Hepimiz zaman zaman öfkeleniyoruz. Telefonumuzu kaybettiğimizde ya da bir arkadaşımız hoşunuza gitmeyen bir davranış yaptığında bir anda kontrolden çıkabiliyoruz. Bazen en küçük olay bile bir anda büyüyerek içinden çıkamayacağımız bir duygu patlaması yaşamamıza sebep olabiliyor. Bazı talihsiz durumlarda bu öfke gerçek anlamda kötü sonuçlara, kontrolsüz hiddete ve yıkıcılığa yol açabiliyor. İşte bu noktada kişilerin aşırı duygusal tepkilerine yardımcı olabilecek bir çalışma alanı var: Sinir/Öfke Yönetimi.
Sinir yönetimi psikoterapide öfkeyi kontrol altında tutmaya yardımcı olmak ve olası kötü sonuçları engellemek için en sık kullanılan metotlardan biri. Freemeditations sitesinden derlediğimiz bu yazıda, hayatımızda öfkenin yerine değinecek, öfke yönetimi seanslarında terapistlerin kullandığı teknikleri inceleyeceğiz.
Kızgınlık aslında son derece normal ve doğal bir duygu. Ama kızgınlık duygusu alışkanlığa dönüştüğünde ve hayatınızda istemediğiniz değişimlere sebep olduğunda, aşırı tepki sonucu yaşanan öfke, çözümlenmesi gereken bir probleme dönüşmüş olabiliyor.
Bu durumda öfkeyle sağlıklı ve olumlu bir şekilde baş etmek gerekiyor. Kimileri bununla baş edebilecek mekanizmalar ya da toplum içinde öfkelerini gizleyebilecekleri maskeler geliştirirken, daha ileri boyutta öfke kontrol problemi olanlar profesyonel yardımı tercih edebiliyor. Öfke, iyi ve doğru yönetilmesi gereken bir duygu çünkü öfkenin iyi yönetimi ailenizden akrabalarınıza, dostlarınızdan iş arkadaşlarınıza, çevrenizdeki bütün insanlarla olan sosyal ilişkilerinizi ciddi anlamda etkiliyor.
Peki, öfke yönetimi konusunda psikologlar ve terapistler nasıl teknikler kullanıyorlar?
Aslında öfke yönetimi amacıyla kullanılan yüzlerce farklı teknikten ve metottan söz etmek mümkün. Tüm yaklaşımların başlangıç noktası ise genellikle duyulan öfkeyi derecelendirmekten geçiyor. Öfke yönetimi terapistleri sizden belirli bir anda hissettiğiniz öfkeyi derecelendirmenizi ve söz gelimi 1’den 10’a kadar olan bir çizelgede numaralandırmanızı istiyor. Peki, bu klasik yöntem neden gerekli? Çünkü öfke problemiyle baş etmenin yolu -diğer pek çok problemde olduğu gibi- öncelikle durumun farkında olmaktan geçiyor. Uygulama sayesinde hangi durumlarda ne ölçüde öfkelendiğinizi fark ediyor, neyle karşı karşıya olduğunuz hakkında bir fikir sahibi oluyorsunuz.
Duyumsadığınız öfke hakkında belirli bir farkındalık geliştirdikten sonra sırada rahatlama tekniği geliyor. Bunu yapmanın da çeşitli yolları var. İçinizdeki yıkıcı, zarar verici öfkeyi etkin bir şekilde sakinleştirebilmek için meditasyon benzeri rahatlama teknikleri kullanıyorsunuz. Bu rahatlama teknikleri vakadan vakaya ve terapistten terapiste değişmekle beraber, temel rahatlama ve meditasyon yaklaşımı her zaman basit nefes alış-verişi egzersizleriyle başlar.
Kişinin kendini sakinleştirmesi ve sessizleştirmesi aslında oldukça zordur; ancak bunun üzerinde çalıştıkça ve düşüncelerinizi dinginleştirmek konusunda ustalaştıkça, zihninizde sakinlik ve huzurun hâkimiyetinin güçlendiğini görürsünüz.
Odaklanmış ve derin nefeslerin yanı sıra imgeleme (visualisation) ve rehberli pratik (guided practice) gibi egzersizler de mevcut. Kimi zamanlar ise terapistler danışanlarından sadece rahat ettikleri bir şekilde oturup/yatıp sakinleştirici müzikler dinlemesini istiyor.
Öfke yönetimi terapilerinde bütün seanslar boyunca hem danışanlar hem de terapistler sıkı bir işbirliği içinde çalışıyor. Öfke çözümlenmesi zor bir duygusal ikilem ve çözümü haliyle zaman ve enerji alabiliyor. Fakat ne kadar özveri gerektirirse gerektirsin, öfkenin yıkıcı sonuçlarından arınmış bir hayat, daya iyi ve daha mutlu ilişkiler anlamına geliyor. Danışanlar ne kadar çabalar, sürece ne kadar yatırım yaparlarsa o kadar başarılı ve uzun vadeli sonuçlar alıyorlar.
Kaynak: freemeditations.com