X

Nedir bu ‘yol’un beni her zaman kendine çekmesi?

Geziyorum bir süredir… Bazen bir sırt çantasıyla, bazense bir bavulla oradan oraya giderken buluyorum kendimi. ‘Tamam artık duracağım’ derken bir anda ‘Nereye doğru yola çıksam?’ diye plan yaparken açıyorum gözlerimi. Sahiden nedir bu ‘yol’un beni her zaman kendine çekmesi?

Nasıl o sırt çantasına sadece ihtiyacın olanları koymayı öğreniyorsan zamanla, gereksiz ağırlık yapan her şeyden kurtulmaya başlıyorsun ‘yol’ ile.

Yol’a çıkmak cesaret meselesi. Bir adım atmaya niyetlenmek, onun da arkasını getirmek demek. Lafta kalan onca şeye rağmen; olduğun yerden çıkma, kabuğunu kırma isteği ve bunun eyleme dönüşmesi. Bazen yanı başındaki o hiç uğramadığın mahalleye doğru, bazense okyanusları aşarak uzak diyarlara… Hep aynı olandan, alıştığından, ezberlediğinden; bilinmezlere kollarını açman…

‘Yol’ düşüncesi bile bir duygu selinin başlaması için yeterli. Hayaller kurup heyecanlandığın; acaba olur mu, olmaz mı diye kuşkulara kapıldığın; bazense ne yaparım, nasıl yaparım ki diye korku duyduğun. Planlar programlar yapmalar, karnında kelebekler, kafanda deli sorular ile yeri geldi seni uyutmayan…

‘Tamam’ dedin, aldın mı artık o biletini. En başından son anına kadar bir gelişme süreci, büyüme hareketi! ‘Bavul mu alsam, sırt çantası mı?’ Bu işin bir doğrusu, yanlışı yok; sadece sana ve ‘yol’a göre daha uygun olanı var. ‘Fazla’ya hiç ama hiç gerek olmadığının farkına varması bir de… Nasıl o sırt çantasına sadece ihtiyacın olanları koymayı öğreniyorsan zamanla, gereksiz ağırlık yapan her şeyden kurtulmaya başlıyorsun ‘yol’ ile. Az olanın sana yettiğini; gereğinden fazlasının ise boşuna kafa karıştırdığını, seni yorduğunu; hatta aslında zaman kaybı olduğunu görüyorsun.

Kısa yollara da çıktım hayatımda; bir aylık, üç aylık görece daha uzun yollara da… Bazen hiç tanımadığım yol arkadaşlarım oldu.

‘Yol’a çıkmak uyum sağlamak demek. Oranın yemeğine, kokusuna, dokusuna, insanına, kültürüne… Kendi yargılarını bir kenara bırakıp, anlamaya çalışmak demek. Yalnız ya da yol arkadaşınla yola çıksan da fark etmez, hep bir uyum lazım. Sadece benim bildiğim, gördüğüm, dediğimden ibaret değil bu dünya. Sayısız insan, sayısız düşünce; herkesin birbirinden bambaşka alışkanlıkları ve karakterleri… Kısa yollara da çıktım hayatımda; bir aylık, üç aylık görece daha uzun yollara da… Bazen hiç tanımadığım yol arkadaşlarım oldu. Orta yolu bulmak, derdini anlatmak, konuşmak ve dinlemek ise her zaman en güzeli… Bunlar getirdi çünkü uyumu, bunlar sağladı kafamızdaki etiketlerin yavaş yavaş kalkmasını ve yaşadığımız her anın daha dolu dolu yaşanmasını.

‘Yol’ insanın kendi limitlerini ya da limitsizliklerini keşfetmesi demek. Önce limitsizliklere odaklanmalı. İnsan kendi kendini frenliyor hep, bir korkudur almış başını gidiyor; ‘Ya yapamazsam?’. ‘Yol’ bir kere yapamazsam da denedim demek için orada! Ve denemelere başladıkça, görüyoruz ki aslında yapabiliyoruz. Hiç sporla yakından uzaktan ilgin olmasa da; kendini beş gün boyunca 4000 metrelere, dağ bayır tırmanırken bulabiliyorsun mesela. Bir bakmışsın 70 kilometre sürmüş bu maceran, sonunda ise ulaştığın yer attığın her bir adıma değmiş; çünkü orası Machu Picchu’ymuş!

‘Yol’ sana hem bir taraftan ne kadar büyük, hem de aslında ne kadar küçük olduğunu hatırlatıyor.

‘Yol’ bazen de limitlerinin farkına varmana yardımcı oluyor. Hiçbir şeyi denemeden, yaşamadan; sana uygun olup olmadığını anlamak çok da mümkün değil. Herkes de her şeyi yapacak diye bir şey de yok şu hayatta! İnsanız, mükemmel değiliz, olamayız ve olmayalım da zaten diyorsun! Doğa, nehir, dağ falan, ‘Canyoning’ diye bir aktivite varmış mesela. Ekvador’un Baños şehrinde kanyonlardan aşağıya, oradan oraya iplerle inmeye yer değiştirmeye çalıştığım. ‘Yaparım ne olacak’ diyip, boyumun ölçüsünü aldığım. Yükseklik korkum yoksa da, yüksekten aşağıya inerken hep bir içim çekilir. Eh bu aktivitede ayağını nereye koyacağını bilmen için, aşağıya bolca bakman gerek. Eh bir kötü oluyorsan her defasında, şimdi bu nasıl olacak? Bol bol düşeceksin kayaların üstüne, her tarafın yara bere ve gerilmekten öldüğün bitmek bilmez saatler… ‘İyisi mi denedin ama sen bir daha alma’yı da böylece öğrenmiş oldun. Hadi bakayım!

‘Yol’ sana hem bir taraftan ne kadar büyük, hem de aslında ne kadar küçük olduğunu hatırlatıyor. Yolda başardığın, üstesinden geldiğin her zorluk; yapamam diyip de sonrasında yaptığın her şey seni büyütüyor. Ama bir taraftan da doğanın gücü ve büyüklüğü karşısında, aslında ne kadar küçük olduğunu fark ediyorsun. Dev şelaleler, sonsuzluk hissini yaşadığın tuz düzlükleri, okyanusun altındaki yaşam; çölde bir kum tanesi kadar küçüksün diyor sana. Her şeyi kontrol edebileceğini sanıyorsun ya ölümlü insan, aslında çok ama çok yanılıyorsun!

Gezdiğin gördüğün senin nefesini kesen yerler kadar, hatta belki daha da fazla besliyor seni bu hikayeler.

‘Yol’ hayatına birçok ilkler ve iyi kiler ekliyor. İnsanlara en mutlu anlarını sorduklarında; neredeyse hepsi ‘ilk’ defa yaptıklarından, başardıklarından bahsediyorlar. Ve tahmin edilebileceği gibi; bunlar maddi şeylerdense, manevi kazanımlar yani deneyimler oluyor genelde! Çünkü insan unutamıyor ilk kez çöle ayak bastığı anı, tuz gölünün sonsuzluğunda kaybolmanın verdiği hissi, hiçbir fikri yokken saatlerce salsa yaptığı geceyi… Açık denizde günlerce seyahat etmenin, karaya ayak basmadan yaşamanın nasıl bir duygu olduğunu…

‘Yol’ durmadan yeni hikayeler getiriyor sana; bazen aslında birbirimize ne çok benzediğimizi gösteren, bazense dinlediklerinle sana ilham olan. Gezdiğin gördüğün senin nefesini kesen yerler kadar, hatta belki daha da fazla besliyor seni bu hikayeler. Bir gün Bulgaristan’da bir otobüste bir evsizle İngilizce sohbet ederken buluyorsun kendini. ‘İnanıyorum bir gün sınırlar kalkacak dünyada’ diyor sana! Kız başına ve de tek başına motoruyla Güney Amerika’yı gezen, hiç İspanyolca bilmiyorken sular seller gibi konuşmayı öğrenenler çıkıyor karşına. Yaşın bir önemi olmadığını gösterircesine, ‘Haç Yolu’nu yürüyenler; ‘Yol’da tanışıp ülke değiştirenler, evlenenler ve daha neler neler… Hayatta her şey mümkün diyorlar sana; yeter ki kapılarını kapama ve korkma! Hah unutmadan üstüne aksiyon şart!

‘Yol’ bir de şükretmeyi hatırlatıyor sana. Bazen o hep hayatında var olan şeylerin ne kadar da değerli olduğunu unutuyorsun çünkü. Çadırda ya da yerde uyuyunca evindeki yatağına şükrediyorsun. Hiç ısıtıcı olmadan -25 derecede uyumaya çalışırken, kaloriferin aklına geliyor bir anda. Bazen sıcak bir duş, tuvalet kağıdı ya da tuvalet gibi zaten senin hayatında yer alan her şeyin; ne büyük bir lüks olduğunu görüyorsun. Yol hayatına hep yeni insanlar, yeni hikayeler eklese de; ailenin, sevdiklerinin kıymetini de hatırlatıyor sana. Gariptir insanın anlaması için, uzaklaşması gerekiyor bazen.

Zaman zaman korktuğun, zorlandığın; ama öyle ya da böyle üstesinden geldiğin, bazense “Evet yapamadım” diye kabul ettiğin anlar…

‘Yol’a dair bütün bunları düşünüyorum da; ‘Yol’ aslında vardığın yer değil hiçbir zaman. Yol aslında her adımınla, her anınla yeniden yarattığın bir süreç. Hayatın kendisi gibi her zaman güllük gülüstanlık da değil. Yeri geliyor ayaklarının altı kanıyor yürümekten, yorgunluktan hareket edecek halinin kalmadığı oluyor. Sürekli yer değiştirmekten bitkin düşüp; bazen dinlenmek, bir süre kök salmak istediğin de. Zaman zaman korktuğun, zorlandığın; ama öyle ya da böyle üstesinden geldiğin, bazense “Evet yapamadım” diye kabul ettiğin anlar.

Bildiğim bir şey varsa eğer ‘yol’a dair; kendine yaklaştırıyor seni… ‘Yol’da attığın her adım, aslında kendine doğru attığın bir adım oluyor. O yüzden keşfi bol bir maceraya dönüşüyor, bir başlayınca asla durmak istemediğin. Sana yaşattıkları, hissettirdikleri, kattıkları ile büyüyorsun sanki… Aldığın her bir nefes daha manalı gelmeye başlıyor; gözlerin bir başka görüyor ya da kalbin bir başka atıyor sanki… Ne bileyim o eski sen değilsin artık ve bir daha da olmayacaksın. Ne kadar şanslısın ki bu ‘yol’lara çıkmak için o ilk adımı attın. Darısı daha nicelerine, yepyeni keşiflere!

İlginizi çekebilir: Sevmeyen bizden değildir: Rüya gibi bir Kaş seyahati Sevmeyen bizden değildir: Rüya gibi bir Kaş seyahati 

 

Sinem Kocacan: Bir eylül sabahı Denizli'de gözlerimi açmışım dünyaya. Benim hayat yolculuğum küçük bir şehirden üniversite ile İstanbul'a taşınmış. Boğaziçi Uluslararası Ticaret'i tercih etmişim, yurtdışına açılan kapım olsun diye. Gerçekten okul benim bambaşka diyarlarla tanışmama vesile olmuş; gönüllü çalışma kampları, work&travel, değişim öğrenciliği... Hepsi beni insanların hikayelerine yoldaş yapmış. Sino derler bana, heyecan verenlerin peşinden koşarım hep; bol bol samimiyet ve gözlerinin içi gülen insanlar ise en sevdiklerim olur. Kendi dünyamı yaratmak, -meli -malı'lardan kurtulmak için bolca çabalarım. Yeni ve rengarenk olan beni kendine çeker; düşe kalka büyüyen, içindeki küçük kız çocuğunu yaşatmak isteyen biriyim ben. Kurumsal hayatta pazarlama yaparken, bir gün kendime başka yollar yaratma kararı aldım. Sırtçantamla Güney Amerika'nın altını üstüne getirirken, 30'unda Interrail yaparken buldum kendimi. Fark ettim ki yolda attığım her adım kendi özüme yaklaştırıyor beni. Hayat bana göre bir yolculuk; onu dolu dolu yaşamak içinse ihtiyacımız, o ilk adımı atmak ve fark etmeye başlamak. Yolculuklarımızla hep beraber büyümek ve hikayelerimizi birlikte paylaşmak dileğiyle.. Her şey gönlümüzce olsun.

LEGO’dan hem çocukları hem yetişkinleri mutlu edecek en mükemmel yılbaşı hediyeleri

Yeni yıl, soğuk günleri sıcacık bir sevgiyle sarmalayan, neşe ve heyecan dolu büyülü bir dönem. Öyle ki yalnızca taptaze başlangıçların değil; sevdiklerimizi mutlu edecek fırsatların da habercisi. Bu özel dönemi daha da unutulmaz kılmanın ve yılbaşı coşkusunu sevdiklerimizle paylaşmanın en keyifli yollarından biri ise hiç şüphesiz gözlerden kalpler çıkaracak mükemmel yeni yıl hediyeleri. Peki ama gerçek anlamda mükemmel bir hediye bulmak mümkün mü?



Çocukken çok kolay olan hediye seçimi konusu, ne yazık ki yetişkinlikte zor bir hal alabiliyor. O zamanlar en sevdiğimiz karakterin yeni çıkan bir kitabı ya da havalı yeni bir oyuncak, bizi mutlu etmeye yeterdi. Ama büyüdükçe işler biraz karıştı… İhtiyaçlar, istekler, beklentiler, arzular, hepsi değişti, karmaşıklaştı. Haliyle, bir yetişkini ‘gerçekten’ mutlu edebilecek o ‘mükemmel’ hediyeyi bulmak da zorlu bir sanata dönüştü. Ama çözüm, sandığımızdan çok daha yakında olabilir. Belki de oyuna ve yaratıcılığa yeniden kucak açmak, tüm bu karmaşıklığı alıp götürmeye yetebilir. Siz de bu yıl sevdiklerinizi gerçekten heyecanlandıracak bir hediyenin peşine düştüyseniz aradıklarınızı LEGO’da bulabilirsiniz. Çocuklar için olduğu kadar yetişkinler için de oyunun, yaratıcılığın ve rahatlamanın kapılarını aralayan LEGO’da herkese uygun yüzlerce çeşit var:

Estetik ve dekoratif dokunuşları sevenlere özel

Çevrenizde gördüğü her boş duvarı doldurmak için hemen zihninde tasarım yapmaya başlayan ya da boş rafları estetik detaylarla dekore etmeye bayılan sevdikleriniz varsa, onlar için en iyi yılbaşı hediyesi bir LEGO’dan bir sanat eseri, doğadan bir parça veya mimari bir detay olabilir:

  • LEGO® Art Mona Lisa: Dekorasyonun yanı sıra sanat ve tarih meraklısı sevdikleriniz için Mona Lisa’nın 3D versiyonu şahane bir yeni yıl armağanı olabilir. Sevdiklerinizin duvarlarını süsleyerek yaşam alanlarına enerji katacak bu özel hediye, onların yaratıcı duygularını da harekete geçirebilir.
  • LEGO® Icons Yalıçapkını Kuşu: Doğanın dokunuşlarını yaşam alanlarına taşıyacak LEGO® Icons Yalıçapkını Kuşu, canlı renkleriyle sevdiklerinize yılbaşı coşkusunu yansıtırken mutluluktan gözlerinden kalpler çıkartabilir.

Enerjisini doğadan alanlara özel

Doğaya, yeşile, bitkilere düşkün, enerjisini, ilhamını büyüleyici çiçeklerden ve renklerden alan sevdikleriniz için de en mükemmel hediyeler, yine LEGO’da:

  • LEGO® Icons Orkide: Orkidelerin bitkiler aleminde çok özel bir yeri olduğu tartışılmaz. Siz de sevdiklerinize onların sizin için ne kadar özel olduğunu hissettirmek istiyorsanız bu seti kaçırmayın. 5 taban yaprağı ve 2 hava kökü ile gerçekçi bir görünüme sahip bu ikonik orkide setini görenler canlısından ayırmakta zorlanabilirler 🙂
  • LEGO® Icons Erik Çiçeği: Bu set, sevdiklerinize güzel bir kırmızı çiçeği tomurcuktan açmaya ve tam çiçeklenmeye kadar inşa etme fırsatı sunuyor. Üstelik sevdikleriniz bu seti sergilemekten de büyük haz duyacak. Hem şık bir dekor hem de yaratıcı bir yapım süreci, ikisi de bu mükemmel hediyede.

Hız, heyecan ve adrenalin tutkunlarına özel

Hız, şüphesiz ki büyük bir tutku. Özgürlüğüne düşkün, heyecanı seven, teknolojiye ve otomobil dünyasına meraklı herkes için LEGO’da şahane hediyeler bulabilirsiniz:

  • LEGO® Technic Mercedes-Benz G 500 Professional Line: Mercedes-Benz tutkusu olan herkesi heyecanlandıracak, otantik özelliklerle dolu ikonik G Serisi’nden bir model, mükemmel bir yılbaşı hediyesinden çok daha fazlası olabilir. Baştan sona adeta bir mühendislik deneyimi sunan bu modelin sevdiklerinizi çok mutlu edeceği kesin.
  • LEGO® Technic Emirates Team New Zealand AC75 Yat: Maceranın sudaki halini seven ve yelken sporuna da merak duyan sevdiklerinizi mutlu etmek için fazla düşünmenize gerek yok. Aradığınız hediye LEGO Technic Emirates Team New Zealand AC75 Yat. Biraz çılgın, biraz heyecanlı, en çok da kusursuz… Emin olun sevdikleriniz bu seti hem yaparken hem de sergilerken çok keyif alacak.

Sinemaseverlere özel

Beyaz perdenin büyüsüne kapılan sevdiklerinize, onların bu tutkusunu daha da derinleştirecek hediyelerle unutulmaz deneyimler sunabilirsiniz:

  • LEGO® Star Wars™ Millennium Falcon™: Çoğu sinemaseverin gönlünde taht kurmuş en özel serilerden biri hiç şüphesiz ki Star Wars. Star Wars™ Millennium Falcon’un kokpiti, uydu çanağı, topları ve diğer ikonik detaylarıyla sevdikleriniz inşa sürecini tamamlarken kendilerini galaksinin derinliklerinde bir macerada da hissedebilirler.
  • LEGO® Disney™ Genç Aslan Kral Simba: Sevdiklerinizin sinema tutkusunu nostaljik rüzgarlarla buluşturmak isterseniz, aradığınız mükemmel hediye yine LEGO’da. Onları LEGO® Disney™ Genç Aslan Kral Simba ile çocukluk anılarına doğru bir yolculuğa çıkarabilirsiniz.

Oyunculara ve uzay meraklılarına özel

Uzayın sınırsız gizemini merak eden ya da en zorlu oyunları bile tek hamlede geçmeyi başarabilen sevdikleriniz varsa, onlar için de en mükemmel yeni yıl hediyeleri LEGO’da:

  • LEGO® Super Mario™ Super Mario World™: Mario ve Yoshi: Mario, şüphesiz ki hem çocukların hem yetişkinlerin gönlünde büyük yer tutan en ikonik oyunlardan biri. Eğlenceli bir nostaljik tur, keyifli bir oyun deneyimi ya da rahatlatıcı bir aktiviteden çok daha fazlasını sunacak bu set, sevdiklerinize yepyeni bir dünya yaratmak için ilham verebilir.
  • LEGO® Technic NASA Apollo Ay Taşıtı – LRV: Kozmik maceracılar için en şahane hediye: NASA Apollo Ay Taşıtı (LRV) modeli. Sevdiklerinizi yıldızlara götürüp geri getirecek bu özel hediye, bambaşka dünyaların kapısını onlar için aralarken yaratıcı duygularını da harekete geçirebilir.

Bonus: Mırmır Pati ile eğlenceyi geri getirin

LEGO’nun sonsuz olasılıklarla dolu dünyasında en mükemmel hediyeler de eğlence de oyun da bitmez… Mırmır Pati, oyunu her yaştan insan için geri getiriyor ve herkesi yılın bu büyülü zamanını çok daha keyifli geçirmeye davet ediyor.

Mutlu bir yer inşa etmek isteyen herkes için mükemmel hediyeler ve çok daha fazlası LEGO’da. Hemen tıklayın ve sevdiklerinizi mutlu etmeye erkenden başlayın.

*Bu yazı LEGO katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale