X

Netflix’te kaçırmamanız gereken en sürükleyici yapımlar

Geçen haftaki yazımı yazarken çok da olumlu bir ruh haliyle, hatta belki de insanlara yol gösterecek bir yazı olarak öngörüp yazmıştım. Meğer pek de öyle değilmiş 🙂

Yazılarımın sıkı takipçisi olan, neredeyse bütün yazılarıma yorumlar yapan, bazen üstüne uzun uzun sohbetler ettiğimiz ve de beni iyi tanıdığına inandığım bir arkadaşım o yazıma bir yorum yaptı okuduktan hemen sonra. Kendince olumlu diyebileceği yorum beni farklı düşüncelerle buluşturdu günün sonunda. Çünkü haklıydı da. Aslında hayatımın çoğu zamanında benim anlatmak istediğim neyken, bambaşka bir tavır sergilemem ya da  kafamdakinden oldukça farklı bir izlenim yaratmam çevremdekilerin yıllardır mustarip olduğu bir konu olmuştur hep…

Hayatımın büyük bir kısmında kendimi ifade edememem ya da yanlış ifade ediyor olmamdan ötürü hep eleştirilmiş ya da yanlış anlamalara sebebiyet vermişimdir. Gördüm ki geçen hafta ki yazımda da öyle olmuş. Ben güzel mesajlar olumlu düşünceler ile buluşturmak isterken sevgili okurlarımı, meğerse ortaya aynı şikayetleri yapan, aynı isyanları eden ve çözümü belki de hep çözümsüzlükte arayan bir Gizem çıkmış ve o ruh halinin yazabileceği bir yazı ile buluşturmuşum sizleri…

İşte tam da bu sebeple; madem kendimi ifade edememem benim düşündüğüm gibi sadece gerçek hayatta değil de aynı zamanda yazılarıma da yansımaya başladı diyerek, bir süre buralarda olmamak değil de, farklı konularda yazılar yazmaya karar verdiğimi belirtmek isterim.

Hadi bugünün konusu, kitaplardan uyarlanan ve benim gözümde en sürükleyici olan Netflix dizileri ile ilgili yazım, başlasın o zaman 🙂

The 7 Lives of Léa

Fransız yazar Nataël Trapp imzalı, Les 7 Vies de Léo Belami adlı kitaptan uyarlanan ve 2022 yılında Netflix’te seyirciyle buluşan bu dizi konusu, görselliği ve hissiyatı ile ‘bana göre’ tüm zamanların en iyi dizileri arasında yer alıyor olabilir.

Aslında her şey başrol kızımız Léa tarafından bulunan iskelet kalıntılarıyla başlar ve ertesi sabah uyandığında ise kendisini 1991 yılında bir erkek bedeninin içinde bulmasıyla devam eder. 7 gün boyunca farklı insanların bedeninde hayat bulan kızımızın, ilk gün bedeninde hapsolduğu kişi olan Ismaël ile bağını mı, 90’ları tekrardan görsel olarak da olsa dizinin bizlere yaşatıyor oluşunu mu, yok artıklarımın ardı arkasının kesilmeden verdiği heyecanla diziyi hemencecik bitirmiş olmamı mı daha çok sevdim bilemiyorum.

Ama 2. sezon için herhangi bir açıklama yapılmamış olan bu diziyi henüz izlemediyseniz, ilk fırsatta listenize almanızı ya da kendinizi dizi için ekran başına almanızı öneririm.

Behind Her Eyes

İngiliz yazar Sarah Pinborough tarafından 2017’de yayınlanan ve aynı isimli kitabından uyarlanan, adını söylerken bile tüyleri ürperten İngiliz yapımı dizi ile ilgili hiçbir yorum yapamıyorum çünkü çok kritik bir spoiler vermekten korkuyorum.

Ancak diziyle ilgili birkaç söz söylemem gerekirse ters köşe sonlar, psişik güçler, her fırsatta beklenmedik sürprizlerle dolu yapımları seviyorsanız Behind Her Eyes tam da size göre diyebilirim. Üzücü şey ise dizinin muhtemelen yeni bir sezonunun çekilmeyecek olması ve dizinin yalnızca ‘Limited Series’ olarak geçmesi…

Maid

Amerikalı yazar Stephanie Land’in en bilinen ve 2019 yılında yayınlanan Maid: Hard Work, Low Pay and a Mother’s Will to SurviveMaid: Hard Work, Low Pay and a Mother’ adlı kitabından uyarlanan dizi açıkçası bana biraz da Will Smith’in oynadığı 2006 yapımı The Pursuit of Happyness filmini anımsatmıştı. Her iki yapımın da kimi sahnelerinde ‘O kadar da değil artık’ diye haykırırken kendimi bulmuş olmam bu yapımların bazen gerçeklikten uzaklaşıyor oldugunu hissettirse de, çoğunlukla verilmek istenen mesaj, oyunculukların hissettirdiği gerçeklik, sürükleyicilikleri daha çok etkilemiştir beni.

Maid adlı diziye gelecek olursak ise, problemli ilişkisini terk edip kızına bakabilmek adına evlere temizliğe giden Alex’in yaşadığı zorlukları anlatıyor. Elbette Alex’in yaşadıkları korkunç derece zordu zor olmasına da, aslında her bir kişinin yaşadığı hayat gailesinin toplumuna, yaşadığı bölgeye, kültürüne göre değişiyor olabileceğinden Saç Örgüsü adlı kitabı anlattığım yazımda da bahsetmiştim.

Dizide en akılda kalan sahnenin ise, belki de tüm zamanların en etkileyici ve en anlamlı sahnesi olan koltuk sahnesi olduğunu hiç kuşkusuz söyleyebilirim. Bu sahnedeki hissiyatın tam olarak aynısını hepimizin hayatlarımızın bir döneminde yaşadığımızdan ya da yaşayacağımızdan da emin olduğumu belirtmek isterim.

Self Made

Gerçek bir hikayeden ve aynı zamanda bir romandan uyarlanan Self Made’i bana doğduğum günden beri hayatımda olan canım dostum çok beğeneceğimden emin olduğu için tavsiye etmişti. Tabii ki yanılmadı…

Tarihin akışını değiştiren kadınlar arasında yer alan Madam C. J. Walker, 1800’lü yıllarda bir kadın olmanın verdiği zorlukların yanı sıra aynı zamanda siyahi girişimci bir kadın olmanın verdiği zorluklarla da savaşıyordu.

Guiness Rekorlar Kitabı’nda ‘ilk kadın milyoner’ olarak yer edinen Sarah (gerçek ismi) tarihe adını altın harflerle yazdırmış, yeryüzüne gelmiş geçmiş tüm kadınlara ışık, umut ve öncü olmuştu.

Ne diyeyim, Madam Walker’ın hayatına dair biraz bilgi edinmek isterseniz, bir çırpıda izleyip bitireceğiniz Self Made adlı mini diziye bir an önce başlayabilirsiniz.

The Queen’s Gambit

Hala daha Queen’s Gambit dizisini izlemeyenler olduğunu düşünmesem de kısa da olsa diziyle ilgili yorum yapmak isterim, çünkü bu dizinin verdiği hissiyat sanırım tüm insanlarda olduğu gibi beni de bir ayrı etkilemişti…

Walter Tevis tarafından kaleme alınan, kurgusal satranç dehası Beth Harmon’un hayatını konu alan kitabın uyarlaması olan bu dizi 2020 yılında bizlerle buluşmuştu ve tüm kitleler tarafından çok sevilmişti. 50’li ve 60’lı yıllarda geçmesi, dekorları, kıyafetleri, Anya Taylor-Joy’un ve tüm oyuncuların muhteşem performansları, etkileyici bir başarı hikayesi, en önemlisi son zamanlarda ısrarla dile getirdiğim aşksız da bir dizi yapılabileceğinin en büyük ispatı. İşte tüm bunlar birleşiyor ve ortaya IMDB puanı 8.5 olan ve tüm dünyanın konuştuğu bir dizi çıkıyor. Daha ne olsun?

Unorthodox

Son 1 yıldır yaşananları ele alacak olursak belki de başkası olsa benim yerimde bu diziye değinmezdi bile. Ancak benim her zaman görüşüm, birkaç devlet ‘büyüğünün’ yaptığı vicdansızlıkların gaddarlıkların sorumluluğunu tüm bir topluma indirgememek gerektiği olmuştur. Kendi yaşadıkları acıları başkalarına yaşatmak üstelik belki de yüz katını, bin katını nasıl bir mantığa, nasıl bir akla, nasıl bir kalbe sığar anlam veremesem de, her gün uyandığımda hala 2024 yılında dünyanın farklı yerlerinde binlerce, milyonlarca suçsuz günahsız insanın savaşlar yüzünden yakınlarını hayatlarını kaybediyor olmalarına inanamıyor olsam da Yahudiler’in hayatlarını ve bu zamanda bile halen yaşadıkları zorlukları anlatan en güzel yapımlardan biri olan Unorthodox Deborah Feldman tarafından kaleme alınan bir otobiyografi. Kesinlikle izlemeye değer…

Bonus: Lupin

Diğer dizilerde olduğu gibi bir kitaptan uyarlama diyemesek de bu dizinin kitap ile olan ilişkisine, son yılların en başarılı oyuncularından olan Omar Sy yani dizideki ismiyle Assane Diop, hayatını 1900’lü yıllar başında Maurice Leblanc tarafından ele alınan ve 25 kitaplık bir seri olan meşhur karakter Arsen Lüpen’in hayatına göre uyarlıyor.

Oyunculuk desek 100 puan, heyecan desek 100 puan, gerçeklik desek 100 puan, aşk desek e ona da 100 versek dört dörtlük diyebileceğimiz bir dizi Lupin. Özellikle 90’lı yıllara kadar çocukluk yaşayan neredeyse herkesin hayatının bir döneminde bir şekilde karşısına çıkan Arsène Lupin karakterine ait bilgiler hatırlatıyor olması da cabası…

Aralarında izlemedikleriniz varsa daha geç olmadan başlayabilirsiniz. Hatta yalnızca bu dizileri izlemekle kalmayıp, bu kitapları da okuma listenize ekleyebilirsiniz.

Sağlıkla, huzurla ve güzel serüvenlerle geçireceğiniz günleriniz olsun…

İlginizi çekebilir: Umut varsa hayat da var

Gizem Okut: 1986 yılında İstanbul'da doğdum ve Kıbrıslı'yım. 2010 yılında DAÜ'de Turizm ve Otel İşletmeciliği bölümünü bitirdikten sonra Londra'da moda yazarlığı da dahil olmak üzere moda ile ilgili kurslara katıldım. Bir buçuk senelik bir Londra macerasının ardından tatil için gittiğim İstanbul'da ailemle kalmaya karar verdim ve İstanbul'da çeşitli firmalarda Stil Editörlüğü, Sosyal Medya Yönetimi, Müşteri İlişkileri gibi farklı pozisyonlarda çalıştım. 2016'da Kıbrıs'a geri dönmem ile birlikte üniversite yıllarımda staj yaptığım ve ülkenin en eski otellerinden olan Dome Hotel'de Misafir İlişkileri ve Sosyal Medya Yönetimi pozisyonlarında 2 yıl çalıştım. Daha sonra turizm sektörüne ait olmadığıma karar vererek ani bir kararla birbirinden tamamen farklı sektörlerde, birbirinden farklı işlerde çalıştım ve çalışmaya da devam ediyorum. Yazı yazmak, kitap okumak, müzik dinlemek, plajda vakit geçirmek gibi vazgeçemeyeceğim hobilerimin yanı sıra, seramik objeler yaratmak, bahçe ile uğraşmak, farklı tarifler denemek gibi hobilerim de mevcut. Şu hayattan istediğim üç şey; sağlık, barış, huzur.

Şehrin hızına kendi ritminizde ayak uydurun: Honda HR-V e:HEV ile hayalleri ileri sürün

Şehir yaşantısı, sürekli bir hareket ve değişim içerisinde. Hızlı bir iş günü, yetişmesi gereken işler ve yetişilmesi gereken yerler… Tüm bu dinamik yapı, şehrin temposunu şüphesiz ki daha da yükseltiyor. Sabahın ilk ışıklarından gecenin karanlığına kadar her şey, şehrin hızlı akışıyla birlikte hareket ederken, bu tempoya uyum sağlamak için çaba harcamak şart. Güzel haber; Honda HR-V e:HEV, tam da bu uyumu yakalamak isteyenler için tasarlandı. Şehrin dinamik yapısını anlayan, hıza ayak uyduran ve her anınıza eşlik eden bir yol arkadaşı ile şehir hayatının keyfini sürebilir, konforlu yolculuklara çıkabilirsiniz.



Honda HR-V e:HEV, priz şarjına ihtiyaç duymayan hibrit sistemiyle, geniş ve konforlu iç mekan tasarımıyla, katlanma esnekliği sunan ‘Sihirli Koltuklar’ıyla, uzatılmış garanti seçeneğiyle ve yolculuklarınızı çok daha konforlu hale getirecek son teknoloji özellikleriyle şehir hayatında ihtiyaçlarınıza mükemmel bir uyum sağlıyor. Hayallerinize doğru keşif dolu yolculuklara hazırsanız işte karşınızda HR-V e:HEV:

Şehrin en güvenli yolculukları için: Honda SENSING

Şehir hayatı, şüphesiz ki bir anda değişen yol koşulları ve beklenmedik sürprizlerle dolu. Dolayısıyla hem kendinizi hem de sevdiklerinizi koruyabilmek için güvenlik, sürüş deneyimlerinizin merkezinde yer almalı, özellikle de modern şehir yaşamında dikkat dağıtıcı pek çok unsur varken. Güzel haber, Honda SENSING teknolojisi sayesinde güvenlik standartlarını en üst düzeyde sağlayan konforlu ve huzurlu yolculuklar mümkün.

Kameralar, radar ve sensörlerin kombinasyonunu kullanan Honda SENSING teknolojisi, yolu izleyerek tehlikelerden korunmanıza yardımcı olup güvenli bir sürüş sağlıyor. Otomatik Dur/Kalk Özelliğine Sahip Uyarlanabilir Hız Sabitleyici, Şerit Koruma Destek Sistemi, Çarpışma Hafifletici Fren Sistemi ve daha pek çok ek güvenlik özelliği ile tüm yolculuklarınızda hiç olmadığınız kadar güvende hissedebilirsiniz.

Optimum performans için: e: HEV Teknolojisi

Şehrin dinamik yaşam tarzına ayak uydurmanın bir başka koşulu da performans ve tabii ki insana olduğu kadar çevreye de duyarlı bir sürüş deneyimi. En zorlu yol koşullarına bile uyum sağlayan Econ, Normal ve Spor sürüş modlarının yanı sıra benzin ve elektriğin gücünü birleştiren akıllı hibrit teknolojisi ile HR-V e:HEVperformans ve tabii ki insana olduğu kadar çevreye de duyarlı bir sürüş deneyimi. En zorlu yol koşullarına bile uyum sağlayan Econ, Normal ve Spor sürüş modlarının yanı sıra benzin ve elektriğin gücünü birleştiren akıllı hibrit teknolojisi ile yakıt tasarrufu sağlıyor hem de verimliliği en üst düzeye çıkarıyor.

Üstelik Üretken Frenleme teknolojisi sayesinde HR-V e:HEV, frenleme yoluyla açığa çıkan elektrik enerjisini geri kazanarak yol boyunca aracınızı şarj ediyor. Böylece manuel olarak şarj etmenize hiç gerek kalmıyor. Şehrin yoğun ve hızlı temposunda bir de aracınızı şarj etmek için priz başında bekleyip zaman kaybetmenize hiç gerek yok. Zaman tasarrufu da enerji tasarrufu da Honda HR-V e:HEV için çok önemli. Akıllı hibrit teknolojisi ile onun neden en iyi yol arkadaşı olduğunu bir kez daha anlayacaksınız.



Hayallere uzanan konforlu yollar için: İleri teknoloji ve fonksiyonel donanım

Kabul edelim modern şehir hayatı, sadece hıza, güce ve verimliliğe değil; konfora da ihtiyaç duyuyor. Çünkü pek çoğumuz için hayallerimize doğru yol almanın en keyifli yolu, rahatımızı düşünen, konforumuzu olabildiğince artıran pratiklerden geçiyor. Şehirdeki tüm yolları en eğlenceli sürüş deneyimleriyle buluşturan HR-V e:HEV, neyse ki bizi bizden daha çok düşünüyor ve benzersiz özellikleri sayesinde konforu, teknolojiyle buluşturarak şehrin dinamik temposunda huzurlu ve rahat yolculuklar vadediyor.

Siz de yolculuklarınızın bu denli özenli olmasını istiyorsanız, premium ses sistemiyle, ısıtmalı ön koltukları ve direksiyonuyla, anahtarsız giriş ve çalıştırma teknolojisiyle, otomatik bagaj kapağı ve daha pek çok gelişmiş donanım özelliğiyle her yolunuzu hayallerinizi süsleyecek kadar güzelleştirebilirsiniz.

Dahası, HR-V e:HEV’in en dikkat çekici özelliklerinden biri olan Sihirli Koltuklar, yukarı veya zemine doğru katlanma esnekliği sunarak geniş bir iç mekan kullanımına sahip olmanızı da sağlıyor. Böylece hem işlevsellik hem de konfor açısından yol deneyimi daha da kusursuz bir hal alıyor. Mükemmel yolculuklar için sabırsızlanıyorsanız HR-V e:HEV ile hemen tıklayıp tanışmalısınız.

Honda HR-V e:HEV ile her yolculuğunuzu ayrı bir keyfe dönüştürebilir, şehirde hayallerinizi daha da ileriye sürerken konforunuzdan ödün vermeden güvenle yol alabilirsiniz. Ayrıca, sürüş keyfiniz uzun yıllar boyunca güvence altında kalsın diye Honda 6 yıl garantiHonda HR-V e:HEV ile her yolculuğunuzu ayrı bir keyfe dönüştürebilir, şehirde hayallerinizi daha da ileriye sürerken konforunuzdan ödün vermeden güvenle yol alabilirsiniz. Ayrıca, sürüş keyfiniz uzun yıllar boyunca güvence altında kalsın diye Honda 6 yıl

*Bu yazı Honda katkılarıyla hazırlanmıştır.



Amerikan Hastanesi ve Koç Üniversitesi Hastanesi, Mayo Clinic ile iş birliğine imza attı

Günümüzde kendimize iyi bakmanın ve sağlıklı bir yaşam tarzını benimsemek için doğru alışkanlıkları edinmenin önemi her zamankinden daha fazla. Bu bağlamda dengeli beslenme, düzenli egzersiz, stres yönetimi gibi bütüncül sağlığı iyileştirmeye yönelik atılan bireysel adımların yanı sıra sağlık sektöründeki gelişmeler de kritik bir rol sahibi.



Sağlık alanındaki teknolojik gelişmeler tüm hızıyla artmaya devam ederken bu alanda yapılan iş birlikleri de sağlık sektörünü daha da ileriye taşımaya yardımcı oluyor. Dünyanın en prestijli sağlık kurumlarından biri olan Mayo Clinic ile Amerikan Hastanesi ve Koç Üniversitesi Hastanesi’nin güçlerini birleştirmesi de sağlık sektöründe yaşanan en önemli gelişmelerden biri. Bu güçlü iş birliği, daha etkin sağlık uygulamalarının yanı sıra hizmet, eğitim ve akademi alanlarında da verimli çalışma ortamları sunmayı amaçlıyor.

18 Eylül 2024 tarihinde Amerikan Hastanesi’nde gerçekleştirilen iş birliği duyuru toplantısına Koç Healthcare (Vehbi Koç Vakfı Sağlık Kuruluşları) CEO’su Dr. Erhan Bulutcu, Uluslararası Kurumsal İlişkiler Yönetici Medikal Direktörü Prof. Dr. Sergin Akpek ve Mayo Clinic Avrupa, Orta Doğu, Hindistan ve Afrika Bölgesi Yönetici Medikal Direktörü Dr. Mohamad Bydon katılım gösterdi.

Koç Healthcare CEO’su Dr. Bulutcu yaptığı konuşmada, “Geleceğin sağlık ekosisteminde yer alabilmek için teknoloji ve endüstri şirketleri, üniversiteler, hastaneler ve sigorta şirketleriyle işbirliği yapmak çok önemlidir. Mayo Clinic’in geçmişteki başarılarının yanı sıra geleceğin tıbbi uygulamaları üzerine hayata geçirdikleri tanı ve tedavideki öncü çalışmaları bizde iş birliği heyecanı uyandırdı. Bu yüzden Amerika dışında sayılı üyesi olan Mayo Clinic Care Network’e katılma kararı verdik. Kapsamlı bir değerlendirme sürecinden geçildi, onların bizi, bizim de Mayo Clinic’i seçmemizde ortak yan, geleceğin sağlık ekosisteminde vizyon birlikteliğimizin olması ve geçmişteki başarılarımızı kanıta dayalı olarak sunmamızdır.” diyerek bu iş birliğinin önemini bir kez daha vurguladı.

Öte yandan, Uluslararası Kurumsal İlişkiler Yönetici Medikal Direktörü Prof. Dr. Sergin Akpek de şu açıklamayı yaptı: “Amerikan Hastanesi olarak yüz yılı aşkın bir süredir bu coğrafyanın insanlarına kesintisiz sağlık hizmeti sunmanın gururunu yaşıyoruz. Koç Healthcare’e eklenen diğer hastanelerimize aktardığımız tecrübe ve kurum kültürümüzle dokunduğumuz hasta sayısını son yıllarda önemli miktarda artırmış bulunuyoruz. Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin devreye girmesiyle eğitim ve araştırma alanında da fark yaratmaya başladık. Hiç kuşkusuz bu ilerlemelerin arkasında kurumumuzun uzun yıllardır uluslararası iş birliklerine verdiği önemin rolü de büyüktür. Mayo Clinic gibi sağlık alanında tartışmasız bir dünya markasıyla bugün başlattığımız iş birliği Amerikan Hastanesi ve Koç Üniversitesi Hastanesi’ni hizmet, eğitim ve araştırma alanında daha da ileri noktalara taşıyacaktır.”

Mayo Clinic Avrupa, Orta Doğu, Hindistan ve Afrika Bölgesi Yönetici Medikal Direktörü Dr. Mohamad Bydon ise “Mayo Clinic olarak Koç Healthcare markası bünyesinde yer alan Amerikan Hastanesi ve Koç Üniversitesi Hastanesi’ni Mayo Clinic Care Network’e dahil etmekten büyük mutluluk duyuyoruz. Bu süreçte iki kurumla aramızdaki kültürel uyum son derece iyiydi. Hasta bakımı konusunda bölgedeki en kaliteli hizmeti sunmayı hedeflediğimiz bu işbirliğimizin hayata geçmesini heyecanla bekliyoruz.” sözleriyle düşüncelerini paylaştı.



Mayo Clinic Care Network üyeliği sayesinde Amerikan Hastanesi ve Koç Üniversitesi Hastanesi uzmanları, Mayo Clinic’in AskMayoExpert, Multidisipliner Kanser Konseyi, tıbbi ve idari danışmanlıkların yanı sıra, Koç Üniversitesi Hastanesi ile eğitim ve araştırma alanında da iş birliği yaparak klinik araştırma projelerini hayata geçirmeyi planlıyor. Mayo Clinic Care Network, Amerika ve dünyada özenle seçtiği sağlık kuruluşlarıyla kendisinin lider olduğu tıp bilgisi, danışmanlık, araştırma ve geliştirmedeki deneyimleri ve her türlü uzmanlık alanında iş birliği sağlayarak etkin bir sağlık ekosistemi yaratmaya devam ediyor.

Amerikan Hastanesi, Koç Üniversitesi Hastanesi ve Mayo Clinic Care Network bünyesinde yer alan diğer üyeler birbirinden bağımsız olarak iş birliklerini sürdürürken 2011 yılında kurulan Mayo Clinic Care Network, ABD genelinde ve Asya, Hindistan, Meksika ve Orta Doğu’da 45’ten fazla üye organizasyonu da içinde barındırıyor.

Amerikan ve Koç Üniversitesi Hastaneleri, Mayo Clinic Care Network’ün Avrupa’daki ilk üyesi olarak sağlık sektöründe önemli bir dönüşüme öncülük ediyor. Bu başarılı iş birliği sadece bugünün değil, yarının sağlık dünyasına da önemli katkılar sunarak daha sağlıklı bir geleceğe doğru büyük bir adım atıyor.

*Bu yazı, Amerikan Hastanesi katkılarıyla hazırlanmıştır.





“Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışması” için başvurular başladı

İnsanlığın varoluşundan bu yana kadınlar, toplumda pek çok ilham veren, güçlü roller üstlendi. Her ne kadar toplumsal cinsiyet eşitsizliği kadınların mücadelesini her dönemde zorlaştırmış olsa da; günümüzde kadınlar iş hayatından siyasete, eğitimden medyaya toplumun pek çok alanında yer almaya, seslerini duyurmaya ve görünürlüklerini güçlendirmeye devam ediyorlar. Artık başarılı kadın hikayelerinin pek çok örneği var; özellikle de girişimcilik sektöründe.



Kadınlar girişimcilik dünyasına isimlerini altın harflerle yazdırmaya ve pek çok farklı sektörde muhteşem izlere imza atmaya devam ettikçe, kadın girişimcilerin hikayelerini paylaşmalarına aracı olacak pek çok etkinlik ve yarışma düzenleniyor. Böylelikle hem kadınların girişimcilik konusunda daha aktif olmalarına hem de ilham verici hikayelerini diğer kadınlarla paylaşmalarına olanak sağlanıyor. Bu yarışmaların ilki ve en köklülerinden biri de Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışması.

 “Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışması, kadın girişimcilerin çevrelerinde yarattığı farka ve faydaya da odaklanırken, girişimcilikteki başarısını Türkiye’ye duyuran kadınların başka kadınlara katkı sağlama konusundaki motivasyonlarını da artıyor. Kadın girişimcileri ve kooperatifleri, büyük bir heyecanla gerçekleşen jüri değerlendirmesi sonucu belirlediğimiz birincilerden biri olması için Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışması’na başvurmaya davet ediyoruz.” – Garanti BBVA Genel Müdür Yardımcısı Sibel Kaya

Garanti BBVA, Ekonomist Dergisi ve KAGİDER iş birliğiyle: Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışması

Türkiye’de, kadın girişimcilere yönelik çeşitli çalışmalar yürüten ilk özel banka olan Garanti BBVA, girişimcilik konusuna büyük önem veren, konuyu sayfalarına taşıyan Ekonomist Dergisi ve Türkiye’de kadın girişimciliği ve liderliğini geliştirmeyi hedefleyen sivil toplum örgütü KAGİDER’in iş birliğiyle 2006 yılından bu yana kesintisiz olarak gerçekleşen Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışması” bu yıl 18. kez düzenleniyor.

Yarışmada başvurular, Türkiye’nin Kadın Girişimcisi, Türkiye’nin Teknolojide Gelecek Vadeden Kadın Girişimcisi, Türkiye’nin Yöresinde Sürdürülebilir Fark Yaratan Kadın Girişimcisi, Türkiye’nin Kadın Sosyal Etki Girişimcisi ve Türkiye’nin Kadın Kooperatifi olmak üzere 5 kategoride değerlendiriliyor.



Yarışmanın kazananları ise Şubat ayında yapılacak olan ödül töreni ile açıklanacak. “Türkiye’nin Kadın Girişimcisi” ödülünü alacak girişimci 250.000 TL, “Türkiye’nin Yöresinde Sürdürülebilir Fark Yaratan Kadın Girişimcisi”, “Türkiye’nin Teknolojide Gelecek Vadeden Kadın Girişimcisi”, “Türkiye’nin Kadın Sosyal Etki Girişimcisi” ve “Türkiye’nin Kadın Kooperatifi” kategorilerinin birincileri ise 200 biner TL’lik ödülün sahibi olacak.

“Kadın girişimciliğinin sürdürülebilir kalkınmaya olan etkisini görmek ve bu başarıları ödüllendirmek bizim için büyük bir mutluluk. Kadın girişimcilerin ekonomiye kazandırdığı değer, ülkemizin geleceği için büyük önem taşıyor. Yarışmaya katılacak tüm kadınlara başarılar diliyorum. Hep birlikte, kadınların gücünü daha da ileriye taşıyacağız.” – KAGİDER Yönetim Kurulu Başkanı Esra Bezircioğlu

2025 yılının kadın girişimcisi siz olabilirsiniz

Hikayenizle tüm kadınlara ilham olmak ve başarılarınızı tüm Türkiye’ye duyurmak istiyorsanız; 15 Kadım 2024 tarihine kadar www.garantibbvakadingirisimci.com adresindeki formu doldurarak yarışmaya başvurabilirsiniz.

“Türkiye’de kadının ekosisteme katkısını daha da artırmayı, girişimci kadınları cesaretlendirmeyi amaçladığımız bu yarışma önemli bir aşama kaydetti. 17 yılda 45 bin başvuru olmamız, yıllar içinde kategori sayısının bir iken geçen yıl itibarıyla beşe çıkması çok kıymetli. Ekonomist dergisi, Garanti BBVA ve KAGİDER olarak kadın girişimcilerimizi yarışmamıza davet ediyoruz.” –Ekonomist Dergisi Yayın Yönetmeni Talip Yılmaz





İlgili Makale