X

Mutluluk molekülü: Nörobilim ile mutlu ve başarılı bir hayata doğru adım atın

Teknolojinin ilerlemesiyle birlikte görüntüleme teknikleri geliştikçe, her geçen gün beynin fonksiyonları hakkında daha detaylı bilgilere sahip oluyoruz. Son bilimsel araştırmalar, sanıldığı gibi yaşlanmayla birlikte beynin fonksiyonlarının zayıfladığı görüşünün aksine, her yaşta kendini yenileyebildiğini gösteriyor. Nörobilim uzmanlarının odaklandığı en önemli alanların başında beyin fonksiyonları ve insan davranışları arasındaki ilişki yatıyor. Bu alandaki bilgi ve bulgular arttıkça da liderlik becerilerinin geliştirilmesinde ve hatta mutluluğun yol haritasını çıkarmakta, nörobilim her geçen gün daha etkin kullanılıyor.

Beynimiz vücudumuzun CEO’su

Biyomedikal, liderlik ve spiritüel alandaki bilgi ve tecrübelerimi Boston MIT’de aldığım nörobilim eğitimiyle harmanlayınca, spiritüel çalışmaların beyinde yarattığı biyolojik değişimlerin, nasıl bir zihinsel dönüşüme sebep olduğunu daha derinden anlama imkanım oldu. MIT’deki eğitimin içeriğinde yoga ve meditasyon bulunması ne demek istediğimi anlatmaya yeterli olur sanırım. Kendi hayatımda yarattığım pozitif dönüşüme destek olan, yaptığım tüm zihinsel, bedensel ve spiritüel çalışmaların bilimsel bir platforma yerleşmesi hazırladığım eğitim çalışmalarına da sağlam bir temel oluşturdu.

Beynimiz; nasıl çalıştığı, kapasitesi, ne kadarını kullanabildiğimiz gibi konularda sorulara halen tam cevap veremediğimiz evrendeki en gelişmiş biyolojik yapı olarak tanımlanabilir. Şöyle bir düşünürseniz tüm hayati fonksiyonlarımızı yöneten, düşüncelerimizi ve duygularımızı üreten, kimlik, benlik kavramlarımızı ve dünyayı algılayışımızı belirleyen adeta vücudun CEO ‘su olarak görevini yerine getiriyor. Beyindeki her düşünce bir duygu oluşturmakta, bu duyguyla bir karar almakta ve harekete geçmekteyiz.

Duygular ise beynimizde elektriksel bir sinyalle tetiklenen, damarlarımızda akan, organlarımızın içinde dolaşan kimyasallar aslında. Buradan bakınca hayatımızı zorlaştıran korku, endişe, kaygı gibi duyguların bizi yönetmesi yerine, onları biz yönetebildiğimizde hayatımızın kontrolünü elimize almış oluyoruz. Yapılan araştırmalara göre beyin her yaşta kendini yenileme ve geliştirme yeteneğine sahip. Belli çalışmalarla ve yaşam tarzımızda yapacağımız değişikliklerle beynimizde yeni hücreler oluşturabilir, nöronlar arasında yeni bağlar kurarak yeni davranış şekilleri geliştirebiliriz. Yani eğer istersek, olmayı arzu ettiğimiz kişi olmanın mümkün olduğu kanıtlanmış durumda. Saygı duyulan bir baba, başarılı bir lider, yaratıcı bir girişimci, rol model bir anne… Her kim olmak istiyorsanız nörobilim bunun yollarını tanımlıyor.

Beynin kimyasalları hangi görevleri yerine getiriyor?

MIT’deki hocalarımdan dünyaca ünlü nörobilim uzmanı Dr. Tara Swart’ın beyin ve bu kimyasallar üzerine basit ve çok anlaşılır bir benzetmesi var. Bir arabanın çalışabilmesi için iki temel sıvı gerekli: Yakıt ve yağ. Biri motorun tam performansıyla çalışmasını sağlarken, diğeri de gerekli enerjiyi ve gücü sağlıyor. Tıpkı vücut ve beyinde olduğu gibi! Tüm duygu, davranış ve sağlıklı olma halimizi iki ana kimyasal sistem yönetiyor. Bunlar biri motordaki yakıt gibi, elektriksel bir sinyal ile aktif hale gelen beyin nörotransmitterleri; diğeri ise tüm dolaşım sistemimiz boyunca damarlarımızda, organlarımızın içinde akan endokrin sistemi tarafından yönetilen hormonlar oluyor. Beynimizde 100’den fazla farklı kimyasal olduğunu biliyoruz. Ancak duygu ve davranışlarımızı kontrol eden temel kimyasallar, bu nörotransmitterler ve hormonlar.

Beynimiz nöronlar arasında sinyalleri taşıyan nörotransmitterleri, vücuda yaşamsal işlevleri yaptıran hormonları tetiklemek için kullanıyor. Kalbe çarpmasını, akciğere nefes almasını, mideye sindirmesi talimatlarını gönderiyor. Aynı zamanda bunlar ruhsal modumuza, uyku, konsantrasyon gibi davranış mekanizmamıza etki ediyor. Nörotransmitterlerin seviyesindeki değişim, beyin fonksiyonlarının eksik ya da yetersiz çalışmasına sebep oluyor. Stres, sağlıksız beslenme, alkol, sigara, kafein tüketimi optimal seviyenin dışına çıkmasına yol açıyor. Yani, kısaca yaşam tarzınızın ruhsal durumunuz üzerine etkisi oldukça fazla diyebiliriz.

Hormonlar ise, nörotransmitterlerin tetiklemesiyle salgı bezlerinden kana gönderilen ve direkt organları etkileyen kimyasallar olarak çalışıyor. İsimleri size de yabancı gelmeyecektir, eminim daha önce duymuşsunuzdur. Dopamin, seratonin, oksitosin ve noradrenalin ana nörotransmitterler iken; kortizol, adrenalin, testosteron, östrojen ise tüm davranışlarımızın ardında yatan ana hormonlardır. Bunlar, sağlıklı ve kendini iyi hisseden bir kişide optimum düzeydedir.

Kimyasalları yönetmek sizin elinizde

Her duygu, hepimizde zaman zaman yaşanır ve makul bir süre sonra sağlıklı bir zihin, bu duygudan çıkar. Ancak zihnin zindanları içine sıkışmış, hiçbir hayati tehlike veya tehdit olmadığı halde sürekli yoğun stres, endişe, kaygı, korku gibi olumsuz duygular içinde olan kişiler, bu duyguları oluşturan hormonlarla organlarını durmaksızın yıkadıkça, yavaş yavaş tüm vücut sistemine zarar vermeye başlar. Ardından kaçınılmaz olarak hastalıklar baş gösterir. Bu nedenledir ki; hastalıkların tamamı zihin ile oluşur ve tedavisi içinde medikal yaklaşımın yanı sıra zihni olumsuz düşünce kalıplarından çıkartacak, farkındalığı artıracak başta meditasyon olmak üzere, nefes, yoga gibi spiritüel ve enerji çalışmalarının önemi büyüktür.

Mutluluk, bir seçim ve beynimizde yarattığımız bir algıdır. Mutlu olduğumuzu hissettiğimiz anı bize yaşatan madem kimyasal bir molekül, onu daha çok salgılatacak şeyler yaptıkça daha çok mutlu olacağız demektir. Daha çok mutluluk molekülü üretmek içinde günde 6-8 saat arasında düzenli uyku uyumak, en az 2,5 litre su içmek, kafein ve sigaradan uzak durmak (sigara kısmı zor biliyorum ama diğerlerini yapmaya başladığınızda sigara isteğiniz de azalacak), egzersiz ve meditasyon yapmakla başlayabilirsiniz.

Yazarın diğer yazıları için tıklayın.

Gülferi Yıldırım: Psikoloji ve Nörobilim Uzmanı. Mindfulness Eğitmeni İTÜ Elektronik Mühendisliği’nden mezun ve Yeditepe Üniversitesi’nden (MBA) İşletme Yüksek Lisansına sahip olan Gülferi Yıldırım, Üsküdar Üniversitesi’nde Uygulamalı Psikoloji ve Nörobilim Yüksek Lisansını tamamlamıştır. Aynı zamanda Kültür Üniversitesi'nde Öğretim Görevlisi olarak “İletişim ve Marka Yönetimi” dersi vermektedir. Kurumsal dünyada, 25 yılı aşkın süredir strateji, organizasyonel yapılanma, iletişim ve pazarlama konularında danışmanlık ve liderlik yapmaktadır. Her yıl İstanbul Kongre Merkezi’nde düzenlenen “Mutlu İnsan ZihinRuhBeden Festivali”nin kurucusudur. Kendini keşfetmek üzere çıktığı yolda Türkiye’den Güney Afrika’ya, ABD’den Peru’ya, Hindistan’dan İngiltere’ye ve Bali’ye pek çok eğitime katılmıştır. Bu eğitimlerden bazıları; Oxford, MIT (Massachusetts Institute of Technology), University of Massachusetts gibi dünyanın saygın üniversitelerinde aldığı mindfulness, meditasyon ve nörobilim temelli eğitimlerdir. Doğunun binlerce yıllık kadim bilgilerini, batı bilimi ışığında, kurumsal deneyimleriyle sentezleyerek oluşturduğu mindfulness temelli mutluluk, liderlik, yaratıcılık ve stres yönetimi eğitimleriyle kurumların ve bireylerin hedeflerine ulaşmalarına vesile olmaktadır.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale