurulmasını sağlar. Empati kurma becerisini geliştirmek ya da bunu baştan inşa etmek için demek ki karşımızdakinin düşüncelerini ve hislerini, belli olaylara yaklaşımındaki niyet ve sebeplerini anlamamız gerekiyor. Bu noktada, sakinlik son derece önemli. Karşımızdaki kişi bize açılırken, telaşsız bir ruh haliyle ve zihinle onu dinlemeli, anlık bir öfke ya da kızgınlığın asıl ihtiyacımız olan sakinlik hissini yenmesine izin vermemeliyiz.

Empatiyle yaklaştığımızda, değer verdiğimiz insanı gerçekten olduğu gibi görürüz –o artık hayalimizdeki ya da olmasını arzu ettiğimiz kişi değildir, asıl benliğiyle karşımızdadır. Ona olan hislerimiz, onun bizim için yaptıklarından ya da yapmadıklarından bağımsız olarak, yalnızca sahip olduğu özellikler ve karakterinin etkisiyle şekillenir. Empati sayesinde biliriz ki, bir insanla aynı tecrübeden geçsek bile düşüncelerimiz ve duygularımız farklı olabilir.

Empati yetisini nasıl geliştiririz?

Her şeyden önce kendimize karşı empatiyle yaklaşabiliyor muyuz? Nasıl hissettiğimiz hakkında gerçekçi miyiz? Yoksa hislerimizi duymaktan kaçınıyor muyuz? Yanıt evetse, kabul etmeye yanaşmadığımız duyguları keşfetmekle yola koyulabiliriz. Dr. Michael Mcgee’ye göre, öfke, acı, kırgınlık, kıskançlık ve güvensizlik gibi olumsuz duygulara karşı aldığımız gardı indirmek gerekiyor, bunu gerçekten istemeli, kendimizi olduğu gibi kabul etmeye çalışmalıyız.

Empati için önce kendi düşüncelerimizi, ön yargı ve duygularımızı anlamak önemli çünkü başkalarının nasıl düşünüp hissettiğini ancak bu sayede aşama aşama keşfedebiliriz.

İkinci adım ise karşımızdakine dikkat kesilmek. Onu görmek mi istiyorsunuz, bakın ona. Duymak için onu, dikkatlice dinleyin. O anda, onunla birlikte olun.

Sırada merak ve merakın tetiklediği sorular var. Karşımızdaki kişi ne düşünüyor, nasıl hissediyor sormaktan çekinmeyin. “Seni anlamak istiyorum. Bunun için bana yardımcı olur musun?” iyi bir başlangıç olabilir.

Dördüncü olarak da “yansıtmalı ifadeler” faydalı olabilir. Karşınızdakinin derdini doğru anladınız mı? Yeterince derine inebildiniz mi? Onu dinledikten sonra aklınızda şekillenen düşünceleri, duyduğunuz hisleri paylaşın ve hatalı olduğunuz ya da eksik kalan yönleri onun tamamlamasına izin verin.

Öfkeyi yenmenin bir yolu olarak empatinin gücü

Empatinin gelişmesini engelleyen pek çok durum, ön yargı ve duygu var. Ama sanırım öfke hali bunların en yaygın ve kuvvetli olanı. Öfke zararlıdır, öte yandan kendi bakış açımıza ters düşen yorumlarda ya da davranışlarda bulunan insanlara karşı öfkelenmemiz de doğal bir şeydir.

Öfke kontrol edilmeli. Dizginlenmeli. Bunun için, öfkeye neden olan durumu kısmen karşımızdakinin davranışının, kısmen de bizim empati kurma eksikliğimizin sonucu olarak görmeliyiz. Bu noktada, başkalarının düşüncelerini, hislerini veya davranışlarını kontrol edemeyiz ama kendi empati becerilerimizi kesinlikle geliştirebiliriz.

Öfkemizi empati yoluyla dizginlemek için Dr. Tony Fiore üç temel yeti olduğunu belirtiyor: Dinlemek, kendinin farkında olmak ve kabul etmek.

Empatiyle dinleme, sıradan bir dinleme deneyiminin ötesinde, daha derinlere uzanan bir eylemdir. Empatiyle dinlerken, dünyayı başkalarının gördüğü şekilde görebilmek için karşımızdakinin bakış açısını kullanırız. Böylece, onların nasıl hissettiğini daha kolay bir şekilde anlarız.

Kendinin farkında olmaktan kast edilen ise kendi düşüncelerinizi ve duygularınızı daha iyi anlamaktır. Kendi hislerimize açık olduğumuz ölçüde, başka birinin duygularını da daha doğru okuruz ve çoğu zaman öfkemizi etkili bir şekilde kontrol edebiliriz.
Kabul etmek yetisine geldiğimizde, başkalarının bize “gülünç” gözüken düşünce ve duyguları olabileceğini kabul etmemiz gerekiyor. İnsanların onlara nasıl hissetmeleri gerektiğini söyleyen birilerine ihtiyacı yok. Başkalarının ne hislerine yön verebiliriz ne de belli bir şekilde düşünmekten vazgeçmesini sağlayabiliriz. Ama onları anlayabiliriz. Empati kurarak.

David D. Burns, öfke yaratan düşüncelerin çoğunlukla çarpıtmalar içerdiğini ifade ediyor. Bu çarpıtmaları düzeltmek ise öfkeyi azaltır ve empati işte bu çarpık düşünceleri düzeltmeye imkân tanıyarak öfkeye yenik düşülmemesini sağlar.

Öfkelenmek de bir duygu, değil mi? Öfkelenmeye hakkım yok mu, karşımdaki hatalı olamaz mı? Bu sorular aklınıza geldiğinde hemen şunu da sorsanız: Öfkelenmek benim yararıma mı? Neyi çözecek? Öfkemden ben ya da dünya gerçekten yararlanacak mı? Bu soruların cevabını geçmişte öfkelendiğiniz anlara giderek bulabilirsiniz, o anlar daha farklı davransaydınız, yani sakin bir şekilde empati kurmaya çalışıp öfkenizi sustursaydınız siz de çevreniz de daha az incinmez miydiniz?

Geçmiş anları değiştiremeyiz belki ama, yeni yaşantılarımızın öfkenin ve kızgınlığın gölgesinde şekillenmesine engel olmak bizim elimizde. Yeter ki sakinliğin kıymetini bilip doğru sorularla doğru çıkarımları yapabilelim. Anlayış ve empati kendiliğinden gelecektir.

Kaynaklar:
Dr. David Burns, İyi Hissetmek- Yeni Duygudurum Tedavisi, çev. Özay Süsoy, Altın Kitaplar, 2013 (8. Basım)
https://www.cognitivehealing.com/personal-growth/learn-how-to-reduce-anger-by-developing-empathy/
https://www.psychologytoday.com/us/blog/mindful-anger/201809/learn-empathy-in-just-5-steps
https://www.streetdirectory.com/travel_guide/8092/self_improvement_and_motivation/how_empathy_can_reduce_your_anger.html
https://drmichaelmcgee.com/empathy/

İlginizi çekebilir:
Yeme bozuklukları ve yoga: Ahimsa ilkesi, yeme bozukluklarıyla mücadelede yardımcı olabilir
Yeme bozuklukları ve duygularımız arasındaki ilişki: Duygusal dengenizi bulmaya yardımcı olacak bir kriya pratiği

Burcu Uluçay: Sözcüklerle, cümlelerle dahası dille uğraşmayı hep sevdim. Bunun üniversitede mütercim tercümanlık okumamda önemli bir payı oldu. 2012’de Marmara Üniversitesi’nden mezun olduğumda bir sene kadar çeşitli alanlarda çevirmenlik yaptım. “Şirket-bazlı” çevirmenliğin pek bana göre olmadığını anlayınca daha “naif” bir yönü olan yayıncılık dünyasına yöneldim. Fakat The University of Westminster’da Cultural and Critical Studies (Kültürel Çalışmalar) yüksek lisans programını burslu okuma şansı kapımı çalınca –pırrr– Londra’ya uçtum. 2014’te elimde afili diplomamla yurda döndüm. Ama yalnız değildim: Ben ve anoreksiya nervoza birlikte gelmiştik! Londra’ya gitmeden de ufak ufak “yoldayım” dese de pek aldırış etmediğim bu yeme bozukluğu artık sağlığım başta olmak üzere tüm hayatımı etkiliyordu ve kendisini yenmek için halen mücadele veriyorum. Bir taraftan asıl mesleğimi yani çevirmenlik ve editörlük çalışmalarımı sürdürsem de altı aydan uzun bir zamandır tam zamanlı işim buymuş gibi anoreksiya nervozadan iyileşmeye çalışıyorum. Yeme bozukluklarının nedenlerini, tedavi yollarını, iyileşen hastaların öykülerini ve güncel araştırmaları didik didik edip okumaya başladığımda tüm isteğim kendimi bu azaptan kurtarmaktı. Fakat zamanla yeme bozuklukları hakkında Türkçe yazılmış kaynakların İngilizcedekilere göre yetersiz kaldığını gördüm. Üzücü değil mi sizce de? Hele de yeme bozuklukları dünyanın hemen her yerinde bütün yaş grupları için gittikçe tehlikeli bir hal alırken. Tabii bir de yeme bozukluğu yaşayan kişilerin ailelerini, yakınlarını, arkadaşlarını düşünmek lazım. Sevdiklerine yardımcı olmak için daha güvenilir ve güncel içeriklere ulaşsalar ne güzel olur! Böylece önce kendi ailem ve yakınlarım için okuduklarıma dayanarak çeviriler ve derlemeler yapmaya başladım. TEDTalks’ta yeme bozuklukları, kaygı bozukluğu, yoga ve meditasyon gibi konularda ilham verici konuşmalar olduğunu biliyordum çünkü hemen hepsini izlemiş/dinlemiştim. Aralarında Türkçe altyazı çevirisi olmayanlar vardı. TEDTalks’un gönüllü çevirmenler projesine dâhil olup çeviriler yaptım. Sonra blog açma fikri geldi. Blogumda hem yabancı kaynaklardan edindiğim bilgileri hem de kendi deneyimlerimden yola çıkarak yazdığım içerikleri paylaşmaya başladım. Yazdıkça yazdıkça anladım ki paylaşmak ihtiyacım varmış. İtiraf etmek. Yeme bozukluklarının ciddi bir zihinsel rahatsızlık olduğunu, dahası bunu bizim “seçmediğimizi” bilin demek. Böyle böyle Uplifers’la yollarımız keşişti. Yeme bozuklukları hakkında yerleşmiş yanlış düşünceleri değiştirmek için buradaki birlikteliğimizden aldığımız güç önemli bir adım olsun. Yeme bozukluklarının zihnimize işkence eden kötücül sesine birlikte “dur” diyebileceğimize inanıyorum! Bana buradan ulaşabilirsiniz: burcu.ulucay@yahoo.com Bloguma göz atmak isterseniz: https://sahteseslereelveda.wordpress.com/

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale