Niyetin, istemenin ve sonra onu evrene teslim etmenin kuvveti
Niyet etmek önemli diye duyarız, biliriz genelde hepimiz. Ben bunun ne demek olduğunu 2 sene evvel gittiğim bir inzivada o kadar net yaşadım ki bana büyük ders olmuştur hayatımda.
İnzivada belirli zaman aralıklarıyla odalarda çalışmalar yapılıyordu. Beklentim kocamandı! Kocamanmış demek daha doğru olacak ya da.
Her niyet ettiğimizde yapmamız gereken aslında evrene bir tohum atıp, peşinde ısrarcı olmadan her gün filizlendi mi diye bakmak yerine doğaya güvenerek onu teslim etmek. Doğru zamanda ve doğru yerde filizleneceğini zaten bilmek. Niyet edip elinden gelen çabayı da gösterip ama sonrasında artık bırakmak topu evrenin kucağına…
Her içimden geçirdiğim niyetin, dileğin olduğunu çok şükür görüyorum kendi hayatımda. Bazen hemen olduğu gibi, çoğu durum için de zaman almıyor değil. Hatta bazen seneler… Kendi istemiş olduğunu bile unutuyor insan bazı durumlarda. Kızıyor hatta neden o an içinde bulunduğu durumu yaşadığına dair. Fakat atladığı bir şey oluyor; her durumu, olayı insanoğlunun kendisinin yarattığı. Çok anlık bakıyoruz çoğu isteğimize. Halbuki niyet etmek öyle bir şey değil.
Niyet ederken çok dikkatli olmak lazım. Net olmak lazım. Neden biliyor musunuz? Hem hepsi gerçek oluyor hem de eğer siz net olmazsanız evren anladığı şekilde kafasına göre yansıtıyor onu gerçekliğinize.
Gelelim ilk başta bahsettiğim bana ders olan örneğe. İnzivadaydım. Ses şifaları, meditasyonlar… Birinden çıkıp diğerine giriyordum fakat hiçbir şey hissetmiyordum! En sonunda baktım olacak gibi değil, hocam Ezgi’nin yanına gittim ve biraz da panikle: “Yok ben bir şey hissetmiyorum, bana bir şey olduğu yok” dedim. Hayal kırıklığı her bir yanımdan fışkırıyordu. Bana bir 3 dakika öylece baktığını hatırlıyorum. Bakışları bana almam gereken cevabı veriyordu aslında. Sonra dedi ki: “Beklentin ne acaba Gamze öğrenebilir miyim? Şu an ben enerjindeki değişimleri net görebiliyorum mesela. Senin zihninde beklediğin şey ne”?
Uf o beklentiler! Hayatımızı kendi ellerimizle zorlaştırdığımız ve kendimizi alıkoyamadığımız beklentilerimiz! Hatta zincirlerimiz demek daha doğru olur bir açıdan. Ben tabii bu cümle üzerine biraz da utanarak döndüm gittim. Az sonra başka bir çalışmaya girecektik. Çalışma yapacağımız odanın kapısında durdurdu bizi çalışmayı yaptıracak hoca. “Herkes bir niyet tutup öyle odaya girecek” dedi. 40 kişi içerisinden en öne atladım. Ne istediğimi çok iyi biliyordum 5 dakika evvelki konuşma üzerine! Tüm çalışmayı kendi bilinç boyutumda hissetmeyi niyet ederek girdim odadan içeri. Çıktığımda inanamıyordum! Tüm o gongların, seslerin arasında kaybolmuş, uyudum mu uyumadım mı hiçbir fikrim olmadan acayip şeyler yaşamıştım o odanın içerisinde. İşte orada niyetin ne kadar kuvvetli bir gücü olduğuna kendi deneyimimle inanmıştım. Niyet edip gerisini bırakacaktın. Ve hiçbir şey beklemeden bıraktığın an her şey zaten kendiliğinden oluyordu. Şu an bu yazıyı yazarken içinde bulunduğum durum; niyetlerim, bırakamadığım beklentilerim… Bana da güzel hatırlatma oluyor şu an bu satırlar sizinle aynı anda resmen. Tesadüf diye bir şey yok ya hani… Acayip bir deneyimdi benim için, hala hafızamda.
Başka bir deneyimim daha var çok etkilendiğim ve burada paylaşmak istediğim. Eric Lopez‘in “Aile Dizilimi” çalışmasına katılmaya başladım bu sene. İkinci gittiğimde ise çalışılan konular üzerinden öyle bir örnek verdi ki direk ruhuma oturdu sanki söylediği. Bir beyefendi hayatında huzur istediğinden bahsediyordu. Eric ona çeşitli sorular yöneltiyor, o huzur istediğini belirtip duruyordu. Sonunda Eric şöyle söyledi:
“İsteklerinde net olman gerek. Huzur diyorsun ama nasıl bir huzurdan bahsediyorsun anlamıyorum. İşte huzur mu, aşk mı, ev mi? Huzur tamam ama ölümde de huzur var. Sen net anlatmazsan, net bir şekilde tarifin olmazsa evren kafasına göre bir huzuru seçip sana yollar. Ve evet yine istediğini sana vermiş olur. Farkında mısın?”
İşte orada tüylerim diken diken oldu. Hepimiz kalakalmıştık. Şahsen bu bilgiyi biliyordum ama hiç bu açıdan düşünmemiştim! Çok haklıydı! Orada daha oturdu kafamda bir şeyler. Evet iste ama isteklerinde net ol! Evreni sana hizmet eden bir robot gibi düşün bir açıdan. Her istediğini yapıyor. Ama sen ne istediğini “net” anlatmazsan o kendi bildiği yoldan sana istediklerini vermeye çalışıyor. Böyle kuvvetli işliyor bu niyet, istek! Bilirsek hayatımızın kontrolünü daha rahat elimize alabiliriz. Aman dikkat edelim, o yüzden anlatıyorum.
Ben iki sene evvel o odadan çıktığım andan beri her şeyde bir niyet koyuyorum ortaya. Ben diyorum da sonrasına karışmıyorum artık. Mesela bunu her su içişimde bile yapıyorum. Harika bir alışkanlığa döndü bu benim için. Her su içişimde; “bütün sıkıntılarım, acım, hüznüm, hayal kırıklıklarım bu suyla beraber rahatça aksın gitsin benden” diyorum. Bilmem ne oluyor ama ben etkili olduğunu düşünüyorum, inanıyorum. Ne kaybediyorum sanki, bir şey olmasa bile, o da var. Ama inanmanın gücüne yürekten inanıyorum! Bir de bilimsel yazılarda var her yerde biliyorsunuz; suyun senin niyetine, enerjine göre moleküllerinin değişkenlik gösterdiği. Çok enteresan değil mi? Gel de inanma şimdi!
Yani demem odur ki niyet etmenin kuvveti, istemenin gücü çok başka. Hele niyetten sonra o isteği evrene teslim etmenin gücü bambaşka! Net olmak lazım, çok net olmak lazım isteklerimizde. Unutmayın, her dilediğimiz eğer bizim hayrımızaysa, bizi bu hayatta büyütüp olgunlaştıracaksa, ihtiyacımızsa küçüğünden büyüğüne mutlaka oluyor, mutlaka! Daha güzel ne olabilir ki?
İlginizi çekebilir: Cesaret, cesaret ve cesaret!