X

Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB) nedir? Takıntılardan kurtulmanın yolları nelerdir?

Bazen kendinizi bir takım davranışları sürekli tekrarlarken buluyor musunuz? Elleriniz temiz olduğu halde yeterinde temiz olmadığını düşünerek sık sık ellerinizi yıkamak, sevdiklerinizi sürekli merak ederek üst üste aramak, kitaplıktaki kitapları sğrekli kontrol ederek renk, şekil, büyüklük gibi özelliklere göre sıralamak gibi düşünce ve davranışlar size tanıdık geldi mi? Bütün bu düşünceler ve düşüncelerinizi takip eden davranışlar belirli bir seviyeyi aşmadığı sürece gayet normal. Ancak günlük hayatınızı etkileyecek derecede sık, uzun süreli ve kaygı yaratan düşünce kalıplarına ve davranış örüntülerine sahip olmak psikolojide Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB) olarak adlandırılan, takıntılı düşünce ve davranış kalıplarıyla kendini gösteren bir soruna işaret ediyor olabilir.

Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB) nedir?

Obsesyonlara kaygı uyandırıcı düşünce kalıpları, kompulsiyonlara ise kaygı uyandırıcı düşüncelere karşı rahatlamak için yapılan davranışlar diyebiliriz.

Obsesif Kompulsif Bozukluk, bazı düşüncelerin, duyguların ve davranışların sürekli olarak tekrar etmesi şeklinde kendini gösteren bir psikolojik rahatsızlıktır. OKB’li kişiler genelde kapıyı kapatmak, bir lambayı yakıp söndürmek, ütünün fişini çekip çekmediğini kontrol etmek gibi oldukça sıradan, günlük işleri dahi birkaç kez gerçekleştirerek ne yaptığından tam olarak emin olmadan bir sonraki işlerine başlayamıyorlar. Bu da günlük yaşamlarında pek çok işlerinin aksamasının yanı sıra paranoya derecesinde şüphe ve kaygı yaşamalarına sebep olabiliyor.

Ellerimi iyi yıkadım mı?
Ocağı kapatmış mıydım?
Kapıyı kilitledim mi?

Ütünün fişini çektim mi?
Bana değen kişiden mikrop bulaşmış mıdır?
Ütüyü fişten çektim mi?
Kara kedi gördüm, başıma kötü bir şey gelir mi?

Obsesyonlar; bireyin zihninden uzaklaştıramadığı, iradesi ve kontrolü dışında aklına gelen, rahatsız edici, ısrarcı ve tekrarlayıcı düşüncelerdir. Bu düşünceler, çoğu zaman kişiye saçma ve anlamsız gelse de kişi bunları düşünmeyi engelleyemez, kişinin çok fazla zamanını alır ve başka şeylere odaklanmasını zorlaştırır. Obsesyonlar, yani takıntılı düşünce kalıpları, kişi başka şeylere odaklanabilse bile sürekli olarak devam eden bir huzursuzluk hissine neden olabilir.

Kompulsiyonlar ise obsesif düşünceleri (obsesyonları) rahatlatmak için yapılan, tekrarlayıcı davranışlardır. Kompulsiyonların yapılmasının nedeni, obsesyonların yarattığı kaygıyı azaltarak ya da ortadan kaldırarak kişinin rahatlamasını sağlamaktır. Kopmpulsiyon olarak adlandırılan davranışlar dışarıdan gözlemlenebilen, somut davranışlar olabileceği gibi bazen zihinsel düşünce ve fanteziler olarak da ortaya çıkabilirler. Kompulsif davranışlar da tıpkı obsesyonlar gibi kendini tekrarlar ve kişinin engel olabileceği ya da kontrol edebileceği davranışlar değildirler.

Özet olarak, obsesyonlara kaygı uyandırıcı düşünce kalıpları, kompulsiyonlara ise kaygı uyandırıcı düşüncelere karşı rahatlamak için yapılan davranışlar diyebiliriz. Kompulsiyonları yapmak, kişiyi anlık olarak rahatlatsa da uzun vadede hastalığın ilerlemesini tetikleyerek takıntıların daha şiddetli ve yoğun bir hal almasına neden olabilir.

Mesela hastalık kapma korkusu ile ellerini defalarca kez yıkamak kişinin o anlık temizlenmiş hissetmesini sağlar ve anlık olarak rahatlatır. Ancak el yıkayarak temiz olma arzusu her seferinde daha yoğun bir hal alarak el yıkama davranışının saatler sürmesine neden olabilir, hatta daha da ilerleyen boyutlarda kişi için sadece el yıkamak yetmez, hastalık bulaştı kaygısı ile her gün sık sık banyo yapma ihtiyacı hissedebilir.

Obsesyonlar ve kompulsiyonlar günlük yaşamda kişinin çok fazla vaktini aldığı için diğer işlerine engel olabilir ve dolayısıyla yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilirler. Hatta Obsesif Kompulsif bozukluğun ileri boyutlarında bu takıntılı düşünce ve davranış biçimi kişinin kendisine ve çevresindekilere zarar vermesine neden olabilecek kadar ileri boyutlarda olabilir. Örneğin, evden çıkmadan önce defalarca ütünün fişini çekip çekmediğini kontrol etmek işe geç kalmak, kirli olduğu düşüncesiyle sık sık elleri yıkayarak sabun ve su israf etmek, evde sürekli temizlik yaparak evi paylaştığı diğer kişileri huzursuz etmek gibi…

Obsesif Kompulsif Bozukluk yaşayan bireyler hiçbir zaman yaptıklarını tam anlamıyla yapıp yapmadıklarından emin olamazlar ve bu rahatsızlık sürekli olarak belirsizliği besler. Sonuç olarak, bu bozukluktan muzdarip olan kişiler bazen saatlerce, tekrar tekrar, anlamsız şekilde aynı davranışta bulunabilirler.

Obsesif Kompulsif Bozukluğun sebepleri nelerdir?

Takıntıları olan kişi düşüncelerinin esiri olduğunda olayları olduğundan daha tehlikeli algılar ve risk algısı çok yüksek olur.

OKB yaygın görüşün aksine kişinin kontrol edebildiği ya da bir davranışı sonucu ortaya çıkan bir rahatsızlık değildir. Kişinin yaşamındaki stres faktörleri, hikayesi, çocuklukta geçirdiği hastalıklar, geçmiş travmaları, ailesindeki sorunlar OKB’nin ortaya çıkışını tetikleyebilse de bu durumların doğrudan OKB’ye sebep olduğuyla ilgili bir bulgu henüz yok. Yani genetik olarak okb’ye yatkın bir kişiliği olan bireylerin stres ya da travma sonucunda takıntı geliştirebilmesi ya da sonradan Obsesif Kompulsif Bozukluğa sahip olması olası.

Genel olarak bakıldığında, aslında takıntılar konusunda bu kadar ısrarcı olmamızın ve takıntılı düşünce ve davranış halinden kurtulamamamızın en önemli sebeplerinden biri güvende hissetme ihtiyacımız. Kapı kilidini tekrar tekrar kontrol ettiğimizde, sevdiklerimizin başına bir şey gelmesin diye sürekli kaygı duyarak dua ettiğimizda, her şeyi çok düzenli tutarak kontrol ettiğimizde sanki bu takıntılı düşünceler ve davranışlar işe yarıyormuş, bizi tehlikelerden koruyormuş gibi hissederiz. Ancak bu gerçekçi bir rasyonalize etme şekli değildir. Sadece, takıntılarımızın esiri olup, kendimiz için tedbir aldığımızı sandığımız davranışların bizi daha olumsuz etkilemesidir. Bu nedenle de takıntıları olan kişi düşüncelerinin esiri olduğunda olayları olduğundan daha tehlikeli algılar ve risk algısı çok yüksek olur.

İlginizi çekebilir: Hayatı zehir edebilen takıntı bozukluğu ve altında yatan nedenler

Obsesif Kompulsif Bozukluğa sahip olanların kişilik özellikleri nelerdir?

Takıntılı düşünceler ve bu düşüncelerin neden olduğu olumsuz duygulardan kurtulmak için sergilenen tekrarlayan davranışlar bazı insanlarda kişilik özelliği olarak ortaya çıkabildiği gibi, kimi zaman da saplantılı / takıntılı düşünme bozukluğunun belirtisi olarak ortaya çıkabilir. Takıntılı düşünme biçimine sahip, saplantılı kişilikler düşüncelerinde ya da davranışlarında takıntılı örüntüler olsa da bu takıntıları ya da saplantıları nedeniyle günlük yaşamlarında çok fazla zorluk çekmeyen kişilerdir. Takıntılı bireyler genelde temiz, düzenli ve disiplinli kişilerdir. Mükemmeliyetçi ve kontrolcü olabilirler. Kafalarına takılan konularla ilgili sürekli soru sorma, araştırma yapma, öğrenme ve öğrendiklerini teyit etme eğilimi gösterebilirler. Davranışları ve düşüncelerini paylaşmaktan çekinmez, çevrelerindeki insanların onayına ihtiyaç duyabilirler.

Takıntılı kişilik özelliğine sahip kişiler saplantılı olarak kilitlendikleri hedeflerine ulaşabilmek için çok fazla çalışır ve kendilerine verilen görevleri eksiksiz olarak tamamlamaya gayret ederler. Hata yapma korkusu taşırlar ve bu nedenle de kendilerine verilen süreyi son dakikasına kadar kullanarak görevlerini en hatasız şekilde tamamlamaya çalışırlar. Erteleme davranışı sergileyebilirler ve işlerini son dakikaya bıraktıkları için yoğun stres yaşayabilirler.

Takıntılı ve saplantılı düşüncelere sahip kişiler karar vermekte oldukça zorlanabilirler. Kararsızlıkları nedeniyle bir konuyla ilgili tüm detayları tüm yönleriyle değerlendirir, fikir belirtmekten ve taraf olmaktan genelde kaçınırlar. Duygularını belli etmeyi sevmedikleri için genelde soğuk ve duygusuz olarak adlandırılabilirler. Sürekli kontrol etme, onay alma ve tekrar tekrar üstünden geçme eğiliminde oldukları için genelde hata yapmazlar ve bu nedenle başarılı insanlardır. Ancak başarısız olduklarında ya da hata yaptıklarında takıntılı şekilde kendilerini suçlayabilirler ve obsesyonları nedeniyle psikolojilerine zarar verebilirler.

İlginizi çekebilir: Otoritelerin kabul ettiği 10 farklı kişilik bozukluğu

Obsesif Kompulsif Bozukluğun belirtileri nelerdir?

Takıntılı olmak bir kişilik bozukluğu değil, bir tür kaygı bozukluğudur ve terapilerle kısa sürede tedavi edilebilir.

Obsesfi Kompulsif Bozukluk kendisini genellikle kontrol etme, şüphecilik, temizlik ve yavaşlık özellikleriyle gösterebilir. Evden çıkmadan önce doğalgazı, elektrikleri, muslukları, ütünün fişini, anahtarlarınızı, kapıyı kapatıp kapamadığınızı sürekli kontrol etmeniz, Obsesif Kompulsif Bozukluğa ya da takıntılı düşünce / davranış biçmine sahip olduğunuzun göstergesi olabilir. OKB’si olan kişilerde paranoya derecelerine varabilen bir şüphecilik de söz konusu olabilir. Yakın  ilişkilerinde kendilerine yalan söylendiğinden ya da aldatıldıklarından şüphelenerek kıskançlık, kontrolcülük, telefon karıştırma, üst üste gerçekçi olmayan sorular sorma gibi davranışlar sergileyebilirler. Obsesif Kompulsif Bozukluğun diğer en yaygın belirtileri ise şunlardır:

  • Mikrop bulaşmasından ve hasta olmaktan korkmak
  • Başkalarının yargılayacağı bir davranışta bulunmaktan korkmak
  • Rezil olma korkusu
  • Hata yapmaktan korkmak
  • Mükemmeliyetçilik
  • Güvende olma ihtiyacı duymak
  • Aşırı şüphe duymak
  • Düzen ve simetri ihtiyacı
  • Çevresindekilere zarar vermekten korkmak
  • Dine uygun olmayan bir şey yapmaktan korkmak

İlginizi çekebilir: Simetri takıntısı olanları çıldırtabilecek derecede asimetrik olan, birbirinden orantısız 13 fotoğraf

Takıntılar ve obsesyonlar kişinin isterek ya da bilerek düşündüğü şeyler değil, düşünmek istemediği halde aklına gelen ve istenmedik davranışlara dönüşen şeylerdir. Bu nedenle de kişinin bu süreçten tek başına çıkabilmesi oldukça zor olabilir. Zaman zaman zihnimizi yoran ve olumsuz hissetmenize sebep olan, tekrarlayan düşüncelerinizin olması her zaman Obsesif Kompulsif Bozukluğunuz olduğu anlamına gelmez.

Bu durumun psikolojik bir rahatsızlık olarak adlandırılabilmesi için yukarıda bahsettiğimiz semptomların sıklığı, bu semptomların yarattığı olumsuz duyguların yoğunluğu, kişinin günlük yaşamındaki işlevselliğinin bozulması gibi pek çok faktörün bir uzman tarafından değerlendirilmesi gerekir. Takıntılı olmak bir kişilik bozukluğu değil, bir tür kaygı bozukluğudur. Kişilik bozukluğu olmadığı için de terapilerle görece çok daha kısa sürelerde tedavi edilebilir.

İlginizi çekebilir: Sık tekrarlanan kontrol etme davranışı kendimize daha az güvenmemize mi neden oluyor?

Obsesif Kompulsif Bozukluk türleri

Obsesif Kompulsif Bozukluğun en belirgin şekilleri, kirlenme, hastalıklar, afet korkuları ve düzenliliktir. Ancak bir çok OKB hastası, şiddet, dini inançlar ya da cinsel tecrübeler konusunda da takıntılar geliştirebilir.

Cinsel takıntılar

Obsesif Kompulsif Bozukluk, kişinin yaşamını zorlaştıran ve kişiye üzüntü veren düşünce ya da imgeler ve bunların sonucu ortaya çıkan cinsel takıntıları da içerir. Yapılan araştırmalar, OKB hastalarının yaklaşık dörtte birinin cinsel takıntılara sahip olduğunu gösteriyor. İstemsiz, tekrarlayıcı ve istenmeyen durumlar olan bu takıntıları bastırmaya çalışmak, işe yaramaktan ziyade, daha şiddetli takıntılar haline gelmelerine neden olabilir.

Tekrarlayıcı cinsel düşünceler, OKB dışındaki bir çok bozuklukta da görülebilir. Kişinin problem olarak tanımladığı cinsel düşünceler, parafili ve seks bağımlılığı, travmatik stres bozuklukları, cinsel fonksiyon bozukluğu ve mani hastalarında da sıkça görülebilir. Bu durumlarda tetiklenen cinsel düşünceler ve hisler, cinsel takıntılar olarak adlandırılabilir. Ancak bu takıntılı düşüncelerin içerikleri, formları ve anlamları, bozukluğun spesifik özelliklerine göre farklılıklar gösterebilir. Bu nedenle cinsel takıntıları olan kişilere doğru teşhis konulması çok önemlidir.

Cinsel takıntılardan en yaygın olarak bilineni Homoseksüellik korkusu olarak adlandırılan HOCD homoseksüel olma ya da homoseksüele dönüşme korkusu, homoseksüellik görüntülerinin zihinde canlanması ve başkalarının homoseksüel olduğunuza inanması korkusu gibi belirtilerle kendini gösterebilir.

Cinsel takıntılara sahip kişiler, takıntılarını bilinçsizce destekleyen; çekicilikleri, cinsel güçleri ya da partnerleri hakkında endişeler duyabilirler. Ancak bu takıntılar, aslında, kişinin gerçekte deneyimlediği sorunlarla bağlantılı değildir.

Cinsel takıntılar çeşitli formlara bürünebilir. Mesela bir baba, sevdiği kız çocuğunu suistimal etmekle ilgili takıntılar geliştirebilir. Bu düşüncelerin gerçeğe dönüşmesi ve pedofili olduğunu sanma takıntısı; düşününce midesini bulandırsa da ya da daha önce taciz etme durumu olmadıysa da, endişelendirebilir. Hayatı boyunca erkeklerle mutlu beraberlikler yaşamış bir kadın, hali hazırdaki erkek arkadaşına karşı ilgisiz hissetmesinin, lezbiyen olduğu anlamına geldiğini düşünerek endişelenebilir.

Cinsel takıntılar, sevgiyle dolu bir paylaşımı kabusa çevirdiği için, kişinin hayatını ve yaşam kalitesini olumsuz etkiler. Cinsel takıntıları olan kişiler, genellikle beraberinde gelen agresif ve dini takıntılar, ağır depresif semptomlar ve dürtüleri kontrol bozukluklara karşı hassas olurlar.

İlginizi çekebilir: Çık aklımdan takıntı!

Cinsel takıntılar nasıl tedavi edilir?

Cinsel takıntıları olan bireyler, zamanlarının ve enerjilerinin çok büyük bir kısmını takıntılarını anlamaya çalışmaya ayırırlar. Genellikle bir şekilde kusurlu oldukları için bu problemleri yaşadıklarını düşünürler ve yardım istemekten çekinirler.

Cinsel takıntılar araştırmalarda çok iyi anlatılmadıklarından, bir çok terapist, hastanın hastalık tarifinden, OKB’yi tam olarak teşhis etmeyi başaramazlar. OKB’yi yakından tanımayan ruh sağlığı uzmanları, bu semptomları, bilinçsiz istekler, cinsel kimlik bunalımı ya da gizli parafili olarak yorumlayabilirler. Yanlış bir teşhis, hastayı daha da üzgün ve kafası karışık hale getirebilir.

Sağlıklı beslenme takıntısı: Ortoreksiya

Sağlıklı beslenme ile ilgili sağlıksız takıntılar geliştirmek olarak adlandırabileceğimiz Orthorexia veya Orthorexia Nervosa, Anorexia Nervosa, Blumia Nervosa ve Binge Eating gibi bir yeme bozukluğudur.  Diğer yeme bozukluklarının aksine, yenen besinlerin miktar odeğil, gıda kalitesi kişinin yeme davranışını belirler. Anoreksiya veya bulimiyadan farklı olarak, ortoreksiyaya sahip kişiler nadiren kilo vermeye odaklanırlar. Bunun yerine, yiyeceklerinin içeriği ile paranoya derecesine varabilen bir takıntıya ve sağlıklı beslenmenin faydalarına dair bir obsesyona sahiptirler. OKB’nin bir türü olan Ortoreksi’nin mükemmeliyetçilik, yüksek kaygı veya kontrol ihtiyacı duyan kişilerde daha yüksek olduğu biliniyor.  

Ortoreksiya tedavisinin ilk adımı, sağlıklı beslenmeye dair bir takıntının varlığının tanımlanmasıdır. OKB teşhisine ve belirtilerine göre anlaşılması daha zordur çünkü bu bozukluğu olan bireylerin sağlıkları, refahları veya sosyal işlevleri üzerindeki olumsuz etkilerinden herhangi birini gösterme olasılığı daha düşüktür.

İlginizi çekebilir: Sağlıklı beslenme takıntısı: “Orthoreksia nervoza”

Kaygı Bozukluğu ve Obsesif Kompulsif Bozukluk arasındaki benzerlikler ve farklılıklar

Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB), nörolojik kaynaklı bir kaygı bozukluğu türüdür.

Endişe, belli bir oranda kaldığı sürece sağlıklı bir histir. Bir miktar kaygı ve hatta paranoya kişiyi tehlikelere karşı ayık tutar, boşvermişlikten kurtarır ve yaptığımız şeylerin sonucunu düşünerek hareket etmemizi sağlar. Ancak kaygı bozukluğu, kişinin günlük hayatını sağlıklı bir şekilde devam ettirememesine neden olan, onu tüketen bir rahatsızlıktır. Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB) da nörolojik kaynaklı bir kaygı bozukluğu türüdür.

Obsesif Kompulsif Bozukluk, tıpkı genel kaygı bozukluğu gibi sürekli endişe içinde olmayı beraberinde getirir. Ancak kaygı bozukluğu yaşayan herkes, olumsuz düşüncelerini OKB’ye sahip biri gibi sürekli olarak devam eden ve tekrarlayan davranışlarla dışa vurmayabilir. Kaygı bozukluğu yaşayan kişilerin kaygıları genelde iş, aile, ilişkiler gibi somut bir nedene dayalı sıkıntılarken, OKB’li kişi herhangi bir temeli olmayan ya da gerçekliğe dair bir kanıt taşımayan düşüncelerle ve davranışlarla meşguldür.

İlginizi çekebilir: Anksiyete bozukluğu (kaygı bozukluğu) nedir, belirtileri nelerdir, nasıl tedavi edilir?

Obsesif Kompulsif Bozukluğı olan kişilerde kaygı yaratan durumlar

  • KirlenmekOKBli kişi mikroplara, vücut sıvılarına ve çevresel kirlere karşı normalin dışında bir savunma geliştirebilir, çünkü bunların kendini hasta edeceğine dair bir paranoya içindedir.
  • Kontrolü kaybetmekOKBli kişi her zaman uyanık, ayık ve kontrol sahibi olma arzusundadır. Böylece kendisini ve çevresindeki kişileri olası bir zarardan koruyabileceğine inanır.
  • Cinsel dürtüler: OKBli kişi, yasak ya da alışılmadık cinsel dürtüler ve düşünceler deneyimleyebilir.
  • Dini takıntılar: Obsesif kompulsif bozukluk yaşayan kişi iyi-kötü, helal-haram ayrımı konusunda takıntılı olabilir.
  • Çevresel zarar: OKB hastası, yangın ya da hırsızlık gibi kötü bir olayın olmasından çekindiği kadar, bu olaydan sorumlu olmaktan da korkar. Bu, fırının söndüğünü ya da kapının kilitlendiğini defalarca kontrol etmek gibi davranışları açıklayan bir korkudur.
  • Mükemmeliyetçilik: Çoğu OKB hastası her şeyin tam ve doğru olduğu konusunda takıntılıdır. Bu mükemmeliyetçilik, kendisine ait bir şeyi kaybetme, bir şeyin eksilmesi korkusu olarak da su yüzüne çıkabilir.

İlginizi çekebilir: Endişe kaynaklı obsesif kompulsif bozukluk ile ilgili bilinmesi gerekenler

Çocuk ve ergenlerde Obsesif Kompulsif Bozukluk

Obsesif Kompulsif Bozukluğu olan çocukların ve ergelerin, sürekli tekrarlayan ve istenmeyen düşünce ve ritüelleri vardır. Çocukluk döneminde genellikle gözle görülen bir belirti olmaksızın başlaması, çocukların içinde bulundukları duyguları, düşünceleri ve davranışları çok iyi tanımlayamaması ve belirtilerin gelişim dönemi özellikleriyle karıştırılabilir olması çocuklarda ve ergenlerde OKB tanısını zorlaştırabilir.

Obsesif Kompulsif Bozukluğu olan çocuklar için düzenli olmak çok önemlidir. Kendilerince kurdukları düzende herhangi bir şey ters gittiğinde yüksek derecelerde kaygı ve endişe duygusu deneyimleyebilirler. Bu çocukların sürekli tekrar eden davranış kalıpları vardır. Çizgilere basmadan yürümeye çalışmak; sayıları ikişerli, üçerli, beşerli şekilde belirli bir örüntü içinde saymaya çalışmak; her yere dokunma ve her şeyi koklama isteği; ödev yaparken, yazı yazarken ve resim yaparken sürekli silgi kullanmak ve silip silip yeniden yazmak gibi…

Eğer çocuğunuz bu gibi davranışlardan dolayı erteleme davranışı gösteriyor, ödevlerini gerekli olan zamandan çok daha uzun sürelerde yapıyor, mükemmeliyetçi olmaya çalışıyorsa OKB belirtileri gösterdiğini söyleyebiliriz. Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB) çocukların hayatını oldukça zorlaştıran bir rahatsızlıktır. Çocuk, bazı günlük aktiviteleri yerine getirirken, kopmulsiyonları nedeniyle çok zaman kaybederek yorulabilir.

İlginizi çekebilir: Çocuk ve ergenlerde Obsesif Kompulsif Bozukluk

Obsesif Kompulsif Bozukluk nasıl tedavi edilir?

Obsesif Kompulsif Bozukluk kendi kendine geçen ve kişinin tek başına başa çıkabileceği bir sorun değildir; bu ynedenle de tedavi edilmesi önemlidir. Bilimsel araştırmalar Bilişsel Davranışçı Terapinin, Obsesif Kompulsif Bozukluğun tedavisinde etkili olduğunu göstermektedir.

Obesesif Kompulsif Bozukluğun Bilişsel Davranışçı Terapi ile tedavisinde, kişinin kaygı uyandıran tekrarlayıcı düşünceleri ve kaçınma davranışları ve ele alınır. Bilişsel Davranışçı Terapi’de kişinin kaçındığı durumlar ele alınarak, adım adım o durumlar içinde bulunularak kaygının azaltılması hedeflenir. Kişiyi kaygılandıran düşünceler üzerinde çalışırılır ve bu düşünceler sorgulanarak daha gerçekçi bir düşünce yapısı oluşması için gayret edilir. Terapideki amaç kişinin kaygılarını ortadan kaldırmak ve daha huzurlu ve kaliteli bir yaşam sürmesini sağlamaktır.

Obsesif Kompulsif Bozukluk ilaçları

Obsesif Kompulsif Bozukluk çeşitli psikoterapi yöntemleriyle tedavi edilebilecek bir rahatsızlık olmasının yanı sıra, ileri boyutlardaki takıntılar ve saplantı durumlarında ilaç tedavisinin de etkili bir yöntem olduğu biliniyor. Yapılan araştırmalar, OKB tedavisinde en etkili yöntemin ilaç tedavisi ve terapinin bir arada kullanılması olduğunu gösteriyor. Ancak, ilaçların etkisini gösterebilmesi için düzenli kullanılması ve ruh sağlığı uzmanının (psikiyatr) tavsiye ettiği dozlarda ve yöntemlerle alınması gerekiyor.

Ruh sağlığı alanında yapılan bilimsel çalışmalar, Obsesif Kompulsif Bozukluğun tedavisinde kullanılan en etkili ilaçların antidepresan olarak da kullanılan Selektif Serotonin Gerialım İnhibitörleri (SSRI) olduğunu gösteriyor. Piyasada bu özelliğe sahip en bilinen ilaçlar fluvoksamin (Faverin®), sertralin (Lustral®), sitalopram (Cipram®), essitalopram (Cipralex®), fluoksetin (Prozac®), paroksetin (Paxil®), klomipramin (Anafranil®) ve venlafaksin (Efexor®). Bu ilaçların kullanılabilmesi için mutlaka bir psikiyatr tarafından reçete edilmesi gerekiyor. Ayrıca dozlarının, kullanım şekillerinin ve hangi ilacı kullanılacağının da mutlaka doktor kontrolünde takip edilmesi gerekiyor.

 

 

Kaynaklar: Uplifers, türk Psikologlar Derneği, American Psychological Association, Psych Central, Pyschology Today, Uzman Klinik Psikolog Romina Kuyumcuoğlu, Psikiyatrist Sabri Yurdakul, Diyetisyen Hanife Kara

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale