Obezite küresel boyutta önemli bir halk sağlığı sorunu haline gelmiş durumdadır. Hem gelişmiş ülkelerde hem de gelişmekte olan ülkelerde obezite her geçen gün artış göstermektedir. DSÖ tarafından Asya, Afrika ve Avrupa’nın 6 ayrı yöresinde yapılan ve 12 yıl süren MONICA çalışmasında, 10 yılda obezite prevalansında %10-30 arasında bir artış saptandığı bildirilmiştir.
Vücutta biriken yağ, ya deri altında (subkutan) ya da karın içerisinde (visceral) yağlanma olarak toplanır. Deri altı yağ esas olarak vücudun alt kısmında toplanır ve sıklıkla kadınlarda görülen armut tipi obeziteye yol açar. Yağın karın içerisinde toplandığı obezite tipi ise elma tipi olarak adlandırılır. Visceral yağlanma, santral veya abdominal yağlanma olarak da bilinen bu tip, en tehlikeli yağlanma tipidir. Çünkü kardiyovasküler hastalıklar, diyabet ve diğer kronik hastalıkların oluşumunda rol oynar. Metabolik sendrom olarak bilinen bu tablo ciddi sağlık riskleri içerir. Visceral yağ, tipik olarak toplam vücut yağının küçük bir oranını oluşturur ancak sağlık üzerinde ciddi etkilere sahiptir. Çünkü bu yağ karaciğer, böbrek ve pankreas gibi hayati organların etrafına yerleşir.
Obezite genetik, hormonal, çevresel ve birçok farklı faktörün rol oynadığı kompleks ve dinamik bir süreçtir. Vücutta biriken bu yağ, endokrin bir organ olarak kabul edilmektedir. Çünkü metabolik olarak aktiftir, hormonlar tarafından etkilenir. Aynı zamanda çok sayıda hormon benzeri proteinler ve güçlü kimyasallar salgılar.
Ameliyatsız birtakım müdahaleler ve/veya obezite cerrahisi ile visceral yağ dokusu azaltılabilir. Visceral yağ dokusunun azaltılmasında egzersiz en önemli ve en etkili yaşam tarzı değişikliklerindendir. Karbonhidrat, protein ve yağ içerikleri açısından profesyonel olarak oluşturulan diyet programları, mutlaka egzersiz ile kombine olacak şekilde uygulanmalıdır.
Diyetteki lif ve protein oranlarının artırılmasının subkutan ve visceral yağ kaybını başlattığı kanıtlanmıştır. Tüketilen kalorinin azaltılması ve sık aralıklarla beslenmenin karın içi yağ miktarını azalttığı da gösterilmiştir. Protein desteğinin en iyi kaynağı süt kökenli whey proteindir. Whey proteinin en önemli faydaları doyma hissi ve açlık kontrolü üzerindeki etkisi, metabolizma ve kas protein sentezi üzerindeki pozitif etkileri ve metabolizma hızlandırıcı etkileridir. Ancak bütün protein destekleri birbirinin aynısı değildir. Klasik yollarla hazırlanan ticari whey proteinler pastörize edilmek zorundadır. Bu da çok yüksek sıcaklıklara ve kimyasallara maruz kalmaları anlamına gelir. Bu işlemler birçok enzimi yok eder, proteinleri çökertir ve besleyici değeri azaltır. O nedenle süt proteinlerini de doğal besin kaynaklarıyla almanızda fayda var.
Özetle, karın bölgesi yağlar ile savaşmak için hem beslenmeyi bu amaca uygun olarak düzenlemeniz, hem de egzersizi mutlaka süreci destekleyecek şekilde hayatınıza dahil etmeniz gerekmektedir.
İlginizi çekebilir: Beslenme trendleri: Aralıklı oruç efsanesi